31 Mayıs 2011 Salı

O şarkı olmasaydı geri dönüş yoktu.
Melodilerin duyguları anlatması çok güzel değil mi?
Anlatmak değil,kelime yok,başka bir şey olduğu kesin.
Sana kendini yaşatırlar,sen bile bilmezsin bazen nasıl olduğunu,o sana verir bütün istediğini.
O 3 dakika her defasında karşılıksız yaşadığın hayalindir.
Ben sadece müziğe aşığım.
Sadece müzik.

Şarkılarla mutluluğu yaşarım ben

Terbiyesiz -okuma-

Merhaba Mouse,
Lafı dolandırmadan direk aklımdaki soruyu soruyorum sana,
Seni kaç kişi sikti?
Buradan rahat bir 20 gibi duruyor tek giriş çıkışlar.Bense tam sayısını merak ediyorum tahmin yürütmektense.
O memelerle seni iyi sallarlar.Sen şimdi içine pamuk,mendil bulduğun bütün her şeyi tıkıştırıyorsundur tabii.Senin işin de zor be hatun, ineklerle meme yarıştırmak kolay olmasa gerek.
Ama adeta sakso çeker gibi yaladığın parmağına hasret kaldık, keşke bize armağan edip tekrardan hem gösterip hem versen.Biz zevkten dört köşe olurken senin de egon atmosferin derinliklerine yüzse.
Çok gülüyorum amını sikiyim ya,öyle zihniyetlerin varoluşu beni böyle terbiyesizleştiriyor.Yine onların hatası,ben sadece eğleniyorum.


Kahve mi?Yok canım.


Sana okuma demiştim ama.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Nereden çıktın?
Oley.
Ama keşke saat yazsaydı.
Sebastian ya da Dave gelseler şöyle, hiçbir şey koymaz lan bana o zaman.
Mutlulukmuş yok arasındaki çizgiymiş falan.Sebastian.
DAVE!
David Scott Mustaine.
Dave Mustaine!

Ahaa kız kafayı yiyor yavaştan.
Şey, neden yorum yapıyorum hala?
5 dakika bakacağım dedim 1 saattir buradayım.
Sanala bağlı olmaya çok kızarım ama çoktandır sıçıyor ağzıma.
Bugün hiç kibar değilim.
Sanki dün çok kibardım da.
Bir şeyleri değiştirmek mi gerek yoksa böyle mi kalsa.
Yaşıyoruz dede işte öyle böyle.
Bir şeyler değişiyor tabii ki.
Başım dönüyor tüm gündür, midem çıldırdı ama en ufak bir şey yiyemiyorum.
Midemi bulandırıyor.
Serum verin bana anca öyle.
Bir de sabah bir bardak süt içmiştim.
O da midemi bulandırmıştı.
Benim gitmem gerek.
Hassiktir, Angel.
Yapma.
Yapma yapma yapma.
Yapma.

Anlam çıkartmıyorum da, yine bir gariplik oldu.
Angel dinlemiyorum bayadır.Bugün Voice of The Soul ve Skid Row'dan bir kaç parça dinledim hep.
Sonra nedensiz Angel söyledim.Dersleri dinleyemiyorum, defterime hep Angel'ın sözlerinden yazdım.So that we can rise again falan işte.
Nasıl böyle oluyor? 
Birileri bize büyü yapmış bak.Anlarımız bu kadar benzeyemez.


Angel we can find our way somehow 
Escaping from the world we're in 
To a place where we began 
And I know we'll find 

A better place and peace of mind 

Just tell me that it's all you want  for you and me
Angel won't you set me free?

F5

OĞLUM NAER YA?
Ah tesadüflere bak sen.
Eğer ciddi tesadüf ise şaşıracağım.Görünürde aynı insan olmamız çok garip.
Yalnız cidden okumuyorsan hissettiğim garipliği anlaman gerek,her şey paralel gidiyor.Gerçi okumuyorsan şizofrenliğim almış başını gidiyor.
Çok saçma oğlum.
ÇOK SAÇMA LAN.


Pis

Dayatılan hayatlara uyulmayınca hepsinin sıçtığımın ağızları beynimi sikiyor.Nefret ediyorum tek bir olguya saplanmış beyinlerden, düşüncelerden.Çok fazla çabaladım mı, hayır.Amına koyduğumun insanları bir susmadı ki harekete geçelim.O ağızları durmadan kendi kafalarındaki doğruları tekrar etti.Hala şikayet ediyorlar.Güya iyiliğimizi istiyorlar.Siktirip gitseler,gidebilseler,onlarsız belki her şey daha güzel.Ben sizden bakışlarımı kaçırmıyorum diyedir belki bana diğerlerinden daha fazla yüklenişleriniz.Hakaretleriniz beni değiştiremiyor,bu yüzden siklemiyorum laflarınızı.Belki siz olmasanız hergün sigara ve alkol kokarım, belki de eve bile uğramam.Ama mutlu olurum.Sonunda geleceğim yer bellidir ama mutlu olurum yinede.Önemli olan da bu değil miydi hayatta?Bana göre öyle.İleri ilerisi ilerisi.Gelecek korkumu sikeyim.Gelecek çok uzak.Öyleyse ne yakınsa bana, onu güzel yaşamalıyım, değil mi? Yanlış düşündüğümü savunamazsın, çünkü bunları değil söylemeye düşünmeye bile cesaret edemiyorsun.Gelecek korkum yok, etrafımdaki götü tutuşmuş koşturanlardır sadece beni teleşa veren.Çabalasam yapamaz mıyım, o küçük beyinlilerin hepsinden daha iyi bir yere gelirim.Zamanında öyle değil miydik babajım?Belki çabalayacağım çünkü "Ben çabalasaydım hepsinden daha iyi olurdum" demek çok küçükçe.Belki çabalayacağım yakında.Kendimi onlara kanıtlamak için değil, eğer kendimi daha iyi hissedeceksem yapacağım.Kimsenin kızışlarıyla, hakaretleriyle yönümü onların beni götürmek istedikleri yere çevirmeyeceğim.Bir an önce sussalar baya hoş olacak.Konuşmadan duramaz ki onlar.

Paradan nefret ediyorum, çünkü her şey paraya bakıyor.
Paran varsa en iyi eğitimi alırsın.
Paran varsa saygınlığın vardır.
Paran varsa her şey daha kolaydır.
Senden aldıklarını hiç bir zaman göremezsin, o kadar körleştirir seni.
En büyük kaybın sana bencilliği getirmiş olmasıdır.
Zorluklardan mutlu olmak kadar güzel bir şey var mı?Bazı insanlar sabırdan yoksun, bu onları küçültüyor.

Sevgilim keşke bana gülün çiçeğini kesip sadece dikenli kısımlarını verse.Evet Addams Family hesabı.Geçenlerde düşünmüştüm bunu, gülü aşkın sembolü olarak görmek ne salak şey lan.Temiz yerlerde değilde pis yerlerde bulunmak daha güzel, sandalyede oturmaktansa çamurun üstünde oturmak mesela.
Neden böyle?Bilirsin, "Ben farklıyım" havalarında söylemiyorum.Belki de herkes böyle hissediyordur da sanki diğer insanlara garip gelir diye söylemiyorlardır.Olabilir.
Ama cidden, neden böyle?
Bence bu daha güzel.Pis şeyler,sabahlamalar,soğuk, birazcık üzgün olmak da güzel.
Belki de sadece karakterdir.Belki çok daha derin şeyler.Düşünmeyeceğim, altından kötü bir şeyler çıkacağı kesin.Korkak.
Böyle olması daha iyi, keşke fazla üşümesem.Yağmuru severim ama.
Evet daha iyi olduğuna inanıyorum.
Kahve de çok severim, sütlü.

29 Mayıs 2011 Pazar

Yarım

Her şey yarım.
Yazı yazmak istemiyorum.
Garip.
Ne gerek biliyorum.Biliyorum biliyorum biliyorum ama yapamam.
Yapacak çok şey var.
Ama duruyorum.
Sessizlik mi, karmaşa mı?
Evde yine tekim, hayallerin gelmemesi için uğraşıyorum.
Başlıyorlar ve farkına varıyorum.Gerçekte tutmaya çalışıyorum kendimi.
Gülüşüm bir anda sönüyor, kendime karşı duyduğum kuşku artıyor.
Ağlamaya başlayacakken şarkı söyleyip yatıştırıyorum kendimi.
Sonra da bir müzik açıyorum.Bu düzen rutinleşti.

Bu kadar kötü olan şey ne.Bu bir soru değil aslında bir cevap.
Kendimi inandıramam.
İnanmak isteyip istememem de her şey.
Daha fazla yazmayacağım.

Öyle zor, öyle zor, öyle zor.
Kötü bir rüya gördüm, kötü değildi garipti sadece.
Acaba gerçekte öyle bir şey olsa yine öyle mi hissedeceğim.
Tüm yazdıklarım baya uzak şimdi.ÇOK GARİP OĞLUM NASIL OLUYOR BÖYLE?
HİSSEDİLENLERİ KONTROL EDEMEMEK ÇOK GARİP.
BU HİS KALSIN LÜTFEEĞN.

Deşifre

Holy Wars olduğu belliydi,aramızda ki eskileri hatırlatmamak için söylemedim.Holy Wars'u Megadeth'in en iyi parçası kabul ettiğini bilirim.Birlikte zaman geçirmişliğimiz var ne de olsa,bildiğimi de biliyordun.
Öyle deyince sen, ya In A Darkened Room açtıracaksın sandım ya da Megadeth'den başka bir parça."En iyi" yi de patlatınca Holy Wars.
Bu kadar vahim olan şey ne?

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Hissiz yaşam,merhaba nasılsın,sağlığınıza duacıyız ailecek.
Umarım bu gün dünden de hissizsinizdir.
His-siz-si-niz-dir.
Yoksa hissizlik siz miydiniz?
Yoksa hissi olmayan bir şey hissiz de değil midir?
Hissedilemeyen hissizliktir tüm hissettiğim ve hissedemediğim hisler.
Nöronlar arasındaki onca bağı bir anda tıkamak aptallaştırıyor.Ama kendime zarar vermekten alamıyorum kendimi.İçtiğin son sigara keşke biraz daha zaman alsaydı.Ama gitmeni de istedim.Çünkü gidince bu his gelecekti.Uyuşturucum.Hücrelerime karışmış olan.Beni hissizleştiriyor ve garip bir haz veriyor.Senin yüzünden değil bu kadar karamsar oluşum, ben hep böyleydim.
Sadece bir tetikleyen oldun.Diğer insanlardan farksızca.
Her şeyin bir cevabı varmış meğer, cevaplarsa gözümün önünde olup hiç aklıma gelmeyecek ayrıntılarmış.Zaten hep öyle olmaz mı?
Marooned'un geçtiği yerde dolaşmak istiyorum,çok huzurlu bir yere benziyor.Öyle duyuyorum orayı.
Dalgalar kuşlar.Bizi rahatlatmak için kullanılan en alışıldık sesler ve her zaman işe yarıyorlar.
Belim çok ağrıyor ve her şey kökte bitiyor, biliyorum.
Değiştirmek elimde, sadece çaba ve sabır lazım ama bekleyecek zaman yok.Çaba harcamak içinse halim yok.Sadece müziğin içinde kaybolmak istiyorum.Mutlu anların, üzgün anların.Bastıkları bütün o notaların içinde yaşamak huzur verirdi belkide.Sadece müziğin içine girmek istiyorum.Şu anda etrafımda olan dekoru bir anda çekip alsalar ve müziği donatsalar her bir köşeye.
Şu anda farklı bir şey değil bu ama farklı biliyorum.
Hissedemediğim için neye güldüğümü bilmiyorum.Söylediklerimin ne olduğunu da.Boş.Ama ne gerek bana ki böyle olmasın.Böyle olmaması için bir şey gerekli mi ya da?Bilseydim güzel olurdu.Bundan farklı olurdu.
Bunaltıcı.Cümlelerin sonu yok.Sonunu getirmek zor.Papağan.Acaba cümlelerimi yarıda kessem, hiçbir güzel şeyin sonu gelmez mi?Ya da sadece başlamadan yarıda mı kalırlar?Mutluluk olmasın ki acı da olmasın.Hiç mutlu olmamış birinin üzgün olması ne kadar garip.Bahsettiğim ben değilim, mutlu olmadım diyemem.
Yaptığım her şey boş.Güldüğüm, konuştuğum her şey.Neye gülünmesi gerektiğini bilmediğim için her şeye bir gülümseme atıyorum, ne konuşulması gerektiğini bilmediğim için bodoslama gidiyoruz.Attığım kahkahalar sahte.
Her şeyin bu kadar dengesiz olması, o da boş.Bomboş, bombok.Gülümsemeler, kahkahalar,konuşmalar,özlemler uçucu ve geçici hepsi.Peki gerçek olan ne?Hayatı  gerçek bir şey bulmak için harcamak istemiyorum.Hep böyle hissedeceğim düşüncesi var ama geçici,çünkü 10 saat önce böyle değildi.
Keşke ayın karanlık yüzünde evim olsa, dünyadan baktıkları zaman kimse göremese beni.
Düşünceler karışık ve bir araya getirilmesi güç.Bende olansa hiç bir şeyi kıpırdatmaya yetmiyor.Belim ve dizlerim çok ağrıyor, biliyorum hepsi kökten dolayı.
Hissizliğin bu kadar yoğun olması.Yüzüme bakamayan insanlar, içimdeki hissiz his dışında başka bir şey düşünemiyorum.Hepsi beynimin suçu.
Sizinle konuşurken o hissi bastırmak o kadar zor ki.Gülmek içinse daha da beterleşmek gerekiyor.Ve siz, hiçbiriniz bilmiyorsunuz ne olduğunu.Tatmanızı isterdim çünkü bunu hak ediyorsunuz.Hayatta hak ettiğiniz tek şey belki, bunun içinse çok çabalıyorsunuz.
Bu kadar basit değil, yazdıklarım beni tatmin etmedi, çünkü bu kadar basit değil.
Zaman.
Boş.
Birlikte olsak da özlem gitmiyor,konuşurken bile onunla konuşmayı özlüyorum.Yalnız değilken en yalnız insan benmişim gibi.Çekiniyorum yazmaya.
Ben bir sandalye çekip oturacağım, mumları yakacağım odamda duranları.Anlatacakların uzun biliyorum,benimde anlatacağım çok şey var.Konuşacağım seninle ve seni özleyeceğim.Zaten bana keyfi veren de bu değil mi?Konuşurken de uzağız, uzak değiliz sadece eskiden yakınlığımız daha gerçekti.Şimdiyse sahte.Durmadan yazmak istiyorum.Biraz önce bir şeyler hissettim ve hissiz olmak çok güzel geldi.O tatsızlık acıttı.Sonra gitti zaten, benimle aynı bedende durmak istemedi.İyi ki de gitmiş, onu çok sevmiyorum ben.

Psikoz Diyaloglar

Dün, 3 dakika oldu dünü geride bırakalı, sabah hiç yazı yazmadım.Garip bir okul günüydü, eğlenceli değildi, bunaltıcıydı ama o kadar kötü de bir gün değildi, daha kötüleri olmuştu.Sonradan Eda'yla Kadıköy'deydik de oradan kurtardı 5. ayın 27. günü.
Boş bir gün değildi, kahretsin yazamıyorum.Bir şey oldu, bir hissi beynimde hissediyorum.
İstekler bütünü mü yoksa his mi bilmiyorum.
Boş bir his.Bomboş.
27'lerden oluşan bir gündü bügün.Dün yani.
Garip bir duygudayım ama yazmam gerek.
Yazamıyorum.
Ne hissediyorum,
Ne yapıyorum,
Ne yapmam gerek,
Bilmiyorum.Sanki hep biliyormuşum gibi.Hiçbir zaman emin olamadım hiçbir sorduğum sorunun cevabından.Cevaplarım var mıydı,onu da hatırlamıyorum.
Birisinin boşluktan çıkarması gerek. 
Evet sevgili anlamında söylüyorum birisini.Olgun birisi, her şeyi muhteşem olan birini istemiyorum, pürüzleri de olsun.Çok acil değil, pek de iyi olmayan ilişkileri tecrübe edip en sonda onun gelmesini istiyorum.Değerini iyi anlamam gerek "o" kişinin.
Eskileri düşünmüyorum sanırım artık.Aklımda ama umursamıyorum, çünkü gerçekten çok da benden biri değilmiş.Keşke öyle olsaydı, keşke onun için çok daha fazla üzülebilseydim şimdi.
Garip ki, ne hissediyorsam onu yapıyor, mesela "Where is my mind".İçmek istiyorum demiştim, sağlam içmeye ihtiyacım var demiş, deli gibi özlüyordum ki özlemle ilgili şeyler yazdı.Ve koku..
Biliyorum, kıs kıs gülme oradan,okuyorsun.Okuyabilirsin çok da gizlediğim şeyler değil bunlar, zaten hissediyorsundur ne hissettiğimi,yazmasamda bilirdin.Konuşmamamız anlamsız ama konuşmamız da anlamlı olmazdı, bilirsin " 2010 Sonisphere" hesabı.Merhaba, Merhaba.
Konuşsak, ayrılmamızın anlamı kalmayacak.Yalan olduğuna inanmak istemiyorum Meksika'nın ama çok da samimi gelmiyor.Başkalarından alma düşünceler değil bunlar, sadece böyle hissediyorum.
Neyse çok düşünmeyeceğim şimdi bunları.Çabuk başladı çabuk bitti.Küçük anlar yaşadık biz.Özlem tatsızlık bıraktı sadece.
Ben sıkıldım.
When the Children Cry çalıyor şu anda.Bir çocukla konuşuyorum, önemli değil.Birazdan Little Wing başlayacak onun ardından Catch the Wind sonra tekrardan "Kısır Döngü".

Eğer okumuyorsan da yaptıklarımızın aynı olması ilginç.Haha eğer okumuyorsan şu anda şizofren damgasını basabilirim kendime.Konuşsak iyi olabilir, çünkü seninle konuşmayı özledim sanırım.Sadece konuşmayı.
Levelları düşürüyoruz yavaş yavaş.Öpmek, sarılmak ve konuşmak.
Koku ayrıdır ama, sus sus ona hiç girme.

Özledim diyemiyorum sonda.Özlemedim de diyemiyorum tam olarak.
Kayboluyor, belki hızlı koşarsak yetişebiliriz.
Ama ikimizde duruyoruz.


27 Mayıs 2011 Cuma

Ama adı güzeldi şimdi hakkını yemeyelim çocuğun.
Çok uykum geldi ama uyumak istemiyorum, sabah uyanınca çok tatsız olacak, uykumu alamamış olacağım, günde 20 saat uyuyabilme kapasitesi olan ben için 5 saat az bir süre.
Ve neden bunları buraya yazıyorum anlamadım, sadece yatağıma yatmamak için heralde.
Bak buldum neden yatmak istemediğimi, ondan kaçıyorum.
O mu?
Kim o ya ?

Özlemiyorum.
Ah şu eski sevgili triplerini aşsam ben yardıracağım da, ne kadar çabuk o kadar helö hölö.
Çok uykum var ama uyuyamam burada durmam da saçmalık.
SAÇMA LAN HER ŞEY.
En saçma olansa Meksika.
Hadi lan ordan.Hissetseydim şu anda sinirlenmiştim, ya da bilmiyorum kestiremiyorum.Duymadığınız zaman konuşamazsınız da, onun gibi bir olay.Alakalı oldu mu bilmiyorum, umurumda değil.
Özlüyorum yazmayacağım çünkü şu anda özlem gitti.

Belki 10 dakika sonra ağlamaya başlarım.
13. Gün.
Özlemin alışkanlık oldu.
Umarım başka biriyle birlikte değilsindir, daha demin umurumda değildi ama şimdi çok önemsiyorum. Başka biriyle konuşmana tahammül edemem. Sarılmanı düşünemiyorum bile. Peki, konuş, öp, sarıl ama hiçbirine karşı bana hissettiklerini hissetme. Eğer ki bana söylediğin kadar yoğun yaşadıysan tabii o duyguları.
"Nasıl bu kadar çabuk oldu" diyordun ya ben de içimden hep "Umarım çabuk da bitmez" diyordum. Beni üzecek ya illa, çabuk geldi ve çabuk yok oldu.
Seninle konuşmayı özledim şimdi de. Sarılmayı geçtim artık.
Sana bakmayı da özledim.
Seni öpmeyi geçtim artık.
Uzaktan görsem bile olur, hani bir kere öyle gülsen çok daha güzel olur. Ama fazla şey istemeyeceğim, en ufaktan, seni uzaktan görsem bile olur.
Ama sana sarılmayı özledim en fazla.
Seni severim sevgili, bilirsin.

Seni çok özlüyorum.
Başkasıyla birlikte olmuş olmamış umurumda değil.Umurumda olsaydı da avuntum olurdu çünkü kimseye bana baktığı gibi bakmayacak, beni öptüğü gibi öpmeyecek, bana sarıldığı gibi sarılmayacak.Benimle aynı hayalleri paylaşmayacak kimseyle.Kendisinden birini bir daha bulamayacak o.
Bulursa o kızı benle de tanıştırsın çok iyi anlaşırız.
Benim umurumda olan tek şey şu anda birlikte olmamamız ya da yarın bana "Günaydın" demeyeceği ya da bir daha onu öpemeyeceğim ve artık ezberlediğin gibi bir daha ona sarılamayacağım.Umurumda olanlar bunlar.Ama dediğim gibi, bir şey hissetmiyorum şu anda, sadece gelip gidiyor.
Zaman çok fazla şeyi alıyor, belki de sırf kendimizden kaçmak için zamanı suçluyoruz.Ona atıyoruz boku.O ne yapsın, belki bize üzülüyordur ama durduramıyordur kendisini, durmak istediği halde.Onun açısından daha üzücü değil mi?Bencil olamayalım arkadaşlar, empati yapalım lütfen.

Diyeceğim o ki, ben senin yokluğunda kafamı bunlarla doldurmaya çalışıyorum.Tam olarak düşünemediğim için de karmakarışık fikirler çıkıyor ortaya.Ucundan sayko, ucundan içten.
Anla beni ne yapalım, çok özlüyorum seni.
Keşke seni bu haftasonu görebilsem, sevgili.

Seni çok özlüyorum, şu anda hissedemesem de yarın aklımda sen var olarak kalkacağım.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Till the pain is so big you feel nothing at all

Ben de içmek istiyorum sevgili.Eskiden duygusal dönemler yaşarken içince ağlardım daha da duygusallaşırdım.Şimdi kaskatı kesiliyorum, bütün nefret,sevinç,istek bildiğin bütün insani duyguları alkol alıyor, daha da hissisleştiriyor.Zaten biliyorsun, ben bugünlerde hissizliğin diplerindeyim.

Birlikte içmeye gidelim sevgili, karşıklı oturup konuşalım,sende benim için içmek istiyorsan eğer karşılıklı oturup ağlayalım.Sen ağlama,bende ağlamam çünkü duygusuzlaştırıyor dediğim gibi.Ağlamaktan kastım karanlığa bağlama.Karşılıklı oturup konuşalım, seninle konuşmayı da özledim, sırf sana sarılmayı özlediğimi sanma,sadece sarılmak dersem yalan söylüyorum bil.
Şu anda sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum,o his arada gelip gidiyor.Bazen de seni acayip özlüyorum.Dedim ya geceleri başlıyor bütün her şey.
Neyse ki bu sıralar uykuya çok ihtiyacım var,seninle baş başa kalmadan uykuya dalıyorum, gözlerim kuru oluyor uyurken.Ama yastığıma sarılıyorum,rutinim o artık.

Seni özlüyorum sevgili, her ne kadar şu anda hissedemesem de seni özlediğimi biliyorum.
Sanki hiçbirini ben yaşamamışım gibi geliyor.
Günlerdir 3'de yatıp 7'de kalkıyorum ki bilirsin ne kadar çok uyuşkan bir insan olduğumu.Yetmiyor 4 saat!
Belki uykusuzluktan artık ruhum bedenden akmaya başlamıştır, dışarıdan bakıyorumdur böyle.
Hava çok güzel,fizikte ders yapmadık ama müzik dinlememize de izin vermedi.Bende yazı yazdım.Uyumazsam eğer yazacağım o yazıyı buraya.Bir de üşengeçliğimden kurtulup yerde duran çantamın içindeki 5senedir kullandığım not defterimin sayfalarının arasından o yazıyı bulmam gerek.
Güzel şeyler demiştim sanırım hatırlamıyorum yazıda.Sana göre güzel de olmayabilir tabii, göreceli şeyler.
Aklımdan geçen her şeyi yazmak istiyorum hatta bazen çizmek istiyorum.Ama herbirini yakalamak imkansız.
Bütün gün boyunca fotoğraflarımıza bakmak istedim.Ah ya, hani bana sormuştun ya sarılıyken, "Hiç böyle olacağımız aklına gelir miydi?" diye gelirdi.Zaten "Gelirdi" demiştim sana da "Çünkü düşünüyordum." demiştim.
Ama senin için üzüleceğim hiç aklıma gelmezdi.
Biraz fotoğraflarımıza bakayım ben, eski olsalar da içinde sen ve ben varız ve gülümsüyoruz ve sarılıyoruz ve konuşuyoruz.
...Ama evet sabun yönünden bakarsak ki o öyle yazmış, iğrencim.O daha iğrenç.Biz iğrençtik zamanında.Şimdi ayrı ayrı hala iğrenciz.

Ayrılık Şarkısı Olacakmış Meğer



Biz ayrılık konuşmasını yaparken bu çalıyordu da.Hatta where is my mind where is my mind "where" diyor ya,oradaki where'i sesli söylemişti,yüzünde üzgün bir ifade vardı.Ya çok sahteydi ya da çok gerçek.Gerçekliğine inanmıştım.
Wheree

Şimdi dinliyorum da garip hissettim.Gerçi bu parça bana her zaman garip hissettirirdi anlamsızca.Şimdi bir anlamı oldu o garipliğin.
AMA 12. GÜNE GİRDİK,kutlu mutlu olsun, ZAMAN DURMUYOR.
NANKÖR.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Yarın olmasını istemiyorum çünkü giderek uzaklaşıyor her şey.
Yalnızlık daha da yakınlaşıyor.
Yalnızlık değil bu, senin yalnızlığın daha da yakınlaşıyor.
Biz uzaklaşıyoruz. Tıpkı o terasta son sarılıştan sonra ağlamak üzere olduğumu anlama diye yüzüne bile bakamayıp kendimi dışarı attığım gibi hızlı her şey. 11 gün, az değil.
12. Gün, hiç 12 olmasın.
Ama zamanı durdurabilseydim eğer çok önceden durdurmuştum zaten.
Hiçbir şey yapmam gerekli değil biliyorum, ama zamanın geçişine öylece bakmak çok çaresiz hissettiriyor.
Bana bir şey lazım.
Aradığım şeyi bulacağım, tıpkı sana sarılışları bulduğum gibi
Ama sonra gidecek.
Sonra tekrar arayış sonra başka sonra tekrar arayış. Kısır döngü.
Aramız soğukken kısır döngü hakkında bir şey geçmişti, tatsızdı.Hatırlamıyorum tam olarak. Sadece güzel anılar aklımda kalıyor. Bu hem kötü hemde güzel bir şey.
Bilmiyorum. Hangi açıdan bakarsan değişiyor bu olgu.

Catch The Wind

O şarkının adını verdiğim başlığın altına güzel bir şeyler yazmam gerekirdi ama ben şimdi rüzgarı yakalamaya gidiyorum.Belki yakalarsam huzuru da bulabilirim.
Belki yakalarsam "o"nu da geri alabilirim.
Dışarısı soğuk ve esiyor.İçimdeki her şeyi yutan hava bu.Yutan dediğim güzel bir şey değil, içimdekileri çekiyor ve ben buzlaşıyorum,soğuyorum,uyuşuyorum bu da hissizleşmemi daha da arttırıyor ve hızlandırıyor.
Ben rüzgarı yakalamaya gidiyorum şimdi,belki melankolikliğimden sıyrılıp seni geri alabilirim.


Bu hava,bana soğuk hissettiriyor,melankolik beynimden sıyrılıp senin olamam ki.Belki buna cesaret bile edemem seni tamamen kaybederim diye.
Seni özledim ama ben sadece rüzgarı yakalamak istiyorum.
Yakalarsam senin geri gelebileceğin ihtimalinin olması rüzgarın daha da hızlanmasına yol açar.Bu nedenle seni hayal bile etmeyeceğim, çünkü bunu yapabilecek cesaretim yok.

Beni anlayın yalvarırım, onu çok özlüyorum dayanılmaz bir şey değil bu ama dayanmak istemiyorum.
Onu özlüyorum ve her şey çok saçma.
Onu özlüyorum deli gibi.
Onu çok özlüyorum ben anlatamıyorum size özlemin büyüklüğünü.
Onu sadece çok özlüyorum ama hissedin bir an bile olsa, o boşluğu hissedin lütfen.Beni anlayın.
Onu çok özlüyorum ben.
Sadece onu özlüyorum.
Ağlayamam, çünkü onu özlemek hepsinden daha gerçek ve aynı zamanda sahte.
Sahte,çünkü hissizim ben bu soğukta.
Sadece onu çok özlediğimi bilin yeter, o bilmese de olur.
Onu çok özlüyorum her geçen gün.

Saplantı

Yazamıyorum, hayalini de kurmak istemiyorum, senin olmak da istemiyorum, sana sarılmakta istemiyorum.
Siktir,sana hayvan gibi sarılmak istiyorum.
Buradan başlasam sizin o surlara kadar koşarım, öyle bir enerji var.
Kahretsin yine aynı şey oluyor, düzensizlik,kargaşa.
Düne kadar bok götürüyordum şimdi ne sikime bu kadar enerjiğim.Agresiflik değil lan bu, iyice sıçmışım.
İçmek istiyorum,sevişmek istiyorum bir şekilde senin yokluğunu kapatmak istiyorum.
BULDUM! Neden böyle hissediyorum biliyor musun sen?Bilmezsin çocuk,söyleyelim hemen de meraklanma.Seninle olamamanın verdiği tatsızlığı dışarı atmak istiyor beden ve ruh, ama bunu acısız yapmak istiyor.Ruha ve bedene zarar gelmeden seni sızdırmak istiyor yavaştan.Bu iş de böyle enerjiye çeviriliyor.
Rüzgarı yakalamak.İmkansız ama ben deneyeceğim çünkü imkansızlara ulaşmayı düşleyip sonunda üzüleceğimi bile bile bunu düşlemek benim en sevdiğim şeylerdenmiş.Bana acı veriyor ya sonunda, işte sonunda bu çıkmaza ihtiyaç duyuyorsun ne kadar içindeyken istemediğini öne sürsende.Enerjikliğim geçiyor bak, çok değişkenim.Birden sınırsız atak hissettiğimi keşfettim ya, ruh ve beden aslında bana oyun oynuyordu o hissi verirken ama ben onların oyununu bozdum şimdi rahatça zarar görebilirim.Hep derim ya keşke salak olsam ya da çok düşünmesem diye.Düşünmesem zaten en mutlu insandım şimdi.Neden mutluluğun bu kadar önemli olduğunu hala anlayamadım..A! Bak bunu düşünmemeyi öğrenmişim,eskiden daha çok aklımdaydı mutluluk ve dibe vurmuşluğun arasında ki o göze batan kalın çizgi.
Yokluğunu istemiyorum, varlığını isteyip istemediğimi de bilmiyorum.
AMA TEK BİLDİĞİM ŞEY SENİ ÖZLEDİĞİM
ŞU ANDA BUNU HİSSEDEMESEMDE SENİ YARIN ÖZLÜYOR OLACAĞIM, BİLİYORUM.
GEÇTİ DEDİĞİM ANDA BİLE BİR YERDEN ÇIKIYORSUN MAL.
KEŞKE HEP BENİMLE KALSAYDIN
GİTME AMA KALMA DA.
ÖZLEDİM YA GEL
YA DA GELME BİLMİYORUM.
SARIL YA DA SARILMA EMİN DEĞİLİM.
KOKUN.ONA LAF SÖYLEYEMEM

Ah, bir de ne oldu biliyor musun
Dün dibe vurmuş ağlarken,fotoğraflarına bakmak istedim biraz daha sikeyim diye beynimi.Baktım ve hani "o"  gülüş varya, öyle bir fotoğrafının olduğunu fark ettim.Aslında ilk görüşüm değildi o fotoğrafı ama gülüşünü yeni fark ediyorum.Hani insan kaybettiğinin değerini daha sonradan anlarmış ya klişesinin triplerine girmek istemezdim ama giriyorum sanırsam.Girmeyeceğim.Girmedim.

Bir de bugün eski fotoğraflarımıza baktım.Küçüğüz lan baya.Sarılmışız falan.Yüzlerimiz daha yumuşak şimdiki olduğumuzdan.Keşke yeni fotoğraflarımız elimde olsaydı da "2009,2011" klişesini yapsaydık.Haha ne gülünç olurdu.
Sabah aklımda yoktun, şimdi de yoksun.EVET YOKSUN ŞU ANDA BAHSETTİĞİM SEN DEĞİLSİN.
ÇILDIRMADAN BEN GİDİYORUM.
İTİRAF : YARIN ÖZLEYECEĞİM SENİ DEDİM AMA SANIRIM YAZI YAZINCA SENİ DAHA DA ÖZLÜYORUM.
SEVİYORUM SEVGİLİ.
Bugün 11. Gün.
2 hafta olmasına 3 gün var.
Keşke özlemek diye bir şey olmasa.
Ama bugün içimden seni özlemek hiç gelmiyor.
Böyle hissetmek daha çok üzüyor ama ben üzülmüyorum.

24 Mayıs 2011 Salı

Sevgili,
Ben de şuan da ağlıyorum işte, 10 gün içinde en çok ağladığım gün bugün sanırım.
Sanalda yaşıyorum bu aralar. Ne yapayım senden haber alacak başka yer yok şimdi. Eğer o kısa yazıyı bana yazdıysan, geçen zaman içinde özellikle bugün yazmana sevindim -bir şey hissedemedim aslında- eğer ki o yazı banaysa aklımdan geçen her şeyi biliyorsun, sen de aynısını hissediyorsun demektir.
Ama biz zaten aynıydık, o yüzden pek de şaşırmadım öyle yazmana. Öyle hissetmen gerekirdi çünkü ben en uçtaydım. Tabii eğer ki o yazı banaysa.
Seni çok özlüyorum, bazen.Yalnız olduğum zamanlarda.
Bazen ben de seni çok özlüyorum, yanımda olmanı istiyorum.
Bazen de yastığıma sarılıyorum, sen etrafta olmadığından.
Bazen de kendi kendime konuşup sen varmışsın gibi davranıyorum istemsiz.
Bazen de kendime kızıyorum.
Bazen de sadece seni düşünmek mutluluk veriyor.
Ben seni çok özlüyorum.

Biraz önce buradaydın, yine geliyordun ki kızdım kendime, "Orada kimse yok" dedim. Aldım kendimi karşıma ve konuştum dedim ki "Sana hayal kurmayı yasaklıyorum" bundan sonra, mutsuz olur gibi oldum -aslında hiçbir şey hissetmedim- ama seni unutmak için yapılması gereken bir şeymiş.
Seninle şöyle bir konuşma geçti aramızda,
-Bütün ağladığım zamanları bilmeni istiyorum.Bunları söylerken ağlamamam gerekiyor ama oılmuyor, engellenemiyor.
-Neden ağlamaman gerekiyor?
-Bilmem sadece öyle hissediyorum, beni öyle görmeni istemiyorum.
Bir şey demedin.
Sana yastığıma sen diye sarılıp uyuduğumu anlattım sevgili. Biraz garip oldu ama olsun, bilmeni istedim nedensizce. Bir şey demedin haliyle.
-Neden susuyorsun konuşsana, hep ben konuşuyorum senin de neler hissettiğini bilmek istiyorum. (Bağırıyordum)
Saçmalamaya başlamıştım bunu fark ettim ve,
-Daha fazla kötüye gitmeden gideyim ben, gerçi şuanki halimizden daha kötü  nasıl olabilirsek... Gitmek de istemiyorum kahretsin, senden ayrılmak da istemiyorum ama gitmem gerek.
-Gitme. Sena, seni özledim.
-Ne? (Şaşırmıştım ve neden bunu söylemek için bu kadar sustuğunu merak etmiştim.)
-Evet seni özledim gitmeni istemiyorum
-O zaman neden sustun, konuşmadın?
-Senin neler hissettiğini merak ediyordum.
Gözlerim yeniden ve daha fazla dolmuştu. Çok uzakta oturmuyorduk, yuvarlak masaydı önümüzdeki ve neredeyse yan yanaydık. Tam bana sarılıyordu ki, ben kendime kızdım.
Hayallerine son ver çünkü hiçbir zaman yaşanmayacaklar dedim.
Göz yaşlarım sıcaktılar.Yüzümü yıkadım, soğuk su ve sıcak göz yaşları.Garip bir histi. Kendimi çok çaresiz hissettirdi soğuk ve sıcak.Çok umursamadım, nasılsa yarın geçecekti.

Unutulamamış Sevgiliye Kusmuklar

Tüm gün boyunca In A Darkened Room dinleyip seni düşünebilirim, zaten tüm yaptığım da bu.
Kendime şaşırıyorum ki birlikte olduğumuz hiçbir anı unutmamışım, bilirsin ben unutkanımdır genelde.Kalorifere yaslanmıştım hani, sende içeriden gelmiştin,yanıma gelmiştin, "Neden orada duruyorsun ki?" diye sormuştun, bende "Üşüyorum, kalorifer burada o yüzden" demiştim.Konser işlerini konuşmuştuk,sonra da öpmüştün.
Her şey çok yarım kaldı, daha yapacağımız çok şey yok muydu bizim.Çok şey vardı.Ailemle tanışacaktın hani, haha rüyandaki gibi babamla Lamb of God çalmazdınız belki ama birlikte gitar çalardınız,sizi öyle görmek çok hoşuma giderdi.Gayette iyi anlaşırdınız ikiniz.Annemi de severdin zaten, beni sevenleri ve üzmeyenleri genelde annem sever.Şüphesiz severdi seni o zamanlar.
Rock 'N Coke'da da birlikteydik sevgili, çadır hani.
Birlikte sarhoş olsaydık keşke, seni hiç sarhoş görmedim.Sarhoş hallerini anlatmışlardı da bana midye getirmek istemişsin falan hoşuma gitmişti onu duymak.Sarhoşken ki attığın mesajlar,sen beni seviyordun.Bende seni.Kendime pek itiraf edememiş olsam da o zamanlar.
Seninle 'saçma' davranmak isterdim sarhoşken.
Keşke sana daha çok 'I go crazy' diyebilseydim.Hatırladın mı?
Sanrım bizim şarkımız Aerosmith'den Crazy idi.O yüzden ayrılıktan beri dinlemiyorum o parçayı.Onu, mazoşistliğim daha da artar da kendimi üzecek bir şey bulamazsam diye sona saklıyorum.Altın vuruşum olacak Crazy.Yalnız başıma olacağım tabii ki o anda.
Lan özledim oğlum özledim anlamıyor musun gerizekalı?
Triplenme hemen sana sarılamadığımdandır bütün bu asabiliğim.Burada olsan "Oo asi sevgilim" derdin. 'Sevgilim' derdin ya, gerisi önemli değil.
10 günden beri sevgilin değilim, sevgilim değilsin.10 gün çok fazla ya.Daha 1 ay olacak, 2 ay olacak bu süre.Unutmuş olacağım, ne kadar üzüyor bunu bilmek kahretsin ya.
Arkada Yasemin Mori çalıyor, hani o "Ay açma ağlarım" dediğim parçalardan.
Ve senin yüzün gitmiyor,insanlar da birazcık vefasız ,birazcık da unutkan.Sende o insanlardansın.
Bende unutkandım ama şansına unutkanlığım tutmadı bu aralar,hep aklımdasın goç.
Birlikteymişiz gibi davranıyorum, hahaaa senin arka planın yokken bendekinde senin fotoğrafın vardı.Şimdi de var.
Hala sevgilimmişsin gibi hayal ediyorum.Telefonun kaybolmuş mesela ya da bilmiyorum görüşmemizi engelleyen bir şeyler olmuş.Ama sonunda sana sarılacağımı biliyorum.Evet, gerçekten tam olarak içimdeki his bu.Sanki sana kavuşacakmışım gibi.Hiç ayrı masalarda oturmamışız gibi.
Ama ya bana yalan söylemişsen, o zaman seni affetmem ki.
-İyi de affedilmeyi isteyecek mi ki Sena?-
Affetmeyi denemeli insan,kendisi de hafifliyor o zaman, affedince.
-İyi de affedilmek istedi mi?-
Ama ya yalansa ki herkesin inandığı da bu.Herkes dediysem halimi görüp de soran insanlara şöyle bir anlattım.Meksika'ya olan nefretimi anlattım onlara.Dediler ki "Sena moralini bozmak istemeyiz ama bizce gitmeyecek."
Onların değil de benim ne düşündüğüm önemli, ama onların düşünceleri beynime hep bir ağızdan girince,kendi düşüncelerimin saflığını kaybettim.Belki de "saf"lığımı kaybetmem de iyidir,bilirsin beni sen.
Seni özlüyorum be oğlum.Dışarıdan bakanlar hiç böyle düşünmezler,kız çabuk unutmuş falan derler, yazılarımı okumadıkça ya da beni yalnızken görmekdikçe.
Her şey gece başlıyor aslında.Aklımı oyalayacak en ufak bir şey olmuyor o karanlıkta ve beynimdeki en net hikayeler ön plana çıkıyorlar.Sen ve sen ve sen ve sen.
O kadar zayıf değilim b'olum.Sadece özleyince kendime yenik düşüyorum.Yalnızken.
Bir de seni hatırlatan parçalar dinliyorum inadıma, sanki bu acıyı seviyormuşum gibi.Sanki değil, ben bu acıyı seviyorum.Keşke sevmesem.
Seni sevmek gibi zaten bu da, hem istemiyorum hemde bana verdiği duygu tatlı.
Neye ihtiyacım var benim?
Nereye gitmem gerek?
Nereye ne zaman varacağım, bilmiyorum.
Sonunda hala senin olacağım fikri var beynimde.Ama ya böyle bir şey olmayacaksa?Beni sevindirmen gerekli, boşuna bitmediğini söylesende, hiçbir sikime bittiğini sende biliyorsun.
Beni ne avutacak ya.Başka insanlar işe yaramıyor, diğer yavşaklar.
Seninle ilgili hayal kurmaktan da kendimi alamıyorum.
Söylediğin şu kısım da aklımdan çıkmıyor "What you said ain't what you mean" ama senin sesinle,ilahımızın sesiyle değil sevgili.Megadeth tshirtümü giyeyim ben bu hafta sonu.Daha ben senin tshirtlerinden birisini giyecektim hani demişti ya "Sevgilinin Megadeth T-shirtü giymesinden daha güzel şey, senin Megadeth T-shirtünü giymesi" diye.Gülümsetmişti.
Benden sonraki kızları sadece altına alıp sonra bırakmanı istiyorum.Misyoner hani.Zaten sende kimseye bağımlı olmayacaksın ya, istediğin bu.Yalanlardan uzaksan eğer.

Ben gidiyorum, seni çok özledim.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Yine boşluğa konuşup hayaller kurdum.Hayallerimle yaşıyorum ama onların gerçeksizlikleriyle yüzleşebilecek kadar varım,gerçeğim.

Yazımı okudum ona ilk defa,tahmin edersin ki oda loştu, dışarıdan gelen ışıklar dışında odayı aydınlatan başka hiçbir şey yoktu.Yazımı okurken satır aralarında yüzümü kaldırıp baktım, gülümsüyordu bana bakarak.Hani demiştim ya bir gülüşü var diye,yine öyle gülümsüyordu işte.
"40. defa" kısmında yüzündeki gülümseme daha da arttı, yan gözle baktığımda gördüm.Dinledi beni, özlemişti ve ne düşündüğünü biliyordum.Bir daha bu kadar uzaklaşmamıza izin vermeyecekti.Tam yanıma gelip bana sarılıyordu ki, tam kokusunu hissedeceğimi biliyordum ki, boşluğa konuştuğumun farkına vardım.Orada değildi, halbuki içtiği sigaranın kokusunu ciğerlerimde bile hissetmiştim ama orada elinde Kırmızı Marlboro'lu kimse yoktu.Birazdan durup paketinden bende bir tane alacaktım,sigaramı o yakacaktı.Yaslandığı duvara baktım ve küçük tiyatromun ikinci yarısı da bitmişti -Perde-

Sonra dedim ki kendi kendime, orada kimse yok ve sen hayal kuruyorsun,hepsi bu kadar sahte.Şaşırdım, üzüldüm.Gerçekliğine o kadar inanmıştım ki onun,senin yani.Senin orada olduğuna gerçekten inanmıştım sevgili. Duygusal şeyler yazamam mesela, o güzel gözlerinle bana baktığını biliyordum falan diyemem,demem.Ama gözlerin üstümdeydi, hani hissedersin ya birisi sana baktığı zaman, aynen öyleydi.Beni dikkatle dinlediğinin farkındaydım,yazdıklarımı umursadığının, beni sevdiğinin,beni ne kadar özlediğinin de.
Çıldırışlarımı göz ardı edemem ama umursamayacağım.
Keşke burada olsaydın ama imkansız bir şey.
Kokun, o da imkansız.
Beni özlediğini bilmek isterim ama bilsem ne değişecek.
Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmek kötü.
Sana yazdığım hiçbir siki okumayacağını bilmek daha da kötü.
Belki beni unuttu falan sanıyorsundur sevgili.Sana sevgilim diyemeyecek kadar unuttum seni, evet.


Ve şimdi hiç burada olmamış bedenine sarılmaya gidiyorum.Hayallerimde, yine.
Ah bir de söylemeyi unuttum değil mi? Turuncu bir yastığım var benim, bir de beyaz var.Beyaz yastık başımın altındaydı, turuncu olanaysa sen diye sarılıp uyudum dün gece.Sen hiç kıpırdamadın ama olsun ben inandırdım kendimi onun sen olduğuna.Ağladığımı anlamaman için nefesimi tuttum ama sonra senin varolduğun bir gecede ağlamanın lüzumsuz olduğu geldi aklıma,mutlu olmam gerekiyordu,sana daha da sıkı sarılıp uykuma daldım bende.Bu seferde sabahın hiç gelmemesini istedik biz,alışkanlıktır ki zamanı durduramadım yine.
Ben bu gecede öyle uyuyacağım,seninle,sana sarılıp.
Bu günlerde hayallerim birbirine girdi, ben ders çalışmaya gidiyorum, belki hayal gücüm körelir birazcık da olsa.Zaten mevcut olan eğitim sistemimizin görevi nedir ki başka?

Teobraminli Cookieler

Sanırım Darth Vader'la tekrardan birlikteyiz.
Seni çok seviyorum Darth,bir daha aramıza kimse girmesin.Bana endorfine en çok ihtiyacım olduğu zamanda çikolatalı cookie getirdiğin için tekrardan çok teşekkür ediyorum,üstünden aylar geçti ama olsun.Bak hala unutmamışım görüyorsun.
Eroini,endorfinin sentetik halini yani, ilk seninle tadacağız, çikolatalardan uzak.En en iyi orgazmı 1000'le çarp, o bile eroinden aldığın hazzı veremiyormuş, sende beni burada çikolatalarla, gofretlerle oyalıyorsun aşkolsun Darth.Alındım, teşekkürümü geri alıyorum.Bana bir hediyen, bir sürprizin olmalı bu gaffından sonra.
Neyse sorun da değil, ben biliyorum seni.


My Love,Darth,
Let's Go To The Dark Side Of The Moon Together!

Tersine Rapsodiler Silsilesi

Horoz civcivi boğsa ve yumurtanIn içinden fil çıksa, küçük bir fil.
O filde kırmızı olsa, büyüdükçe rengi yeşile dönse.
Küçük turuncu elmalar yemeye başlasa, onlardan zehirlenip uzun olmayan burnundan mavi kan damlasa pembe betona ve gözlerini tepede olmayan parlak güneşe dikse, son nefesini verirken.
-Ve küçük yeşil fil son nefesini verir.-


-SON-
O karambolde her gördüğüm sarışını sen sanıp garip hissetmem bugünün ayrı güzelliğiydi.
Göremedim seni, olsun.
Daha iyidir bu işler.
Ahaaa kafam da güzel değil ama nedensiz mutluluk var içimde
Ne garip, dün bok gibiydim
Ah Sena ah ah ah ah sen bir garipsin
Şizofreniksin biraz kendi kendine konuşup.
Ama hayali arkadaşın yok, öyle boşluğa konuşuyorsun, beyninin içinden yanıtlar veriyorsun sorduklarına.Here I aammm.


Quicksand Jesus I'm so far away without youuuuu
Quicksand Jesus I'm so far awaaay

Quicksand Jesus I'm so far awaaay
Quicksand Jesus I need you 
Quicksand Jesus I believe you 
Quicksand I'm so far awaaay 

Nasılda çığırıyor Sebastian'ım Quicksand I'm so far awaaaayy.

22 Mayıs 2011 Pazar

In a Darkened Room
Welcome To The Jungle
Keşke bir de Crazy çalsaydı.

I Remember You.
November Rain'de güzeldir ama bu parçayı üstüme alınmıyorum, başka anılar mıydı onlar? Sana başka şeyleri hatırlattığını sanıyordum.A ama biz November Rain'deki gibi bir tören düşünmüştük değil mi şimdi hatırladım, sonu ordaki gibi bitmeyecekti bizimkisinin.Neyse, geçti artık.
Peki.
Tamam.
Pekala.

"don't you know I feel the same 
cause nothing lasts forever 
and we both know hearts can change"
 


Everybody needs some time on their own 
Don't you know you need some time all alone




Keşke burada olsaydın.
Iced Earth - Melancholy
Hypnogaja - Here Comes The Rain Again
Clutch - I Send Pictures
Iron Maiden - Fear of The Dark hepsini dinlemedin
Iron Maiden - Aces High  dinlemedin sanırım.
Iron Maiden - Fear of The Dark  yine hepsini dinlemedin parçanın,şarkıyı ortasında değiştirmen en sinir olduğum şeydir bilmiyor musun?Söylemiştim daha önce.Setliste mi çalışıyorsun acaba?
Iron Maiden - Sun and Steel
Judas Priest - Breaking The Law (Live)   bu parçayı ayrı severim Doro'yla olan da çok güzeldir,dinlemiş miydin?Dinlemişsindir sen.
Kid Rock - Hillblly Stomp  -bu parçayı sevmedim-
bende araya Judas Priest&Doro Pesh - Breaking The Law karıştırdım.
MFÖ - Mecburen
Paul Gilbert - Down to Mexico   (:
Dorian - Porno Sezar
Lamb of God - Laid To Rest   see who gives a fuck demiştik zamanında.


Senin dinlediklerini dinlemek güzeldi sevgili.eski.
bende işte kırmızı bir at çizdim kendi kendime.kafasını sana göstermeyi isterdim ama bilirsin artık geçti bizden o işler.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Hissedebiliyorum!
Ağlıyorum, aç olduğumu hissediyorum,uykum geldi ve kusmak istiyorum.
Hiç yoktan iyidir değil mi? Bir yerlerden başlamak gerekti.
En azından normal olduğumu fark ettirebilecek ayrıntılar hepsi.
Hemde ağlayabildim yuppies.
Tamam şimdi siktir git.
Mr.Sandman,
Sana yazdığım o son yazıda seni kızdırmış olmalıyım ki onu benden aldın.
Oysaki ben sana ukalaca bir teşekkür etmek istemiştim, cezamı bu kadar büyük kesmeseydin keşke.
Sana sus dediğim için özür diliyorum şimdi, bana onu geri verir misin?

Mr. Sandman biliyorsun I'm so alone.
Bari mendil paralarını sen ver be insafsız!

Yaptıklarının Arkasında Duramayacak Kadar Velet.

Neden biliyor musun, nedeni yok çünkü.
Ya hiç özlemiyorsa şimdi o? Ya dayandığım tek şey de boşsa,onun özlediğine inanmak, ya özlemiyorsa hiç.
Nasıl bu kadar çabuk değişiyor anlamıyorum.

Hani biz o akşamın hiç bitmemesini istemiştik ya, vücutlarımızın hiç ayrılmamasını..Başkalarına dokunmak, bakmak,onlarla konuşmak yerine sadece birbirimizin olmak istemiştik ya hani o gün, keşke hiç bitmeseydi.Keşke gece hiç gelmeseydi,o anda kalsaydık sonsuza kadar, sıkılmazdım emin ol.Ben, her şeyden hemen sıkılan ben, senin vücuduna yaslanıp uyumaktan ölene kadar sıkılmazdım.Arada sırada burnuma gelen kokun ve çaktırmadan baktığım dudakların.Gitmeseydim keşke, belki yukarıdakine yalvarsaydım beni kırmazdı bir seferliğine beni şaşırtarak, belki hiç bitirmezdi o anı.Seni almazdı belki.Belki o gülüşün hiç gitmezdi yüzünden.Hani bir gülüşün var ya bugünde öyle güldün hatta, anlatamam ki şimdi..
Bu yazdıklarımı hak ediyor musun çocuk, bilmiyorum çünkü sende şikayetçi olduğum insanlardansın.Şaşırtıcı ki meğersem o insanları sevebiliyormuşum, hemde çok.Hani bitmişti sevgi, hani özlemiyordum, hani artık aklıma gelmiyordun.Ağlamıyordum bir de hani.
Ya da keşke o gün hiç yaşanmasaydı, biz hiç biraraya gelmeseydik ya da, çok güzel olmaz mıydı? Eğer böyle hissediyorsam "son"da, keşke hiç yaşanmasaydı.Bunları düşünmek çok üzücü, bilmezsin sen..
Sen.
Orospunu al bir kenara, belki bizim sarıldığımız o kanepede sevişirsiniz,belki bana sert davranmadığın kadar sert davranırsın ona, özelindim ya hani..Belki de onu hiç incitmezsin.
Beni özlemeni istiyorum, beni sevmeni.
Keşke böyle olmasaydı be çocuk, yalanlarınla bozmasaydın ilişkimizi.Sıkıldım deseydin ben anlardım seni.Ağlardım yine ama,o kıza koşuşunu hiçbir zaman kaldıramazdım.
Bebeğin ya o senin.
Beni tanımıştın biliyorum, az da olsa neye kırılıp neye kırılmayacağımı biliyordun.Yaptıklarını kaldıramayacağımı bilmiyor muydun? Biliyordun tabii ki, neden bu kadar iğrenç bir insan yaptın sen kendini?
Neden benim sevgilimi aldın ki sen elimden?Hemde yalanlarla bitirdin, keşke sadece dürüst olabilmeyi öğrenebilseydin.
Keşke ben söylediklerine inanacak kadar salak olsaydım,hiç üzülmezdim o zaman.
"O beni daha fazla seveceği için bıraktı, 2 ay sonra sonumuz geliyordu zaten, her şey daha kötü olabilirdi canım o benim,uzun bir ilişkimizin olacağını biliyordu başından beri." diyebilseydim.
2 ay değil mi, 2 ay da yalan.Sen hep buradasın.
Ayrılıştan bir gün önce kesinleşmişti gideceğin ama sen 2 haftadır soğuk olmadığını savunduğun halde öyleydin, garip ve mantıksız.Evet gerçekten ben buna kafa yordum, belki daha iğrenç bir şey bulurum da senden daha da soğurum diye.İstemezdim bunu.
Senden nefret de edemiyorum kahretsin ki.Haha artık öğrenmişsindir 'kahretsin'lerimi.
Keşke hiç senden nefret etmek istemeseydim.
3 günde nasıl değiştirebiliyorsan,3 gün bile değil, birbirimize o orospunun yanında sarıldık biz son kez.Nasıl bir adamsın sen ve ben senin için nasıl üzülebiliyorum.
Seni değil yaşadıklarımızı özlüyorum.
Bana sarılışını.
Kokunu,sana ait bir tek kokunu özlüyorum.
İğrençsin sen.
Belki okusaydın "Ama yine de beni seviyorsun" derdin.
Bende "Bilmem seviyor muyum,bilemezsin ki" derdim.
Crazy mi dinlesek n'apsak?
Zaman dursa, duvara vursam ve oradaki gibi renklere ayrılsa sonsuzluk, her şey mükemmel olsa o sahnede ki gibi, büyüleyici olsa.Bir şey eksik ama ne?Soru sormak istemiyorum,beynim sorulardan oluşuyor.Konuşamıyorum, gülemiyorum, hissedemiyorum.Birini mi bekleyeceğim bu hissi gidermesi için,lütfen bunu çıkart içimden.Bu bir tür kanser, bir yerde oluştu ve büyüyor ve şimdi bütün bedenimi sarıyor,yavaş yavaş ve acılı süreç.Paranoya ve sevgi.Sevgisizlik ve kriz.Bekleyiş ve hayal kırıklığı.Yaşlar ve umursamazlık.Nasıl olduğunu anlatamam sana,bilmeni de istemem.O insanlarla arana girmiş bir şey, duvar değil, ağ değil, o saydam bir şey de değil.Garip bir şey.Gülümsemeni engelleyen, konuşmanı, mutlu olmanı engelleyen.Beynini ele geçiren bir şey.Donuk değil, canlı değil, bencil de değil.Bu olmayan şeyler ne? Ben neyden bahsediyorum?
Uyumak zor, yemek yemek, gülmek, konuşmak, üzgün olmak zor.Tüm insani duyguları hissetmek zor, hissiz yaşam.Cümlelerin sonunu getirmek her yeni günde daha da kararıyor.Konuşmak istemiyorum.
Yazmak da zorlaşıyor çünkü düşüncelerim karmaşıklaşıyor ve kopuyor birbirinden.
İsteklerim bulanık, düşüncelerim, duygularım.
Hepsini bir kenara bıraksam keşke.
Bıraktın diyelim o zaman boş bir kılıftan farkın kalmayacak,senin ruhun bu saçmalıklara bulanmış.Saçma değil.Garip.Garip değil. Bilmiyorum, anlatamam.
Sadece bir noktaya bakıp yaşlansam, herkesten soyutlasam kendimi belki o zaman mutlu olabilirim.En azından mutlu olmaya çabalayabilirim.

19 Mayıs 2011 Perşembe

İsyan

Kendi yazılarımı okuyamıyorum var mı böyle iş ya.Hani güçlüydük n'oldu b'olum?
Sevgili domuzlarım,
Bugün sizinle konuştum, herbirinizle ve hepiniz beni anladınız.Sanırım aranızda büyük bir çekişme yok ki tek bir çorap çiftinde kavga etmeden yaşayabiliyorsunuz.Kavga etseniz duyardım çünkü.Domuzlar sizi seviyorum çünkü ütopik dünyamdan çıkma gibisiniz, pembe ve neşeli.Daha çok dertleşeceğiz sizinle, eğer bir sıkıntınız varsa bende sizi bıkmadan dinleyebilirim.Daha az da giyerim istiyorsanız.Söylemeniz yeterli.Herbirinizi ayrı ayrı öpüyorum ve seviyorum.Şimdi sizi yıkanmışlardan alıp odamdaki çekmecemdeki yerinize koyacağım.Öptüm kib bye.

17 Mayıs 2011 Salı

İnanır mısın?

Yanlllııızz, çok güzel oldu bu ayrılık, nasıl bu kadar çabuk geçti?
Oley kahretsin, hem insanlara güvenilmeyeceğini bir kez daha anlamış şey hatırlamış oldum hemde kendimi daha güçlü hissediyorum.Kendime daha çok güveniyorum ve umursamıyorum.
Çok güzel olmadı mı?
Güzel oldu, güzel oldu.
Tabii ki kalıntılar var arada ama bugün hiç ıslanmadım.
Güzel oldu dedik ya.Güzel oldu, süper oldu,muhteşem.
Süper her şey gerçekten.
ben ağlamaya gidiyorum.

15 Mayıs 2011 Pazar

Sevişmek

Umarım ki o da benim özlediklerimi özlüyordur.
O anı bir kez daha yaşamak için..


"Son ışıkta sönmüştü, dışarıdan gelen kısık ışıklar dışında odayı aydınlatan başka hiçbir şey yoktu.Karanlıktı, biraz loş.Bana döndü, baktı, ona baktım.Bir süre öyle kaldık, bakıştık bir süre.Gözleri güzeldi ama benimkiler daha güzeldi onunkilerden.Olsun, gözlerine bakmak hoşuma gidiyordu ve bir de dudaklarına.Sonra oturduğumuz kanepede doğruldum o da doğruldu, yaklaştı, kolunu belime sardı, beni kendine doğru çekti, kollarıyla kavradı vücudumu ve sarıldık.Sıcaklığının samimi olduğunu bilmek bana güven veriyordu.Başımı omzuna yasladım,vücutlarımız bütünüyle birbirlerine değiyordu.Yüzümü haififçe kaldırdım omzundan,kirpiklerim yanağına değiyordu artık ve sonra burnuma onun kokusu doldu.Bunun daha sonra başıma bela olacağını anlamıştım o anda, çünkü içime işlemişti, derinlere.Onun kokusu."


Sonra o kanepede sarılı kaldık biz,o günün hiç bitmemesini istedik, gecenin hiç gelmemesini, biliyorum çünkü birbirimize söylemiştik bunu,gitmemi istememişti,bende gitmek istemiyordum,ondan ayrı kalmak istemiyordum, biraz daha kalmam için ısrar etmişti.Kalmıştım da, onunla olduğum her saniye o kadar kıymetliydi ki içeri gittiğinde bile onu özlüyordum, yanıma gelmesini istiyordum.O da hemen geliyordu zaten beni çok bekletmezdi.Gelir öperdi, sarılırdı, yanında iyi hissetmemi sağlardı bir şekilde.Onu özlüyorum.
Ve şimdi de yanımda olmasını istiyorum, bana öyle sarılmasını, ne kadar güzel koktuğumu 40. kere söylemesini istiyorum, beni öpmesini, bana bakmasını, elimi tutmasını,benimle konuşmasını,hayallerini paylaşmasını,birlikte hayal etmeyi istiyorum.En çok da bana sıkı sıkı sarılmasını istiyorum ama.Onu özlüyorum, anlatamam ki, yanımda olmadığına şaşırıyorum şimdi, yapabileceğim hiçbir şey yok ve ben ağlıyorum.Yapabileceğim hiçbir şey yok ve beni çıldırtan da bu, elimden gelen hiçbir şey yok, çözüm yok, sonuç yok, artık yaşanacak başka bir şey yok.Bitti..

Ayıp

Peki ya benden ayrıldıktan sonra tüm gün beraber takıldığı kız nedir?
Ben anlayamıyorum insanları, dürüstlükten uzaktalar çünkü incitmekten korkuyorlar neden çünkü incinenler onların onurunu kıracak bir sürü doğru söz söylecekler onların yüzlerine karşı, çekinmeden. İşte bu yüzden yalana baş vuruyorlar.
Ve yine onlara ne güzel gülümsüyorlar.
Bense burda kendi kendimi bitiriyorum. Pekşimi bırakmayan düşüncelerimle.
Öyleyse hiçbir anlamı yok o kısacık yaşadıklarımızın ve üzülmemin de anlamı yok. Hayat güzel de zorlaştıran insanlar çok fazla. Onları çıkartmam lazım bir an önce .Hiçbir şeye bağlı kalmak istemiyor ya hani şu 2 ay içerisinde.
Umarım gidersin. Gitmezsen ve eğer o kızı sevgilin yaparsan dünyanın en kötü insanı olursun benim gözümde.
Lütfen yapma yoksa çok ayıp olacak(!)

Sarılmak Ve Koku

Son ışıkta sönmüştü, dışarıdan gelen kısık ışıklar dışında odayı aydınlatan başka hiçbir şey yoktu.Karanlıktı, biraz loş.Bana döndü baktı, ona baktım.Bir süre öyle kaldık, bakıştık bir süre.Gözleri güzeldi ama benimkiler daha güzeldi onunkilerden.Olsun, gözlerine bakmak hoşuma gidiyordu ve bir de dudaklarına.Sonra oturduğumuz kanepede doğruldum o da doğruldu, yaklaştı, kolunu belime sardı, beni kendine doğru çekti, kollarıyla kavradı vücudumu ve sarıldık.Sıcaklığının samimi olduğunu bilmek bana güven veriyordu.Başımı omzuna yasladım,vücutlarımız bütünüyle birbirlerine değiyordu.Yüzümü haififçe kaldırdım omzundan,kirpiklerim yanağına değiyordu artık ve sonra burnuma onun kokusu doldu.Bunun daha sonra başıma bela olacağını anlamıştım o anda, çünkü içime işlemişti derinlere.Onun kokusu.Unutamayacağım tek şey sanırım, ben hiçbir şeyi unutmak istemiyorum. "Özür dilerim zorundaydım". Onunla geçirdiğim tek bir saniyenin bile değerini yitirmesini istemiyorum ama yalanlarına inanamam.Delirmiş olmam gerekir yalanlara inanırken, bu yüzden inanamam.Sarılışlarımız, öpüşmelerimiz, konuşmalarımız, hepsi birer hiçe dönüştüler şimdi, giderek anlamsızlaşıyorlar, anlamsızlaşırken de içimde bazı şeylerin ölmesine neden oluyorlar, onun ölmesine.Ama kokusu, kokusu gitmiyor, onu bile düşlemezken birden o kokuyor her taraf ve benim gözlerim doluyor, ağlamaya başlıyorum, beni yatıştıran tek şey yazı yazmak ve müzik dinlemek oluyor, şimdi olduğu gibi. Ama kokusu gitmiyor..
Hatırladıkça gözlerim dolacak sanırım ama geçecek, sanki ilk defa böyle oluyor.Bu sefer böyle olmamalıydı onunla farklı olmalıydı,o özel olmalıydı bütün sıradanlıklardan uzakta, çünkü gerçekten mutlu hissedebilmiştim uzun bir süreden sonra ve diyordum ki "her şey çok güzel".Uzun sürmedi, güzel olan hiçbir şey uzun sürmez zaten.Onun inatçılığı da bu işte, elinde olanı hemen alır.Umarım mutludur ben böyle hissettiğim için yukarıdaki.

Neden diye sormayı bıraktım çünkü duyabildiğim tek cümle "Bilmiyorum". Nedenimiz anlamlı mı düşünmek istemiyorum, saçma olan taraflarını bilmek istemiyorum.
Özlüyor muyum evet belki sarılmalarımızı çok özlüyorum,çok fazla az bu hissettiğimin yanında.Onun kokusunu özlüyorum.Çok fazla, katlanılmayacak kadar fazla ama yalanlara da inanamam.Sadece bu günlerde özlüyorum ve bitecek.İstemediğim halde unutacağım, zorundaydık ya hani..

Şu anda beni tek iyi hissettirebilecek şey o yalanlara inanmak, umurumda değil.Keşke daha sıkı sarılsaydım ona o "son"da.Son bir defa öpseydim ve son bir defa baksaydım yüzüne.
Son bir defa..
Garip değil mi? 


"Can I face the day when im tortured in my trust"
Sen sevmezsin bu parçayı biliyorum, umurumda değil, bana tek iyi gelen şey o.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Nasıl davranacağımı, nasıl tepki vereceğimi, ne hissedeceğimi, ne hissettiğimi,yaşayıp yaşamadığımı,farkında olup olmadığımı, aç olup olmadığımı, üşüyüp üşümediğimi,ne yapmam gerektiğini,uykumun gelip gelmediğini,ne istediğimi, ne düşündüğümü, ne zaman biteceğini, ne zaman seni seviyorum diyeceğimi,ne zaman seni özlüyorum diyeceğimi, ne zaman kızacağımı, ne zaman eleştireceğimi,ne zaman bozulup,ne zaman barışacağımı,ne zaman güleceğimi,ne zaman dalga geçeceğimi,onun beni sevip sevmediğini,onun beni özleyip özlemediğini,ağlayıp ağlamadığımı, onun üzülüp üzülmediğini,özleyip özlemediğimi, ne konuşmam gerektiğini,ne düşünmem gerektiğini, ne yazmam gerektiğini, ne demem gerektiğini,neden konuşmadığını,neden konuşmadığımı,ilk benim mi konuşmam gerektiğini,sorunun bende mi yoksa onda mı olduğunu, ne hissetmem gerektiğini, neden böyle olduğunu ve neden böyle olduğumuzu, nasıl olacağımızı, neden bu düzenden çıkamadığımızı,olmayan bir şeyin neden bu kadar büyüdüğünü ve nasıl bu kadar büyüdüğünü,sorunun ne olduğunu,büyütenin ben mi yoksa onun mu olduğunu yoksa ikimizinde olup olmadığını,neden her şeyin bu kadar hızlı yaşandığını ve neden bu kadar hızlı biteceğini,bitip bitmeyeceğini,neden sevdiğimi,neden bu kadar çok yanıtsız soru olduğunu,neden böyle soğuk davrandığını, her şeyin neden boka sardığını,neden böyle hissettiğimi, nasıl hissedeceğimi,bu boktan hissin ne zaman geçeceğini
BİLMİYORUM AMINA KOYAYIM.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Kırmızı Bir At

Ah dedi senin durumun fena
Ah dedi kalbinde bu neyin acısı 
ÇEK BİR SANDALYE ÇEK VE OTUR MUMLAR VAR MUMLARI YAK ANLATACAKLARIM UZUN UZUNDUR YOLLAR VE HER NE YÖNE GİDERSEN GİT BETER GİBİ SONSUZ AMA YOKSUN NEDENİN YOKSA YOKSUN NEDENİN YOK 
yokum nedenim yok benim
Sözlerim ne kadar sevimsizleştiyse o da aynısını yaptı bana.
Ama oyunu başlatan oydu, sanırım bitiren de o olacak, bu bitiriş en başta yaptığı teklifin de sonu olacak gibi.Ama olmuyor biliyorum.
İkimizde uyuyoruz dedik ama ben hala kusuyorum.
Özlüyorum ama söyleyemem, büyük bir sır bu ona karşı tuttuğum.Eğer ki söylersem uçar.
Hayır uçmaz biliyorum.
Korkularımı saklamam lazım ama hepsini içimde tutarsam her şey daha da kötüye gider, bundan daha kötü nasıl olabiliyorsa.
Neden anlamadım hiç, bana ilk önce çok sevdiğim bir şeyi veriyorsun, hemde ben senden böyle bir istekde bulunmamışken.Ben bana verdiğini çok seviyorum ama sonra aniden elimden alıyorsun.Ne yapmalıyım?
Onunla olduğu gibi bir çıkmaz var önümde.
Sana iyi davranıp seninde bana iyi davranmanı mı bekliyim?
Yoksa sana kötü davranıp senin bana iyi davranmanı mı bekliyim?
Beni kaybedersen ne olur bilmiyorum çünkü hala beni sevip sevmediğinden emin değilim, çok değişken duyguların var.
Sensiz uyanmak da istemiyorum ama.
Sana iyi davranırsam ya şöyle bir şey diyip daha da soğursan, zaten seviyor, ben ona kötü davranırken bile o da bana kötü davranıyor,bu senin egonu tatmin eder zaten.Çok saçma oynadığımız roller.Rol derken önce gerçekten öyleymiş gibi davrandık sonra bu karakterimiz oldu.
Sana kötü davranırsam ya dersen ki beni sevmiyor ve kötü davranıyor, bende ona kötü davranıcam. Ama  ya bunları söylerken de sen bana ,benim sana yaptığımı yani acayip sevip de karşımdakini kaybetmemek için böyle davranıyorsan.Karışık.
Çok karmaşık düşünceler var beynimde açıklayamadığım, bir sürü seçenek var.
En iyisi düşünmemek ve nasıl istiyorsam öyle davranmak.
Sana bütün sevgimi vermek istiyorum şu aralar.Çünkü bana kötü davranıyorsun, kaçan kovalanır biliyorsun ama bir yere kadar, eğer bu kaprislerin sonuna kadar böyle giderse oyunu bitiren ben olurum.Oyunmuş.
Sahte öpücüklerimizi verdik ve yalancıktan uyuyormuşuz gibi yaptık.İkimizde gözlerimizin açık olduğunu biliyoruz aslında.Ne kadar dürüstse o kadar iyiydi ama, her şey ya çok güzel ya da çok kötü.Her şey en uçlarda yaşanıyor, hep böyle bir şey istemiş olan ben şimdi lanet ediyorum.

10 Mayıs 2011 Salı

Kriz

Beyaz ve sade ellerim ve onun hiçbir zaman benim olmamış bedeni, biz hiç gerçekten dokunmadık birbirimize,sadece soğuktan kaçmak için sokulduk, acıdan kaçmak için yaklaştık ikimiz, karanlıktı.Birbirimize sarılırken hızla atan kalplerimiz, başkalarını düşlediğimizden böyleydiler ve ben o anda yine korkularıma yenik düştüm.O bir anda kollarımdan sıyrıldı ve sessizce benden uzaklaştı.Acıdan kasıldı talihsiz bedenim, haftalarca, aylarca da donuk kaldım.Büyümüş göz bebeklerimi çok sonra aynaya bakınca fark ettim.Ağlarken daha güzeldim, gözlerim daha belirgin, dudaklarım daha pembeydi.Yanaklarımsa renksiz, solgun ve donuk.Beni böyle görmesi hoşuma giderdi, belki geri gelirdi ama acımasını istemedim.Belki de üzüldüğümü bilmiyordur diye düşündüm ama korkularım,silinmeye yüz tutmuş anılarımı önümde diz çöktürttü.Onlar en güzel anlarımdı benim, onları karşımda bu kadar yılgın görmek benim hayata duyduğum o ufacık isteğin de beni bırakmasına neden oldu.Şimdi her yer tamamiyle siyahtı ve ben buna kendimi bayadır hazırladığımdan hiç zorluk çekmedim.Beynimin derinlerinde ona ait bir şeyler aradım, ne yazıkki buldum ve hala eskisi kadar netti duygularım.Bu karanlığın daha da yoğunlaşmasına ve almadığım nefeslerimin iyice yavaşlamasına neden oldu.
Hayalini bile kuramadım, ağlarla sarılı olan düşüncelerimden sıyrılıp onun yüzünü hatırlamak güçtü.
Ben kimdim ve ne yapıyordum, unutulmuş.Kimse farkında değil neden ve niye,düşünmüyorlar.


Daha fazla yazamam çünkü nefes alamıyorum verdiği tatsız hisden.

Deli

Yanımdaki deli adam sana yazdım bunu, ama sen beni tanımadığın için hatta senin yanındayken bile elindeki kaktüsle çiçekli bir şey olma arasında gidip gelen bitkini sevmekle meşgul olduğun için beni fark bile etmedin,bu yazıları okuman beni görmüş olmanla aynı oranda imkansız.O yüzden sana deli demekten çekinmedim.


Belki deli değildir eğer deliyse mutlu olurum, en azından yakınımda bir yerlerde benden başka deli görmek rahatlatıcı.Beni bilmezsin ki ben aslında deli falan değilim dışarıdan bakarsan, ama ben olmak deli olmaktan çok daha zor.Neden diyecek olursan cevap veremeyecek kadar düğümlenmiş düşüncelerim arasından mantıklı bir şeyler söyleyemem.Sana her şey güzel gelir avare bir deliysen ve eğer ki deli değilken aptal bir insanmış isen normal ruh halindeyken aptal ve mutsuzsan, deliyken aptal ve mutlusundur.Bu en güzel yaşama biçimidir bence.Aptalları hiçbir şey üzemez bilirsin, hiçbir şeyin farkında olmazlar çünkü onlar,hiçbir şeyi takmazlar,isteselerde umursayamazlar da zaten.Mutlu ve gülünç olduklarından yaptıkları anlamsız hareketlere aldırmaz insanlar, beni neden umursamıyorlar triplerine de girmez o,zaten farkında değildir hiçbir negatifliğin.Yitirdiği aklıyla beraber tüm kötü düşünceler de uçmuştur.Bazen imreniyorum onlara, keşke hayatı sadece gülünç bir şeymiş gibi gören bir insan olsaydım,pardon insan değil,öyle bir "deli" olsaydım ama ben senin gibilerden değilim o ayrı yanımda torbanın içine kaktüs koyup otobüse binmiş deli.Sen fazla mı normaldin yoksa ben fazla mi deliydim bilmiyorum, umursamak da istemiyordum ya zaten.Bu nedenle seni deli kabul edip kendimi pasif deli olarak kabul ediyorum.Sen otobüste kaktüsü okşayabilecek kadar cesurken, ben ise 'seviyorum' demekten bile acizmişim.Bana bir şeyler öğrettiğini bilmek istedim deli dost, sana armağanım olsun bu hiçbir zaman okuyamayacağın yazı.
Bütün hissettiğim şeyler senin izlerin mi, beni korkutma.Acabalardan kurtuldum derken birden bire yanıtsız kalmak en başa dönmek gibi.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

2 Mayıs Pazartesi, hatırlamadığım ama yaşanmış günlerden biri, silik.Hatırlayamam çünkü artık yok.
Yalan söylemiyor sadece paranoya yapıyorum.Bundan kurtulmam gerek bir an önce, üzerime yapıştı.
Marka yapışkan kullanıyor kalıcılığından belli,ucuz şeylere gelemez o.Üzerimden hiç eksik olmuyor salyaları, kanla karışık tükürük kokusunun geldiğini beynime kazınmışcasına hissedebiliyordum, çünkü çok yoğundu yaydığı salgı bütünü.
O fotoğrafı görünce şaşırdım ama nedensiz, yanında pek de sevmediği bir arkadaşı var, gülümsüyordu.
Neden biliyor musun, çünkü olmayan bir şeyi gösterme gibi bir çabam yok, olsaydı bok.
Hey sen mavi göz! Eğer okuyorsan bir şey söylemen gerek bana,okuduğunu belli etmen için,bu suskunluğunun ardında bir şeyler saklıyor olmalısın ama korkmuyorum.Sanmıyorum da okuduğunu, benim için değerli olurdun,bütün ruh halimi tüm çıplaklığıyla bilsen.Çünkü sana anlatmıyorum, anlatamam çünkü sorular sorunca dersin ki neden çocuksun, neden büyümezsin.Cevabım olmazdı elbette ki sadece donar kalırdım.Bu nedenle sana  anlatamıyorum, bana takacağın sıfatlardan değil, eğer ki anlamazsan beni anlayamayışını,garip sendromlarıma saçma deyişini görmek istemiyorum.
Bilmiyorum belki okuduğunu bilmek hoşuma giderdi, bunu dolaylı yolla anlatsan belki daha hoş olabilir.
Paranoyasını yapa yapa,kendime bin bir türlü o korktuğum anları yaşattğım için artık korkmuyorum gerçekliğe kavuşmalarından.Hayallerimin de en az yaşadıklarım kadar gerçek olduğuna inandığımdan, şimdi korkularımı tekrar "yaşarsam" pek de bir şey eksilmeyecek psikozumdan ya da daha da kötüye gitmeyecek.
Eğer ki bunu okuyorsan, evet senden bahsediyorum fazla düşünme ben miyim diye, bana okuduğunu söyleme vaz geçtim.
Ama senden istediğim tek şey ne biliyor musun, tek bir kelimeyle anlatmak zor ama sanırım senden tek isteğim beni anlaman ve gereksiz sevgisiz bırakmalarına son vermen.Yıllardır birlikteymişiz gibi.
Sarhoş olmak istiyorum ama şimdi sırası değil, kendimle uğraşmayı bırakıp,bu odadan çıkmalıyım.
Keşke bana yardımcı olabilsen, senle ya da sensiz anahtar zaten bende, sadece çıkmayı istemeliyim.

8 Mayıs 2011 Pazar

Bense oturup saatlerce sadece yazı yazmak istiyorum ama yapmam gereken ve üstelik istemeden yapmam gereken yığınla şey var, ama yinede yapmam gerekmeyenlere gerekenlerden fazla zaman harcıyorum bu da uykusuzluğumun, düzensizliğimin, başarısızlığımın ve daha fazla kahve içmemin sebebi oluyor.Her şey kısır bir döngü sanki.Kitap okumak istiyorum bir yandan, amacım bir şeylerden kaçmak ya boş vakitlerimde yapmak istemediğim her istek bir anda sıralanıyor.
Ve bir de ev boşken kendimi, kendi kendime kaptırıp konuşurken buldum,konuşurken değil sanırım bir noktaya dalmış şarkı söylüyordum, evet şarkı da comfortably numb'dı ki eğer nakarat kısmında bağırmasaydım eğer farkına da varmayacaktım ne yaptığımın.Kendimi öyle bulunca üzüldüm sonra deli taklidi yaptım kendi kendime. Hatta bir hikaye bile yazdım. Deliymişim ve uzun süredir oradaymışım,kapatıldığım yerde, her yer beyazmış,esmer ve mavi gözlü bir doktorum varmış ve o da sevgiye açmış benim gibi, dış dünyayla iletişime girebildiğim tek insan o olduğu için ona, bana her ilaç vermeye geldiğinde yanımda birazcık daha kalması için yalvarıyormuşum.Bu günde bir kaç kere tekrarlanıyormuş, ne kadar ilaç alıyorsam o kadar.İlaçlarımı o küçük kaplarda getiriyorlarmış ve ben hiç isyan etmeden içiyormuşum, belki düzelirim umuduyla.Ağzıma hep "neden?" sorusu takılıymış, "neden?" diye soruyormuşum ve sevgiye aç doktorum yanıtlayamıyormuş benim anlamsız sorularımı,sevgiyi tek bulduğu kişi benmişim, o da günler geçtikçe bana bağlanıyormuş.


kahvem soğumadan gidiyim ben.
Onu çok özledim ve çok ihtiyacım var.
Benim nedensiz girdiğim bu ruh hallerini henüz söylemedim ona, normalmiş taklidi yapıyorum onunlayken.Ne kadar normalmiş gibi takılsam da ters giden bir şeyler olduğundan şimdiki halimden daha da anormalleşiyor tavırlarım.Sonra o gidiyor ben oyun oynuyorum, o gidiyor ve ben kaskatı kalıyorum, kısır döngü.
Ama şu anda onu çok özledim ve çok ihtiyacım var, burada olsa keşke ve sadece dursak, sonra anlatsam ona bütün ruhumu,bütün pişmanlıklarımı,üzüntülerimi,ağlasam ve gizlediğim hiçbir şey kalmasa,bütün beni öğrense,tamamen,o zaman belki daha rahat olabilirim.Bütün bunları paylaşmak bağlar beni ona,belki de istediğim de budur.
 "Sonsuz" güven sanırım aradığım ama yalanlar arasında onun tek olduğuna kendimi inandırmak güç olacak ya da kendimi kandırmak.İki türlü sonuç üzücü olmayacak, biliyorum.
Şimdi yanımda olsa ve ağlasam,durmadan zırlasam ve beni daha da sevse, kaçmasa.
Sonra birlikte uyansak ve bütün her şey o anda bitse.

Loş

Oda karanlık ya ve ben de üşüyorum ya, o yüzden özledim.
Evet, sırf bu yüzden.
Ben uzansam, o yaklaşsa, sarılsam, sarılsa ve uyusak. Bu kadar masum bir şey istiyorum ama imkanı yok. Hayalini kursam da sıcaklığını hissedemem gerçekten. Ne yapalım, şimdiden alıştırmam lazım.
Onu kaybedemem. Kaybetmiyorum.Söylemiştim ya ben paranoyağım diye.
Bütün her şey sevgiye aç olan benden kaynaklanıyor. Elimde değil, engelleyemem.Bana sarılıyken hayalim gerçekleşiyor olsa bile içimde bir karanlık var, o da anlamaz rollerimi iyi oynadığımdan kimse göremez bu karanlığı.
Onun görmesini isterdim ama ne diyebilirdi? Sıkılırdı bir süre sonra.
Bense daha çok ağlardım.
İnsan kendisini kendinden kıskanabilir mi?
Olabiliyormuş demek.
Garip bir duyguymuş, imrenme mi yoksa kıskançlık mı bilemedim ama kıskançlığa daha yakın bir duyguydu.
Ne der diye düşünmedim ben hiç, yine inkar ediyorum gerçek olanı sen anla.
İnsan kendisini nasıl kıskanır?Kıskanma değil de bir özlemdi, tekrardan o anları yaşama istediğiydi, o anlara duyulan özlem.
Hangi anlara, söylemem.

Beni nasıl buldu diye sormadım, demek ki o anda merak etmedim ama şimdi ediyorum.O anda ne demem gerektiğine o kadar takılmışım ki ne demem gerektiğini düşünmeyi unutmuşum.Önemli değil nasılsa hep benle (mi) sonra sorarım zamanımız bol (mu).

Sanki çok özelmiş gibi.Televizyon kapandı ve oda karanlıktı.Yukarıda ki sevişmemizi istemiş gibi ard arda sıraladık bütün zevklerimizi.Bense öylece durdum hissizliğimden.

İçimde kalan milyon şey var ama birisi hepsinden dolu.Korku topları patlıyor şimdi geri sayım varsa.Ben kaçıyorum, delirmiş beynimi alıp biraz daha kendi kendimi bitireceğim.

Bu işi sevmeye başlamaktan korkuyorum, üzerime yapışıp kalmasından.Benim için şans dile yoksa bir daha burada olmayacağım.Ruhen.
Eğer ki her oturuşumda milyon satırlık yazılar yazmaya başlamışsam, hiç de hayırlı şeyler değil bunlar.Olsundu.


ehe bu kısa oldu, demek ki düzeliyorum.

Sonsuz

Bütün okuduğum o hikayeler gerçek ve başkalarının da benim gibi hissetmesine yani yalnız olmadığıma seviniyorum,bilirsin insan bir gruba dahil olmak ister içten içe, bu davranışını ne kadar inkar da etse insanın yaradılışı budur.Ama ben dışarıdan bakıyorum o hikayelere,okurken içindeyim ve iyi hissediyorum ama kendi hayatıma döndüğümde,onlarınkilerden çıktığımda her şey yine aynı kalıyor ve ben çaresiz bekliyorum, ne yapacağımı bilmiyorum.Okuduğum hikayeler benim gerçekliğim değil çünkü.Belki de onları okumamam lazım, beni daha kötü hissettiriyorlar.Hava güneşli olunca sevinilmeli, yağmurlu olunca üzünülmeli kafasında biri değilim.Mutluluğu hissetmek sana kalmış bir şey, dış etkenlerden çok uzakta bir şey.Ama şu güzel havada öküz gibi mutlu olmak gerektiğini hissediyorum, bunu bilmek ve hissedememek üzücü değil ama garip bir his uyandırıyor.
Paranoyak düşüncelerim yine benimleler.Bugün hiç konuşmadık çok güzel değil mi?
Çok korkuyorum ve başıma geleceğini biliyorum bazı şeylerin.Bunu duyduğuna mutlu olsun evet başıma geleceğini biliyorum, aptal.Ne kadar sevsem de içimde eksik bir şey var, onun doldurması gereken.Çok fazla şey mi bekliyorum? Hayır.
Bence yine de bana nezaketen sorması gerekirdi aldırmadan önce bir şeyleri.Almam demem çünkü aramızda paranın lafı yok ama yine de sorması gerekirdi.O olsa aynısını yapardı, yapmıştı da.
Çok ince şeyler bunlar neden hala aklımda ki?
Neyi ne kadar umursayıp ne kadar umursamayacağıma karar veremiyorum.Bu aralar hiç yemek yemiyorum.2 kilo vermişim.En güzel tarafı da bu zaten.
Bana hala bir şey yazmamış olması çok güzel.Benden mi bekliyor anlamıyorum, bok gibi davranıyor o yüzden üstüne düşmicem benimle kalsın diye.Eğer istemezse istemez, ben zaten artık hissizim, eğer benden koparsa, şu halimden daha derin şeyler hissedeceğimi de sanmıyorum.Bu o kadar acılı ki hissizlik diyorum buna.Acı, bir yerden sonra uyuşturur ya hani,öyle.Doruk noktalarında olduğum için uyuşmanın,daha fazlası olmadığı için, korkmuyorum sanırım o anı kopuş anını yaşamaktan.Sadece ağlamaktan korkuyorum ve durmadan başımın ağrımasından.
Aslında bilmiyorsun ki ben ne kadar çok korkuyorum.Zaten bir şeyleri inkar ettiğimde bil ki sakladığım işler var.
Ve aslında bok gibi de davranmıyor, güzel şeyler de oluyor ama ben şu sıralar sadece eksileri görüyorum.O soktu ki bu ruh haline beni, bende baştan meyilliydim, kolay oltaya geldim.
İlk başlarda çok güzeldi ama çabuk boka sarmaya başladı.Her şey düzelecek, biliyorum.
Neden ben sıradan olamadım ki, bak yine söylüyorum bu sıradan olmamak lafını güzel birşeymişcesine söylemiyorum.Berbat bir şey bu.
Bundan kurtulmak benim elimde mi? Yoksa birisini mi beklemem gerek? Ne yapmam lazım, ağlamak işe yaramıyor artık rahatlatmıyor bile, insanlarla konuşmak daha da büyütüyor olayları, alkol zaten her şeyi daha da boklaştırıyor ne zaman ona koşsam,kullandığım ilaçlarda bir boka yaramamış şu halime bakarsak.
İstemiyorum.Sonsuz bir şey lazım ama ne, sonsuz bir şey sadece.
Ama ne?ne?ne?

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Evet anlatır da onu özlüyor musun?

Gecenin Işıkları

Henüz tam anlamıyla gece değildi, tam vaktinde gelmişti ve ilk defa az önce yanındakiyle daha fazla kalmak istememişti, bunun için nedensiz mutluydu,üzücü ama kız buna üzüldü mü o da bilmiyordu, fazla da düşünmek istemedi, düşününce onu yaralayacak cevaplar ortaya çıkacağını biliyordu.Soğuk yolda birazcık yürüdü, gecenin ışıkları yanıyordu.Yürüdü ve kapıyı açtı, merdivenlerden çıkarken sol yanındaki çardakta oturanla göz göze geldi, çardaktakinin bu kadar tedirgin ve atakta olması içinde bir acıma duygusu yarattı kızın,hayatta kalma duygusundan dolayı bu kadar tedirgin olan onun karşında kız çok isteksiz kalmıştı.Hatırladı ki ilk defa yoldan karşıya geçerken arabaların gelip gelmediğine bakmamıştı, umursamamıştı ve iç güdüleri bile dürtmemişti onu.Ama o anda göz göze geldiği o çardakta oturan kediyi sadece bir bakış ürkütmüştü.Utandı kız, yaşamla arasında bu kadar kopukluk olduğunu bir kez daha hatırlayınca.Bir utançtı bu.Çardağın önünden geçti ve evine kalan kısacık yolu yürümeye başladı, yürürken sağındaki binadan bir adam çıktı, adam ona doğru geliyordu, kızla çarpışmamak için adam yolunu başka tarafa yöneltti.Nedense kız bu harekete alındı, saçma olduğunun farkındaydı ama hislerini nasıl kontrol edebilir.Adam üstüne doğru gelse ne olacaktı ki, neden yolunu değiştirmişti? Yolunu değiştirmeseydi çarpışırlar mıydı yoksa o adamda kızın hayali yaşattıklarından biri miydi? Aklına yarım saniyede milyon soru doldu, şizofrenleşmiş beyni keşke demeye başladı.Bütün düşüncelerinden arınmak istediğini bilerek kapıyı açtı ve içeri girdi..

Hani gecenin bir rengi olur ya karanlıktır ve ışık yanar aynı öyleydi o akşamda.Ruhununda böyle loş olduğunun farkındaydı.Kızın ruhu geceydi ve dokunduğu,gördüğü,tattığı,hissettiği,sevdiği,nefret ettiği,güvenmediği,kurtardığı,verdiği,paylaştığı,aldığı,dilendiği,ödünç aldığı,çaldığı,yarattığı,yok ettiği,yaptığı,söylediği,yediği,tanıştığı,küçümsediği,kavga ettiği,bütün her şey o loşluğu veren ışıktı ama hiçbiri geceyi aydınlatmaya yetmiyordu.

Ona başka bir şey gerekli, kızda bilmiyor ve elinden gelen tek şey beklemek,ona gerekli olan şey bütün somut kavramların dışında bir şey ama  kızda bilmiyor ve elinden gelen tek şey beklemek.
Artık beklemekten de sıkıldı, hiçbir şey olmazsa ki eğer,hiçbir değişiklik, ne yapacağını bilmiyor.Denediği tüm yollar onu daha da kötü olmaya itiyor,bu nedenle bir başkasına ihtiyacı var onun.Ama kim o ve ne zaman geliyor.



eğer ki dikkatini çekmediyse,
"all that you touch 
and all that you see
all that you taste
all you feel.
and all that you love
and all that you hate
all you distrust
all you save.
and all that you give
and all that you deal
and all that you buy,
beg, borrow or steal.
and all you create
and all you destroy
and all that you do
and all that you say.
and all that you eat
and everyone you meet
and all that you slight

and everyone you fight.

and all that is now" 

Ütopik Hatalar

Benim ütopyamda da hiçbir şey beyaz değil, hiçbir ev şekerden yapılmamış, hiçbir şey pembe değil ya da hiçbir insan o kadar saygılı ve sevecen değil.Her şey benim isteklerimin tersine.Pembeyi sevmem ama içten içe pembe cıvıl cıvıldır.Benim ütopyam bile karanlıksa ruhumdan nasıl heyecanlı olmasını beklerim? Kapana kısılmış hayallerim ve isteklerim ve duygularım.Onun kokusunun sindiği saçlarım bile yalanlıyorsa mutluluğumu, hiçbir şey gerçek değil yaşadıklarımdan ya da yaşamadıklarımdan.Böyleyim ben, benim ruhum böyle.Hiçbir zaman gerçekten ama gerçekten hissettiğim için gülmem ben.Gülünmesi gerektiğini bildiğim için gülerim.İçten içe beni kötülemek istiyorsun biliyorum, anlamıştım zaten o anlarda hissettiklerimden.Hayali hatalarıma bağlarım bu halimi, bu karanlığımı.Bu hisle mi doğdum hayata?Bütün yaşayacağım yıllar boyunca böyle mi hissedicem?Eğer öyleyse ben çok uzun yaşamak istemiyorum,bilsin.Eğer ki içimde bu hisle yaşayacaksam ben istemiyorum izmarit tadı veren bu hayatı.Bir şeyler hala olmadı ve ben beklemiyorum artık.Acının verdiği uyuşuklukla konuşuyorum, gülüşüyorum, öpüşüyorum ve utanıyorum ama hiçbiri gerçek değil.Neden diye sormicam artık, sende sıkıldın bende,sen yanıtlamamaktan bende yanıtı alamamaktan,sormaktan sıkılmam asla, bu yüzden de öğrendim artık "neden?" diye sormamayı.
ve soğuk..
Hiç düşünür müydün yanımdan geçen insan, hiç düşünür müydün ki yanından geçen 1saniyeliğine göz göze geldiğin insan senden ötede çok derin şeyleri kurcalıyor?Aklından geçer miydi hiç?Ya da düşünmeye tenezzül eder miydin? Lütfeder miydin?
İnsanlar garip ve anlaması güç, farkında mısın bu giderek böyle oluyor, her geçen yıl daha da sertleştiriyor aşılması gerekenleri.
Eğer ki hiçbir şey olmasaydı bil ki şu anda gözlerim açık durmazdım.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Yine soğuk.
Ve yine her şey yarım.
Hani onca spermin arasından dünyaya gelen biz olduğumuz için götümüz kalkıyor ya, hiçte o kadar şanslı değilmişiz şimdi farkına varabiliyor musun?

Oda.

Kendini hissedebiliyor musun,görebiliyor musun çevrendeki onca iğrenç şeyi, tadını alabiliyor musun yiyemedğin onca lezzetsiz şeyin, gözlerine bakabiliyor musun onun, bütün düşüncelerinden korkularından tuzaklardan uzak kalmış benliğinle ya da kokusunu çekebiliyor musun çürümüş ciğerlerine.özlüyorsun ama kimi ve neden, bu özlem değil kasıklarına batırılan bir kaç iğrenin verdiği acı sadece."bazen" diyorsun içinden ama kimse anlam veremiyor yıllardır tekrarladığın bu sözcüğe.dudakları.onları hissedebiliyor musun, karşında tanımadan bütün sırlarını verdiğini öperken.kanın koyuymuş görüyor musun. bak hemen eğer görmediysen. oluk oluk, hemen bakmazsan bir daha göremeyeceksin.ölümünü yazıyorsun bilmeden kendini kapattığın o küçücük odanda,beyninde..hapsolmuş belleğinle anlamsız cümleler fısıldıyorsun onun kulağına, gözlerinden yaş yerine dudaklarında gülücükler akıyor ama neden bilmiyorsun.ağlayamıyor bile kurtların doldurduğu gözlerin,yaptığın onca hata karşısında sadece beyazsın.siyah ve beyazsın.karşındakiler seçsin demişsin kim olduğunu seçmeleri için, ya siyahsın ya da beyaz.ama artık seçim yapanları bile merak etmiyorsun, dinlemiyorsun.sen artık burada değilsin, beyninde değilsin, aklın yok,bakıyorsun ama görmüyorsun hiçbir şeyi, görsen de anlam veremiyorsun bir bebek gibi.ağlasan bile seni dinleyen yok,kimsenin çığlıklarını duymayacağını bildiğin için, artık hapsolduğun yerde tek bildiğin şey olmuş çığlık atmamak.istesen ciğerlerin patlayana, ses tellerin kopana kadar bağırırsın.istememeyi öğrenmişsin sen hayatının sonlarında, bakıp da görmemeyi,duyup da dinlememeyi,bilip de umursamamayı öğrenmişsin ama sonunda delirmişsin ve ölüyor beyaz ve daha buruşmamış bedenin,belki yavaşça ölüyorsun,belki de çoktan burada değilsin , hissetmiyorsun..kan hala oluk oluk akıyor ve belki yıllarca akacak ya da yarın ya da bir saat sonra rahatlayacaksın.Mavi gözlerinden tek bir yaş düşecek gözlerinin kapanmasına, bilincinin uçmasına ramak kalmışken, o göz yaşı da hatırladığın tek bir şey için akacak.o.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Biri şu iğrenç şeyi çekip çıkarsın içimden, giderek büyüyor.
-kimse gelmicek miydi?
-geldi zaten?
-evet ama hiçbir şey değişmedi, onun için göndermedi mi onu bana,tepeden bakan?
-hayır, o sadece seni daha da yaralamak için orda, şimdi iyisin daha sonra hissedemeyeceksin bile..
(kız hiçbir şey demeden gider ve yürürken söylenenlere şaşırmadığını fark eder, zaten önceden biliyordur.)



bu kadar çabuk değişmemeli duygular, özlüyorum.

1 Mayıs 2011 Pazar

Please let there be a light, in a darkened room.

 Kaçan kovalanır bilirsin.




her şeyi bu kadar derin yaşamak istemiyorum artık,beni anlaman gerek,bana yardım etmen gerek."son"a kadar böyle yaşayamam.ızdırap.lütfen beni anla ve sakın yargılama çünkü ben böyleyim,en ufağında bile ben böyleyim.pesimist,karamsar.

Sen

Bazen çok küçük şeyler bile etkiler bütün hayatını, minicik ayrıntılar bela olur, kendini iğrenç hissetme nedenin olur.Sevmezse sevmesin diğerleri, onun değer verdikleri bile, eğer ki bu kadar etkiliyorsa onların düşünceleri onu, o zaten sana uygun bir insan değil.sen sadece çok fazla değer verirsin her zaman, sonunda hep sen üzülürsün ama bir türlü öğretemezsin kendine değer vermemeyi, hiçbir zaman alıkoyamazsın, hiçbir zaman öğretemezsin kendine onlar gibi olmayı, en senden bildiğin insan bile yüzüne bakmaz senin en küçük hatanda.berbat hissettiğini bile bile senden bir şeyler beklerler, onların beklediğini verirsin onlara ama sonrasında daha fazlasını isterler, sendede daha fazlasını verecek güç yoktur artık,kalmamıştır.senin duyguların değil onların egoları, kızgınlıkları öndedir hep.zaten sen hiçbir zaman öğretememiştin kendine onlar gibi olmayı.senden bildiğin insan da "onlar"dandır aslında, sana yalan söylemiştir çünkü o, "senin gibiyim" diyerek .şimdi sana söylüyorum ki hiçbir zaman aklından çıkarma, hiç kimse sen değil, hiç kimse senin kadar sana önem vermez, öncelik vermez.ne kadar derinse duyguların ya da düşüncelerin, anlaması o kadar zordur onlara göre.anlam veremezler çünkü senin gibi hissetmezler çünkü hiç kimse sen değil,kimse senin gibi hissetmez.sana derler ki "takıntılısın, kızgınsın,neşelisin, sinirlisin,eğlencelisin" herkes sana bir sıfat takar,herkes kendine göre yorumlar seni çünkü herkes farklı görür başkalarını,kendinden olamaynları.ne kadar kendine desen de "umurumda değil" diye, aslında umurundadır,düşünmemeye çalışsan bile aklındadır tüm ayrıntılar.kim neden umursamaz ki dışarıda olanları, herkes umursar.Umursamam diyen insan en çok kafaya takandır, bil bunu.sadece kendi kendini inandırmaya çalıştırır buna,her defasında söylerek inandırmaya çalıştırır kendine.Her şey düzelecek biliyorsun değil mi?hepsi güzel olacak ve sen şu anki hislerine anlamsızlarmış diyeceksin, şu uzun süreli hissettiğin hislere 1 saniye gülüceksin sadece ve sonra unutacaksın..çok basit olacak her şey senin gözünde.her şey çok güzel olacak. çünkü sadece sen varsın kendine iyi gelecek.aslında diğerleri de senin gibi düşünürler, "sadece ben varım kendime iyi gelecek" diye. ve onlar mutlu edecek şeyleri yaparlar,yaptıkları seni rahatsız edebilir belki ama zamanında bazı şeyler onları da çok üzmüştür ve derler ki "ben bunu hakettim çünkü çok üzülmüştüm zamanında" .İşte böyledir hepsi.Yaşayabileceğin en güzel şeyler bile bir yalandır, bir çıkardır.Keşke hiç birinin farkında olmasan, olamasan.Ama sen böylesin değişemezsin artık.Değişmeye çalıştın çünkü uzun bir süre.Seni en iyi anlayan benim, ben senim.
lütfen artık geriye dönüp sadece 1 saniyemi harcayayim bu anlara.

Time

Ticking away the moments that make up a dull day 
Fritter and waste the hours in an offhand way
Kicking around on a piece of ground in your home town
Waiting for someone or something to show you the way

Tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain
And you are young and life is long and there is time to kill today
And then one day you find ten years have got behind you
No one told you when to run, you missed the starting gun

And you run and you run to catch up with the sun, but it's sinking
Racing around to come up behind you again
The sun is the same in a relative way, but you're older
Shorter of breath and one day closer to death

Every year is getting shorter, never seem to find the time
Plans that either come to naught or half a page of scribbled lines
Hanging on quiet desperation is the English way
The time is gone, the song is over, thought I'd something more to say

Home, home again
I like to be here when I can
And when I come home cold and tired
It’s good to warm my bones beside the fire
Far away across the field
The tolling of the iron bell
Calls the faithful to their knees
To hear the softly spoken magic spells.







hani bir şeyler olması gerek diyordum ya hep, "time" bana kapak olsun.