18 Aralık 2014 Perşembe

Zor olan hiçbir şey yok, sadece çok fazla düşünüp ihtimaller üretmek ve bu ihtimallerin en olumsuzuna inanmak yanlış.
Tahminlerine her zaman güvenme.
Düşüncelerini gözden geçir.
Sadece yalanlara yer yok.



3 sene sonra, onunlayken yine mutluyum.
Onunlayken evdeyim.
Moralim iyi olmadığında çok sıradan bir şey anlatırken bile yüzümü güldürebiliyor.
Ona bakınca tüm hayallerime bakıyorum.
Mutlu yazılar hoş geldiniz. Burada sizin için her zaman bir yer var, yeter ki kalmak isteyin.

İyi geceler!

16 Aralık 2014 Salı

Senden tek istediğim bana yalan söylememen ve duyguların konusunda her zaman açık olman.
O kadar zor bir şey değil, bu senin için de iyi bir şey.
Neden bu kadar zor?

15 Aralık 2014 Pazartesi

14 Aralık 2014 Pazar

These mood swings are not good.
At least my medical translator teacher who is a doctor said that bipolar people do not admit that they are suffering from bipolar disorder.
So, I think I have hypochondriasis because of this lesson.
Maybe not.
I do not have any problem and I do not want any problem.
I don't know if something is up or I am being paranoid.
When I feel like this usually something is up.
The person being uncommunicative, you are the responsible one from this itchy and burning feeling.
I am not going to talk to you until you reach me.
Even if it drives me crazy I am going to keep my mouth shut.
Yes even if it eats me up inside, I'll do that.

13 Aralık 2014 Cumartesi

11 Aralık 2014 Perşembe

10 Aralık 2014 Çarşamba

Why are you giving me this feeling?
Why the hell you, the person who I am going to trust the most, is doing this?
Why is he feeling like this?
Everything is being crushed before they start. Sometimes they are ruined right after they start but it does not matter. What matters is why is this happening?
Is this some kind of a curse?
Why the hell is this happening in the moment I start to feel something, in the moment that I can competely devote myself to someone?
Why is this happening when I can feel safe when I am near to him?
Just tell me the reason.
What happened to love which always finds a way?



Every little thing is going to be alright.
Love will find a way.

9 Aralık 2014 Salı

Every little thing is going to be alright.
Come on, sing me "To Be With You".
If you are brave enough.
If you are capable of defeating your fears.
Fears are just your excuses (and my execuations). I wonder what they are covering for you?

Don't make me hate you.
Again.
Do not go into dark.
Do not make me feel how I felt for you three years ago.
Do not waste the time we have.

6 Aralık 2014 Cumartesi

AKLİ DENGEMİ Mİ KAYBEDİYORUM?

Love Song

Kırıntılar da kalmadı.
Hayatımda bir leke olacaksın demiştim, oluyorsun da.
Bana ve vücuduma yaptıkların.

Şu kaybetme korkusu olmasa.
Gelmese.
Bir şeyler hissetmek istemiyorum ama hissediyorum.
İnsan neden sevmekten korkar?
Geçmişte bunu düşünüp insanları yadırgıyordum şimdi aynısı bana oluyor.
İnsan sevmekten korkabiliyormuş ve Fromm'un 32. sayfada dediği her sözü destekliyorum.
Bunca yarayı nasıl aldım, bunca tavizi nasıl hak etmeyen insanlara vererek üzerimde yara açmalarına izin verdim.
Milyonlarca düşünce var.
Kendimi boşlukta hissediyorum.
Bir şeyler var ama dokunamıyorum.
Gelin bakın bileklerimizde hayali zincirler var.
Kendim, kendime ihanet ediyor ve bunu engellemek benim elimde değil.
Diğer kişi bana ihanet ediyor, o zaten hiçbir zaman iyiliğimi istemedi.

Bu anlayışı ne kadar daha devam edecek.
Kurduğumuz hayallerin kaçı gerçek olacak.
Daha yaşanacak ne kadar şey var.
Kendim hakkında keşfettiğim o yeni şeyi ne zaman atlatacağım?
Belki de bundan da önemlisi, nasıl atlatacağım? Hangi yollardan geçeceğim.
Yanımda olacak, beni destekleyecek hatta en büyük destekçim olacak, biliyorum.
Çünkü o öyle iyi kalpli bir insan.

Beni seviyor, biliyorum.
Görüyorum, duyuyorum, hissedebiliyorum.
Ona bakınca sanki aynaya bakıyorum.
O bana güzel bir insan olduğumu söyledi.
Ben de onun güzel bir insan olduğunu düşünüyorum, öyle. Gerçekten çevremde olan insanların çoğundan çok daha farklı.
Onunlayken tamamen kendimim. İstediğimiz her şeyden konuşabiliyoruz. Ona sormaya çekindiğim hiçbir şey yok. Onunlayken sıkıldığım bir an yok.
Ona bakınca artık bir çocuk değil yetişkin bir adam görüyorum. Beş sene içinde bu gözlemi yapabilmek o kadar da şaşırtıcı değil zaten.
Onu çok seveceğim ve yarım kalmayacak.
Yarım kalsa bile, kalmayacak.
Bunlara inanıyorum demek ki kaybetme korkumu da çürütüyorum.
Bu sefer ben kazanıyorum. Self-destructive side of mine, you are going to lose this timei you feel it.
Ama en güzeli, yeniden söylemek istiyorum, onunlayken kendim olabiliyorum. Saklayacak hiçbir şeyim olmuyor, çünkü saklamaya ihtiyacım yok.
Onun yaptığı hiçbir şey beni geri itmiyor. Ben yapılmaması gereken şeyler yaptığımda o bunları hoş görüyor. Bencil biri değil, ilişkiye manasını verebiliyor.
Ona sarılınca sanki bütün dünyaya sarılıyorum. Dünyanın bütün güzelliklerine.
Ve kokusunun bu kadar önemli olduğunu 3 sene önceki yazılarıma bakınca hatırladım.
O yazılara bakmak iyi mi oldu kötü mü oldu hala emin değilim. Zaman içinde göreceğiz bunu ama o yazıların etkileri, eğer ki yıpratacaklarsa, onunlayken hissettiğim şeyleri yıpratamayacak, öylesine eriyip gidecekler. Bu güzel bir şey.
Ona onu sevdiğimi söyleyemiyorum çünkü
Çünküsü yok.
Söyleyemiyorum.
Ama onu çok seveceğim ve bu sefer bu lafın içi dolacak, biliyorum.
Çünkü love always finds its way.
3 sene önceye dönüp kulağıma "Love will find a way" diye fısıldamak istiyorum.
I know.
Çünkü ben oyum, o da ben.

We are destined to be together.
We are meant to be together from the beginning.

Bu yüzden yarım kalmayacak.
"Love will find a way"

25 Kasım 2014 Salı

24 Kasım 2014 Pazartesi

Kırıntılar

O kadar manasız bir cümle kurup, o cümlede vermek istediğin anlamsız düşünceye o kadar inanmışsın ki sarf ettiğin kelimler gerçek seni ele veriyor katil.
"...Bir şey olmaya çalışmayan zaten bir şey olduğunu bilerek onu anlamaya çalışan..."
Bu cümlene bakarak senin tam olduğun ve üzerine yatırım yapmanın gereksiz olduğu anlaşılıyor. Tabii ki sen satır aralarını okuyabilecek kadar derin düşünebilen biri değilsin. Öyleyse, sen kendini gelişime kapatmışsın ve sadece varlığını anlamaya çalışıyorsun. Yaptığın eylemler de kendini anlama çabası değil.
Yaptıkların bu küçük mottonu öylesine çürütüyor ki, günlük hayatında hep yaptığın eylemler ve en çok vaktini alan, seni en çok yoran eylemler de öyle.
Bir gün büyüdüğünde, ki bunun ne zaman olacağı herkes tarafından -sen dahil- merak ediliyor, bir gün büyüdüğünde anlayacaksın yarım akıl.
Hiçbir zaman dışarıya gösterdiğin o "neşeli" adam kadar hayattan zevk alamayacaksın, hiçbir zaman parmaklarını sallayarak gösterdiğin kadar aşık olamayacaksın.
Sen durma hür yaşa, yaşamının seni hangi tutsaklıklara sürüklediğini bilmeden.
Bir ilizyonu yaşıyorsun, aslında hiçbir şey olamayarak.
Hiçbir zaman "biri" olamayacaksın.
Sen bir birey değil sadece bir insan olarak kalacaksın. Varlığını hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceksin. Hiçbir zaman dolu dolu bir hayat, dolu hayatı bir kenara koy, hiçbir zaman gerçek bir hayat yaşamayacaksın.
Kendine söylediğin yalanlar seni yalnızca bir vakte kadar götürecek sonrasında yüzleşmek zorunda kalacaksın ve o ana kadar yaşadıklarının bir yanılsama olduğunun farkına varacaksın.
Sen içi boş laflarınla, ilkel zevklerinle ve yapay hüzünlerinle bir balonun içinde yaşıyorsun. Bir gün o balon patlayacak, sen ne kadar "hafif" bir adam olsan da düşüşün çok hızlı, yere çarpışın da bir o kadar sert olacak. O andan sonra hayatına devam edersen de bu bir mucize olacak.
Şimdi git o çok sevdiğini iddia ettiğin soyut hayatını yaşa eğlence adamı, kimse tarafından ciddiye alınmayan, boş adam.

23 Kasım 2014 Pazar

I'm sorry kiddo.
Seeing those photos was not pleasant, even though you wanted to hurt yourself now you wish that you didn't look at them, I know.
Being emraced like that was the only desire.
Sorry kiddo, you can't take one step forward. Still painful, isn't it?
"Honey I know how you feel"

Those passing time proves that it is not temporary.
No, it is not.
That mistake will chase you, maybe not forever but for a long time.
How sad.
-Maybe it wasn't a mistake?-
No, lose it. You have to lose the hope.
So that you can kill it.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Sleep Paralysis

Thanks, I am afraid to sleep now.
And it is not just one, dream in dream.

21 Kasım 2014 Cuma

Lan eğlenmeye gidiyorsunuz onu da kaskatı yapıyorsunuz.
Bırakıyorum sizi.

20 Kasım 2014 Perşembe

Aslında ne yaptığınız çok da önemli olmuyor, önemli olan nasıl yaptığınız.
Eğer bir hatanız varsa karşınızdakine umursamayan cevaplar vermek hatanızı kapatmayacak. Eğer umursarsanız, mantıklı olmaya çalışıp o hatayı düzeltmek isterseniz karşınızdaki de size ılımlı olacaktır, biraz insanlık damarı varsa.
Birini anlayışla karşılayabilirdim. Bana gitmek istediğini düzgün bir şekilde anlatsaydı "Tamam" derdim. Daha bu olgunluğa ulaşmamıştı o aşikar, ondan olduğundan daha fazlasını istemek de belki aykırı oluyor. Doğrusunu öğrenir umarım, en kısa zamanda.

19 Kasım 2014 Çarşamba

Mr., sadly I have to tell you the truth, the truth about your brain.
We suspect that you were born without half of your brain.
The reason behind your unbalanced acts and your having difficulty of controlling your emotions is you lack one of the lobes of your brain.
Now get out of here you piece of shit.

18 Kasım 2014 Salı

Ahhhhh I am going crazy! Why Spanish has to be that complex!!!?!?!?
I am trying to study with a melted brain.

15 Kasım 2014 Cumartesi

14 Kasım 2014 Cuma

Bana güzelim demeyin, üç harfin eksikliği bana bir başkasını arattırıyor. Bu sizin için kötü, benim için ise istenmeyen.
Ne karışık.
Herkes var ama bir onlar yok.
Olsalar daha mı iyi, daha mı kötü?
Yoksa hiçbir şey fark etmeyecek mi?
Hiçbir şey fark etmeyecek bence.
Neyin yokluğu, neyin boşluğu?
Hep bir eylem ama aslında eylemsizlik.
Dolu dolu olmalı ama boşluğu ne dolduracak. İşte tanımlanamayan bu.
Bu güzel sohbetimizi devam ettirmek isterdim ama şu boşluğu yenmem gerek.
Yenememeye gidiyorum, hoşça kalın.
Orada kalın.
Lilac wine is sweet and heady.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Ulan ben adama neler yazıyorum o çikolata dağından bahsediyor.
Yok sana yazı falan.
Zevzek.

11 Kasım 2014 Salı

I do not have the slightest idea how to get rid of you.
It is not getting rid of you, it is getting rid of your memory.
I do not know how to get rid of your memory.
But at least not the slightest idea.

Who do you think you are?
You think you are in control.
" 'Her güzel şeyin bir sonu vardır,  kısa olsa bile.' dedin bana, Beşiktaş İskelesi'nin önünde, dalga geçer gibi.
Bense ağzımı açıp tek bir kelime edemiyordum. İgrençliğin karşısında suskun kalmak daha iyiydi. Nedense sana sarıldım ama. O İgrençliği bastırmak için sanırım. Bana çok sert geliyordu senin karşımda o kadar iğrenç oluşun. Bense kendi inandığım sana sarıldım. Çok da bir faydası olmadı çünkü o adam orada değildi."

9 Temmuz 2014 
Alanya

Okumayacağım dediğim defteri baştan sona okudum birkaç gün önce. Üzülmedim, sadece detayları hatırlamak pek hoş olmadı o kadar. Pek çok kısımda duygulandım, beni duygulandıran yaşanılmış olaylar degildi, onları anlatış biçimimdi. O yazıları yazan kıza gidip sarılmak istedim. Kendi kendime. Beni duygulandıran pek çok kısım oldu ama en çok bir yer vurdu.

O anlara içeriden bir bakış. Beynimden neler geçiyormuş, ne masumluklarla ona sarılmışım. Onun aklından geçenler zehirli, o nedenle düşünmüyorum. Ona sarılmışım ve kendi inandığım insanı aramışım.

Biliyorum.
"Biliyorum, iliklerime kadar biliyorum."

10 Kasım 2014 Pazartesi

7 Kasım 2014 Cuma

4 Kasım 2014 Salı

Görüyor musun çaktırmadan yine iyi davrandım sana.
Oysa kötü kız olacaktım.
Uf unutmuşum sen hırpalanmaktan hoşlanıyordun.
Tamam kötü kız oluyorum.
Tamam.
Bugün neden bu kadar duygusalım?
Hepsinin içinden en çok seni özledim bugün.
Bugün karşıma seni hatırlatan çok fazla şey çıktı.
Biri bana bugün "Güzel insan" dedi.
Seninle gittiğimiz o "balon" filmi almışlar. Cd yanımda duruyor şu an, üzerini kapattım.
Mavi bir şort.
Senin o saçaklı arkadaşın karşıma çıktı GSF binasında, ben derse geç kalmıştım hoca ara versin diye kapının önünde bekliyordum, önümden geçti. Pink elephant.

Merhaba!
Hoş geldin!

Ve bugün ayın 4'ü hatırlatırım.

Bunların bir çoğunun neyi ifade etttiğini okusan da hatırlamayacaksın. Biliyorum.
Senin aklına bir defa bile gelmiyorum.
Mutabık mıyız?
Çirkin adam.

Bunları biliyor olmak acıtmıyor.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Senin sadece ismin güzeldi. Ben sana değil senin ismine aşık olacakmışım.

Bir de artık biliyorsunuz sevgililerim, ben size değil melankoliye aşığım.

24 Ekim 2014 Cuma

You remember those moments.
In my arms, sleeping.

It could be one of the reasons why I am so attached to you. It was a sacred act for me, an exchange of energies.
The energy passed through my body and then transferred to yours. We were one, physically and spritually. It was beautiful. Room 327.

I cannot get rid of you, maybe we are still one in some ways.

Why do you remember?

23 Ekim 2014 Perşembe

İletişimsizlik penceresi.

Hayal kurarken o anlarda o hayallere o kadar inanmak bana zarar verecek mi?
Fark etmeden bana zarar veriyorlar mı?

Kurduğum hayaller. Hayal dünyası. Yer yüzündeki soyut cennet (!)

Düşünüyorum da üzülüyorum, çünkü farkına variyorum. Bir kez daha ve bir kez daha ve bir kez daha.

Sevgili sevgisizliklerim, neredesiniz?
Bir gelecek kaygısına düşmüş gördüm sizi, evet siz, sevgisizlerden bir tanesi.
Sizden işe yarar bir şey çıkmayacak bilginize, ha ama siz yine de debelenin çabalayın. Hevesiniz oralarda kalmasın, deneyerek görün.

Benim korkak çocuğum sen neredesin?
Bir merhabayı neden esirgiyorsun ki?
Ayıp. Ama zaten senin saygısız olduğunu çok uzun zaman önce gözlerine baka baka söylemiştim.
Neredesin?

Neyse, iyi geceler

18 Ekim 2014 Cumartesi

I've never been in love. But this feeling I feel for you, some call it obsession, is the closest thing that I feel to love.

It is going to be one year and there haven't been a single day I haven't thought of you.
Your existence makes me dizzy.
I do not, I can not talk when I am with you because my thoughts are preventing me from focusing on to some other thing.
I wish we never met. It'd be much easier.
I know where you are right now.
Boy, where are you?
I want you in my life.
I feel tied up.

12 Ekim 2014 Pazar

Tutup çekseydin
Kolumu biraz daha fazla kavrasaydın, biraz daha fazla sıksaydın
Dokuna dokuna, sabırla öğretseydin 
'Seni seviyorum'u heceletseydin 

Bense sana sevmeyi öğretseydim
Öğrenecek çok şeyimiz vardı, senin de benim de 
Birbirimizden gelenlerle yoktan varlar etseydik
Sana sevmenin iki saatte olmadığını, olamayacağını öğretseydim

Cümleler hala bir çıkmaz 
Cümleler hala beni soyuyor 
Çıplak kalıyorum 

"Rim"le sevecektim seni 
Eğer biraz sabretseydin 
Biraz çabalasaydın 
Küçük mutluluklarla dünya bizim olacaktı 

On liraya bir şarap alırdık, 
Gider bir yere otururduk, deniz kenarı, her şeyin başlangıcı
İnsanlardan istemeye gerek yok bu sefer, sigaralarımız tam nasılsa.
Hala benimle gezmek istiyor olurdun 
Hala ne güzel güldüğümü, ne güzel koktuğumu, ne kadar güzel olduğumu söylerdin
Ben de düşünmeden inanırdım sana 
Kafamdaki düşüncelerden uzak olurdum 
Sorular gerçekten uçmuş gitmiş olurdu
Eğer ki kolumu bırakmasaydın 
Eğer ki beni iki saatte sevmeseydin


Her neyse, 
Bir şarap ve bir sigara.
Moda ise hayallerde. 
"Keşke Moda'yı balkonumu taşıyabilsem."
Yine bunaldım.
Yine aklımda binbir türlü geçmiş.
Biliyorsunuz, bazen bilmiyorlar.
O da bilmesin.
Sen de bilme.



11 Ekim 2014 Cumartesi

İstanbul seni özlemedi! O benim yanımda.
Kadıköy de benim! BENİM!
Sen eğlenme oralarda.

10 Ekim 2014 Cuma

Because It Brings Me Back You

Lilac wine ve bir sigara.
Eflatundan bir şarkı, belki biraz da gece mavisi.


"I lost myself in a cool damp night"

"I made wine from a lilac tree, put my heart in its recipe, it makes me see what I want to see and be what I want to be"

"I drink much more than I ought to drink, because it brings me back you"

8 Ekim 2014 Çarşamba

Koşun komşular bana bir şeyler oluyor!!!
Yerimden kıpırdayamıyorum ama yerimde de duramıyorum, bu nasıl bir ikilem?
Bana hakim olun yoksa aklımdaki tüm adamları bir bir arayıp onlara hallerini hatırlarını soracağım.
Aman yarabbi olacak iş mi o şimdi?
Bana bir şeyler çoktan olmuş komşular siz onlara bir Türk kahvesi yapın, bana da bir çay koyun en iyisi.
Ya da soğuk bir su getirin şu kaçırdığım aklımın üzerine bir içeyim, belki iyi gelir.

O mu, yoksa o mu, yoksa diğeri mi?

Lise yıllarından bir anı.
Keşke sadece bir anı olarak kalmasaydı.
Ne de güzel yaşanmamışlıklar vardı. Yine hayaller hayaller hayaller.

İnsan cesur olmadıkça boşa yaşıyor.
Ben çok mu istiyorum her gün aynı yere gidip geleyim?
Gezmek istiyorum, başka bir şehre yerleşip oradan sıkılıp diğer şehre yerleşmek istiyorum.
Bambaşka insanlar tanımak istiyorum, ufkumu açan insanlar.
Sürekli aynı muhabbetlerin çevresinde dolaşan insanlardan kopmak istiyorum.
Bir enstrüman çalmayı öğrenmek, mesela piyano, çok güzel olurdu.
Geleceğe dair pek bir hedefi olmayan rahat bir grupta şarkı söylemek istiyorum.
Kendi paramı kendim kazanayım bir de. Belki çeviri yaparım, akşamları da bir barda çalışırım.
Bir de motorum olsun oh.

Hayaller hayaller hayaller.
Bazıları o kadar da uzak değiller.
Hiçbiri uzak değil aslında, hepsi elimin ayarında.
Dozu fazla kaçırmayalım ama sakın! Yoksa sonra hayatı yaşarız falan aman nolur nolmaz (!)

7 Ekim 2014 Salı

6 Ekim 2014 Pazartesi

Görüyor
Duyuyor
Konuşuyor
Ama anlamıyor
Hissetmiyor!

30 Eylül 2014 Salı

Güzel Bir Sembol

Vişne adam neredesin?
"Sense diktatör olup, bana hiçbir şey sormadan bitirmeyi seçtin. Ben de faşizmine karşı gelmeyeceğim. Ne de olsa gaz odasında ölmek de, kafaya sıkılan bir kurşun da aynı şey."

29 Eylül 2014 Pazartesi

"We have one hundred and thirty six people listening to us right now and we are sharing the same feeling. I say the same feeling, okay we have different thoughts, different lifes, different people in our lifes but we have a connection and that is called music. That is our bond, that is what makes us connected to each other in some point. That's what amazes me. Music is amazing. You know me for a long time, longer than a decade and you know I've always been keen on music. Music's power of gathering different kinds of people together was one of the reasons why I loved it so much. Even if we are different, even if we are seperate beings, we are actually connected and music proves it, it makes it obvious. I pity those who, well not pity but I just wish all people had music in their lives because it makes everything much easier than usual. Music what makes us alive, it has the potential to take us from oceans to the sky. It is amazing. It feeds the soul and makes you feel not alone. Somebody felt exactly the same when you feel you are the only one who is feeling like it. Music talks to you and understands you no matter what your faults are, no matter how vulnarable you are. Without music there would be a huge gap in my life and I am so greateful of its existence, I will always be thanking that I am aware of its value.
And after this speech of mine, I suggest we listen to something from Pink Floyd's The Wall, don't you agree?"
Where are you child?
You do not know how much I need it.

28 Eylül 2014 Pazar

"Geleceğe daha çok var, henüz şimdideyim."

Paulo Coelho - Aldatmak 
Sayfa 261
Can Yayınları 
I am the one who is able to understand you and stand who you really are.
It hasn't changed in nine months and it will not change after this moment.
Do something.
Post Tenebras Lux
- 7 Months -

Goes to Noone

You got the kind of lovin' that can be so smooth 
Give me your heart, make it real or else forget about it

"My muñequita" 

What an amazing song.

27 Eylül 2014 Cumartesi

Sembol(ler)

Bambaşka bir şey.
Ufkumu açan, beni düşünmeye sürükleyen bir şey.
Hala bir şeylerin olması gerek. Sabırsızlığa yenik düşüyoruz.
Fırtına çıksın ama kapılar çarpıyor.
Mumlar sönerse biterim.
Karanlıkta ne yapacağımızı şaşırıyoruz.
Üşüyorlar.
O ısıtırdı, o ise ısıtmak için bile çok bencildi.
Hiçbir zaman kaybolmayacak bir şeyi bile paylaşmaktan acizdi.
Ne kadar üzücü, hiçbir zaman sevmeyi bilmeyecek böylesine bencil biri.
Karşısına çıkanlar ne fark ettirir ki o böyle kaldıkça.
Üstelik sevdiğini de iddia ediyor, hiç farkına bile varmamış gerçeklerin.
Kabul etmeyi bile seçmemiş çünkü bunun bir seçenek olduğunu bilmeyecek kadar karanlık onun etrafı.
Onun mumları sönmüş.
Bitmiş.
Fırtınada kalmış.
Kapıları çarpıyor ama sağır.
Dünya duymayanların, görmeyenlerin, hissetmeyi seçmeyenlerin dünyası.
İşte bu yüzden hep mutlu o.

Soruların cevapları olmasa ne yazar, amaç yolda kalmak değil mi?


Pink Floyd ruhumu besliyorsun.
Ruhu besleyen her şey kabulümdür.
Acı dahil.
İki gün önce yağmur öyle bir yağdı ki.
Birden bire yağdı, ne olduğunu şaşırdık.
Ben ve odanın sessizliği.
Sessizlik yağmurdan sonra bozuldu ara sıra.
Yorganı üzerime çektim, düşüncelerimi takip ettim,
Bu sefer onları ben yönlendirmedim.
Başları hep başlangıçta, sonları hep başlangıçta.

25 Eylül 2014 Perşembe

Hiçbir şeyden tatmin olmuyorum.
Ne yazdığım şeylerden, söylediklerimden, düşüncelerimden ne de yaşadıklarımdan.
Her zaman daha da ilerisini istiyorum.
Daha da farklı düşünmek, daha başka şeyler yazmak istiyorum.
Yazılarım hep aynıymış gibi.
Her şey motonlaştı son dönemlerde. Ben de öyle.

Kendimin dışına çıkmak istiyorum.
İçimde bunaldım.
"Öyle" duygulara merhaba yeniden.
Resmiyetten merhaba diyorum yoksa geldikleri için mutlu değilim.
Hepsi bu havalar yüzünden.
Ne hissedeceğimi bilmiyorum ama yukarıda melankoli bulutları oluşuyor.
Yağmur da yağmıyor üstelik, yağamıyor.
Bir şeylerden memnuniyetsizlik var yine.
Eskiye dönüyorum, orada bir huzur bulurum yanılgısına düşüyorum.
Bunun bir yanılgı olup olmadığını zaman gösterecek.
Ama ne zaman güzel bir şey bitmedi ki?
Hem de ansızın.
O yüzden hiçbir umut yok.
Ama en doğal iç güdüm olarak umut etmeyi bastıramıyorum. Bir yerlerden çıkıveriyor.
Adil değil ki. Adil değildi.
Eskiye dönüyorum dedim ama bakalım dönebilecek miyim.
Onunlayken onu özledim, onunlayken de onu.
Bir şeylerin arkasına saklanmaya çalışıyorum sanırım.
Düşünmek istemiyorum. Yine çok fazlalar ama orada birikiyorlar, zihnimin arkasında.

Neden beni de çok güzel sevmedi?
Neden benimle bir on beş dakika daha kalmadı?

Bilgisi olmayan sorular.

Şu bulutları dağıtın. Yaz ne kadar da güzeldi.

I said "Please don't take my sunshine away"
But you didn't listen.

24 Eylül 2014 Çarşamba

Hayır hayır I don't hate him.
Ne hissettiğimi bilmiyorum.

23 Eylül 2014 Salı

Why don't you want me?
Damn I hate feeling like this.
I am sitting in a cafe, waiting for you to come and pick me up.
This is the place where it all started.
I hate you. I don't want to temp myself saying and thinking like these but I think I still hate you.
Now I hate you because you are not mine but when you be mine I am going to be really really bored.
Why do I want you?
Is it just the ego?
Anyway, I hate you but I want you.
I hate talking to you.
But I hate what I feel when I look at you.
You are a fucker.
Seni göreceğim diye artık sürekli tek bir yere gidiyorum.
Sen yanımda olursan her yere gideriz.
Will you free me Mr. Freedom Rider?
I am yearning to be held by you, that day will come. Soon or later.
Last time we spoke, I wasn't listening to you but trying to understand if I had missed you or not.
Your eyes have always been attractive, I missed looking into your eyes.
The answer is yes, I am missing you.
Shit got serious again.

22 Eylül 2014 Pazartesi

19 Eylül 2014 Cuma

Bir zamanlar seninle oturduğumuz yere geldim, oturdum.
Yanımda olmanı tüm hucrelerimle istedim.
Çok garip geliyor.
O zaman vardın, şimdi yoksun.
O zamanlar bunların olacağını tahmin ediyordum ama sen dur diyene ben hiçbir şeyi bitirmedim. Seninle biraz daha zaman geçirebilmek için karanlıktan satın aldım.
I am paying the price now.

18 Eylül 2014 Perşembe

I remember the day when I saw your aura.
It was a whole new experience for me, I feel like that moment made me feel more intrested in you.
Then after that dark conversation I chopped the bonds because I had to. I felt what you felt afterwards. And I did not want to feel any vibrations coming from you so I chopped what was between us.
You do not know any of these.
I want to tell you how deeply I felt you inside of me.
But, if that time ever comes, I want to see a "capable" man sitting in front of me. A grown up and strong man.
In those conditions, there wouldn't be a room for cowardness, problem solved.
I wonder if you'll ever known that I felt this deep for you.
I can't be "just a girl" for you. You know there was something different, special.
But if you'd understood this, you had never let it go right?
So this means I am totally wrong about you.
Again I think the guy I created on my mind, don't I?
I need to talk to you, I just do.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Seni ne zaman yanımda istesem kendimi buraya atıyorum.
O kadar zor değil.
On beş dakikacık bile yeter, biz onu iki saat yaparız zaten.
Biliyorsun.
Seni tek görebileceğim yer orası mı olacak sadece?
Bugün nerede olduğunu tahmin edebiliyorum, tam olarak nerede oturduğunu, kimlerle konuştuğunu.
Bu inatlaşma neden.
Eğer ki hayatımın son günlerini yaşıyor olduğumu bilseydim, şu anda arayacak ve yapacak çok fazla şeyim vardı.
Gelin bakın bileğimizde zincir mi var? Göremezsiniz, hayali zincirler var.

Sayılar

Koyduğumuz hayali bariyerler olmasa şu anda birlikteydik.
İkimizin de hayal gücü o kadar kuvvetli ki soyut bariyerlerimizi yıkmak somutunu yıkmaktan daha zor belki.
Bana bakmadığında bile sana baktığımı biliyorsun, biliyorum. Hissedebiliyorsun.
Hissettiğini hissedebiliyorum.

Neden sana dönüyorum yeniden?
327. Bu numarayı hatırlıyor musun?

28 Şubat gecesi önümde oturan perişan çocuğu hatırlamam gerek.
Senin için hiçbir şey hissetmek istemiyorum.

27 benim, 28 senin.

16 Eylül 2014 Salı

So let's move the soul then.
Together.
I saw you again today.
That jacket does not make you a brave man, you should prove your braveness with your behaviors.
You think you can do that? Or should I still call you as "The Coward"?
Please boy, I am yearning to be held by you.

9 Eylül 2014 Salı

Does he even remember my love for Spanish songs?

6 Eylül 2014 Cumartesi

I might be in love with you.
Not an obsession no.
4 months later it is going to be 1 year since I first saw you.
How strange. I want to talk to you, just about casual things.
I want to be with you.
I want to feel safe with you.
Again.
Oh boy.
Coward? I don't want to call you with that name anymore.
Let's go to that pub again.

4 Eylül 2014 Perşembe

I miss you idiot.
I miss you a lot.
I hate missing, I hate feeling this way for you.
I search something from you whenever I look at a man.
I look at everyone on the street to see that if it is you.
I do not want to miss you.
No, I do not.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Benim de Grease aşkım bu günlerde daha bir kabarıktı.
Dün Grease'i 337636. Defa izledim hatta.
Görüyorum ki senin de öyle. Bu ne tesadüf çirkinlik.

1 Eylül 2014 Pazartesi

Ben sizin için fazla iyi kalpliyim,
Onlar da benim için fazla iyi kalpli.
Gelin şunun bir orta yolunu bulalım.
"Onu sürekli göreceğim" dedim yeniden.
Dedim ve oldu.

Bir "Simply falling" mi söylesek ne dersiniz?
Geldin ve merhaba dedin.
Yine aynı bildiğim kişiydin, seni bildiğimi hatırladım.
Ses tonun, hareketlerin, mimiklerin, gülüşün aynılardı.
Panik anların da aynıydı. Belki de sadece ben anladım.
Farklı olmalarını beklemiyordum sadece seni bildiğimi hatırladım.
Kendini hatırlattın.
Seni özlememişim. Sadece seni hatırladım işte.
Her şey orada başlayıp orada bitti. İkinci bölge, aynı yer, katlar farklı sadece.

İyi ki de o kolyemi takmıyorum bu aralar.
Sen de takmamışsın ya da içindeydi göremedim.

Birkaç bir şey konuştuk sonra seni görebildiğim bir yere geçtin.
Bazen göz göze geldik, ne kadar cins insanlarız.

"Ben sol ön müyüm gel düzelt şunu" Bunu hatırlayınca güldüm.
Otobüs yolculuklarımızı da hatırlıyorum müsadenle. İyi oldu hoş oldu onların da aklıma gelmesi.
Evet çocuklar aklımdan silinmiş olan her şeyi de hatıladığıma göre ben bir "şu" duygulara giriş yapayım hafiften.
Afferin tanrıya.

I will make you mine again little jax.

31 Ağustos 2014 Pazar

Şimdi saygını mı kaybetmiş oldum?
Şu bedenimle, şu benliğimle?
O bedenle ve o "senlikle" saygıyı çoktan kaybetmiş olması gereken sensin.
Yabancı gibi olmuşuz çocuk. Gibisi fazla yabancı olmuşuz.
Bir zamanlar "Tenlerin böyle birbirine değmesini seviyorum" diyen insan. Bana.
Seninle de her şey orada başlayıp orada bitti.
Karşımda duruyorsun, hatta bakışlarını ara sıra üzerimde hissediyorum.
Gelip merhaba demeye çekinen çocuk.
Neden sen de öyle yaptın?
Benim küçük çocuklarım.
I am going to take the pictures of every place that we went.
I don't know why I want to do this, I just want to.
The cafe, the coast, the stop and the other stop, "the forest", the cafe, the shopping mall's brench, the cinema hall  and the other brench, those historical places, that hotel not the room but the hotel, the park's brench, the ferry station's brench -where you left me-.

There are more but I think those are the most "important" ones.
I really wanted to love you boy.
And I was going to love you.
Anyway, those feelings are gone.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

I look at every faces to see if it is you.
Fuck you, really.

"You were red. You liked me cause I was blue. You touched me and suddenly I was a lilac sky and you decided purple just wasn’t for you."


I copied this from a Tumblr post, I wish I wrote it.
It is beautiful and so precise.
He was red, I was blue and purple was just not for him.
That is why he left me maybe. 
He was red.
And I was blue.
A red crow.
A blue dolphin.

"Please don't take my sunshine away."
Happy birthday to my mother and to my love.

28 Ağustos 2014 Perşembe

27 Ağustos 2014 Çarşamba

E hani ne oldu senin yarınlarına?

Bugün o motorcu çocuğu çok görmek istedim.
Üzerinden 6 ay geçti, neden hala kolyemi tutturuyor bana?

Benim küçük çocuklarım.
Madem ki farkındasın, neden benim çok soru sormamı sıkıcı buluyordun?
Senden nefret etmek istiyorum.
Nefret beni hiçbir yere götürmeyecek.
Merakını kaybettiğin için beni istemedin zaten.
Bütün sırlarımı önüne serdim.
Merak etmedin, sormadın, arzulamadın.
Seni yaşıyor hissettiremedim belki de.
Neden tüm suçu kendim üstleniyorum.
Neyse bunları konuşmaya gerek yok, lüzumsuz.

26 Ağustos 2014 Salı

O kişinin ben olmadığını biliyorum.
Yine de kanıtlanmış bir şey yok, kim ya da kim değil bilmiyorum.
Şimdi gelip deseler ki sen değilsin o bak bu da kanıtı, üzülürüm ya.
Üçüncü kişi olmak ne kadar acı.
En azından dışarıdan hevesle bakmıyorum, kendime hakim olabilecek kadar oturaklıyım.
Öyle işte.
Bana verdiği lakaplar ikinci elmiş.

22 Ağustos 2014 Cuma

Bir gün kendi kitaplarmın okunmasını istiyorum.
Çıplaklıktan korkmadığım zaman böyle bir adım atabileceğim ancak.

21 Ağustos 2014 Perşembe

I am growing up day by day.
Getting stronger day by day.
And watching this progress is awesome.

The city no longer reminds me of you.
İstanbul is going to remind me another man. Very soon.
He is going to know our city with me.

I have everything that I want, life is unbelievable.
Full of opportunities, joy, love and many other strong feeligs.
I can't wait to live the rest of my life.

When did I become that bright?

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Önümüzde ne engel var?
Gidin bakın, bileğimizde zincir mi var
İstediğimizi yapıyoruz
Bir tane içeyim son diyorum bazen
Sonra neden sınırlıyorum ki iç gitsin diyorum
Özgürlük güzel şey, dozunda
Haydi kaçalım deseniz planı ben yaparım
Yağmur yağıyor
Haydi yağmurda ıslanalım
Sınırımız mı var ki
Bütün kaçanların ters yönüne doğru gidelim
Haydi sabaha kadar sohbet edelim, oyunlar oynayalım
Müzik yapalım
Dans edelim, kim benimle dans eder
Adımlarımın karışmayacağı biri olsun ama bak
Biraz üşüyelim hava müsait
Birer çay içer miyiz?
Bir çayımı için
Gelin bir ağacın altına saklanalım, mumumuz olsaydı mum yakardık bütün etrafa
Orası öyle hoş olmuştu, hoşumuza gitmişti
Her geçtiğimde hatırlayacağımı söylemiştim, hatırlıyorum da
Bazen de kafamı çeviriyorum, benim değil mi
Bazen mutlu olmak istiyorum, oluyorum da
Duygular bizim değil mi, alın bu oyuncağınız oynayın istediğiniz gibi
Ama bir diğeri oyuncağınız değil işte
Alıp onun duygularını evire çevire şekle sokmayın
Sonra izlediğiniz yolu bilmediğinden eski haline geri dönemiyor
Dönüyor da zor oluyor, ne gerek var zora sokmaya?
Gidin istediğinizi alın, her şey yolunu bulur
Su bile yolunu buluyorsa
Kimse için de istemediğiniz bir şeyi yapmayın
Kimsenin kuklası yapmayın kendinizi
Hiçbir şey için de tereddüt etmeyin zaten her şey istediğiniz gibi oluyor
Hem korktuğunuz şey başınıza gelse ne olur, o da yolunu buluyor
Sadece korktuğunuzla kalıyorsunu o iyi olmaz sadece
Her günü umutla bekleyin ama yarına da pek güvenmeyin o kadar
Ama aklınızda bulunsun, bütün bunlar başkalarını etkileyecek kısa zamanda alınmış kararlarla ilerleyebileceğiniz manasına gelmiyor
İşin içinde bir başkası varsa, onun duyguları, düşünceleri, planları varsa o zaman öyle "anlık" değilsiniz işte
Yağmura çıkarken bir şal almanız gerek
Çay içerken yanınızda şeker bulunsun siz şekersiz içseniz bile
Bütün bunlar bir sınır mı yoksa bir zevk mi
Size sınır gibi geliyorsa, artık "anlık" kararlarınıza bir yenisini daha eklemeyin bir başkasıylayken
Yağmur yağdı, ben yine yazmak istedim.


İşte bir zamanlar ait olmak istediğim adamın su katılmamış portresi
Bir melodi bana onun yalnızlığını hatırlatıyor
Senin istemiyorumunun doğurduğu yalnızlığı
Mutlu şarkılara ağlıyoruz
Bir diğerinin mutluluğu göze batıyor
İçini oyuyor sanki
Satırlara bakıyorum, onlar da üzgün
En son bir şair ölüyordu, ne oldu ona?

Sıkıca sarılmanı istedim
Çok da bir şey değildi
Kolların yok muydu sanki?
Gelecektin sarılacaktın
İşte o kadar basitti

Ama sen basitlik değil labirentler istiyordun

Şarkı bitti
Çaylarımız da bitti
E haliyle biz de bittik
Aramıza seni soktun
Biz, sen ve ben olduk

Topkapı ne kadar hüzünlü
Cihangir'de hala birileri acı çekiyor
İstiklal'den küskünler geçmiş
Hala Kadıköy'de başlayıp Kadıköy'de bitiyor her şey. Gündüzden geceye.

En çok da İstanbul'un kendisi kızgın sana
Kırmızı yakalarına yapışıp bırakmayacakmış gibi hali var
İstanbul sever beni
Korur kollar sağ olsun

İçinde yankılanıyor muyum?
Sevgili aşk adamı tabii ki yankılanmıyorum
Senin şarkıların bana uymadı
Ben dans ederken sen baktın
Sen dans ederken ben sustum
Birlikte dans ettiysek de adımlarımız karıştı

Renkten renge giriyorum
Bak gel ben yine maviyim
Ben bazen masmaviyim
Ama biliyorsun, bazen görmüyorlar
Sen de görme
Alem ne derse desin hür yaşa sen
Özgürlüğe attığın her adımın seni hangi tutsaklığa götürdüğünü bilmeden
Senin yarının da yoktu tabii
Sen durma hür yaşa

1 Ağustos 2014 
2.42

Yazdığım en sembolik yazılardan biri herhalde.
Anlık duygu yoğunluyla yazdığım bir yazıydı aslında, sonrasında yeniden ona karşı hiçbir şey hissetmemeye geri döndüm.
Yazı yazmak mükemmel bir şey.
Her fırsatta söyleyeceğim.

17 Ağustos 2014 Pazar

O orada dursun, ben ilerliyorum
Varlığın diğer güzelliklerin teminatı olacaktı.
Beni neden çok güzel sevmedin?
Hepsi havaların suçu, en tepede hangisi varsa onu çekip çıkarıyor.
Hayat ne kadar da hoş.

İçimde sana anlatamadığım, anlatmayacağım bir şeyler var.
Hayatımda yankılanmıyorlar bu sefer, hayır.

Neden beni de çok güzel sevmedin?

Özgürlüğüm kısıtlanıyor, sanki açıp bakıyor da.

15 Ağustos 2014 Cuma

Someday you are going to burn.

Someday he is going to burn.
Maybe today, maybe tomorrow, next week or next year.
Soon or later you are going to be yearning for your agony to cease.
But it will never last.
Someday boy, I will be watching you and feeling sorry for you. I will do nothing to help you because you wounded me.
This is the nature.



14 Ağustos 2014 Perşembe

Bastırılmış nedenlerin var ki ağlamak istiyorsun. Nedensizliğe ayıp olmaz, o uzaktan izliyor seni.

İçimde ona karşı bir his kalmadı, zaten kalmamalıydı da.
Sayfalar bitti ve o da bitti gerçekten.
Farkında olmadan bir süre tanınlamışım.
Istanbul'a dönünce son bir yazı yazacağım ve defteri kapatacağım, kim bilir bir daha ne zaman açarım, belki hiç açmam.

Bana söylediği sözlerle kendine güvenen, kendini önemseyen düşüncelerini aktaran biri var burada.
Onun sözlerinden güç aldım.
Asıl "güzel insan" denmesi gereken o aslında.
Ama hiçbir şeyi de bilemezsin, sözler illuzyon çünkü. El çabukluğunu fark etmek senin elinde, dikkatli bakman gerek.
Bakınca goremiyorsan, zamanda anlaman gerek.

Sözlerim yarıda kesildi, ne yazacağımı unuttum.
Benim duygularım ama unuttum işte.
Sözler büyü.

14 Ağustos 2014
2.40
Duygulara tecavüz edilmiş Cihangir'de
Biliyorum, hala orada birileri acı çekiyor
Her gece
Yedi numara şanslı diye girmişti eşikten
Hiçbir şeyden emin olmadan, alel acele de çıktı
Saat de on bir miydi neydi
Sanki günlerin, saatlerin önemi çok da hatırlıyoruz
İlkler sanki çok önemli ya
Eşikler üzgün, eşikler bilmiyorlar
Haklı haksız yok
Herkes karakterini oynadı
Biri saftı, biri çıkarcı
Güzelde oynadılar, hakkını verdiler doğrusu
Afferin onlara
Hala solmaya çalışıyor birileri, perdeler çoktan kapanmış oysa
Salon karanlık, roller oynanmış
Bir başka oyunsa başkasının adına
Her şey bir diğerini çağrıştırıyor
Bitsin artık
Sayfalar da bitti, biliyorsun.
Hep yanlış kişilere doğru değerler
Doğru kişilere yanlış değerler

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Senin için umut edeceğim çocuk
Umarım daha nice okyanuslara birlikte gireriz

8 Ağustos 2014 Cuma

İşte ilk başta hep öyle düşünürsün
Ne kadar güzel bir insan
"Sen güzel bir insansın"
Sonrasında görürsün ne kadar çirkin olduğunu
Sana da öyle olacak
Bana da öyle oldu
Çünkü karşındaki insan bir süre tutabiliyor maskesini
Neyse ya, hepsi bu havaların suçu.
Hepsi bu havalar yüzünden
Hava kapandı mı bana bir haller geliyor
Bu halleri de hiç sevmiyorum

Yazılar yazdım aslında ama kalemi ve defteri özlemiştim, blogumu biraz rahat bıraktım

Bugün çalışmada birine "Merhaba iki dakikanız var mı?" diye sordum, klasik. "Hayır hayatım grup sekse gidiyorum hiç vaktim yok" dedi, çok güldüm. Bana bir neşe verdi.
Sokakta güzel insanlar da var saçma salak lüzumsuz insanlar da.

Biraz da siz anlatsanız keşke, hep ben konuşuyorum.
Acaba nasılsınız, iyi misiniz?

Bu soğuk hava çok güzel değil mi? Galiba daha demin de yazdım tatlı bir soğuk var.
Soğuk olup da ısınmayı özlemişim.
Bu bana bir anıyı hatırlattı, hatırlamaz olaydım.
Ağlayamıyorum ki gitsin, neye ağlayacağım.

Havalar her ayın başında böyle oluyor fark ettiniz mi acaba?

Kelimeleri özenle seçiyorum, bir şeylerden mi sakınıyorum?


Tam bir Tool modundayım aslında, evde çok sıkıldım ama fiziksel olarak çok yorgunum.
Yorgunum demeye çekinıyorum, ardından kötü şeyler geldi bir keresinde.
Uyumak istemiyorum, uykum yok ama yorgunum dinlenmem gerek yarın yine çalışıyorum.
Uyumayacağım, buralardayım.


Çok ağlamak istiyorum ama nedensizliğe ayıp olacak.

7 Ağustos 2014 Perşembe

Do you have any idea how much it fucks me up inside
I don't hate you, I wish I could turn this weird & unknown feeling into something describable.
It was a weird day.
Cheers to what darling?

"I know the pieces fit"

"I know the pieces fit cause I watched them fall away"

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Good Trip

Her şey söylediğin sözlerde
Sözler büyü
Sözlerinin büyülü olması senin elinde 
Senin hayal gücünde 

Bir bilseniz Jax'e ne kadar benziyor
Bundan 3 sene önce dün gibi bir gün yaşanacak deseler bir tokat atardım suratlarına 
Hem de birlikte sigara ve şeylerden içeceğiz, uf ne kadar da uzak 
Gelin görün ki hiçbir şey uzak değilmiş 
Hayatımda beni sevmesini en çok istediğim insan sanırım 
Hayalini bile kurmuyorum, bu çok güzel

"Şimdi Roger bizi nerelere götürecek, okyanuslardan gökyüzüne"
Gerçekten götürdü de 

Dönüp geçmişte onu düşünerek yazdığım yazılarıma bir baktım 
Ne kadar da içtenmişim
Zaten yazılarıma girmiş biriymiş ama hiç de o kadar yoğun yaşadığımı tahmin etmiyordum 
O zamanlar çocuktuk, şimdi de öğrenecek çok şeyimiz var tabii ki ama o zamanlara göre çok daha olgunuz
Özellikle ben, özellikle o 
Ne kadar da garip, hayat gerçekten sürprizlerle dolu
Klişe ama doğru
Hiç beklenmedik bir anda neler olmuş haberimiz yok 
Hiçbir beklentim olmasa bile dün gibi bir gün yaşandı
Ne kadar garip 

1 Ağustos 2014 Cuma

Martıların önünde düştü karganın maskesi
Kendini şahin sanan bir karga
Asilliğe özenip leş yemeye devam eden karga

31 Temmuz 2014 Perşembe

Özler
Ne kadar güzel olduğumu
Kokumu
Ona aniden sarılmamı
Benimle konuşmayı
Hem de benimle her şeyden konuşmayı
Oturup karşılıklı çay içmeyi

Özlersin de işte...

29 Temmuz 2014 Salı

Yarım kalan filmler.
Ah Tarantino hep de olan sana oluyor.

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Keşke onun istediği şeyleri vermiş olsaydım, keşke benim verdiklerim onun istediği şeyler olsaydı.

Keşkelere yer yok elbette.

25 Temmuz 2014 Cuma

Ve onca senenin ardından bana hala ne kadar güzel koktuğumu söylüyor
Söyleyebiliyor
Eskiden kaç kere söylediğini sayardık
Sonra araya anlar girdi
İyi ve kötü anlar
Şimdi ise çok değer verdiğim bir arkadaşlığa sahibiz kendisiyle

24 Temmuz 2014 Perşembe

"She's the kind of girl you want so much it makes you sorry still you don't regret a single day"

23 Temmuz 2014 Çarşamba

"Your loyalty is not to me but to the stars above"

22 Temmuz 2014 Salı

Hiçbir zaman bir şahin olamayacak bir karga
Öyle güzelim ki kendini koyamaz yoluma
Öyle şeyler görecek ki o da leş yediğinin farkına varacak
Bu sefer kabullenecek
Bir şahin olmadığının
Öyle şeyler olacak ki unutacak cevizlerini nereye gömdüğünü
Bu karga
Unutkan karga mı olurmuş, oluyormuş demek
İki saate sığan bir karga
Bu ağaçlar içinde neler olmadı
Mumlar mı dikilmedi, yağmurlar mı yağmadı
Hayallerle kumlar mı serilmedi ağaçların altına
"Koçlar, kurtlar içinden gittin en vasıfsızını seçtin" dediler
"Gittin bir kargayı seçtin"
E ben onun karga olduğunu ne bileyim
Bana yunus gibi davrandı o
Bana benmişim gibi davrandı, benden biriymiş gibi
Hayal dünyam da kabul etti onun öyle olduğunu
Ben de inandırmadım değil kendimi, tüm siyahlığını gölgelerle kapadım
Martıların önünde düştü karganın maskesi
Bir çirkef, bir çirkin
Bazen de değil üstelik, sürekli
Bir gün her şeyi fark edecek karga
Cevizleri de çürümüş olacak o zamana kadar
O zaman geç olacak işte 

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Eskiden hissedilen duygular ne kadar da uzak.
İnsan makinesine en çok bu özelliğinden dolayı hayret duyuyorum.

Nietzsche ne güzel söylemiş hayatım "That which does not kill us makes us stronger."

13 Temmuz 2014 Pazar

Klişe

"O her şeyi kendi yanından görür
Almak istediğini alır
Başka şey düşünmez beni unuturdu"

"Onun her anı heyecan dolu"

"O her günü yeni bir umutla bekler gibi görünür
Yarına inanmaz beni avuturdu"

7 Temmuz 2014 Pazartesi

"Git" diyorsun da
Olmuyor işte git demekle,
Her şeye rağmen gidemiyor insan.
Ben de sana "Sev" diyorum mesela
Sevebiliyor musun?

C.S.

Bir şairi lekeledin.

6 Temmuz 2014 Pazar

Şu koynumdaki kediyi alın götürün yoksa sevgimden öldüreceğim
Böyle şey mi olur insaf be kardeşim!
Bu kadar mı tatlı olur ısıramıyorsun ki bir tadına bakasın!
Tüylü garip bir şey böyle ortalıkta dolanıyor
Hanımefendi siz çok fazla oluyorsunuz artık
Haydi gelin uyuyalım!

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Kopmanın eşiği olması gerek, inceldiği yerden kopsun derler ya hani.
Ama siz baltayla tek hamlede kestiniz.
Ben de istemiyor muydum?
Çok kafam karışıktı.
Evet bütün kontrolü kaybettim K.'den sonra.
Nedense Y.'yi değil de K.'yi özlüyorum.
Ah çocuk, yanıma utanıp sıkılarak gelen çocuk seni mutluluğumla boğmuş muydum?
Ben ben olmaktan çıktım, saçma sapan insanlara anlamlar yüklüyorum.
Kendime geleyim ben bir artık, şöyle bir silkeleneyim.
Öpüyorum şekerlerim.

4 Temmuz 2014 Cuma

Ayakkabılarımda çamurlar
Bugün de şimşekler çakacak mı acaba?
Bana güzelliğimi hatırlatan kimse olmayacak bugün.

3 Temmuz 2014 Perşembe

Ne yani ilişki bir oyun mu?
Kurallarına göre oynamadiginda kayıp mı ediyorsun?
Bu çok yanlış.
Ne olmuş kendimi çok kolay açtıysam.
Ben sadece ona verdiklerim kadar olan bir insan mıyım ki o benden her şeyi aldığını sansın.
"Alacağını aldı ve gitti"
Evet bazı şeylere kolayca ulaşmış olabilir.
Her neyse ya.
Hayatından bir şimşek çakıp geçti
Sen bir an onun farkına vardın, ondan alacağın her seyi aldın ve unuttun
Bizim manzaralarimizin önünde hep gemiler vardı
İstanbul'u izlememize düşman
"Şuradan başlayalım" diyebilecek kadar İstanbul dibimizdeydi aslında
Yarım istiyormuşuz ilişkileri
Sahte beyefendi
Sana neden bir yazı yazdım bilemiyorum, yazıyorum işte.
Lütfen bana bunları yazdırtıyorsun diye sevinme
Çünkü iş Tomris Uyar'da değildi, beraber olduğu şairlerdeydi iş.
Sen de bunu bilirsin, ilk gün dediğini hatırla.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

"İlk bakışta iyi birine benziyordu" yanılgıları.
Birine kulak misafiri oldum da ondan yazıyorum.
Evet ilk bakışta iyi birine benziyordu.
Ah kızım ya, sen mi yanlış insanlara çatıyorsun yoksa herkes mi yanlış?
Neyse.
Durup durup yazıyorum arada etrafıma bakıyorum.
Şimdi çalışmaya gidiyorum, kendimi meşgul etmem gerek.
Hayır hayır, yazmayacağım.
Annem en büyük desteğim.
Dostluklarım çok büyükler.
Sadece incinen bir gururum var.
Ben güçlü biriyim, incinmiş gurur kolay toparlayabileceğim bir şey.
Buraya gelip mükemmel cümleler yazmak istemiştim.
En başa döndük. En başın bile başına döndüm.
Neyse ben iyiyim.

1 Temmuz 2014 Salı

Sana yazı yazmak istemiyorum çünkü hak etmiyorsun.
Hak etmiyormuşsun.
Yine birine anlamlar yüklemişim bilmeden.
O kadar da dikkat etmiştim.
Sadece kumar oynadım aslında.
Ya kazanacaktım ya da kaybedecektim.
Kaybettim.
Bu bir kayıp mı bunu göreceğim.
Senin yüzünden yazdığım yazılar olacak ama sana yazı yazmayacağım.
Bu sana yazdığım son yazı aşk adamı.
Aşktan hiçbir şey anlamayan adam.
Seni görünce sana selam vermeyeceğim.
Sen nasıl biri olacaksın biliyor musun, hani böyle arkadaşlarından borç alıp onu çar çur edip sonra borcunu ödeyemeyen adamlar vardır ya, sen böyle olacaksın.
Hayatında hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olamayacaksın, başarılı da olamayacaksın.
Senin hayatın yarım kalacak, benimse sadece seninle olan ilişkim, aslında hiç var olmamış olan ilişkimiz.
Sana bunu söyledim, senin bir hayatın var ama sen sadece içinde savruluyorsun oradan oraya.
Sana bir hayat verilmiş ama sen içinde sendeleyip duruyorsun.
Bu şimdiden sonra da böyle olacak.
Hayatının sorumluluğunu alamayan biri.
Sana o mutlu yazıyı sen sen olduğun için yazmadım, ben sevmeye açık olduğum için yazabildim.
Şimdi git, ayaklara düşmüş zevklerinle hayatını yaşa küçük adam.
Zaten ne yapsan da hiçbir zaman mutlu olamayacaksın.
Şimdi al o isteklerini ve özgürlüğünle kendini kandır.
Seni "unutmak" ya da "unutmaya çalışmak" diye bir şey olmayacak.

Kimse sana birinin hayatından kafana göre çıkma hakkını vermedi. Bu kadar kolay değil bu.
Birileri sana geçmişte hoyratça davrandı diye beni da bu şekilde acıtamazsın. Bunu yapıyorsan eğer, beni anladığını sanıyorsan bir de, o üzüldüğün günlerde hiçbir şey öğrenememişsin demektir. Boşa geçirilmiş zamanlar biriktirmişsin kendine hala da ekliyorsun belli. Şunu bil, lütfedip " Bana istediğin her zaman yazabilirsin" demek yerine, beni böyle kötü hissiyatlara sürükleyen davranışlarına biraz dikkat et yeter. Sen kimsin de üzüldüğümde sana yazma iznini veriyorsun. Benim arkadaşlarım, dostlarım var. Bu yüzden ben hayatın çelmesini yedim şimdi önüme gelene istediğim gibi davranıp bir çelme de ben takıyorum ama isterlerse yine görüşürüz pişkinliğinden uzaklaş.
Ben sana değer vermedim, sadece yaşayabileceklerimize değer verdim.
Bu yüzden bana bir daha selam verme.
Seni görmek hiç de güzel değil hiç de muazzam değil.
Bu sana yazdığım son yazı, bunu şimdiden diyebiliyorsam bu senin için üzülmeyeceğim demektir.
İncinen sadece gururum.
Sen gittin diye üzülmüyorum.
Bir gururu incittiğin için utan.
Hoşça kal hiçbir şey!

30 Haziran 2014 Pazartesi

Demedi, geçmedi.
Yine yarım kaldı.
Çocuklar şunu bilir misiniz?
Yine yarım kaldı.
Üstelik tavizler de vermiştim.
İyi ki Greenpeace'e girip böyle büyük dostluklar kazandım.
O aşağıdaki yazıyı da buruşturup kenara atın benim için.
Benim elim gitmiyor çünkü.
Siz benim için atar mısınız?
Çok sevemedim
Sen renk değilmişsin
Bunu birine ikinci kez yazıyorum, sen siyah beyazmışsın.
Sen gidince hayat da kötüleşmedi.
Sadece ağırlaştı. Karabasan gibi.
Dediğim gibi ortada emek harcamamışlık var.
Sen bana vermedin bu duyguları
Ben yarattım İstanbul Beyefendisi
Hayat bir seçim
Sen de beni seçmiyorsun.
Seçmemeyi bile seçemiyorsun çünkü hiçbir şey senin kontrolünde değil.
Korkak, çocuk, ciddiyetsiz.

29 Haziran 2014 Pazar

Sen geldin hayat güzelleşti
Geldin ve renklendim
"Merhaba!"
"Hoş geldin!"
İlk defa biri bana mutlu bir yazı yazdırtıyor ve bu çok güzel
Daha da güzelleşsin
Güzelleşiyor da
Sorular uçuyor gidiyor sorular
Seni özlüyorum sevgili
Özlem güzel bir duygu
Seni özlemek, seni görmek, sana dokunmak, sana bakmak, seninle konuşmak, seni öpmek, seninle sessiz kalmak, sana sarılmak güzel
"Muazzam!"
Yazılarıma girebilecek biri
Yazılarıma giren biri
İyi ki geldin
Buralarda kal güzel insan
Seni çok seveceğim
Aydınlık duygular varmış meğer, geldiler ve en ortama kuruldular
Seni çok seveceğim güzel insan
Evet korkuyorum acımasından
Eğer ki acırsa sen gelirsin
"Bana sarıl" dersin
Sarılırım ve geçer
Sevecen insan, mutlu insan
Sevinçli yazılarıma giren insan
Sen yazsın, renksin
İyi ki geldin
Seni çok seveceğim
Senden çok şey öğreneceğim
Bana çok şey öğreteceksin, bana çok fazla duyguyu öğreteceksin
Sabırsızlanıyorum, her şey için
Bütün günlerimiz için
Orada kal sevgili!

27 Haziran 2014 Cuma

Ben bu adamı seveceğim.
Umuyorum ki.
Umuyorum ki kendimi açmama olanak tanır,  şu anda güzel gidiyor.
Daha da güzel olmasını istiyorum.

26 Haziran 2014 Perşembe

Love, I am so afraid.
Of, of what?
Of making a mistake.
Cevapları olmayan sorular
Cevaplarından korkulan sorular

Sorular hep dert oldu başımıza.

Yalnızlığın çaresi sevgi.
İçindeki boş yalnızlığı sevgiyle doldurursun.
Belki de o yuzden "aşk adamı".
O büyük boşluğu doldurmak için bir arayış.
Yine de bazı çekinceler var.
Korkuyorum.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Sohbet

Aklımda o kadar fazla soru var ki.
Cevaplarından korktuğum için o soruları kendime sormuyorum.
Zaten sorunca aklım karışıyor.
Sanırım cevap vermek istemeyen taraf cevap verecek olan tarafı engelliyor.
Neye uğradığımı şaşırıyorum.
İşte aslında...
İşte aslında böyle yanılgılara bile düşmemem gerekiyordu.
"Pure Trust". Does that even exist? I hope so, I want it to be.
Bazen o kadar iyi ki kendimi çok iyi hissediyorum. Çok çok çok iyi.
Kötü hissettirdiği de oluyor. Bazen beni yok sayan şeyler yapıyor çünkü.
Bunları ben abartmıyorum hayır. Barizler çünkü.
Bunları aslında şeffaf olarak konuşmamak lazım yüzyüze ama ben öyle oyunlarla bir şey ifade etmeye çalışan ya da oyunlarla ifade etmeye yeltenen biri değilim. Neyse ne, aklımda ne varsa o.
Ben onu her şeyiyle kabul etmeyi seçmişsem, o da bunu yapacak. Yapmalı, lütfen yapsın. Umarım yapıyordur.
Aslında onun hoşuna gitmeyen hareketimi hemen bana söyledi ve o harektlerimin itici olduğunu söyledi. Bu çok güzel bir şey. İlişkilerde başa ne geliyorsa iletişimsizlikten geliyor zaten. İletişimsizlik, yanlış anlamalar, kafada kurulan senaryolar, paranoyalar, kaybetme korkusu.
Şu anda şaşırdım.
Çünkü iletişimsizlikden başlayıp sırayla birbirini doğuran olayları yazdım ve sonunda kaybetme korkusuna ulaştım.
Bende o kadar yoğun ki bu duygu.
Ama bunu hissetmek için sadece bu aşamalardan geçmek gerekmiyor.

Keşke demeyeceğim. Hiçbir zaman. Gerekirse içimde bastıracağım, artık oldu ve bitti. Ben benim ama ben değiştim. Bunu yazmak boğazıma bir şeyi tıkıyor. Bir hata mı yaptım? Yaptıysam yaptım. Artık düşünmenin bir önemi yok. Sadece ona çok güvenmem gerek. Ona çok çok güvenmem gerek. Anlıyor musunuz?
Eğer birgün bitecekse de ortada gerçekten denenmiş bir şeyin olması gerekli. Olmuyorsa olmuyordur. Benim ağrıma giden şey emek harcamamışlık olur.
Beni sevmeyi seçmesi lazım benim yaptığım gibi.
Bir şeyleri görmezden gelsin. Neden yine bu kadar savunmasız oldum?
Çünkü tavizler verdim.
Verdiğim tavizlerle alakalı mı bu hissettiklerim yoksa öyle bir şey gerçekleşmeseydi bile ben yine bunları düşünür müydüm?
Garip bir insan evet.
Ben de garibim evet.
Düşündüklerim ve yaşamak istediklerim o kadar birbiriyle zıt ki.
Yaptıklarım ve düşündüklerim. Bu beni ikileme sokuyor, o yüzden sürekli sanki "iki kişiymişim" gibi hissederdim. Hayır ama bunun bir hastalık boyutu yok. Yoktur yani.

Bana çok fazla soru soruyorsun dedi. "Sorduğun sorularda genelde cevabı belli olan sorular oluyor."
Bunu denemesi hoşuma gitmedi ya da bunu düşünmesi ya da ona bunu düşündürtmem.
Söylediği şeylerin bir sürü anlamı olabiliyor ben de soruyorum yani ne var bunda? O zaman o konuşurken net olsun.
Umarım benim hakkımda çekinceleri yoktur.
Umuyorum ki.
Neden bu kadar savunmasızım?
Bir ilişkiyi sürdürmek zor iş.
Benim tekrardan İle'yi okumam gerek.
Şimdi başka bir ilişki üzerine düşünerek okumam gerek.
K. üzerinden yıllar yıllar geçmiş gibi.
Ben onun için nasıl öyle şeyler hissetmişim? Bunu demek kötü aslında. Hem iyi hem kötü.
Bu sefer iyi olsun lütfen yalvarıyorum.
En azından ortaya büyük bir şey koymuşken kazanmaya devam edeyim.
Evet, bu bir kumar.

Acaba zaman bana neler gösterecek?
Lütfen bu sefer tam anlamıyla kazanmak istiyorum.
İçimde çok fazla şüphe var.
Rol yapmak o kadar kolay ki aslında.
Keşke şu "iletişim çağında" yaşamasaydık.
Bana yazmadı, bana yazdı sonra cevap vermedi, ben ona yazdım cevap vermedi.
İnsan paranoyak oluyor.
Kendime güvenmem lazım biraz.
İlk günümüz ne kadar da güzeldi, eve çok mutlu dönmüştüm.
Ne zamanki ortada sadakat gösterilmesi, ilgi gösterilmesi gereken bir durum oluşursa o zaman her şey karışıyor. Ben karıştırıyorum belki de.
Biraz daha rahat olsaydım belki, belki biraz daha salak ya da biraz daha az düşünen biri olsaydım.
Evet çok irdeliyorum ama bunun da bir sebebi var. Yok yere böyle şeyler düşünmüyorum. Yoksa bu sadece benim yapım mı?

Para. Para konusu çok aklıma takılıyor. Ne kadar iğrenç. Aslında olay para değil, onun tutumu. Bu konuyu burada irdelemek istemiyorum.
Benimleyken arkadaşlarıyla başka bir yere gitmek için plan yapması. Tamam, benimle benim sınırıma kadar kaldı ama planı yaparken benimle kalıp kalmayacağı belli de değildi. Sen de geliyorsun dedi gerçi ama gelemeyeceğimi de tahmin etmesi gerekirdi, ertesi günü çalıştığımı biliyordu sonuçta.
Benimleyken neşesi yerine gelmedi. Bilmiyorum, bilmiyorum bir şeyler karışık. Karışık mı? İşte ilişki ne zaman varsa ben o zaman rahatsızım. Kendime mi güvenmiyorum. Hayır böyle değil. Sadece üzülmekten çok korkuyorum. Üzülmekten korkmak kendine güvensizliğin bir sonucu mu? Ne zaman bu kadar savunmasız oldum ben.
O eğer ki beni bırakırsa, beni çok özler. Bu kesin, burası kesin evet. Kokumu özler, gözlerimi özler, bana sarılmayı, gülüşümü özler. Benimle her konudan konuşabilecek olmayı, her şeyi yapabilecek olmayı özler.
Arkadaşlarıyla beni nasıl da gururla tanıştırıyor. Bu güzel bir şey. Bunları böyle açık açık yazıyorum ama umarım "Bu kızda boyna kendini övüyor" diye düşünmüyorsundur. Düşündüğümü yazıyorum sadece.
Bana "Gün geçtikçe yanında iyi hissediyorum ve daha da güzel olmasını istiyorum." dedi. Bu güzel bir şey.
Neden bir türlü bir şeylerden emin olamıyorum? Beni engelleyen nedir?
Benden dolayı mi yoksa ondan dolayı mı? Neden bir şeylerden kesin emin olamıyorum.
Ben biraz ilgi delisi bir insanım. Eğer karşımdakinden ilgi görmezsem ona da ilgimi göstermem. Biraz çekingenim tam çekingenlik de değil oysa, terslenmiş olmayı yediremem evet.
İlikişler çok basit ama çok karışık. Karışık hale gelmesini sağlayan çok fazla düşünmek.
O yüzden düşünme, sadece yaşa.
O zaman her şey yolunda gidiyor zaten.
Ah balık burcu bana neler çektirtiyorsun. Biraz dur ya.

Bu bir kumar.
Sana güvenmem gerek.
Beni gerçekten görebilmen için, kendini güvendirtmen gerek.
Bunu görüyor musun acaba?
Korkuyorum ya.

24 Haziran 2014 Salı

Bir "İnsan neden sevmekten korkar?" vakası daha.
Sadece karakterler değişik.
Bakalım.
Korkuyorum.
While this town is busy sleeping
Alll the noise has died away
I walk the streets to stop my weeping
'Cause he'll never change his ways.

I trusted big this time.
Please, don't let me down.
This is a gamble.

22 Haziran 2014 Pazar

Oruç Aruoba
Yürüme
Metis Yayınları
Sayfa 209
108. Madde

...Bu özgürlük anları, çok ender, çoğunlukla da -belki, hep-, beklenmedik, öngörülmeyecek anlardır.-
Is my soul going to be belonged like my body is?

21 Haziran 2014 Cumartesi

18 Haziran 2014 Çarşamba

...Gerçek olmayanlar, yazınca.

Hayır hayır hala yazmayacağım.
Bu sefer tutuyorum kendimi.

Çünkü gerçek olur...

15 Haziran 2014 Pazar

Masumiyetini kaybediyor insan.
Masumiyetini kaybetmek zorunda insan.

14 Haziran 2014 Cumartesi

İki yudumluk hayatlarınızla gelip bana ahkam kesmeyin
Bana teşekkür etmeyin mümkünse bir süre
Sonra sefasını başka hayatlar sürüyor, bana kalansa gece
Tek bir gece de değil üstelik, geceler kalıyor bana
Mümkünse tuğlalarını sizin örüp benim bozduğum duvarlarınızdan çıkmayın bana gelmeyecekseniz
Bencillikse bencillik
Ne şiirler yazılmış siz hala cümle kuracak cüreti buluyorsunuz kendinizde
Gidin susun bir köşede
Böyle daha güzelsiniz
Daha değil, ancak böyle güzelsiniz.
Konuşmayın çünkü zaten kimse dinlemiyor
Bana da sonra gelip teşekkür etmeyin
Sessiz teşekkürlerinizi de şimdi,
Hemen,
Cebinize koyun.
Bir şeyler düzeltirken bir şeyler bozuluyor.
Dengeyi hayatıma çekiyorum.

10 Haziran 2014 Salı

Quod vitae sectabor iter? ¿Qué senda tomaré en la vida? Welchen Lebensweg soll ich einschlagen? Which road of life shall I follow? Hangi yaşam yolunu izleyeceğim?
Mutluluk bir kedinin gözlerinde.
Herhangi bir kedinin değil.
Bir çocukluk arkadaşı, bir şimşek gibi parıltısı olanın.
He gave you the reasons woman.
Don't let him go.
If it is in your hands, don't.

6 Haziran 2014 Cuma

Buraya gelip mükemmel cümleler yazmak istemiştim.
Sanırım yazamayacağım.
Çünkü yazınca gerçek olurlar gerçek olmayan şeyler. Bunu yapmamayı öğrendim. Olmayan bir şey üzerine bir şeyler işlememeyi öğrendim.
Canım da acımıyor nasılsa.
Bir sigara.

Kitapçılardaki bütün kitapları okumak istiyorum, aç gözlülüğüm var.
Oruç çok güzel bir adam.
"Güzel bir adam" bu cümleyi dün bir kez daha kullandım.
K. için güzel adam demedim hiçbir zaman, acaba içten içe biliyor muydum?
Hayır, ben onun hep iyi olduğuna inanmıştım. Gerçekten öyle mi yoksa ben mi inanmak istediğime inanmak istiyorum?
Kısır döngülerimiz gırla.

Yarım mı alırsınız tam mı? İlişki porsiyonları diyorum, yarım mı alırsınız tam mı?
Ne yediğimize biz mi karar veriyormuşuz canım.
Bizim elimizde olmaktan çıkmış bu.
İnsan beyni bazen öteye geçemiyor.
Ne olalım medyum mu? Öteye geçemiyor ne demekmiş?

-Kendimi kendime kanıtlamadıkça kendimi başkalarına kanıtlamaya kalkışmak istemiyorum.
-Kendini kendine kanıtlamak için kendini ilk önce başkalarına kanıtlaman lazım.
Bunu söylediğim kişi bu lafımdan çok etkilenmiş gibi göründü.
Peki gerçekten kendimizi kendimize inandırmak için başkalarına da mı inandırmak lazım? Hayır, ben bu cümleyi onun bakış açısından bakarak kurdum. Evet, o zaman yerinde bir cümle olmuş.

Nasılsınız iyisinizdir umuyorum ki.
Bana teşekkür etmeyin mümkünse bir süre.

Burnunuz çok güzelmiş deseler şaşacağız zaten.

Bazen o kadar kafam karışıyor ki düşünmemek gibi bir seçeneğimin olmasını istiyorum.
Bu makinayı nasıl kullanıyorduk ben hala çözemedim.

Yakışıklı mı çirkin mi sempatik mi itici mi olgun mu çocuk mu tutarlı mı tutarsız mı ileriyi düşünür mü düşünmez mi sadece anı mı yaşar aşık olur mu gerçekten sever mi
Aşk adamı.
O kadar arada ki aslında. Bazen söyledikleri ve yaptıkları örtüşmüyor.
Bana o kadar güzel "Çok güzelsin" dedi ki, hayatımda hiç bu kadar içten bir iltifat almamıştım.
O an gerçekten çok güzeldi. Daha başka nasıl anlatabilirim? O ana başka bir an karışmıştı.
Buraya aktaramadığım bir şeyler var. Galiba ben içimde anlamlandıramadım.
Belki de daha sonra bana o anları verdiği için ona teşekkür ederim. Her neyse hani yazmıyorduk? Yine tutamadın kendini değil mi.

5 Haziran 2014 Perşembe

O kadar yorgun hissediyorum ki, fiziksel olarak.
Galiba dün güzel şeyler oldu.

4 Haziran 2014 Çarşamba

*Capture the moment*

Tomris Uyar'ı Kıskançlığımla Anıyorum

Yüreğinin bozuk bir saat olduğunu hep bende duracağını söyleyecek biri,
Beni görünce sanki dünyayı dolaştığını hissedecek biri, 
Beni soluğumdan öpecek biri. 

Öyle birileri kılıklı biri.
Yazılarıma girmeyi başaran biri, hayatımda yeri olmasını isteyebileceğim biri.
Bu sefer hayal kurmayı bir kenara bırakıyorum. Hayal kurarak bir karakter yaratmayı bir kenara bırakıyorum diyelim daha doğru olsun.
Ne kadar acı verdiğini önceki bölümlerde zaten gördük. Hayal kurmak bırakılamaz bir şey, hayallerime sınır da koymam oysa, şu anda yaptığım sınır koymak değil temkinli davranmak.
Aşk hiçbir zaman anlık bir çarpma, çarpılma olmamıştır.
Birini gördüğümüzde hissettiğimiz o "çarpılma" anı aşk değildir sadece bir "çekilmedir".
Aşk yaşandıkça ortaya çıkan zamanla ya azalan ya da çoğalan bir duygudur.
Acaba o bir duygu mudur? Bir durumdur belki, durum demeyeceğim çünkü durum durağandır. Oruç Aruoba gibi "Yürüm" diyeceğim. Aşk bir yürüm müdür? Belki.
Okuduğum bir cümle bana bunları yazdırttı, daha da yazabilirim ama aşk gibi güçlü bir "duygu" hakkında yazabilecek kadar "tecrübeli" olduğumu düşünmüyorum. 

3 Haziran 2014 Salı

I watched three episodes of Star Wars again and I am so angry with Darth Vader.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Hayatımda gördüğüm en hayalperest insan benim.
Shit baby, you ruined them all.
I still have a weakness for you but I know you this time.
Shit darling, you killed it. Suffer in your own dirt, you will never be happy as long as you have that hate in you.
I will never surrender. I do have a weakness but I have my knowledge.


31 Mayıs 2014 Cumartesi

Oruç Aruoba 
Metis Yayınları 
( Sayfa numarasına sayfanın fotoğrafını çektiğim için şu anda bakamıyorum) 


Tutamadıklarımız, raslantısal düzgünlüklerdir.
-ve geçicidirler...

-Nasıl ki kalıcılıklarımız, eğreti, raslantısal tutamadıklarımızdır - onlar da geçici...
21 Ekim

30 Mayıs 2014 Cuma

Artık K.'ye adayacağım yazılarım olmayacak çünkü içimde ona karşı olan "öyle" duygular kalmadı.
Bu güzel bir şey.
İşte bu saatten sonra onu sık sık görmeye başlayacağım.
Her neyse eğer o insanla aranızda bir köprü yoksa artık, onu görüp görmemek çok da önemli değil zaten.
K.'yi düşünüp çıkarımlar yaptığım yazılarım olacak tabii ki çünkü onu tanımamla beraber bir insan "modeli" tanımış oldum. Son derece klişe olan bir insan, kalıplara sığan bir insan. Onun gibi sürülerce olan bir insan. O, onun gibilerini tanımama yardımcı oldu, hala da oluyor. Bu nedenle ona teşekkür ediyorum en iyimser halimle.

Artık onun kalıplarında olan bir insanla olmayı hayal etmenin yanlış olduğu kanısına vardım.

K'ye Bukowski'nin bir sözünü armağan ediyorum, o kitap okumaz benden öğrensin: Dibe vurduğunu sanıp bir dip daha keşfedebiliyordu insan.

Birer çay içelim Vagon'da.
Yeniden saf olmayacağım.

Poison River Wild & Whole Lotta Love

To a gentleman who truly understood the art of loving.

I'd like to fall in love with you if you were alive. I fell in love with your voice anyway.
I'd like to fall in love with you and to be loved by you. That would be a great scenario.
I wish I could make you write a happy song about a woman who you fall in love with.
I know, you know how to love, how to touch and kiss a person. You touch to the soul, I know you somehow. You are so naive.

Thank you for being with me when I am down.
Thank you for understanding me when I feel the only one who feels that way.

You are not here but "I love your voice and your dance insane. I hear your words and I know your pain."
Blue goodbyes.
I am deeply sorry for your passing away, maybe this is selfish, maybe you are happier than ever.
But it'd be relaxing to know that you are "somewhere out there right now."

I wish I could fully tell my feelings.
You are velvet.
You are a beautiful man. Thank you for being a hope for me.

I know this wind blows because of you Jeff Buckley.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

"Bana bu anı verdiğin için teşekkür ederim."
demek istiyorum birine.
bana öyle,  teşekkür edebileceğim bir an yaşattığı zaman.
biri.
artık her kimse o biri.
Bugün "Ben hiç aşık olmadım" dedim.
Ben aslında aşık oldum.
Ben gerçekte var olmayan bir adama aşık oldum.
Kime kızacağım şimdi?
Kendime mi? Oysaki ben kendi dünyamda çok masumdum.
Kendime mi kızacağım yoksa gerçekte var olmayan adamın gerçekte var olan kılıfına mı?
Kılıfına kızmak yanlış olur değil mi? Benim yarattığım gibi olmak zorunda degildi. Zaten öyle de değildi zaten zorunda da değildi.
Ben en iyisi kendi hayalgücüme ve hayalgücüme kendini kaptiran, ona körü körüne inanan bana kızayım.
İlla suçlanacak birileri vardır.
Bir insanın kendisine kızması ne kadar garip. Bana göre bu çok büyük bir ikilem.

Her şeye bir karşıt bulmaya çalışmayın, önce dinleyin sonra biraz da anlamaya çalışın. Kendizden gelenlerle sizi siz yapanlarla çıkan düşüncelerinizi karşınızdakilerin bakış açısıyla karıştırmaya çalışmayın.  Kendinizden ayrılın, başka bir pencere açın.
Sürekli karşı durmaya çalışmayın, bu o kadar da zor değil.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Huzurun kıyılarında geziniyorum.
Bir yazar ve bir müzisyen.
Sadece kıyılarında.
I want him to be sent again.
This is my most vulnerable time.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Git çocuk git.
Seni istemiyorum, gerçekten.
Seninle olmak olmaz, sen daha miniciksin.
O deri yelek seni adam mı yapıyor?
Dün Kadıköy'de özgürlük baskını vardı.

Dertlerimi kara günlerimizin sebebiyle sonucuyla kıyaslıyorum, çok küçük kalıyor.

Dertleri kıyaslamak doğru mu?

İçimde ateşini kömürle yaktığım bir yangın olsa bile, kendi hayatımı etkileyen diger unsurları da görmezden gelemem. Duygularım hakkında yazmaktan kendimi alı koymayacağım.
Çok uykum var iyi geceler.
Goodnight moon.

16 Mayıs 2014 Cuma

Neredesin?
Buradasın.

Tam da "Nerede?" diye sorduktan sonra ortaya çıktı.
Aslında aklımdaydı ama onu görmek beni şaşırttı.
Aklımda oluyordu ama onu görmeye hiç ihtimal vermiyordum her defasında, buna alışmıştım belki de.
Sürekli bilgisi olmayan sorular soruyordum çünkü.
Bu sefer bilgisi olan bir soru sormuşum, uzun bir aradan sonra.
Neredeyse 2 aydan sonra.
İfadeleri hiç değişmemiş. Zaten neden değişsin ki?
Sadece bu kadar uzak olup onun mimiklerine aşina olmak garibime gitti.
Küçük şeyler aslında o kadar büyük anlamlar taşıyorlar ki. Küçük detayları çok küçümsüyoruz.

Kadife Sokak'taki Teacher's Pub'ın ön tarafında oturan arkadaşlarımızla karşılaşmadan önce Aylin'e, "Bu çocuk nerede, nereye gidiyor ki? Hava tam Kadıköy'lük ama evet belki Caddebostan'a gitmiştir ama tam da saat onun okuldan çıkıp Kadikoy'e geldiği saat, nerede ki?" diye sitemle karışık sorular soruyordum.

Teacher's Pub'da oturan arkadaşlarımızla biraz konuştuk, sonra yolumuza devam etmeye başladık. Aylin bana onun pilavcıda oturduğunu söyledi. Dönüp baktım. Çok tanıdık,  çok uzak. Beni gördüğüne o kadar eminim ki. Dönüp bakmadı, belki istemediğinden belki yüzü olmadığından.
Biliyorum, ne kadar umursamaz olduğunu inandırmaya çalışsa da, o da bazen bazı şeylere yüzü olmayan biri. Ama bilemem, belki ne gerek var konuşmaya ya da herhangi bir şekilde iletişime geçmeye diye düşündü. Zaten göz göze gelseydik yanına gitmezdim, el sallardım. Konuşacak çok şeyimiz olmasına rağmen o bunları geçmiş eylemleriyle karaladı. Bir "Merhaba" bile diyemiyoruz.
Neyse, bana neden bakmadığını tartışmaya gerek yok.

Umarım pilavını soğuk getirmemişlerdir, orası hep soğuk getiriyor.


12 Mayıs 2014 Pazartesi

You are always going to be a heartache for me.
Know this child.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

He was the perfect combination, what happened?
His character happened.
Idiot.

9 Mayıs 2014 Cuma

Pembe bir tüfeği ona alan adamla ciddi düşünebilirmiş.
Bu ne saçmalık ya.
Pembe tüfekle ne yapacaksın a popüler olmayı kafaya takmış ve bunu çok yanlış yerlerde arayan insan?
Hayır yani ne yapacaksın?
Pembe tüfekle ava çıkıp vaşak mı vuracaksın?
Yoksa birbirinden vahşi katliamlar mi düzenleyeceksin?
Ama o tüfek pembe olacak.
Hayır da şehirde yaşayan bir insanın neden tüfeği olsun?
Hem de pembe bir tüfek.
Hayır ne alaka alıp evine mi asacaksın?
Neymiş ciddi düşünürmüş
He sen anca böylesine salak bir şey alan adamla ciddi düşün.
Bazen böylesine saçma şeyleri böyle gerizekalı bir biçimde yüceltmeleri beni sinir ediyor.
Sinir olmamın nedeni o kız değil aslında, çok daha köklü bir nedeni ya da nedenleri var ancak şu anda bunu gereğinden fazla olan sinirimle gecenin bu saatinde açıklamaya uğraşmayacağım.

8 Mayıs 2014 Perşembe

You idiot, why did you do like this?
Idiot.
Probably U.E. is always going to be my eternal crush.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

He made me have chills when I see or hear the word "Freedom".
Seni uzun zamandır görmüyorum ama hayatımda yankılanıyorsun.
“The lonely one offers his hand too quickly to whomever he encounters.” 
-Friedrich Nietzsche - Thus Spoke Zarathustra 

4 Mayıs 2014 Pazar

He seems really fucked up, something happened to him.
His energy is different.
What happened to you child?
It doesn't matter what you've done to me, I am always here to listen.
...Of course you'll never know.
April 19, what happened that night?
Sen bende bir başka güzeldin,
Daha doğrusu sen sadece bende güzeldin.
Artık siliniyorsun.
Seni benden alma çocuk.
Bir şey yap, gitme.
Kal bari bir on beş dakika daha.
Görmüyorsun.
Farkında olacaksın,
Seni gördüğümün.

Ona dair en ufak bir şey görmek beni sarsıyor. 
Bu hiç de saçma değil aslında, sadece derin bir şeymiş demek ki.
Ah. Çocuk hala ve hala. Ve bir de yeniden.
Neredesin?
Hey siz az canlı olan!
Bugün yine aklıma geldiniz.

2 Mayıs 2014 Cuma

Birden bütün dünyanın derdinin ben olacağını sanıyorum.
Yanlış yaptığım bir şeyde sanki bütün dikkatleri üzerime çekecekmişim gibi.
Herkes her şeyi bırakıp bana saldıracak ben de kendimi savunamayacakmışım gibi.
Savunsam bile daha iyisini isterdim, kendimi yeterli savunamadığımı sanıp keşke bunu da deseydim diyecekmişim gibi.
Aslında böyle değil, biliyorum.
Ama böyle hissediyorum, aslında asıl olanı bilmeme rağmen.
"Beyinde farklı pratikte farklı."
Böyle düşünmeme rağmen kendimi savunmam gereken bir durum oluştuğunda "yeterli" oluyorum.
En azından bunu bilmek rahatlatıyor bir nevi.
Onun için ağlamak istiyorum.
Olmuyor.
Ben ise kapalı konuşurdum, sembollerle konuşurdum.
Sen ise benim söylediklerimdeki anlamı anlayabilecek kadar zeki değildin.

Sen aslında her şeyde iyisin. Neden bir tek hayatta kötüsün?

30 Nisan 2014 Çarşamba

Öylesine

O kadar güzeller ki alıp çalmak istiyorum, benim yapmak istiyorum.
Parmaklarımı içinden geçirmek istiyorum.
Bütün sınırlardan arınmış olsunlar, bütün engellerden, sonra bana gelsinler sonra ben onlara gideyim, birbirimizden sıyrılıp tek olalım istiyorum.
Sonra tenin tenime değsin mesela, çok severiz ya çıplak bedenlerin birbirine değişini.
Dumanları izleriz belki sonra, havaya karışmalarını.
O kadar çok küfür etmek istiyorum ki sana ama etrafa ayıp olacak.
Bizim olmayan düşüncelerden sıyrılsak, saf olsak belki.
Biraz daha hayal kursak keşke geleceğe dair, bu sefer kimse bölmese.
Bir gün sana rastlayacağım, selam vereceğim, sen bunlardan habersiz.

Elbette bir gün onun hakkında sorduğum sorular da gelmemeye başlayacak.
Önemi mi kalmayacak nedir.
Şimdi soruyorsam, bu onun hala bende bir önemi olduğu manasına mı geliyor?
Bak yine aynı irdelemeyi yaptım.
Onun önemli olduğu manasına mı geliyor yoksa sadece bir alışkanlık kazanmış olduğumu mu gösteriyor.
Onun yokluğunda onu merak etme alışkanlığı.
Onun bana yaptığına karşı bir öfkem yok artık. Sadece "Keşke böyle yapmasaydı, kendini bana vermeyi deneseydi güzel şeyler yaşardık" diye düşünmüyorum.
"İkimizi bir arada düşünüyorum ve artık güzel bir çift görmüyorum." dedim geçenlerde, hayal kurduğum zamanlara dediğim şeylere karşılık olarak.
Aslında bunu hala bilemem. Bana kendini verseydi eğer, bende ona kendimi verseydim bu değiş tokuşta birbirimize nasıl karışırdık bilemem, çünkü ikimiz birbirimizi birbirimize hiç vermedik, kendimizi hiç "öyle" açmadık. Onun bende nasıl olduğunu, benim ondan nasıl olduğumu görmedik.
Eskiden bu olasılığa çok pozitif bakıyordum, hayallerimi tetikleyenler de bu bakış açımdı zaten, kendimden çok emindim. Ancak yaşananlarla birlikte gördüm ki bu kadar pozitif bakmak yanlışmış.
Artık "Keşke bana gelseydi çok güzel bir çift olurduk." demiyorum. Bunu denemeden bilemeyiz diyorum, bu bir hayli büyük bir ilerleme, bakış açımdaki büyük bir değişikliğe işaret ediyor.
Keşke böyle şeyler yaşanmasaydı da demiyorum çünkü ondan sonra ilişkiler hakkında ve diğer birçok bağlantılı konu hakkında çok düşündüm, kendime bir şeyler kattım, bir farkındalığa ulaşıyorum belki de ulaştım. -Hiçbir zaman tam olarak bilemeyiz aslında, "Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir"-
"İyi ki" ya da "Keşke" ile başlayan cümleler kurmuyorum, sadece durumu kabul ediyorum ve kazandıklarıma bakıyorum.


28 Nisan 2014 Pazartesi

Peki benim hatalarım nedir?
Bunu bu akşam düşünüp yazacağım.
Bugün onun fotoğrafına baktım.
Ve hayalini kurduğum adamı gördüm.
Değişik bir histi, ikilemde kalmış bir his. Bunu çok düz bir şekilde anlatacağım.
Sanki fotoğrafta olan kişi gerçekte olan "o" değildi, bambaşka birini gördüm. 
O fotoğraf, daha onun hayalini kurduğum zamanlarda baktığım fotoğrafıydı. Biz daha yeni tanışmıştık o zamanlar, ben onun görüntüsüne aldanmıştım, sonrasında hep hayallerime girmişti. Daha o zamanlar, o fotoğrafa bakıp gerçekte olan ondan bambaşka bir adam büyüttüm ben hayalimde. Onun görünüşünden esinlenerek kendi içimde o "kılıfa" bir karakter yarattım. Bunun çok yanlış olduğunu ancak şimdi anlayabiliyorum.
Uzun sarı saçlı, temiz suratlı, gülümseyen, mutlu bir çocuktu fotoğraftaki.
Mutlu birini görmüştüm ben o çocukta.
O fotoğrafa bakarken hayalini kurduğum adamın fotoğrafına bakıyordum. Sadece bende gerçekti o, aslında gerçekte öyle biri yoktu.
Üzüldüm. Onun gerçekte hayalimdeki gibi olmadığı için.
Sanki gerçekteki o, eylemleriyle bendeki onu öldürmüştü. Kızdım gerçekteki ona.
Hayalimdeki adamı öldürmüştü.

Keşke tek bir cümleyle anlatabilsem bunları.
Yağmur yağdığında özellikle açıp dinlediğim şarkılar var. Hepsi de Jeff Buckley'den.
O yüzden Jeff'e "Yağmurun Adamı" demek istiyorum. Jeff dendindiğinde bu aklıma gelmiyor, sadece yağmur yağdığında bu şarkıları dinlemek istiyorum.
Lover You Should've Come Over
Mojo Pin
Forget Her
Dream Brother
Neredeyse Grace albümünün tamamı.
Ama özellikle o üç şarkı. Aslında hepsi ama özellikle o üçü, çünkü yağmur Grace'in tümüne yetişemiyor.

"Looking out the door I see the rain..."

27 Nisan 2014 Pazar

Ben, benim benliğim aslında bir ruh, bir enerji ve o içine girdiği, beni taşımakla yükümlü olan bir bedenin içinde. Benim bu boyutta fiziksel olarak var olmamı sağlayan bir bedenim var. Bu boyutta bedenin ruhsuz, ruhun ise bedensiz hiçbir gerçekliği yok. Sanki iki farklı mekanizma gibi, bazen ruhuna hayran kalıyorsun bazense bedenine, beynine.
İkisini birbirine rezone etmek ise güç iş.
Ruhun bedeni kontrol edebilmesi bir sanat.

26 Nisan 2014 Cumartesi

He made me disgust everything that is related to him.

Büyüyen Gözbebekleri

Hiçbir şeyin farkında olmadığımı sanacak kadar salaksın.
Söylediğin yalanlara çok fazla güveniyorsun, farkında olmadığımı sanman bu yüzden. Çok büyük bir erdemmiş gibi iyi bir yalancı olduğunu, her an yalan söyleyebilecek olduğunu söylüyorsun, bunu savunuyorsun.
Bütün bunları düşünüp, savunman bir de üzerine kötü bir yalancı olman seni aciz kılıyor. Hayatını yalanlar üzerine kuran bir insanın kötü bir yalancı olması, bir mesleğe sahip olup o meslek hakkında hiçbir şey bilmemek gibi.
Ben senden çok daha zeki biriyim K., belki de bu yüzden beni salak yerine koyduğunu sanman beni etkilemedi. Yalanlarını açık etmedim. Belki de yalanlarını gördüğümü bilseydin kaçacaktın, bunu istemedim. Yalanlarını her fark edişimde sana olan zaafım beni durdurdu, gitmeni istemedim.
Nedense şu anda her şeyi bildiğimi bilmeni istiyorum. Bütün yalanlarını.
"Şu anda bir sürü yalan söyler aramızı düzeltedebilirim." demişti. Bu o kadar iğrenç bir cümleydi ki, bir kişinin sözleriyle kendini nasıl küçük düşürebileceğinin bir kanıtıydı. Onda böyle sözler bir hayli fazlaydı zaten, kendisi farkında bile değildi.
Bu cümlesine karşılık söyleyecek çok fazla şey vardı aslında, her açıdan hem de. Yalanla hiçbir şey düzelmez, sadece geçici aldatmalarla geçici aldanmalar(!) yaşanır, yeni yalanlar oluşur. Söylediği yalanlara inanmayacaktım eğer söyleseydi, kaldı ki eğer inansaydım onca söylenmiş söz üzerine gelen güzel cümleler hiçbir kötü sözü silemezdi, onaramazdı, aramızı düzeltmeye vesile olamazdı.
Ve bu sözüne karşı pek çok şey daha söylenebilirdi.
Ama ben sustum, bu susuşum ona olan zaafımdan dolayı değildi bu sefer. Çünkü ona bunları açıklamak artık anlamsızdı. Onun bu sözleri anlamayacağından, anlasa bile umursamayacağından, umursasa bile değişmeyeceğinden emindim.
Amacım da onu değiştirmek değildi zaten, onun benim hayalimde kurduğum adam olmadığını çoktandır biliyordum. Sadece bir manası yoktu işte, biraz da ağırlık çökmüştü üzerime o anda, hislerim birbirine girmişti. Sustum.

Sürekli anlattığı, artık sahte hikayeleri haline gelmiş arkasına sığındıklarının ne kadarı gerçek ne kadarı sahte işte onlara karar veremiyorum. Bazıları gerçekten olmuş olabilir ama daha yeni tanıştığı insana bu kadar derin yaraları açması sadece dikkat çekmek için bunları paylaştığı manasına geliyor -onun karakterini bilip yazıyorum bu cümleleri, yoksa başka bir insanda tamamen farklı olabilir.-
Bir psikolojik sorunu olup bu anlattıklarını kendisi uyduruyor olabilir ve bu yalanlara gerçekten inanıyor, kendisini inandırıyor olabilir.
Bir hatasını gördüğünde hemen bu sahte baloncukların içine girip saklanıyor, "Ama bak benim mazeretim var." diyor. O hem kötü bir yalancı hem de hatalarıyla yüzleşemeyecek, bir şeylerle kendini saklama ihityacı duyacak kadar korkak bir adam. -Ah keşke onu okuduğumu bilse.-
Çok fazla ihtimal var. Her şey birbirini kovalıyor, bir kısır döngüye giriyorum sonra. Buraya bütün nedenleri yazmayacağım. Her neyse konu bu değildi.
Bu hikayeleri (sürekli anlattığı, yalan ya da gerçek olduğuna karar veremediklerim) dışında  ikinci etaplardan önce söylediği sahte sözleri pek hatırlamıyorum.
Ancak sadece şunları bilmesini isterdim:
Beceren'de, 27 Şubat gününün öğleni İTÜ'nün kaptanıyla konuşmaya gidiyorum demesi yalandı. Belli ki kızla ya da kızlarla konuşmaya gidiyordu. Muhtemelen hangi kızı "seçeceğine" o konuşmadan sonra karar vermiş olmalı.
Aynı günün akşamı, Şömine'de beni yanına çağırdıktan sonra ona "Bu gece benimle uyur musun?" diye sormuştum, "Uyuyamayız." demişti ve gerekçe olarak ertesi günkü yarışta ilk dördü hedeflediğini, biz birlikteyken uyuyamadığımızı, benim onu sürekli uyandırdığımı söyledi. "Yarın uyuruz." dedi. Bu herhalde söylediği en berbat yalandı. 'Top 5 Lies'a gözü kapalı koyarım bu yalanını. Ne kadar salaksın gerçekten ya.
O gece gidip kızlarla ya da kızla buluştun.

Ertesi gün, 28 Şubat günü, artık avucunda biri vardı, hem de içine girebildiğin biri. Bana artık ihtiyacın yoktu çünkü sen gerçekten başka bir kızla ya da benimle yaşayabileceğin türden bir ilişki istemiyordun, bu istememek değil daha hazır olmamaktı.
Seks yapabileceğin biri vardı ve eski kız arkadaşını özlüyordun bana da ihtiyacın yoktu.
Biz o son konuşmamızı yaparken moralini bozan, geçen gece olmuş bir şey de yoktu. Sen sadece ruh hali değişimleri yaşıyordun ve o akşam gerçekten kötü hissediyordun. Bana "Söylemeyeceğim zaten söylemem de" dediğin şey (sanıyorum ki) kendine itiraf edemediğin şeydi, karşıdaki ben olduğum için değildi söylememen, söyleyenin sen olacağı, o lafların senin ağzından çıkacağı için söylemeyecektin, zaten öyle de oldu. Pek de merak etmiyorum.
Biz o konuşmayı yaptıktan sonra sen yine Beceren'e kızın yanına gittin. Benden saklamaya çalışıyordun. U. ve sen ne kadar acizsiniz. En çok da sen.
Eğer yirminde oraya oturabiliyorsan ellinde de oturursun.
I need a man like Jeff Buckley.
I hate smoking

23 Nisan 2014 Çarşamba

Sabahıma karanlık oturmuştu.
Bugün görebilirdim oysa.

22 Nisan 2014 Salı

21 Nisan 2014 Pazartesi

Aklıma geliyorsun çocuk.
Gelme.
Başkalarının da aklına gidiyorsun.
Biliyorum.
Ama konumuz bu değil.
Her zaman 28'de aklıma geliyorsun.
Her 27'de ben geliyor muyum aklına.
Kim bilir.
O bilir.
Belki de farkına varmadığından bilemez.
Aklına gelip gelmediğimi kim bilir.
O bilir. Ben bilmem.
Nesnesi olup bilgisi olmayan sorularla kalırım. "O nerede?", "O ne yapıyor? ", "Ben hiç onun aklına geliyor muyum?".
Bunlar neden önemli artık?
Bunların önemsiz olduğunu biliyor olmam gerekir. Ama soruyorsam ki eğer,  önemsiz olmadıkları manası mı çıkıyor?
Ben bilmiyorum.
O ise hiç bilmez.
Bu sefer gerçekten bilmediği için bilmez, arkasına saklanmak için değil.

14.32
Yazmaya başladığımda 14.28 idi.


Sana biçtiğim ömür
Bendeki sana
Senden bana gelmiş olan sana
Biçtiğim, biçilen ömür dört aymış demek
Bunun yalnızca iki haftası 'gerçekti', diğer günler ise hayal gücü.
Ne acı.

20 Nisan 2014 Pazar

Hayatımda şu ana kadar okuduğum en güzel kitabı okuyorum.
Hemen bitirmek istiyorum ama bitmesin de istiyorum.
Yine bir essay yazmam gerek, istemiyorum ya.
Bilgisayarıma kahve döktüm ne güzel.
Where is he?
Something happened last night, I felt.

19 Nisan 2014 Cumartesi

"...İşte, ben hala varım; bütün acıları ölçüp biçip tartarak -sense, kayan bir yıldız gibi hızla uzaklaşıyor; son anda da dönüp göz kırpıyorsun, yalnızca..."
Oruç Aruoba
İle
Sayfa 38
Metis Yayınları

Onunla olan yaşanmışlığımızı daha iyi anlayabilmek, biraz da onu daha iyi anlayabilmek için okuduğum bu kitapta geçen "Kayan bir yıldız gibi" sözü bana bir anımı hatırlattı. Belki de bu kitabı onu düşünerek okumasaydım aklıma bile gelmeyecekti.
Takım seçmelerinde Uludağ'dayken akşam dışarı çıkmıştık, bir şeyler içip otele geri dönüyorduk. Otel yolunda karşımızda bir yıldız kaymıştı. Dört kişilik olan grubumuzda sadece iki kişi görmüştük o yıldızı. "Haydi dilek tutalım." demiştik.
Ben de onu düşünerek bir dilek tutmuştum.

Ne garip, bu ayrıntıyı unutmuşum. Masum oluşumu yeniden hatırladım.

O zamanlar daha aylardan aralıktı. Daha sayılar bile değişmemişti.
Onu tanımıyordum bile, hayalini bile tanımıyordum.
Zaten o gün, o daha hayatıma gireli bir ya da iki gün olmuştu. "Hayatıma gireli", çok anlamlıymış gibi durdu.
Daha hiçbir şey yaşanmamıştı, sadece bakışmalar vardı o zamanlar.

Şimdi üzerinden 4 ay geçti, kötülükler yaşandı.
Acaba şu anda o dileği iyi ki tuttum mu diyorum?

Ah çocuk. Ne garip.

18 Nisan 2014 Cuma

I just wonder where he is, what he is doing.
Where is he?
I don't see anything wrong with wondering these.
No. He is gone.

14 Nisan 2014 Pazartesi

"Bitirmek istemiyorum ama belki sürdürdüğüm bitmiş bir şeydir."
Oruç Aruoba

Bazen düşünürsün yaşarsın ama yazıya dökmek aklına bile gelmez.
İşte bu onlardan.
Ruh halimin değiştiğini dinlemek istediğim şarkılardan anlıyorum.
Değişikliği kendim fark edemiyorum sadece yöneldiğim şarkılar bana ip ucu oluyor.
İnsan makinesi ne kadar garip.
Her şeyi öğrenmek istiyorum.
No no no .
Get off my mind.
Why don't you understand
You are not wanted here.
Just go.
Why are you still here?
Just go.
Go.

13 Nisan 2014 Pazar

Yine en başa döndüm.
Love I am so different than before.

12 Nisan 2014 Cumartesi

Artık şarkılar acıtmıyor, bu güzel bir adım.