Kırıntılar da kalmadı.
Hayatımda bir leke olacaksın demiştim, oluyorsun da.
Bana ve vücuduma yaptıkların.
Şu kaybetme korkusu olmasa.
Gelmese.
Bir şeyler hissetmek istemiyorum ama hissediyorum.
İnsan neden sevmekten korkar?
Geçmişte bunu düşünüp insanları yadırgıyordum şimdi aynısı bana oluyor.
İnsan sevmekten korkabiliyormuş ve Fromm'un 32. sayfada dediği her sözü destekliyorum.
Bunca yarayı nasıl aldım, bunca tavizi nasıl hak etmeyen insanlara vererek üzerimde yara açmalarına izin verdim.
Milyonlarca düşünce var.
Kendimi boşlukta hissediyorum.
Bir şeyler var ama dokunamıyorum.
Gelin bakın bileklerimizde hayali zincirler var.
Kendim, kendime ihanet ediyor ve bunu engellemek benim elimde değil.
Diğer kişi bana ihanet ediyor, o zaten hiçbir zaman iyiliğimi istemedi.
Bu anlayışı ne kadar daha devam edecek.
Kurduğumuz hayallerin kaçı gerçek olacak.
Daha yaşanacak ne kadar şey var.
Kendim hakkında keşfettiğim o yeni şeyi ne zaman atlatacağım?
Belki de bundan da önemlisi, nasıl atlatacağım? Hangi yollardan geçeceğim.
Yanımda olacak, beni destekleyecek hatta en büyük destekçim olacak, biliyorum.
Çünkü o öyle iyi kalpli bir insan.
Beni seviyor, biliyorum.
Görüyorum, duyuyorum, hissedebiliyorum.
Ona bakınca sanki aynaya bakıyorum.
O bana güzel bir insan olduğumu söyledi.
Ben de onun güzel bir insan olduğunu düşünüyorum, öyle. Gerçekten çevremde olan insanların çoğundan çok daha farklı.
Onunlayken tamamen kendimim. İstediğimiz her şeyden konuşabiliyoruz. Ona sormaya çekindiğim hiçbir şey yok. Onunlayken sıkıldığım bir an yok.
Ona bakınca artık bir çocuk değil yetişkin bir adam görüyorum. Beş sene içinde bu gözlemi yapabilmek o kadar da şaşırtıcı değil zaten.
Onu çok seveceğim ve yarım kalmayacak.
Yarım kalsa bile, kalmayacak.
Bunlara inanıyorum demek ki kaybetme korkumu da çürütüyorum.
Bu sefer ben kazanıyorum. Self-destructive side of mine, you are going to lose this timei you feel it.
Ama en güzeli, yeniden söylemek istiyorum, onunlayken kendim olabiliyorum. Saklayacak hiçbir şeyim olmuyor, çünkü saklamaya ihtiyacım yok.
Onun yaptığı hiçbir şey beni geri itmiyor. Ben yapılmaması gereken şeyler yaptığımda o bunları hoş görüyor. Bencil biri değil, ilişkiye manasını verebiliyor.
Ona sarılınca sanki bütün dünyaya sarılıyorum. Dünyanın bütün güzelliklerine.
Ve kokusunun bu kadar önemli olduğunu 3 sene önceki yazılarıma bakınca hatırladım.
O yazılara bakmak iyi mi oldu kötü mü oldu hala emin değilim. Zaman içinde göreceğiz bunu ama o yazıların etkileri, eğer ki yıpratacaklarsa, onunlayken hissettiğim şeyleri yıpratamayacak, öylesine eriyip gidecekler. Bu güzel bir şey.
Ona onu sevdiğimi söyleyemiyorum çünkü
Çünküsü yok.
Söyleyemiyorum.
Ama onu çok seveceğim ve bu sefer bu lafın içi dolacak, biliyorum.
Çünkü love always finds its way.
3 sene önceye dönüp kulağıma "Love will find a way" diye fısıldamak istiyorum.
I know.
Çünkü ben oyum, o da ben.
We are destined to be together.
We are meant to be together from the beginning.
Bu yüzden yarım kalmayacak.
"Love will find a way"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder