30 Haziran 2011 Perşembe

Sanırım Floods'u dinlerken orgazm oldum.Soloların tümünü atan erkek varsa yatarım onunla.Açık ve net.
Önce soloyu isteriz.
Dimebag sanırım hayranın oluyorum.
Dimebag senin sakalın yeter.Dimebag senin gitarlarına aşık oluyorum.Özellikle de Razorback'e  -usa rebel- .Hassiktir ya.
Bence Dime ölmedi, ölmek için fazla güçlü çünkü o.


Bende gitarımı gerçekten çaldığımda alacağım cep amfimi ve gitarımı, takılacağım sokaklarda.Yere falan yatar da çalarım yani senin gibi,n'olcak?Lüks otellerin önüne gidip çalacağım, yapacağım bunu.İnsanlar baksınlar bana,zaten istediğim de bu garipsenmek ama aslında garip olanın onların olduğunu bilmek.


Dimebag Darrell.
Ama  Anselmo'da başkadır,nedense ben ona da hayvan gibi bir hayranlık duyuyorum şu sıralar.
Ne de olsa Southern Man.

29 Haziran 2011 Çarşamba

Nasıl bu kadar aynı şeyleri düşünürüz anlayamıyorum.
Ve sen bunların farkında değilsin,çıldırtıyor.
Konuşamam.
Biz aynıyız.

Artık çok geç
Uyuyamıyorum kahretsin ya. Neden bugün eskiye dönüş yaşadıysam zaten.Garip.Bilgisayarım bir yaz klasiği olarak kapanmaya başladı bende ipoddan giriyorum şimdi.1 saat yazı yazdım biraz önce.Buraya bile yazılmayacak kadar açık açık ve hayal şeyler yazdım.İyi gelmedi, aksine kendimi hayvan gibi duygusal hissediyorum.Neyse çok da fark etmiyor her türlü her şey aynı.Keşke değişen bir şeyler olsa, değişik bir şeyler olsa.Sanırım bana gerek olan şey devamlı değişiklik.Bu rutinden ve düzenden bayadır sıkkınım. Bilmiyorum umursamıyorum. Keşke hiçbir şey öyle olmasaydı.
Çantamı alıp çıkmak istiyorum sadece.Nereye istersem oraya gitmek.Hiçbir şeyi hiç kimseyi umursamadan.Az eşya istiyorum yanımda.Sonra istediğim yere gidebilirim.Gittiğim yerden istediğim zaman başka bir yere geçebilirim.Her şeyi yapabilirim.Oysa ki burada çok kısıtlama var.Eve giriş saatlerim belli, yoksa gerginlik olur, bilirsin. Her gün dışarı mı çıkılırmış mantığı.Kızlar o kadar açık giyinmesin mantığı, giyemiyoruz zaten dışarıdaki öküzler yüzünden.Para sıkıntısı.Her şey için bir kaygı var burada.Sorumluluk istemiyorum.Kendime ait sorumluluk istemiyorum diğer türlü bencilce olurdu.Belki de tembelliktir, aslında tembellik değil bu, hiç bitmeyen bıkkınlık.Şu saçma hayat düzeninden kurtulsam bir anda.Sanırım tek ihtiyacım olan biraz özgürlük. Ama şu anda hala bir şeylerin olması gerekiyor. Ama beklemiyorum, isterse gelir isterse gelmez.Keyfi bilir.
Yatağıma yatacağım ama uyuyamayacağım. İyi geceler ay.

28 Haziran 2011 Salı

The Idol candır ya,ihtiyaç oldu artık bu parça.
Where is the love to shelter me?
Only love love love love love love set me free
Set me free

Çok güzel değil mi sencede?
Benim hoşuma gidiyorsa zaten senin hoşuna da gider.
Hala değil mi?
Evet bence öyle.
Hissetmiyorum ama biri "evet öyle" diyor.
Baya oldu bencede.
Kendi kendime konuşmayı dert etmiyorum artık.
Deliysem de deliyim ne fark eder ki? Hepsi aynı.


-Jonathan!
-Yeah?
-It's show time
Söyleyin gelmesinler
Söyleyin onlara istemiyorum
Gelmesinler
Zaten kötü
Durgun
Onlar gelmesinler
 Durgunluğumu bozacaklar,delireceğim
Söyleyin gelmesinler

Kendimden beklemediğim şeyler yapıyorum, isteyerek değil kendimi öyle şeyler yaparken yakalıyorum.
Kendimden beklemedeğim değil aslında,daha önceden karşı çıkabildiğim şeyleri şimdi bilinçsizce yapıyorum.
Anlamadın.
Benim bir şeye ihtiyacım var ama insanları istemiyorum.
"Artık bir şeyler beklemeyi de geçtim, düşün artık o kadar boktandı ki."
Sanki o grubu dinlemek yasakmış gibi, ne alakası var açtım dinliyorum işte.
Cowboys from hell.
Pantera sever olabilirim, hoşuma gitti dinlediğim parçaları.
Sanırım bazı şeyler özleniyor.

Öyle diyor ses, ben farkında değilim.İkisi de aynı, özlemek ve özlememek.Aynı şey.Ne fark edecek ki?Yine aynı boşluk olacak,yine aynı yerlere gidip aynı şeyleri içip sonra tekrardan aynı yerlere geri döneceğiz.Bu kadar.Ama bazı şeyler özlenebiliyormuş yokluğunda.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Kill The Pain Tonight

Merhaba yabancı,
Biraz önce seni düşündüm.
Ama içimde ki hiçbir şeyi oynatamadın.Bana gerekli olan sen de değilmişsin, zaten bunu biliyordum.
Yabancı, seni de istemiyorum.Keşke böyle olmasaydı.
Keşke dedim biraz önce.
Ama yabancı güzel olmaz mıydı şimdi Taksim'de beraber olsaydık?
Hatta akşama da bir şeyleri ayarlayabilirdim daha uzun kalabilmek için,hatta birlikte kalabilmek için.Bu sefer kolayca sıyrılırdım,artık biliyorum.
Eve tıkılı kalmayı pek sevmiyorum yalnızken,bir yabancı olursa yalnızlığın çekilmezliği kaçıyor.Dışarı da çıkardık ama evde yabancıyı kendime saklamayı tercih ederdim.Yine de fark etmezdi.
Duygusuz değilim an itibariyle, birazdan kaçacak biliyorum, şarkının etkisindeyim sadece.
Bütün içime işleyenler geldiler şimdi buradalar, bana bakıyorlar.Evet söylemeyeceğim her şey buradalar şimdi.
Ağlamıyorum hayır,ağlamam için daha fazla çabalaman gerek.
Bu akşam hiçbir şeyi dert etmeden yabancıyı rahat bırakacağım beynimde.
Git yabancı, seni düşleyemem.
Yabancı git,sana kal demeyeceğim.
Yabancı seni istemiyorum,zaten çok az varsın içimde.
Birazdan yok olacaksın.
Keşke böyle olmasaydı hiçbir şey, farklı olsalardı.
Ama iyi ki böyle olmuş.
Yabancı kalmanı isterdim ama sen istemedin.
Yabancı çok az kaldı gidiyorsun.
Küller birikiyor yavaş yavaş,
Zamanın azalıyor.
Keşke sigaran hiç bitmese yabancı
Belki biraz daha kalırdın yanımda.
Birazdan söndüreceksin ve biz biteceğiz, bir daha olmamak üzere.
Son bir öpücük ver ve gidiyorsun işte.
Keşke birlikte sarılıp uyuduğumuz bir gün daha olsaydı,önemli değil yabancı hissetmiyorum şimdi.
Gidiyorsun.
Yüzümde taşlaşmış ve donuk bir ifade var, sense o anlam veremediğim bakışlarınlasın.
Yabancı,hissedemiyorum bunu sen sağladın.
Duygusuzum artık,sadece öylece bakıyorum.
Gitme yabancı bilmiyorum.
Git lütfen, haydi şimdi.
En azından bu sefer dürüst hatırlarım seni,bir ara aklıma gelirsen eğer.
Gelmeyeceksin, çünkü seni aklımdan çıkartıyorum.
Yaşanmışları ve yaşanmamışları.
Yaşanmış hiçbir şey yok, o yüzden kendi beynimdeki seni unutuyorum yavaş yavaş.
Yabancı,sana ihtiyaç var.
Ama gelme.
Ne istiyorsan onu yap,umursamayacağım.
Sigaranı yavaşça söndür,oturduğun yerden kalk,bende kalkıyorum.
Bana sarıl sıkıca ve sonra öp.
Bana son bir defa bakmadan arkanı dön ve merdivenlerden in.Yüzüme bakma çünkü gözlerin dolu, bunu fark ettirme bana.
Dışarı çıktığın anda tek bir damla göz yaşı düşecek,sonra sileceksin.Kimsenin yüzüne bakma, seni görmesinler.
Toparla kendini, ben sevmem yabancıların ağlamasını.
Ne düşündüğümü bilmiyorsun,beni bir daha görmek istiyorsun ama ben yanına gelmeyeceğim.
Son bir defa sarılmayacağım sana.
Bende yukarıda bir sigara yakmış olacağım ama aklımda sen olmayacaksın artık.
Seni hatırlamayacağım bile.
Artık yoksun yabancı, keşke demeyeceğim.
Artık yoksun.
Summer of mistakes 2010.
Summer of music 2011.

Hata yapmak güzeldir ama müzik başka.
Karnım ağrıyor kahretsin,ağzımdaki şeyin tadı iğrenç.
İğrenç sakız.Su içmek istiyorum ama sakızın üstüne içince kötü oluyor.
Sıkılıyorum anla! 
Keşke dedim bende işte biraz önce.
Keşke dedim evet.
Anla.
Belki hala ağlayabiliyorumdur diye o çok duygulandıran, "ağlarım"lık parçaları dinledim.Ama yüzümdeki kalıplaşmış ifadeyi bile değiştiremediler.Ne zamandan beri bu kadar duygusuzum? Hissizlik değil artık duygusuzluk yerleşmiş,o yüzdendir etrafa öyle bakmalarım.Beni etkileyen ya da hareket ettirmemi sağlayacak hiçbir şey yok, zaten ne olması gerektiğini de bilmiyorum,her zaman söylediğim gibi.
Haksızlık etmeyelim ki müzik var.Onu bu konular üstünde değerlendiremem çünkü o farklı yerlerde.O farklı.
Her boşluğumu onunla doldurmak istiyorum.
Her yer, her şey boş zaten.Her yere müziği koymak istiyorum.
Müziği yapanlardan ve yaşatanlardan biri olacağım.

Müzik çalarken ölmek istiyorum,
Müzik çalarken sevişmek,
Müzik çalarken sarhoş olmak,
Müzik çalarken ayrılmak istiyorum.
Zaten çoğunu da yapmıştık.Müzikle ölümümü bekliyorum ki isteklerim tamamlansın.

Onun dışında her şey bir.Boş,aynı,karamsar,tatsız.Anlamı yok,önem taşıyan bir durum da yok.
Aynı şeyleri tekrar etmeye başladım, bundan kurtulmam gerek bir an önce.Şu görüşten ve bu duygudan.
Ama ne gerek bana.



Try if you can, to fit in with them
But you can’t do it...You are what you are
Hassiktir ben çalıyorum lan?
Bugün 27si, demek ki çok güzel şeyler olacak.
Ya da çok kötü, ortası hiçbir zaman olamaz 27lerde ama bu sefer güzel başladığına göre güzel gidecek, 27 değiştirmez.
27 nabersin?

Haydi hemen Rock N Coke gelsin de çadırımızda geberelim.
Gözlerimi bir yere dikip oraya saatlerce bakabilirim.Konuşmaya,gülmeye isteğim yok.
Var ama yok.
Belki bu durumu düzelten bir şeyler olur diye gittiğim her yer,buluştuğum her insan beni daha da sıkıyor.Bunun çaresinin olmadığına giderek inanmaya başladım.
Bir yerlerde olmayan bir şeyler var.
Hiç bir şeye isteğim yok.
Belki alkol yardımcı olur.Bakarsın ki ilacı aylardır almıyormuşum meğer.
Ama ben değilim, ne yapacağız yani? 12 saat önce bir şeyler olmuş ama umursamıyordum değil mi? Kendimi yalanlarıma inandırıyorum ki, sonradan daha da acısın.
Yazdığım yazıdan da sıkıldım.
Merhaba, hoşçakal.


25 Haziran 2011 Cumartesi

Artık yazmaya da istediğim yok.Çünkü düşündüğüm bir şey yok.
Boş.

24 Haziran 2011 Cuma

Day by day, watching you disappear
Wishing that you were still here beside me
On my own, swimming against the tide
There's nobody on my side but your memory
Kim umursar ki?
Her şey bok.
Hiçbir şeyin alakası yok.
Kimse farkında değil her şeyin anlamsız olduğunun, neden ben farkındayım herkes eğlenirken.
Herkes farkında ve çoktan geçtiler mi bunları umursamayı, umursamak değil bu.Sadece biliyorum,görüyorum ve yazıyorum.Bu.
Herkes boş verdi ve kafasına mı bakıyor.
Çarpıklık var, benim düşüncelerim benim düşüncelerim değiller.
Boş.Gelseniz de olur gelmeseniz de.Çünkü değişen hiçbir sik olmayacak.
Bende var olanı benden kopartabilir isen yatağıma bile gir.
Kaygan deliğe de bekleriz sizi.Hepinizi.
Ne fark eder ki? Materyalist toplumumdan ne beklerim yargılamalarından,eleştirilerinden başka.
Güzel kafalar bunlar.Ot kafası.
İstiyorum.
İstiyorum.

23 Haziran 2011 Perşembe

Not about the alcohol, it's just about the brain.
Physically here,mentally in the sky.
Flying higher higher higher.
The future will be the same, magic.
Kızgınım çünkü düşündüklerimi ifade edemiyorum.
Sen, piyasa malı.Çok yüksekte görüyorsun kendini, acıtacak göreceksin.
Ben gidiyorum ya, yazamıyorum.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Şimdi yavaşça ellerini yalnızlıktan çek...


Bana bir şey lazım.
Garip hissediyorum,çok rahattım nasıl oluyor da kendimi orada düşününce rahatken diğer yanda düşününce bu kadar rahatsız oluyorum?
Neden böyle?
Neden diye sormaktan alı koyamayacağım kendimi.
Günler yaşanıyor ve bitiyor.
Hep aynı.
Güzel de geçseler, kötü de geçseler bitiyorlar.
Bu düzen çokça sıkıcı değil mi?
Yaz geldi ve mutlu olduğuma,enerjik ve neşeli olduğuma kendimi inandırmaya çalışıyorum ama yakında düşer maskem.
Soluk yüz ve somurtkan surat.
Ben sadece sokaklarda yaşlanmak istiyorum.Pisliğin içinde, leş bir halde.Hiçbir şey kafamda yer etmeden her günü sarhoş geçirmek istiyorum.Zaten o halde çokta yaşamam, ne güzel Live Fast Die Young yazdırırız mezar taşıma.Ya da yazarlar, bilmiyorum kim yazar.Sarhoşken ahbaplık kurduğum insanlar olur her halde.
Hayaller hayaller.Benimde sonum rutine düşecek bütün hayallerin sonunda.Sabah erken kalk, işe git,çok çalış az pazar al,gecenin köründe eve gel.Hafta sonları ailece pikniğe gideriz artık.Hafta içi en büyük atraksiyonlarda tuvalate gitmek olur.Ne kadar eğlenceli değil mi?Sonra yaşlılıkta kemikler sızlarken rahata ulaşırız ama dışarı çıkacak, eğlenecek güç olmaz.
Hep bunları söylüyorum ama doğru.
Dün iğrenç bir rüya gördüm.Yaz kampına gidiyordum ama bok gibiydi.Neyse aklıma geldi öylesine.


Aslında şöyle ki yaz geldi ve ben her şeyden çok memnunum(:

21 Haziran 2011 Salı

Ne yaptığını merak ediyorum ve hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.
İlk olan ben olmam.

Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.
Yalan olduğuna kendimi inandırmış iken gerçekliği fazla geldi.
Lütfen gitsin lütfen.
por favor, por favor, por favor, por favor.
Where is the love to shelter me?
Give me love, love set me free
Where is the love, to shelter me? 
Only love love set me free, set me free
En büyük zevklerimiz bile saçma sapanmış, şimdi ne gerek bize ki yaşama isteğimiz olsun?
Bir şey lazım yoksa geçmez.

20 Haziran 2011 Pazartesi

Ne düşüneceğimi bilmiyorum, hep aynı ikilem.
Uykusuzken bazı şeyleri itiraf ettim kendi kendime.
Uykusuzken düşüncelerini kontrol edemiyorsun ya, bu nedenle sanırım.İstemediğim şeyleri engelleyecek bilinçte değildim ve gerçekliği kovamadım aklımdan.O yüzden itiraflarda kolay oldu.
Şu anda ikilemde oluşum engelleri koyduğumdandır sanırım ama bir yanda itiraflar da var.
Kahretsin ya.
İstemiyorum ama bağımlılık.
Ya da alışkanlık, karmakarışık.
Aslında çok açık, sadece ben istemediğimden karışıklaşıyor.
Neyi istemiyorum?
Bu kadar kolay olamaz sanırım.
Üzülemez çünkü hala bana ait. Buna inanmak daha güzel ama yıkımları büyük olacak.
Düşünmek istemiyorum ama kolay değil.
Taksim'de olsak şimdi, sadece dolaşsak.
Bunu çok istedim inkar edilmeyecek kadar gerçekti.
Keşke burada olsa dediğim anlar fazlalaşıyor ama ben yanımda olmasını istemiyorum.
Beynim ve ben farklı kişileriz.Çelişen insanlar bütünüyüz ikimiz yan yana gelince.
Hala leş.

16 Haziran 2011 Perşembe

O sesi duydun mu?
O sesi duyman önemliydi.
Duydun mu?
Cevap ver, susma artık yeter.
Nasıl bu kadar suskun kalabiliyorsun anlayamıyorum.
Nasıl her şeyi bu kadar içinde tutabiliyorsun?
Susma artık bir şeyler de.
Kendin için de benim için de.
Haydi lütfen.
Bir şeyler de artık, susma.
Sesi duyuyor musun?
Yoksa kendimden şüpeleneceğim.
Benim kafamın içinde mi yoksa o?
Sende duyuyor musun?Susma artık konuş biraz.
Lütfen duyduğunu söyle yoksa delirdiğime ikna olacağım.
Delirmek değil bu,başka bir şey adlandıramadığım.
Duyduğunu söylemen gerek.
Lütfen susma artık lütfen.

Bulanıyor giderek.
Ve en başında çok fazla düşüncem vardı benim.
Önemsizleşenler,bıkkınlıklar,bunaltılar,bulantılar,özlemler,sevgiler,hiçlikler, umursamazlıklar,hissedilemeyenler,belirsizlikler,bitemeyenler,kalamayanlar,yaşanamayanlar,yaşananlar
Çok şey yazarım ama halim yok.
Sadece müzik dinleyeceğim.
Yapmam gereken çok fazla şey var.
Baskı var.
Kısık sesle şarkı söyleyeceğim,dans edeceğim söylerken,belki hayal bile kurarım.
Düşünebiliyor musun?Hayal bile kurarım diyorum.
Adımlarımız güzelleşiyor.
Dans ediciğim.
Duvalarlara anlatacaklarım uzun,onlar beni iyi tanırlar.Tüm yaşamımdan beri en iyi tanıyanlar onlar zaten beni.Bıkmadan da dinliyorlar konuştuğum zaman, seviyorum onları.
İnsanlar duvar olsalardı keşke.
Duvar olmayın insanlar.
Kozmic Dreams.
Uyandığımda yağmur yağıyordu, hala yağıyor zaten.
Yeni uyandım.
İnadıma yapıyor biliyorum.
Haziran'da yağmur yağmasın artık, ayıp.
Bende onun inadına Sweet Child O' Mine açtım.Neşeli hava şarkım.
Belki bugün Caddebostan'a gidecektik hani o milyon anımın olduğu Beyaz Köşk'ün önüne, yağmur yüzünden gidemiyoruz.
Kadıköy'de iyidir.
Burnum sızlıyor arada bir.
Esnerken baya acıyor ciddi.
Takılan piercing biraz büyükmüş,eve gelince fark ettim.
Yandan bakınca güzelde önden bakınca baya çıkıntılı gözüküyor, neyse n'olcak.
Zaten 3 gün sonra çıkıyor.

Where do we go?Where do we now?Where do we go?Sweet child.

Baksana sevgilim, bizim resmimizi çizmişler
Dışarıdan bu kadar üzgün göründüğümüzü bilmezdim oysa.

.eğer bir senaryo yazsaydım,böyle bir repliğin olmasını isterdim.


Dokunabiliyordum ya, o yeterdi.
Dokunmak,o anlarda önemsizmiş.
Bazı anlarda boğulursun,bazı anlarda ölürsün.
Ve anlarsın ki artık gölgesini bile göremezmişsin.

"Ah o kızgın bakışın, bir de üzgün bakışın, yüzlere gülüşün ve anidir düşüşün."  yasemin mori


Üzülmeye gelmeden gidiyorum zaten bende, ruhun parçalarını aramayacağım da aslında.Uyumaya gidiyorum.Rüya görürüm belki.
Ah o salak kafan olmasaydı senin.
Salak kafa, salak kafa.
Ah o kızgın bakışın,bir de üzgün bakışın.


Uykum var benim, oyalamayın beni,uyumak istiyorum ve hala beni tutuyorsun.Bırak artık haydi.
Bir yazıya girişeyim dedim, beğenmedim sildim.
Uykudandır,uykumak her şeydir.
Soğukmuş burası, üstüme bir şey giysem de geçmeyecek belli.
Doğru, ne yaparsın ki?
Hiçbir şey.
Neşeli bir gündü bugün, çok güzeldi ve hala da öyle.
Uykusuzluktur beni ele veren yoksa perfekto.

15 Haziran 2011 Çarşamba

There are always chances.


to fuck up
BUT NOW I'M SAFE IN THE EYE OF THE TORNADO
Megadeth oğlum.
Sıkılmayacağım tek gruptur Megadeth.
Megadeth iyi ki var yoksa şu anı kurtaramazdım.
Tornado of Souls.
Dave Mustaine sen iyi ki varsın.
David Scott Mustaine.
Çocuğum olursa ki olursa zaten erkek olacak adını gerçekten Scott koyacağım.
David klasik kaçar, biliyorsun Davut meselelerini.
Megadeth Türkiye'ye GELSİN.Bu yazı geçtim artık kışın gelsinler,fırtına da gelsinler,deprem olsun gelsinler, her şekilde gideriz konsere yeter ki GELİN LAN.
DAVE BAĞIRIYORUM SANA BAK GEL NOLUR GEL DAVID GELİN OĞLUM,GELİN BİZDE KALIN.
Megadeth lan.
MEGADETH.
A Tout Le Monde dinleyip şu gaza gelmiş halimin içine sıçsam mı diye düşünüyorum ama.kahretsin In My Darkest Hour gördüm.
Bu parça etkisi ne olursa olsun bağımlılık yapıyor ki etkisi de ruh halini sikip atıyor.
Neyse öyle şeylere gerek yok Holy Wars'dan devam edelim en iyisi.
Holy Wars öyle bir başlar ki,fena başlar Holy Wars.
Bu parçadan sonra tabiisi ki Peace Sells gelecek.
Sonra Wake Up Dead istiyorum.
Sonra da Symphony of Destruction.
Oğlum heyecanlandım var mı böyle bir şey.
Gaza geldim.
Bir yerlere Sweating Bullets sokuştursam.
Klasiklerden gidiyoruz bu gece.
LET ME INTRODUCE MYSELF!   Dread And The Fugitive Mind seni de dinleyeceğim gece uzun.
Bugünü MEGADETH günü ilan ediyorum.

MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH MEGADETH 

14 Haziran 2011 Salı

Eğer ki istersem anonim bağlantılara gerek kalmadan yüz yüze çıkıp da söyleyebilirim.
Saçma tesadüflerden nefret ediyorum.
Ben yazmadım komutanım ben yazmadım.
Dediğim gibi, eğer isteseydim lanet ettiğim yerlerden değil de direk söylerdim.
Bu gençlik çok kötü yerlere gidiyor komutanım, ne yapacağız?
-Siktir et, hiçbirinden bir sikim olmayacak,yorma kafanı.
Peki ya benden? 

SELF-ABUSE
Standing in the dark with a cigarette in my hand.
Those cigarettes that I smoked for you 
All the tears I cried for you
All the words that I wrote for you
They are all meaningless,open your blue eyes.
I'm leaving your love, do you mind?


Would you come and lay with me one last time?
You can easily do as you fucked the bitch into the bed.
Lütfen S'leri Z yazmayın, çok itici oluyor.
O sahnede ben olmalıydım.
Neden aylar geçmişken farkına varıyorsam.
Peynir sevmememe,hatta nefret etmeme rağmen canım peynir çekiyor.
Çok komiksin mal, hayır aşermiyorum.
Bugün yine alışılmış bir şekilde bir şey yemedim.
Alboran olmasaydı okulda midemi söküyordum,onun Rondo'ları kurtarıcıdır.


Bravo coni.Çok büyük bir işi başarmışsın.
Yalanlar yalanlar yalanlar.



-Why a wicked man tells so many lies?
-You just said it,baby.He's fucking wicked.
-I just wonder why.
-Don't.You won't dig it out.

Bongi bongi bong

Black Metalci bir sevgilim olsa,hatta onunla Norveç'e gittiğim zaman tanışsam.
Bir dükkanda olsam cd ya da plak baksam o da orada bir yerde olsa sonra bir şekilde tanışsak.
Satanist olsun.
Birlikte konserlere gitsek.
Ayinim var diye buluşmalarımızı ertelesek falan.
Eve çıksak birlikte.Onun daha önceden bir evi vardır,benimle taşınacağı için ucuz kirası olan bir eve çıkarız.
Evde su yerine viski içsek ya da vodka.
Ya da aquavit.
Yemekleri suyla değilde vodkayla yapsam.
Ohoo ne güzel olur lan.
Bodrum katında bir evimiz olur.Küf kokabilir sorun olmaz.
Evin içinde çok fazla eşya olmasını istemiyorum.
Bir tane yatak olur ama bazasız.Tam olarak nasıl bir ev bak anlatıyorum,Candy'i izledin mi? Orada iyice eroinman oldukları zaman yaşadıkları bir ev var.Kirayı zar zor ödüyorlar falan.Aynı orada ki gibi bir ev.
Televizyon olmasa da olur.İzlemiyorum.
Satanik sevgilim izliyorsa eğer alırız.
Ben Norveç'e yerleşmiş olurum o sıralar,evim var oğlum tabii yerleşmiş olacağım.
Saçlarım kırmızı.
Yıkadıkça kırmızılık turuncuyla pembe arasında bir renge dönsün.Geçenlerde Kadıköy'de gördüğümüz başka bir piyasa orospusunun saçları o renkti, hoş durmuştu yavşakta.
Turuncuyla pembe arasındaki renkten sıkılınca saçlarımı pembeye boyatırım.
Boyatırım değil, çulsuz evimizde ben kendim boyarım.
Aynamızın sağ yan tarafı çatlak olur.
Dilime piercing istiyorum.
Ufak bir romantizm belirtisi gösterip, ikimizin de hoşuna giden bir dövmeyi yaptırırız.Ayrı yere,aynı dövme.
Hayvan gibi gelen vergileri nasıl öderiz bilmiyorum,diğer masrafları da.Çıktığı konserlerden aldığı paralarla geçiniriz,her hafta 2 kere barda çıkar.
Bende bir şeyler kovalarım artık.
Evde üç beş kapak atarız tabiisi, arkadaşlarımızla.
İkimizken de atarız kötü gecelerin birinde.
Norveç macerası yaşarım böylece, ayrılınca da dönerim sikik erkeklerin olduğu ülkeme.
The Pentagram Burns.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Ne yapsam yetmiyor.
Daha fazlası gerek.
İnsan egosu hep daha fazlasını ister muhabbeti yapma, şu anda ki onunla alakalı değil.
Nedenini biliyorum.
Çünkü kayıp.
  Gitmiyor, gitmiyor,gitmiyor.
Aptal - Yasemin Mori
Tribal bir gün.
How is your life today? 
Hope it sucks babe.



Porcupine Tree ile içmeden sarhoşum.
Ne güzel, ne güzel.
Sarhoşken melankoli yapıyormuşum meğer ben bu zamanlar.
Siktir git.Kalma daha fazla.
Ya da kal bilmiyorum.
Hiç karar veremedim şu kalıp kalmamalarına.
Belirsizlik yine üstümde.Aşağılık duygusundan uzakmış o. (evvel zaman içinde.)
Öyle derler,üzülmezmiş hiç.
Hiç.
Pişmanlıkta duymazmış.
Ne iğrenç biri olduğunu kimse söylemezmiş.
O bilirmiş içten içe ama kabullenmek istemezmiş.
Yarın onun için çok geç olacak dermiş bazı onu "görenler".-okuyanlar-
Her şey onun istediği gibiymiş, tabii pürüzler vardır ama masallarda bunlara yer verilmez.
İğrenç bir adammış ama masallarda bunlar söylenmez.
Pişmanlıklar yoktur masallarda.
Özlem yoktur.
Masallarda nefrete yer yoktur.
Masalları sikeyim,orada hiçbir şey gerçek değil.
Özlem gerek.
Kabul edemem, edemem artık edemem edemem.
Daha fazla tekrar ettirmeyin yoksa yağmur yağacak.
Yine her şeyimiz aynı imiş.Bunları fark edenin kayıp taraf olması ne kötü.
Adil değildi zaten başından beri.
Keşkelere yer yoktu hani nerede?
Ütopyamı geri verin bana, şekerden yapılmış evleri hayal etmek benim için daha cazipti.



Eğer gerçekliğe yaklaşmak istersen, bilirsin beni sen.
Şu huyumdan vazgeçemedim hala.
Ve sende öylesin biliyorum.
Kendini kapatmana gerek yok illa bir yere ait olmak için.
Ama bunları ele verirsen kaybetmekten korkuyorsun.
Böyle davranman çok saçma.
Çocukça.
Yarın anlayacaksın ama yarın çok geç olacak.
Ve bu yazdıklarımın hiçbirini bilmiyor olacaksın ama ben yinede yazacağım.
Sen kim misin? 
Bilmem.
Cevap bende de değil, belki kendime yazıyorumdur belki de gerçekten sana yazıyorumdur.
Bunu senin bilmen gerek.
Ama bil ki yarın çok geç olacak.
Ama sen beni bilirsin.
Bu yüzden ne yapman gerektiğini de bilirsin.
Ben senmişim gibi.
Sen bendin değil mi? 
Ben sendenmişim, sende bendenmişsin.
Kime yazıyorum bunları? 
Belki kendimle konuşuyorum belki gerçekten sana yazıyorum.
Sen biliyorsun beni.
Kendimi biliyorum ama sen de bilirsin beni.
Gerçeğe yaklaşmak istersen beni biliyorsun.
Soğuk gidiyor.


Solucanlar her yere saçılmış.Dağıttıkları renkler farklı.
Her renkten var.
Ama bir araya geldiklerinde siyahlaşıyorlar.

Yarını çekemeyeceğim.İstemiyorum.Uyumak da istemiyorum.
Hiçbir şeye fayda etmiyormuş demek ki tersini yapacağız.
Aslında ne iyi gelir biliyor musun?
Dışarı da dolaşsam çok iyi gelir.
Bağnaz düşünceler sarmış.
Kapalı kalmışız.



Soğuk değil hayır.
O kadar mı değersizdik yoksa bu karakter meselesi mi?
Nedenler bitmiyor.

Dust N' Bones

Hiçbir şeye isteğim yok.
Bana dokunan bir olayda yok,hatta görünürde her şey mükemmel.
Ama isteksizim,donuğum.
Donukluk değil, donuk olunca başka şeylere dönüyor olay.
Acaba uykum mu var?
Uyumaya çalıştım ama uyuyamadım.
İyice günlük yazıyorum.
Bana ne istediğimi yazıyorum2.
Bir müzik açmak istiyorum ama istemiyorum
Lütfen gelmesin lütfen.
Kötü oluyor arada bir.
Ama durdurmasını öğrendim,bağışıklık kazandı bir tür.
Ara da bir kötü oluyor yinede.
Nedenini bilmiyorum da
Bilsem de önemsiz.
Bıkkınlığımın sebebi her şeyin önemsiz olması mı?
Hayır, her şey önemsiz değil aslında.
Kendi içimde çelişiyorum.
Beynim işlemiyor.
Lütfen gelmesin lütfen.
-Gitse de olur, kalsada.İkiside bir.
Her şey aynı her koşulda.Benim için fark etmiyor.
Benim mahkemem sürerken ben her şeyin dışındayım.-(Yabancı-Albert Camus)
Boş konuşmayın insanlar, 2 gün sonra hepiniz kendi derdinize düşeceksiniz.
Karışık karışık.
Gelmesin yeter ki.
İkisi de aynı, gelse de olur gelmesede.
Ama gelmesin.
İstemiyorum.
Karamsar da değil aslında.
Bulantı.

12 Haziran 2011 Pazar

Küçük ortamınıza,küçük yalanlarınıza, küçük aşklarınıza,küçük fantazilerinize ve küçük entrikalarınıza hapsolmuşsunuz.Ve bu küçüklükler içinde ego yarışına girişiyorsunuz.Neden egonuzu ne kadar kabartsanız da gerçeğe geçemeyeceğinizi kabullenemiyorsunuz.Farkında mı değilsiniz yoksa?Farkında olsanız bile değişen bir şey olmazdı, siz kabullenebilecek kadar büyümediniz daha.
Büyümeniz ne kadar geçse kayıp zamanlarınız da o kadar fazla olacak.Bunun farkında değilsiniz, ne yazık ki sizi uyaran da yok.Ben sadece durup yargılayacağım,size uyarmak bana çok uzak geliyor.Zaten konuşmaya başlasam da kabul etmeyeceksiniz hapsolmuşluğunuzu.Siz böyle çok mutlusunuz çünkü ortada zor olan hiçbir şey yok.Zor olan her şeyi dışarı da bırakmışsınız ama hiçbir şey gerçek değil sizin aranızda.Sadece tatminleriniz ve siz varsınız,bunların hepsi geçici.
Ne kadar gecikirseniz, yetişmeniz de o kadar zor olacak, çocuklar.Büyüdüğünüzde keşkelere boğulacaksınız çünkü altın zamanlarınızı beş para etmez insanlarla öldürmüşsünüzdür.Bütün o yalan olgularlar, yalan insanlarla öldürmüşsünüzdür.Bir aralar sizin olan gerçekleri sizden uzaklaştırmışsınızdır bile bile, isteyerek.Çok sonra anlayacaksınız çocuklar bunlara keşke denilmesi gerektiğini.
Çocuklar farkına varmayın uzun süre ve pişmanlıklarınız da o kadar da büyük olsun.
Geberin ulan köpekler.
Bak hala onu dinliyor,sikeceğim belanı oğlum.
Sikicem de değil, sikeceğim.
Kibar kibar sakin sakin.
Sert olmaz öyle kuşum.
Ben bu aralar neden sapık yazıyorum lan.
Dave ne demiş, ne kadar ciddiye aldıysam o kadar zorlaştı.
Demek ki bu yüzdenmiş bu saçmalığım.
Çok da saçma değil alt tarafı küfrediyoruz be yarram.
N'olur lan terbiyen mi bozulur amsız.
Gitar telleriylen kesicem senin o zenci penisini .
Sen havalanırsın ota boka götünün kalktığı gibi.
"Oloom,benim aleti gitarımın telleriylen kestik çok havalı lağğn"
Ben gidiyorum amını sikeyim.
Yarına terbiyeli olarak kalkmak istiyorum.
No more küfür.
Aslında bir şey diyeyim mi,
Bu sikimde değil.

Eğer odamda sessizlik, karanlık ve soğuk varsa.
Sıçtık.
Bende o yüzden müzik dinliyorum.
Janis Joplin fazla üzdü, şimdi toparlanmam gerek, Lamb Of God.
Babajım.
İyi ki Yasemin Mori'ye falan girmemişim,yoksa log'da yetmezdi.
Bu parçanın burasını çok seviyorum.

Güzel seçim ırıspı,benimde en sevdiğim odur.Al hemen al,sende kalsın şimdi.Fazla sahtelik öldürür gençler kıymayın kendinize.Ya da geberin lan hepiniz.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Soğuk,odama doldu.
Oturduğum yerden kalkıp penceremi kapatmaya üşeniyorum.
Önümde bir film açık, ikince kez izliyorum ve çok daha farklı gözüküyor şimdi gözüme.
Filmi yarıda kesip yazıyorum, uykum da geliyor.Uyumaya bile üşeniyorum.
Bazı şeyler yalan, benim etrafımda değil kendi içlerinde yalan.
Galiba soğuk yazdırıyor bana bunları.
Soğuk git ya da gitme pek umurumda değil.
Ama lütfen o hissi getirme sakın.
Keşke bunu sana söylemeseydim,kesin o hissi getireceksin bana.
Soğuk kal ya da kalma, bilmiyorum.
Sadece sen bana çok şey anlatıyorsun.Senin varlığında oldu bütün hepsi.
Soğuk kal.
Çünkü sen hatırlatıyorsun.
Soğuk lütfen git.
Çünkü sen hatırlatıyorsun.
Çok garip,içeride bir yerlerde..
Soğuk inadıma gitmiyor.
Soğuk hissetmek istemiyorum.
Öyleyse hissetmiyorum.
Onun fetişlerine kanmayın köleler.
Ama sizin, onun bunun çabasında olduğunu kavrayacak kadar düşünecek vaktiniz yok.
Aklınız da sadece onun bacak arasındaki var.
Soğuk inadıma gitmiyor, istemiyorum.
Öyleyse yok.
Rüyamda herkes ölüyordu ve ben üzülmüyordum.
İçeride bir yerlerde, çok garip.
Ben ve bana yanaşamayan hislerim.
Soğuk inadıma gitmiyor.
Hissizlik.
UNBREAK THE SOUL
There is no inspiration or intuition without feeling the blues.
Is that true? 
Don't think so, it's just a game that the brain is playing by itsself.
You have got that feeling inside.It can't be eased, honey.
There is nothing you can do to unbreak the soul.
Sorry.

10 Haziran 2011 Cuma

Pleasure Slave'e kızmam mı gerekiyor lan?Hiç de kızmıyorum gayette müthiş bir parça.
Erkek olsaydım keşke dedirten parçadır.
"WOMEN BE MY SLAVE"
Kızların bazıları için güzel yazılmış.

she is waiting to kiss my hand
but she will wait for my command
my chains and collar brought her to her knees
she now is free to please
woman be my slave
that's your reason to live
woman be my slave
the greatest gift i can give
woman be my slave




"woman come here"

9 Haziran 2011 Perşembe

Oysa ki hiçbir şey yapmadan her şeye sahip olmaya çalışıyordu, çalışmıyordu bile sadece durup umuyordu.
Tembellik.
Tembellik diyemez aslında, bulantı.
Renkler fazla sıcak.
Daha önce canlı değildi.
Kurtlanmış, o da kurtluymuş.
Bizde değişik sanırdık, o da ütopikmiş meğer.
1973.
Belki gerçek olsaydı sana olağan şeyleri söylerdim.
Her şey şu anda gerçekleşiyor evet.
Ama hepsi sahteymiş.
Göremiyorsun çünkü yoklar.
Gördüğün şeyler.
Artık kelimelerim tükendi.
Garip, saçma, matıksız.
Mantıklı bir şey arama.
Yok.
Saçma, saçma, saçma.
Güzelde kötü yapan olgular var.
Güzel aslında.
Ama kötü yapanlara bağımlısın.
Zarar verenlere.
Bir tek müzik var çünkü.
Ben müziğe aşığım.
Aşk iğrenç bir kelime müziğe karşı duyduğum duyguyu adlandırmak için.
Ad koymaya gerek yok, o beni bilir.


Duştan çıksa da hemen bunaltıdan kurtulsak.Biraz daha kısaltsak ömrümüzü.
Tüm istediğim bu ve müzik.
O beni hiçbir zaman bırakmayacak, bende onu hiçbir zaman bırakmayacağım.
Kuşkusuz güven duyduğum tektir o.
İyi ki var çünkü onu seviyorum, o da beni seviyor biliyorum.
Onunla yakın bir zamanda bir yerlerde daha da yakınlaşacağız.
Bundan şüphe duymuyorm çünkü yalnızlığı dolduran tek şey odur.
Boşluğun içindeki tek uyuşturucum.

"Don't take drugs!"
"Mom!? That's the only thing which doesn't make me feel pathetic."
"So, go ahead.Girl,little girl."
Tek yapmak istediğim şey müzik
Müzik, müzik, müzik, müzik,müzik.
Müzik her şeydir.
Saçmalığın içindeki en doğru şeydir.
Müzik, müzik,müzik.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Her şeyin düzgün gitmesi ilginç lan!
Lütfen lütfen lütfen böyle kalsın,sakın bunu da elimden alayım deme.

Pleasure Slave

Işıklar varmış yokmuş kimin umurunda.Saçma,yaşamın anlamı,bütün olağan şeyler,bütün düzen,bütün karmaşa, insanlar saçma.Önemli olan hiçbir şey yok öyleyse bütün yapmak gereken en iyi biçimde tatmin etmek kendini,en iyi biçimde yaşamaktır sikilmiş hayatı, bize verilmiş kurtlanmış,çürümüş yaşamı.Sanki çok istiyorsun kırmızı örtünün üstünde oturmayı, sanki durman gerekiyormuş gibi.Öyleyse durma.Sonunu durmadan bekle.
İçine gireceksin eğer tüm amacını bu yapmışsan, çürümüş kanepede aşağıya inmeyecek o,sen içine gireceksin.Vücudunun umduğu bu ama umduğun da kalırsın çok düşünürsen,çok üstüne gidersen.Umarsamayacaksın ki sana gelsin o, senin olur sonunda.
Eğlenceliymiş sıkıcıymış ne önemi var insan insandır,oradanmış buradanmış ne önemi var,güzelmiş çirkinmiş ne önemi var insan insandır.Konuşacaksın,birlikte olacaksın,seveceksin kendini vermeden.Kendini tatmin edeceksin hepsiyle.Zaten tüm davranışlar böyle değil mi?Sadece bir tek farkın olacak,diğerleri gibi boş kalmayacaksın, saçmalığın içinde saçmalık yapmayacaksın, kendini eğiteceksin.Aklını hep aklında tutacaksın.Boş kalmayacaksın, takıldığın üzüldüğün hiçbir şey boş olmayacak.Üzülecek dolu bir şeyler bulacaksın,eğer kafandakiler bunlarsa üzülmezsin de zaten.Doğruyu yakalamışsan eğer o seni bırakmaz.Eğer ki üzülürsen de takılmazsın çünkü seni üzeni bilirsin ki üzülmeye değer değildir.Hiçbir olgu, hiçbir insan.
Zaten kaybedersen eğer mutlu olduğun şeyi, bu senin içindir.Sen tek tek elersin çünkü boş değilsindir,saçmalamamışssındır sen.Seni üzecek bir neden de koymamışsındır ortaya.Üzerse seni eğer bu onun saçmalığıdır, sende bunlara takılmıyordun zaten.Belki acırsın sadece, saçmalayıp da kendini mavilerde sananlara.
Yalan söyleme sakın doğmamış çocuğum, yalan söylersen sende boş kalacaksın ömrün boyunca.Dikkatli ol ki insanlar sana kendilerini sendenmiş gibi tanıtmasınlar.Aldanmış gözük ama geçirdiğin zaman içerisinde gözlemle onları,her hareketlerini.Çok büyütme bunu,sadece ufak detay olarak benimse.O zaman içersinde sakın aldanma,aklını kaybetme,onu tut ki beynine sızmasınlar,seni kendilerine benzetmesinler.
Saçmalığın içinde doğru bir şeyler yarat ve kendini kaybetme sakın, başkalarının olma.Öyle davran ama bil ki sen sadece kendine aitsin.Göreceksin, sadece kendine ait olmanın sana verdiği güveni,başkalarından beklemeyeceksin bir şeyleri.Böyle olduğun sürece ilk denediğin anahtar açacak o kapıyı ve içeri gireceksin.İçine gireceksin bir sürü iğrenç bedenin.İçine gireceksin kolayca.
Yazılanlara anlamsız diyorsan ki eğer sen, boşsundur.Bunları anlayacak kadar eğitememişsindir daha kendini.Yakında veya ölürken anlarsın,meraklanma. Bunları,aklın başına gelince anlayacaksın boş insan,şimdi çok kafanı yorma, anlamayacaksın.

7 Haziran 2011 Salı

Loş Kırmızı

Sus ve sadece beni dinle şimdi,
Bugün senin için dans edeceğim,
Sen oturacaksın ve beni izleyeceksin,
Odamız karanlık olacak, bugün her şeye ben karar veriyorum.
Sen sadece sus ve beni dinle.Otur ve gözlerini sakın benden ayırma, düşüncelerinin başının içinde yankılanmasını istiyorum.
Üstümde ne olduğunu biliyorsun, ojelerimin ve rujumun rengini de öyle.
Saçlarımı da sevdiğimiz renge boyadım dün gece.
Çalan müziği de tahmin edersin belki, ardından başlayacak olanı birazcık düşünsen tahmin edersin ama düşüneceklerin bunlar değil, şimdi başının içinde yankılananları dinlemeni istiyorum.Benden gözlerini ayırma sakın.
Müziği açtım ve odamızın ışıkları kapalı,dışarıdan gelen birkaç ışık aydınlatıyor sadece.Odamız loş.
Müziği açtım, duyabiliyor musun? Evet doğru tahmin etmişsin, o parça çalıyor.
Şimdi dans ediyorum senin için, belki üzerimdekilerin birkaçını çıkarırım birazdan.Biliyorsun bu parçanın yaptırdıklarını.
Beni dans ederken hiç görmemiştin,ben iyi dans ederim.
Hoşuna gidiyor biliyorum, yüzünde daha önce hiç görmediğim bir gülümseme var.
Kımıldamak istiyorsun.
Beni seyret, başka bir tarafa bakma bir saniye bile.
Erkekliğin uyanıyor yavaşça, oda karanlık ve şarkımız çalıyor,senin için dans ediyorum.Üzerimde ne olduğunu biliyorsun.
Bana dokunmak istiyorsun ama ellerini uzatamıyorsun,kımıldayamıyorsun, konuşamıyorsun ve erkekliğin yavaşça seni dürtmeye devam ediyor.Ne kadar çabalasan da kımıldayamıyorsun.Çıldırıyorsun.
Çıldırabilirsin,dayanamıyorsun artık.Bana sarılmak istiyorsun,dokunmak,koklamak ve öpmek.Belkide daha fazlası için dürtüyor seni bedenin.Yapabileceğin hiçbir şey yok.
Belki de sarılıp uyumaktır istediğin, tüm seni delirten duygularından sıyrıldığın anda.
Oturduğun yerden kalkıp,bir anda gözünün önünden geçip yok olan hayalleri gerçek yapamayacaksın, oturduğun yerde kalacaksın ve sadece izleyeceksin.Çok daha fazlasını isteyeceksin.
Dansımın hem bir sonunun olmasını isteyecek hemde hiç bitmemesini isteyeceksin.
Çocuk.

Sorular.
Daha sonra seni kemirecek olanlar da onlar, o sorular, başının içindeki yankılar.
Neden diye sordurtacaklar sana onlar durmadan.
Anlam veremeyeceksin ben gittiğim zaman.
Senin için neden dans ettiğimi anlayamayacaksın.
O anı hem tekrar yaşamak isteyecek hemde lanet edeceksin.
Keşke o anı hiç yaşamasaydım derken birden duraksayacaksın.Dediğine, düşündüğüne inanamayıp kızacaksın kendine.Kendinle çelişkiye düştüğün anda daha da çok kızacaksın bana, nefret edeceksin belkide.Seni kendi kendine düşman ediyorumdur yavaş yavaş, eğer farkına varmazsan sen artık esirimsindir,çocuk.
Gidişimle seni diğerlerine de düşman etmişimdir.Eğer beni fark etmezsen,seni sardığımı anlamazsın,tüm düşündüğün ben olurum.


Hissettiklerimi anlarsın böylece.Ben çoktan geçtim bunlardan ama bir şeyler hala kayıp.
Bütün apaçık kalmış fantazilerindeki gibi olacak her şey.Bütün her şey senin istediğin gibi olacak.
Ama sonra,
Benim kokumu duyduğun anda bir başkasında, beni özleyeceksin.
Benim varlığım seni tedirgin edecek.Her gittiğin yerde beni arayacaksın, bulamadığın anda üzüleceksin.
Kızacaksın kendine.
Beni çok özleyeceksin çocuk,çok fazla.Dayanamayacaksın.
Ama sonra alışacaksın, biliyorum.
Alışırsın.Özlem arada bir gelir ve sonra kaybolur.Sonra hiç hissetmezsin.
Hatta hiçbir şey hissetmezsin daha sonraları.
Bir süre sonra hissizliğinde kaybolur ve belirsizliğe düşersin.
Belirsizlik çok içine alamaz seni,çabuk geçersin ondan.
Sonrasını seninle birlikte yaşayacağız, ne hissettiğimi bilmiyorum.
Ama seni özlemiyorum, kokunu bile.
Eskiden çok özlerdim,şimdi seni özlemiyorum.
Bil.
Seni özlemiyorum.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Bir şeyler olması gerek.Yine,yine, yine.
Yine o salak enerjiden var, neden gelir ki en boktan zamanlarda?
Yazamıyorum.
Dün bir rüya gördüm.
Rüyamdaki çocuğa aşık oldum.
Mavi gözlü ve koyu kumraldı sanırım,tam hatırlayamıyorum.
Otobüsteydik pek hatırlamıyorum.
Otobüsteydik.
Otobüsten önce bizim apartmana giriyordum gece vaktiydi o da balkonda Brutal yapıyordu - çok saçma olum-, yanında bir kız vardı sanırım ondan korkmuştum birazcık, kız arkadaşının daha sonra otobüsteyken kız kardeşi olduğunu öğreniyordum.Asansör çok garipti, posterler vardı ve garipti bilmiyorum garip.Nasıl karmaşa lan bu?
Sonra bir ara dışarı çıkıyordum sanırım.Geceydi ve sokakta kimse yoktu.Loştu.Evet bunu şimdi fark ediyorum, sokak loştu.En sevdiğimden.
Sonra otobüsteydik.Yol çok uzundu.En azından yanımda insanlar vardı, o da oradaydı.Pek fazla bir şey hissetmiyordum da sanki gidip konuşmam gerekiyormuş gibiydi.
Gidip bir şeyler soruyordum.
Konuşuyorduk, hatırlamıyorum.Rüya sonuçta.
Durağı kaçırıyorduk ve birden bizim oradan çok daha uzak bir yerde buluyorduk kendimizi.Ben çok bunalmıştım ama gülümsüyordum, pek de fark ettirmiyordum.
Rüyanın en güzel kısmı o loşlu olan kısımdı, o zaman bir şeyler olmuş sanırım ama ne gördüğümü hatırlamıyorum.Lanet beyin.
Acaba öyle biri yaşıyor mu, beyin beyin beyin lanet.
Huzuru dağıttım.
Beş dakika içerisinde milyon tane his gelip geçiyor.Garip.
Şu an hissettiğimi hissetmelisiniz.
Huzurlu.
Biraz soğuk ve huzur var.
Düşüncelerimden bir tanesi beni daha da mutlu etti, sanırım ucundan Pollyanna'dan bir şeyler öğreniyorum.
E madem ki mutluyuz, bu anı biraz buruklaştırmak gerek değil mi?
In A Darkened Room
O zaman hissettiğim gibi hissediyorum sadece biraz eksik.
Hava aynı, soğuk.
In A Darkened Room.
Işıkları açtık ve bitti.

IN A DARKENED ROOM

Kendimi görmek istedim o hallerdeyken.
Ve birisi getirip önüme bir fotoğraf koydu.
Dışarıdan bakınca kendime, tüm hissettiklerim bütünüyle anlaşılmasa da yansımış yüzüme, gözlerimde var sadece üzüntü.
Çok arabesk oldu be.
Ama öyle.Başka nasıl anlatılır bilemedim.
Gözlerim meraklı ve "Neden"leri arıyor ve üzgün.Neden bilmiyorum ama üzgün olduğu belli.
Kaşlarım çatık,sinirliyim sanırım ya da düşüncelerime fazla dalmışım.İkisi birlikte de olabilir ki sanırım öyle.
Üzgün,kırılgan,düşünceli,meraklı ve sinirli.Biraz da şaşkın.

Ufak bir şey bile kalmadı da içimde, sadece merak ediyorum gerçekten söylediklerinin arkasında duracak kadar adam mı diye.Değil biliyorum orası ayrı.
Yalan söylediği bariz ama inanmamaya çalışıyorum demiştim ya.
Altından kötü bir şey çıkacak ve ben üzüleceğim, aradığım şey de bu sanırım.Hani demiştik ya severiz diye üzüntüyü.Merak edişim bundandır sanırım, ya da tahmin etmediğim başka şeylerden .
Ama eminim ki geleceğe dair eskiye dönüş yapmak istemem.Bana daha başka lazım, olgun olgun olgun.

Lütfen o şarkıyı dinleme.
"DON'T BE AFRAID TO CARE"

DIZZY

Feeling dizzy.
I swear god I didn't drink anything, need to be drunk soon.
Otherwise I'm gonna explode.
Jack is waiting for me.
Jack is waiting for me outside the door,I hear.
Backdoor man needs to wait a little bit more.
I can't see any backdoor bride.Where is she?
It's not in here, don't be upset.
If you feel the way of loving me someday, I'll be your naughty girl.I promise.

5 Haziran 2011 Pazar

Yeni olanı da buldum, şimdi o klişeyi yapıyorum.
Duygulandım.
İkisinde de siyah oje sürmüşüm, her halde rengi seçerken aynı şeyleri düşünmüşümdür her iki zamanda da.
Belkide rengi kendim için seçmişimdir ki böyle yapmış olmak bana daha yakın geliyor.
Yoksa sana da sormuş olabilirim.
Neyse ne önemi var.
Klişenin de ne önemi var ama bakmaktan alı koyamadım kendimi.
Birinin şu anda beni dürtmesi lazım lazım yoksa kalkmayacağım.


Daha sıcak, daha zayıfım, daha renkliyim, saçlarım daha kısa, özellikle mutlu olunacak bir şey yok.
Daha soğuk, kilo almışım, siyahım, saçlarım uzun ve çok mutluyum.
Oje rengim aynı, saatim de aynı sanırım.
Makyaj aynı, mekan aynı.

Ajitasyon

Evet şimdi eskiye dönebiliriz.
Hava çok güzel ve ben bok gibi hissediyorum.
Aynı gün içerisinde bu kadar farklı hisleri hissetmek garip.
Keşke şimdi Taksim'de olsam.
Bir bok da değişmeyecek ama hani gidip gelsem.Ya da vapurda olsam, birisi karşımda otursa ve sohbet etsek.Birisi.
Ya da bir fotoğraf makinem olsaydı da dışarı çıkıp fotoğraf çekseydim.
Ya da bir kaç parçalık repertuarım olsaydı da dışarı da çalıp söyleseydim.
Hepsini birleştirebilirim aslında,

Kadıköy'e geçip Beşiktaş İskelesi'nin oraya gitsem, sırtımda gitar ve boynumda fotoğraf makinesiyle.
Vapura biniyorum, üst kata çıkıyorum, gitarımı yan tarafıma koyup boynumdaki fotoğraf makinesini çıkartıyorum.Bir kaç fotoğraf çekiyorum, martıları çekmeyi pek sevmem aslında.
Sonra önüme gelip o birisi oturuyor.Şaşırıyorum, sohbet etmeye başlıyoruz.Neden bu saatte Beşiktaş'a geçtiğini merak ediyorum, anlatıyor anlatıyor.Pek dinleyemiyorum onu çünkü beynimdeki düşünceler susmuyor.Karşımda oturuyor ve ilk defa durmadan konuşuyor.
Hiç bir şey hissetmeden dinliyorum onu ama düşünceler çok fazla.
Vapur iskeleye yaklaşıyor,ayrılık vakti.İniyoruz.
Taksim'e geçmediğini söylediğini hatırlıyorum.Beni öpüyor ve farklı yönlere gidiyoruz.
Koku,korku.
Durağa doğru yürüyorum, çok fazla beklemeden bir otobüse biniyorum.
Öğrenci, 1 tl.
Hala sırtımda gitar, boynumda fotoğraf makinesi var.
Maçka'nın oradan geçerken trafik biraz tıkanıyor, bütün camlar açık ama hava sıcak ve otobüs kalabalık.Yalnız hissediyorum ve bunalıyorum.
Neyse ki Taksim'e geldim.Bunaltıcı otobüsten iniyorum ve meydana doğru yürümeye başlıyorum.
Meydanın oradan geçerken yanlışlıkla fotoğraf çekinen bir turistin önünden geçiyorum.Özür diliyorum, tatlı insanlarmış ki bana çekilen fotoğrafı gösteriyorlar.Komik olmuş.
Benden rica edip fotoğraflarını çekmemi istiyorlar,kabul ediyorum.Cumhuriyet Anıtı'nı arkalarına alıp onların Türkiye hatıralarını biraz daha belirginleştiriyorum.
Teşekkür ediyorlar,gülerek İstiklal'in kalabalığına karışıyorum.
Yavaş yavaş yürüyorum, insanları izliyorum.
Onun da dediği gibi sanki bir podyum burası.Her modadan insan var.Çok fazla insan var bazen,bunaltıyor.

Burada yarım bırakmak istiyorum.
Çünkü çok güzel bir andayım, İstiklal'de yürüyorum.
Belki de bir şey olur o an bozulur diye devamını getirmeyeceğim.O yüzden kendimi İstiklal'de yürüyor bırakacağım.


Neyse gerçeğe dönelim.Evdeyim, belki birazdan mutlu olurum.
Bu sefer de dengesizlik bela oluyor başıma.
Lütfen Kadıköy'de olma.
Uzun zamandır ilk defa mutlu uyandım,
Saat 2 gibi uyandığım için kahvaltı yapamadım.Eğer daha erken uyansaydım kahvaltı yapacak kıvamdaydım, uzun zamandır da kahvaltı yapmıyorum,öğle yemeği de yemiyorum,akşamı da.Neyse bende ton balığı yedim öğlen için.Hayvan gibi güzel bir hava var dışarıda ama evde olmak güzel.
Biraz gitar çalıyordum şimdi, yazmak istedim.
Çünkü o his kayboldu.
Bütün hisler.
Sevgi, özlem,belirsizlik ve hissizlik.
Şimdi bilmem mutlu muyum çünkü bilirsin ben baya bir değişkenim.
Ama şu anda mutluyum galiba.Yarına değişebilir o ayrı.
Neyse anı yaşamak lazım değil mi, hihii öyleyse çok mutluyum.
Evde kavun ve karpuz var.Kavun en sevdiğim meyvedir, karpuzu da severim kavun kadar olmasada.
Türkiye'deki sulardansa ben mineralli suları daha çok severim.
EVDE ONDAN DA VAR.
Elimde gitarım yatağımda oturuyorum.
Yanımda kedim var, uyuyor.
Babam dışarı çıkıyor, annem de onunla gidecek birazdan.
Ben tek kalacağım, tek kalmayı da severim en azından yüksek volümde şarkı söyleyebiliyorum.
Üzüntülü olmak için hiçbir neden yok!O hisler yok! çinili
Güzel ya cidden, güzel yani şu sıralar.
Birileri gelip de bozmasın.
Belki biri gelir de daha da neşelendirir.
İnsanlardan mutluluk beklemek.
Yine başta yazdığım yazılara dönüyorum ama akıllandım, insanlardan beklenmiyor mutluluk.İçimizde (evet kanki cmylmz)

4 Haziran 2011 Cumartesi

I paint a picture of the days gone by.

İkimizin parçası eğer o zamanlar bilseydim kesinlikle o parça olurdu.
O parçayı birlikte söylemeyi çok isterdim.Fena da söylemiyorum şimdi bakınca, zaten çok da zor değil.
Birlikte söyleyebilseydik keşke, anlamlı olurdu.
Benim için ilk olurdu, sanırım senin için de.Nereden bulacaksın başka birlikte sevdiğin şarkıları söyleyeceğin hatunu.Zaten bağlı olmak istemiyordun,yalancı.
Piyasa kız dolu o ayrı.
Piyasa erkek de dolu o ayrı.
"Piyasa"

Birlikte söylemek anlamlı olurdu evet, keşke demiyorum.Belki yeniyle söylerim,yine anlamlı olur ama o grubu sevmesi gerek ve "southern man".
Siktir, uykusuzluktan yazıyorum bunları.


Southern olması gerekmiş, bak sen.
Serdar Ortaç dinleyen sevgilim olsun.
AMAN DİYİM.
Yakaları falan da kaldırır o aman yani.Döverim lan ben o yavşağı.Aile içi şiddet.
Kalmış tek bir kırıntı bile devasa benim için.
O kırıntılardan ne çok anlam çıkartıyorum bir bilsen.
İstemiyorum bilme.
Değişecek bir şey yok her iki türlü de.
Alışıp gideceğiz sadece.Gideceğiz.Gittik.

Elime siyahı almak istedim şimdi, bilirsin normaldense siyahı daha çok severim ben.
Seninleyken ormanları alıyorduk elimize o ayrı, sonra da her taraf pis kokardı.
Siyahlıyı aldık mı aramıza hiç, ben almak istedim ama paramız yoktu değil mi?
Evet öyleydi.
O gün içim buruktu ama en azından dokunabildiğim bir gündü.
Tek hatırladığım yeşil ve mavi.
Çimler ve deniz.
Güneş vardı."Sweet Child o' Mine" havası hani.
Senden nefret etmek istemiştim bir ara, neden yoktu.
Çünkü biliyordum milyon tane yazıma sebep olacağını.
Kafamdaki bitmez sorulara yenilerini ekleyeceğini, var olanların ise çözümünü zorlaştıracağını biliyordum.
O anda kabul etmek istemedim.Düşünmedim, sadece bir anda geldi ve geçtiler.
Ama burukluk kalmıştı,onu engelleyememiştim.Hiçbir zamanda engelleyemedim.

Nefesim kesiliyor.Bu kadar kötü olan şey ne?
Yine o boş bakışlar var yüzümde.Evet yine "Sena'dan boş bakışlar."

Ufak bir şey bekliyorum ki düşünebileyim.Düşüneceğim yeni bir şeyler olsun.Aynı şeylere kafa yormak sıktı. -sikti-   sıkıldım sikildim skldm

Hayır hayır, bu kırılgan bir yazı değildi.
Cesaretli bir yazıydı, çünkü kendimden korkmadım.
Duyguları bastırmak korku yüzünden değil.
Bu söylediğim aslında duyguları hissetmekten korkmak.Yani bir çeşit korku.Kaçış.Duyguları bastırmak bir korku.Kırılmaktan korkmak.
Kırılgan değilim çünkü kabullendim.
Kesin konuşamam, çünkü az buçuk tanıyorum dedim ya kendimi.Yarına farklı olabilir.

 Southern mancome and take me by the hand.
Southern man, come and take me by the hand.
Kendimle göz göze gelmemeye çalışıyorum ama bakışları üstümde,hissediyorum.
Yüzüne bakmamaya çalışıyorum.Bazen öyle bir şey hissediyorum ki, dayanamayıp bakıyorum ve her seferinde gözlerini dikmiş bana bakarken yakalıyorum onu.Yakalamak değil aslında,onun çekindiği bir şey yok.
Kaçamıyorum.Karşıma geç, otur ve konuş benimle diyor.Bense yüzleşmek istemiyorum.
Cesaretim yok.
Biliyorum konuşalım dediği zaman ve o ses tonuyla söylediği zaman her zaman kıracak bir şeyleri olur.Konuşulması gerektiği için diyor bunları, yoksa amacı yaralamak değil.Yavaş yavaş konuşur bunları o, biliyorum.Az buçuk tanırım kendisini.
Kırılgan olmak için neden yok oysa ki.Kendimi toplamaya çabalamam lazım,bunu istediğimden emin değilim.
Ondan kaçıyorum ama ilerlemiyor hiçbir şey.Hala bakıyor ve aynı sözleri tekrarlıyor.
Bakışları iğneleyici olmaya başlıyor, o bakışlarını bilirim.
Kaçamıyorum çünkü etrafta kimse yok.Yalnızım.Yalnızken geliyor bütün düşünceler,bütün özlemler,bütün kıskançlıklar,bütün istekler,bütün bulantılar.
Bakmasın artık ama yanına da gidemem.
İçinde var olanları hapsetmek ve dışarıdaymışlar gibi davranmak.Atmış gibi, kurtulmuş gibi.
Her şeyi erteliyorum bu sıralar.Onunla yüzleşmeyi de bir süre erteleyeceğim.
Bir süre sadece.
"Bir süre" dediğim her şey birikiyor,o geçen zamanda ne yapıyorum ben.
Boş.

Şimdi düşünce yok,özlem yok,kıskançlık yok,istekler fazla,bulantı kayboldu.Kesin var olan şey ise belirsizlik.
Belirsizlik kötü.

3 Haziran 2011 Cuma

Ben bugün sabahlamaya karar verdim.
Bilmemezlikten gelmek her zaman iyidir doğmamış çocuğum.
Senin için biraz üzülüyorum çünkü öğrenecek çok fazla şey var.
Ben de daha hiçbir şey bilmiyorum.

2 Haziran 2011 Perşembe

The Idol  

Kutsal şarkı. 
-W.A.S.P-
being crazy in paradise it's easy
Çok fazla kahve içiyorum,günde 6 bardak nedir?
Uykusuzluk anca kahveyle dayanılabilir oluyor, yoksa geometri hocası dersinde uyumamıza kızıyor.
O parçayı çok severim.
Uykum gelemez 2 bardak kahve içtim biraz önce.Hayır gelemez lütfen gelmesin!
Yarın ölü gibi olmak istemiyorum, uyuyacak derste yok mınısikiyim.
Acaba önümdeki şişman kız beni kamufle edebilir mi ben şöyle sırama kıvrılsam?
Belki de gözlerimi ovuştururken daha uzun süre kapalı tutarım,uykum olup uyuyamadığım zamanlarda yaparım bunu.İşe de yaramaz o ayrı.
Ellerimde damarların belirgin olmasını istiyorum.
Bir arkadaş çökmüşsün dedi bana, çökmedim ki sadece kilo verdim.
Yüzümden kilo vermişimdir belki ama benim yanaklarım bitmez.O yüzden çöktüğümü neremden anlamış bilemiyorum.Uykusuzdum belki o yüzden demiştir, belki de başka bir şeyi ima etti.
Erkekler ima etmesin direk söylesin.Diğer türlü çok gay oluyorlar.
Haydi uyu artık sen.SEN.
Karanlıkta yalnız durmaktan çekinirdim uyanık olduğum zamanlarda, şimdiyse karanlık hoşuma gidiyor.Sanki dünyada tek ben varmışım gibi hissettiriyor.
Bütün her şeyi alsınlar, çok fazla baskı var.
Hani neden gitmiyor o yabancı?Gitse de kandırılmaktan korkmasam.
Karanlık, severim seni.
Yine bir 27 gördüm.
Such is the rule of honor.

She Goes Down sen benim kutarıcımsın!
SHE GOES DOWN
SHE GOES DOWN
SHE GOES DOWN DOWN DOWN DOWN

ALL NIGHT LONG.....
YOU KNOW SHE MAKES ME FEEL GOOD!
Bunlar derin şeyler değil ki,insan beyni neden bu kadar büyütüyor?Hemde farkındayken yani.
Biliyorum,çünkü ben büyütmek istiyorum.
Bana verdiği belirsizliği seviyorum.
Kabul etmek istemesem bile öyle.
Sanırım birisi Djarum içiyor, odam öyle koktu.
Haha çok mutlu oldum şimdi.
Ve şarkı bitti..
Aslında ayrılıklar neden güzeldir biliyor musun
Daha fazla Megadeth dinlemeye iter adamı.
Daha fazla In My Darkest Hour,Promises,A Tout Le Monde ve The Hardest Part of Letting Go dinlettirir sana.
Neşeliyken bu parçaları dinlemekten kaçındığım için üzüntülü zamanları kovalıyoruz bizde.
A TOUT LE MONDE.
Yavuz Çetin dinliyorum ve biraz daha garip hissettim.Tam olarak garip değil.
Ağlayamıyorum,şu anda hem mutluyum hem de üzgünüm sanırım.
Arada gidip geliyor diyorum ya, bariz hissediyorum o "gidip gelme"leri.
O parça bana iyi hissettirmiyor,anlamıyorum sana nasıl iyi hissettiriyor.
Anlamak istemiyorum zaten, ne önemi kalmış.
Bitmiş.
Konuşsak keşke süreyi uzatırdı bu.Hissizliğin süresini arttırırdı.
Hissizlik değil artık, belirsizlik.
Evet! Belirsizlik.
Hissetmiyor değilim, bu hissettiğimi adlandıramıyorum bu nedenle belirsiz.
Garip dediğim duygu da değil bu.
Belirsizlik.
Artık yazılarımın konusunun değişmesi gerek.Sıkıldım bunları yazmaktan ama yazmamaya başlamak için yazmam gerek.
Yemek yiyebilmem lazım artık.Sırf kahveyle olmuyor
Keşke konuşabilseydik,duygusal bir olay aramıyorum.Arkadaş olarak da konuşabiliriz.Zaten belirsizliği hissediyorum.Belirsizlik, seninle konuşmayla nasıl artabilir ki?
Ama bir şey itiyor senden ve onun ne olduğunu açıkça görüyorum,neyse ki belirsizliğin arasında kesin bir şey var.
"Saçma" demeye başlamayacağım.Bak yine kırılgan bir yazı yazıyorum.
İstemiyorum artık istemiyorum istemiyorum istemiyorum.
Gitmen gerek, belirsizlik.
Ona yazmak istemiyorum bunu artık ona yazmak istemiyorum,hak etmiyor demek istemiyorum, belirsizlik.İstemiyorum lütfen.Belirsizlik hiçbir zaman istediğim bir şey olmadı.
Sadece senin olmak çok güzel bir şarkı. 
Nasıl hissediyorum ben, boşluk gibi ama arada bir çok mutluyum, mutsuz olmuyorum ama garip işte,boş.Yine aynı döngüye giriyorum.
Rutinden sıyrılmam gerek, artık boş insanlar tanımak istemiyorum.
İstediğim ve istemediğim çok fazla şey var, halbuki şımarık biri değilimdir ben.
Gerçiyor yavaş yavaş biliyorum.
Lütfen artık o şarkıyı dinleme.

Being crazy in paradise It's easy.


BİR AN ÖNCE YARIN GELSİN.
ZAMAN, İSTEDİĞİMDE DURMUYORSUN
İSTEDİĞİMDE İLERLEMİYORSUN.
NEDEN BU KADAR İNATÇISIN?


zaman:inatçı
keçi:inatçı
zaman:keçi
?
Sevgili,
Sana yazacağım son yazı bu.
İçimden hiçbir şey yazmak gelmiyor.Artık bir şey de söylenemez zaten.
Seni bir başkasından kıskanabilirim ama kıskançlık beni bitirmez,belki bir hafta sürer sonra alışırım.Her şey o kadar basit.
Seni özlüyor olabilirim ama biliyorum yazı yazmazsam eğer kurduklarımın da devamı gelmeyecek.
Bu yüzden sana son yazacağım yazı bu.
İçimde hiçbir kırıntı kalmaması için sonuna kadar yazacağım, çekinmeden.
Sana sarılmak,seni öpmek, seninle konuşmak,sana sarılmak.Evet seni özlüyorum.
Ama bu sürekli olan bir şey değil.Arada gelip gidiyor özlem.Bu sıralar nedense daha sık uğrar oldu.
Ayrılalı 1 ay oldu mu bilmiyorum, zaman da umurumda değil zaten.
Ayrılmak.
Bu benim son kırılgan yazım olacak.
Son duygusal yazım,sana olan.
Senden başkalarına ben yazmayacağım, onlar bana yazacak.
Yani sevgili, evet senden pena isteyen kızı kıskandım.Keşke ilk konserinde yanında olsaydım, seni izlemeyi gerçekten isterdim.
Yalanlar yalanlar yalanlar yalanlar.
Yakında biteceğiz, biliyorum çünkü bunun için çabalıyorum.
Bu duyguyu bastırmak artık o kadar zor değil.Bir müzik açıyorum ve seninleyken mutlu olduğumdan daha mutlu oluyorum.
Sadece aklıma takılan şu ki acaba duyguları bastırmak doğru mu.Bir yerden patlak verirse onu sonra düşünürüz, şimdi ona kafa yoramam.
Sevgili, seni özlüyorum ama sensiz de güzel burası.
Dediğim gibi keşke burada olsaydın.
Birine yazdığım son kırılgan yazım.
Bunu bozacağım bir gün biliyorum, ama şimdi eskisinden daha duygusalım.
Bu his hiçbir şey ifade etmiyor.
Bu yazıdan tatmin olmadım, belki müziklerin beni kurtaramadığı bir anda zayıflığa düşerim.
O zaman bir yazı yazarım belkide yazmam.
Son yazım değil ama sona çok yakın bir yazı.

Eğer bir gün lambadan bir cin çıkarsa ve 3 dileğimi gerçekleştireceğini söylerse,
Bir dilek talep ederim ondan ve sadece hayallerimde yaşamak istediğimi söylerim.
Sevgili cin, teşekkür ederim.
Bütün bu hayallerimin hepsini hak ettiğini sanma sakın.Sadece kendimi rahatlatıyorum yazarak, kendimi yatıştırıyorum.
Belki sürmesi gerektiğinden uzun sürüyor bu his atığı ama umurumda değil.Ben mutluyum şu anda sadece biraz burukluk var.
Yanımda olsan iyi olurdu,bunun adı özlem değil ama özlemeye yakın bir his.Burada olsan iyi olurdu.Olmasan bile güzel her şey, ama keşke burada olsaydın.
Kendini çok değerli biriymişsin gibi hissetme yazdıklarımı okuyunca, çünkü değilsin.
"Ben neymişim be abi,kızı ne kadar etkilemişim" deme, çünkü özel biri değilsin,senin gibi olan milyonlarca insan var.
Sadece yoktan sebeplerle gittiğin için ve dürüstlüğü bile kendine yakıştıramadığın için kız kendine,utan kendinden,pişmanlık duy.Nasıl bir adam olduğunu düşün.Ne kadar güzel ve kolay yalan söyleyebildiğini ve rol yapabildiğini düşün.Gurur duy kendinle şimdi,sen çok özel yeteneklere sahipsin.
Yalanlarına kendin bile inanmışsın,sana bir şey diyemem artık.

Sadece seni özlüyorum, bu kadar.
Çocuk konsere çıkacaktır.
Kızda tabii ki onun yanındaydı, çok sevdiği sevgilisini neden konserlerinde yalnız bıraksın, onu sahnede görmeyi çok istiyordu zaten, kaçıramazdı.
Çocuk sahneye çıkmadan önce heyecanlıydı bunu ne kadar göstermek istemese de.
Kız onu cesaretlendirici sözler söylüyordu, çocuk fazla tepki vermese de söyledikleri gerçekten işe yarıyordu.
"Mükemmel çalacaksın sahnede,heyecanlanmaya gerek yok.Senin iyi çaldığını biliyorum,diğerleri sadece bunu onaylayacaklar."
Çocuk kızı dudağından öper ve sahneye doğru ilerler.
Kız bütün konser boyunca yalnızca çocuğu izler.Şarkılara eşlik eder, çocuk da kıza bakar, tüm konser boyunca olmasa bile kıza bakar.Milyonlara çalmasalarda kalabalığın çaldıklarını dinlemesi anlatılamaz bir duygudur, çaldıkları topluluğa bakmak çocuğun hoşuna gider, bu nedenledir ki sadece kıza bakamaz.Yoksa aklı ondadır,dünyanın en mutlu adamı gibi hisseder kendini.Sahnede, sevdiği kız onu izliyor.Sevdiğini ve sevildiğini hissediyordur.

Bir anlığına milyonların önünde olduğunu hayal eder,bir gün gerçekten milyonlara çalacağına dair,o kalabalığın kendi yazdığı sözleri hep bir ağızdan söyleyeceğine dair o sahnede kendine söz verir.Kendine o sözü verirken gözlerini kapatmıştır,bir anlığına.

Kız sevgilisinin,sevdiği hatta çok fazla sevdiği adamın orada olmasından ve iyi iş çıkartmasından memnundur,bir çeşit gurur duyuyordur bundan.
__________________________________________________________________

Kız evdedir, içinde buruk bir duygu vardır.Aşk değil,özlem değil anlatamadığı bir şey.Kız bu duyguya "garip his" der.Çocuk yanında değildir uzun zamandır, onu özlüyor mu bilmiyor.En umursamadığı anda en umursadığı halinden bile daha çok özlemeye başlar, sonra durgunlaşır,sonra umursamaz.Bir süre böyle gider bu.

Çocuk konsere çıkacaktır.
Kızda tabii ki onun yanında olmak isterdi, çok sevdiği sevgiliyi neden konserlerinde yalnız bırakmayı istesin ki, onu sahnede görmeyi hep istemişti zaten,kaçırmayı istemezdi ama yapabileceği bir şey yoktu.
Çocuk sahneye çıkmadan önce heyecanlıydı bunu ne kadar göstermek istemese de.
Kız, çocuk tam sahneye çıkacağı sırada hayal kuruyordu, keşke şimdi yanında olabilseydim,onunla konuşabilseydim diye.Hayalini kuruyordu yine,hayalleri bırakmayı ne kadar denediyse de hiçbir zaman kaçamadı.Gerçek olanla gerçek olmayanı ayırt etmeye uğraşmıyordu artık.
Kız sahneye çıkarken çocuğa ne söylerdi diye düşündü.Her halde şöyle bir şey derdi  "Sahnede mükemmel çalacaksın.Senin iyi çaldığını biliyorum,diğerleri sadece bunu onaylamak için buradalar."
Kız dudaklarını tuttu yavaşça, bir şeyler hissettiğini sanarak.
Sadece hayal etti kız, çocuğun sahnede nasıl durduğunu, ne yaptığını, ne giydiğini, neye güldüğünü,çocuğun sesini dinledi,söylenen şarkılara eşlik etti.
Onun sahnedeyken neler düşündüğünü merak etti ve tahminlerinin doğruluğuna inandı.Sahnedeyken milyonlara çaldığını hayal etmişti çocuk ve gözlerini kapatıp bir gün gerçekten milyonlara çalacaklarına dair söz vermişti kendine.
Kız her halde sevgiliyi sahnede gerçekten izleseydi memnunluk duyardı bundan,bir çeşit gurur.

Uykuya daldığı sırada onlarda sahneden iniyorlardı.Kız isterdi ki çocukta kızı hala içinde hissedebiliyordur.
Uyuduğu yatakta huysuzca kıpırdandı ve o tatsız duygular geldikleri gibi geri döndüler hızlıca.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Dost

Ne diyebilirim sana?
Yıllardır kardeşim dediğim insan,yanımda olan insan kimsin sen.
Eskiden tanıdığım arkadaşım, kardeşim,dostum değilsin, yabancı.
Sen hep mi böyle miydin yoksa ben mi çok kördüm?
Biz seninle eğlenirdik.En derin şeyleri bilirdin, bende seninkileri.
Hala öyleymiş gibi davranmak saçma çünkü ikimizde birbirimize güvenmiyoruz,soğuk olanı görmezden gelemeyiz çünkü o kadar büyük ki, göz ardı edilemeyecek kadar kocaman.
Ben ki sana hiç güvenmiyorum, dost.
Şimdi neden benim sahip olduğum her şeyi sahiplenme peşindesin?
Arkadaşlarım,sevgililerim,dostlarım.Belki başka işler de vardır kovaladığın.
Beni yaralayacağını sanma çünkü onlara hiçbir zaman sahip olamayacaksın.
Belki eskilerim kanabilirler sana, ne de olsa iki cilveye takılan tipler onlar.Umurumda değil, al bütün erkekler senin olsun, onların gözdesi ol.Benim pek de umurumda olan şeyler değil gözde olmak gibi işler, senin aksine.
Zaten 'bir kaçı' senin sayende bitmedi mi ilişkilerimin?
'Bir kaçı' da senin sayende başlayamadı.
Aramızda erkekler için olan duyguların lafını pek yapmadım, dost.
Alttan almalarım olmasaydı eğer sen çoktan yoktun.Keşke öyle yapmasaydım.
Bir arkadaşlığı farklı duygular bitiremez bence ama sadece yaralar ve artık yaralanacak yer yok.
Bil.
Dost, sen değilsin bu.
Eskiyi özlemiyorum.Anılarımız vardır,güzeldirler ama bittiler.Bu kadar kolay söyleyebilmem garip,üzülmüyorum.Neden bu kadar kolay söyleniyor biliyor musun, çünkü zamanında çok üzüldüm.Bir de şimdi üzülmeye değecek bir insan göremiyorum.
Sadece aramızdaki yalan bitsin artık çünkü seni istemiyorum.
Belki okursun bunu, umarım okursun ve 'dost'un sen olduğunu anlarsın.
Hiçbir şey sorma, konuşma çünkü her şey bariz.Evet senden bahsediyorum.
Konuşmak istersen sadece içinde kalmışları kusmak istediğini biliyorum, laflarını birer birer bana empoze etmek istediğini,öne çıkanın sen olmak istediğini, hiçbir zaman altta kalmak istemediğini de.Herkesin sadece seni beğenmesini,seninle konuşmasını,sadece sana iltifat edilmesini istediğini biliyorum.Bu yüzdendir heralde bana sorunlan her soruya sanki sana sorulmuş gibi cevap vermelerin.Hiçbir şey demedim buna da diğer ego kokan hareketlerine olduğu gibi, zaten insanlar da bütün soruları sana değil de bana sormaya devam ettiler.Bu benim umurumda değildi,sense bana bakarak kıskançlıktan patlıyordun, kendi kendine bana olan kıskançlığını büyütüyordun.
Benim olana asla 'gerçekten' sahip olamadın.Olamayacaksın.
Bazen sen yoktun yanımda.İyi ki de yoktun dost.
Bitmişliği kabul ettim.Geçen sene olsaydı en güvendiğim olmasan da -çünkü benim hiçbir zaman en güvendiğim olmaz, öyle olduğunu söylesem bile- senin için üzülmüştüm, alışkanlıktın sanırım benim için.Aramızdaki bağ arkadaşlık ya da dostluk değildi.Bundan çok daha önemli ve güçlü bir şeydi.Seninle konuşmazken bazı yazılar yazdım, hatta birini sana vermiştim doğru,birbirimize yaptığımız şeylerdi bu jestler zaten.Yazılarda da dediğim gibi "sanki arkadaşıma değilde sevgilime yazıyor gibiyim" diye.Bunda seksüel bir olay yok dost, haha itiraflarda bulunduğumu sanma şimdi.Gerçekten de öyleydi, nedenini bilmiyorum ama bizim aramızda olan farklı bir şeydi.Ne olduğunu bilmiyorum.
Çoktandır yok, kestiremiyorum.
Ama şöyledir ki dost, bir daha ikimizin arasındaki o belirsiz duygu başkasıyla olmayacak.Belki benimde olmaz ama benim sırtım yere gelmez pek, olmazsa da çok takılmam yokluğuna.
Şimdi o yitiklerle kendini daha da aşağı çekişini izliyorum, seni kaybedeli çok oldu,seni toparlayamam.Zaten seni toparlamak da istemem.O şuh kahkahaların bir gün sönecek ve gerçekten birisini isteyeceksin ağlarken.O gün o olmayacak yanında.
Beni özleme çünkü ben seni özlemiyorum, dost.
I swear you'll never be lonely - Skid Row 
Cause nothing lasts forever and we both know hearts can change - GNR


Please let there be a light,in a darkened room - Skid Row
There is a light that never goes out - Smiths
Yes the light that never never warms - Blue Öyster Cult
-Hayır sen söyle
-Hani sırada beklerken ki gün
-Benim de öyle (yüzünde gülümseme vardır,söyleneceklerin aynı oluşunun verdiği duyguyu hissediyor.Şaşırma değil, tatmin gibi bir şey)
-Ciddi misin? ( Gülüyordur,şaşırmıştır)
-Evet !




bu arada vuruşu daha sonraya bıraktım.belki kendimde değilken yapacağım.
Üzülecek bir şey kalmadı, öyleyse altın vuruşu yapıyorum.
Etki etmeyecek bence, yine de denemek gerek.

"Çılgın"
Rüyalarımı aldıracağım.
Bana kötü hissettiriyorlar öyleyse gerek yoklar.
Rüya çok güzeldi ama uyanırken o gerçekliğin rüya olduğunu anladığımda kötü hissettim.
Rüya, güzeldi.İnkar edilemez, tüm her şeyi doldurulmuş içine.
İstediğim her şey olmuş ama eksik bir şeyler var.Her zamanki gibi.
Güzeldi sadece, ellerimde hala o hissi duyabiliyorum.
Ama o duyguyu hissedemiyorum.
Buruk bir sevinç olması gerek içimde, yok.
Ruhsuzsun sen, hissizlik değil bu.
Yine aynı garip his, bu sefer beni boğmuyor ama.
Sadece garipliğini hissedebiliyorum.

Belki Into The Wild işe yaramayabilir.Çünkü society is a crazy breed.
Olduğum yere sabitlenmiş gibi dururum öyle senelerce.Birisi bir şeyi almış içimden ama fark edilmiyor.
Garip his berbatlaşıyor.Yok oluşuna tanıklık edin duvarlar,tek görebilen sizsiniz.
Sahte sahte sahte ama artık umursanmıyor.
O bile.
Geç olmuş,
Kaybedilmeden kaybolmam gerek.
Hemen şimdi.
Benim suskunluğuma gelmiş onların sarhoşlukları.
Bayadır içmiyorlardı, garip.

Eğer bir 'bir daha ki sefer' varsa, bunu isterlerse,bende sarhoş olacağım.Belki de sadece sarhoşmuş gibi yaparım.Koku.
Bitmiş ve geç olmuş.
İyi geceler ay.

Bitmiş

Hızlıca içine çekti.Verdiği zevkle beraber boğazı da yanıyordu, birazdan midesi bulanacaktı.
İlk.
Bütün hepsini içine alıncaya kadar doldurdu aklarını.
Sonra yavaşça çekildi ve beynindeki o garipliği hissetti.
Burnunu tutuyordu, kafasını geriye yasladı ve kapalı olan gözlerini açtı.Keşke her şeyi mükemmel yapabilseydi diye düşündü.Aldatmaca.
Kalbi hızlı atıyordu, bu yüzden de hızla inip çıkan göğüsünü tutuyordu.
Çevresindekiler bir şeyler söylüyordu ama umursamadı.
"Gitti" dedikleri anda iyi olduğunu anlatan bir şeyler yaptı, ne yaptı?Hatırlamıyor.
Hızlıca geldi ve gitti.
O kadar hızlı.Beş dakika bile değil, ancak yarım saniye.
Ona verdiği duygu güzeldi ama onu yaşarken bile ters giden şeylerin olduğunun farkındaydı.
Halbuki sıyrılmak istediği de hatırladıklarıydı.
Şimdi ise onu hem içinde istiyor hem de onu içine aldığı zaman ki histen nefret ediyor.
Yine o "garip" duygudan var.
Hüzün değil, sadece çevresinden uzaklaşmanın verdiği gariplik.Yabancılaşma.
Sadece gidip geliyor.
Arada bir iyi.Arada bir suskun.
Bazen de susmuyor.
Arada bir her şey.Bazen.
"Bende çok, bazen"
Ama artık değil.
Kesintili, aksak vuruşlar.
Tam değil yine hiçbir şey.


İstemiyorum.O anki duyguyu sevmiyorum, istemiyorum.
Bitti.


Bir daha ne zaman mı? Sanırım yaz günlerinden birinde tekrardan.
By the way which one's pink?