5 Mayıs 2015 Salı

Ah benim saf kızım.
Nasıl da hemen inanıveriyorsun.
Nasıl da düşüveriyorsun öyle hemen.
Bu kadar mı kırılgandı senin o kaskatı sandığın hislerin? İki lafla yerle bir mi olacaklardı?

Senin sandığının aksine,
Söylediler ve yıktılar.
Enkazların altında kaldın, güneş oraya doğar mı hiç?
Güneşlerini görmek için uyanacaksın ama etraf zifiri karanlık. It is pitch dark.
Uyandığının farkında bile olmayacaksın.
Neye umut edeceksin şimdi?
Okyanusları hatırlıyor musun?
Daha niceleri demiştik hani,
Daha nice renk demiştik.
Senin gökyüzün karanlık şimdilerde,
Hiç doğmayacağım bile demiyor üstelik.
Doğmasını istediğin güneş hiç gelmeyecek, bunu biliyor muydun?

Senin için hep umut ettim,
Artık bundan sonra etmeyeceğim.
Biliyorum, hiç doğmayacaksın.

Güneşin sıcaklığı tüm vücudumu ısıtacaktı hani.
Yüzümü ona dönüp güvenle beni sarmasını bekleyecektim. Geleceğini bilmenin güveniyle umut edecektim.
Senin için bunca sene umut ettim,
Artık etmeyeceğim.
Senin rengin hala altın sarısı.
Hayalyıkıntılarımı da katsınlar enkaza. Ne fark eder?
Nasılsa doğmadıktan sonra hayalyıkıntılarının bir önemi yok.
Nasılsa her yer karanlık.

En azından sessizliğin bir anlamı var artık.
Gri ise siyaha dönüştü.
Zifiri bir sessizlik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder