11 Nisan 2015 Cumartesi

4 sene önce hissettiğim şeyleri yeniden hissediyorum.
İçimde hiç bitmiyorsun. Hiç bitmiyormuşsun.
Senin de çok tanıdık olduğun o salona yeniden, uzun bir aradan sonra girerken o zamanlar hissettiğim duyguları yeniden hissettim. O tecrübesiz hisleri yeniden hissetmem o kadar ilginç ki.
O zamanlardaki kırgınlıklarım, kıskançlıklarım, üzüntülerim. Gözlerimin sürekli seni arayışı.
O salonda uzakta otursak bile varlığını her yerde hissederdim.
Yine hissettim, orada olmasan bile. Her yerde sen vardın, her yerde senden anılar vardı. O kadar garip ki. Bu kadar yoğun olduğunu unutmaya çalışırken oraya gitmem iyi olmadı sanırım.
O sahnede sadece seni izlerdim, sadece seni dinlerdim bilmiyorsun.
O sahneye son çıkışınız benim için de üzüntülüydü. Üzüntülü bir gündü. Maskelerimi taktığım yıllardı o yıllar.
Şimdi ise yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yok.
Ne yapmam gerek çocuk?
Hiçbir şey yapmıyorum.

Tam da kararımı vermişken hiç aklımda yokken birdenbire oraya gittim.
Sonrasında çok yakın olduğun biriyle buluştuk. Yine senden haberler aldım. Neden kötü hissediyordun? Seni son gördüğüm gün sendeki değişikliği fark etmiştim. Sana da bunu fark ettiğimi dolaylı yollardan söyledim.

Seni düşünmeyi en aza indirmeyi kafama koymuştum.
Kararımı vermiştim, gücümü toplamıştım.
Bu hislerle ne yapacağım?

Biliyorum, kahverengi değil turuncu. Haklısın.

"You'd better stop before you tear me all apart"
Galiba bunun için çok hem de çok geç.
Buradan uzaklaşmak istiyorum.

Biliyorum çocuk, seni görebiliyorum.
Seni okuduğumu bir gün sen de hissedeceksin.
O bir gün ne zaman, ikimiz de hazır olduğunda ama ne zaman?
Ben bu hislerimle ne yapacağım?
Oraya uzun bir süre gitmek istemiyorum.
Yukarı çıkmak istedim ama çıkmadık, çıksaydım çok daha kötü olacaktı. İyi ki kapalıydı.
O yıllar benim için "sen" dolu yıllar.
Ondan sonraki yıllarda seni içimde bir yerlere sakladım, seni bastırdım. Bundan başka bir seçeneğim yoktu ama adını duyduğum anda meraklı gözlerle dinledim her şeyi. Seninle ilgili aldığım her haber çok değerliydi.

Yeşil çimler var ayaklarımın altında, saçlarım açık.
Öğlen güneşi yüzüme ve saçlarıma vuruyor. Yüzüm güneşe dönük. Yüzüme ve saçlarıma vuran güneşin sıcaklığını tüm vücudumda hissediyorum.
Parıldayan bir golün kenarında duruyorum, yanımda bir söğüt ağacı var.
Ellerim göğsümde, birine sarılır gibi kavuşturmuşum kollarımı.
Yüzümde kendimden emin, bir şeyleri güvenle ve huzurla bekleyen bir gülümseme var.

Yüzüme ve saçlarıma vuran, sıcaklığını her yerimde hissettiğim öğle güneşi.
Yüzüm güneşe dönük ve ayaktayım.
Gülümsüyorum, bir şeylerin güveni ve huzuru var içimde, yüzümden okunuyor hepsi.
İşte seni böyle bekliyorum.
İşte bunu yapacağım, seni günşten korkmadan, gölgede olmadan bekleyeceğim. Güneşi her yerde hissediyorum.


Senin için huzurla, güvenle umut ediyorum.
Bunca zaman senin için umut ettim, bundan sonra da edeceğim.
Senin için umut ediyorum çocuk.
Biliyorum, daha nice okyanuslara beraber gireceğiz.
Yüzüne baktığımda dünya aydınlanacak.

Senin rengin altın sarısı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder