29 Nisan 2015 Çarşamba

Fark ediyorum ki ben senin için direniyorum.
Ben seni umut etmeyi mi seviyorum yoksa seni mi seviyorum? Yoksa ikisi birden mi?
Bir gün geleceksin ve umut edecek hiçbir şey kalmayacak diye korkuyorum.
Seni yaşayıp, seni bitirmekten korkuyorum.
Güneşin barışından korkuyorum,  sanırım bu nedenle hayallerin bu kadar tatlı ve bu kadar da acı.
Daha zamanımız değil diyorum ya hep, bu senin için umut etmeyi biraz daha fazla istediğimden dolayı mı yoksa gerçekten daha zamanımızın gelmediğini hissettiğimden dolayı mı?
Senin için umut etmek evet, çok tatlı.
Bilmiyorum, bunun hakkında daha sonra detaylıca yazmak istiyorum.

Göğe bakan herkes bizi görecek!
Gökyüzü ve güneş.
Durmayın göğe bakın!
Ben neler yapıyorum şu anda.
Kendi kendime.
Hayallerin o kadar gerçek ki.
Bazen, hayal kurarken, gerçekliğinin burada olmadığını anlamam için zaman geçmesi gerekiyor.
En kötüsü de hayallerden gerçekliğe dönüş evresi.
Aniden gelen bir kabullenme olmuyor. Bir evre, bir süreç gerçekten. Farkındalıktan sonra bırakmayı istememe aşaması daha sonra kabullenme aşaması.
Sanırım böyle.
Karşımda oturuyorsun, sonra giderek silikleşiyorsun.
Beynimin bana oynadığı en güzel ve en acımasız oyun. Varlığını hissetmek ve gerçekte olanla yüzleşmek.
Bu kadar dramatik mi? Yazıda göründüğü kadar dramatik değil ama göründüğü kadar saplantılı.
Sen bir saplantısın bende.
Güneş.
Hiç doğmayacak mısın?
Ne zaman doğacaksın?
Sen doğana kadar senin için umut edeceğim.
Bunca yıl senin için umut ettim, ediyorum ve edeceğim de.
Biliyorum, zamanı geldiğinde doğacaksın.

28 Nisan 2015 Salı

What is he supposed to do with this childhood tragedy?

Reality vs Träume

If he said "Don't go",
Would I go?
I have doubts and having doubts is good.
Does he deserve this?
Or is he just the man that I (again) created on my mind?
Belgium! Are you ready for me?

25 Nisan 2015 Cumartesi

Lover You Should've Come Over : A Glass of Wine, Night, Pouring Rain
I do not know why I don't miss you.
I just want you.
That is all.
I want you, all of you.
I want to see you with the things conveyed from me to you.
Sana anlatmak istiyorum.
İleride.
Benden ve senden ileride.
Bizde.
Zaman geldiğinde sana anlatmak istiyorum.
Şimdi bilmiyorsun.
Ama bileceksin.
Şimdi yoksun
Var olacaksın
Bileceksin
Sen
Bizde
Sende olacaklar
Bende olacaklar
Bende olanlar 
Sende olanlar
Bu bir zorunluluk
Senin için umut edeceğim, ediyorum da
Bunca yıl senin için umut ettim
Yine edeceğim
Ediyorum da
Daha nice okyanuslar
Daha nice doğan güneşler
Daha nice renk
Benim gökyüzüme uyanacaksın
Sabah senin güneşlerini görürüm diye uyanacağım
Ve göreceğim de
Şimdi görmüyorum
Şimdi koyu yeşil
O zaman altın sarısı olacak
Dünyam aydınlanacak çocuk
Çünkü sen güneşsin
Bileceksin
Senin güneşinle aydınlanacak benim gökyüzüm 
Benim gökyüzüm
Senin güneşin
Bileceksin 
Sen 
Bizde

24 Nisan 2015 Cuma

Hiç doğmayacak mısın?
Is this love that I'm feeling?

"And I CAN'T WAIT to see you again
So I can hold you in my arms is this love?"
Onu görünce dünyam aydınlanıyor diyorum ya hep, onu görünce güneş doğuyor.

Oruç Aruoba'nın sözlerine, düşüncelerine ihtiyacımın olduğunu hissettiğim zamanlar bu zamanlar.
"Ol/an" kitabını aldım 2 gün önce, baska yazarların kitaplarına baktıysam da içime sinmedi, beni anlamadı o kitaplar.

Şimdi okuyorum. Benim onu sembollerle anlatışım, o kadar bu kitapta ki. Bu nasıl oluyor?

"Senin güneşlerini görürüm diye
bu sabah
güneşi görmeğe çıktım.

Yoktu :
oysa aydınlanmıştı hava.
Ben
birkaç arsız karga
bir de küçücük serçe
bekledik onu
yoktu.

Hiç doğmayacak mı?
Hep bu belirsiz gri mi kalacak
burada, renkler gelmeyecek mi
buraya --
ben
birkaç arsız karga
bir de küçücük serçe
beklerken onu?

Güneşi görmeğe çıktım
bu sabah
senin güneşlerini görürüm diye.

Yoktun :
oysa ulaşmıştım sana.
Ben
birkaç tatsız tutku
bir de küçücük neşe
özledik seni --
yoktun.

Hiç olmayacak mısın?
Hep bu belirsiz sessizlik mi kalacak
içimde, sevinçler gelmeyecek mi
içime
ben
birkaç tatsız tutku
bir de küçücük neşe
özlerken seni?"
Oruç Aruoba, Ol/an, Bak, Denizdeyim, Metis Yayınları, 120 - 121 (İlk basım Mephisto Yayın Evi 1994, dördüncü basım: Metis Yayınları, Mayıs 2010)

Güneş
Aydınlık
Karga
Serçe
Renkler
Belirsiz sessizlik

Bütün sembollerim.
Güneş ve aydınlık.
Renkler (altın sarısı, belirsizliğin rengi ise gri)
Renkler gelmeyecek mi?
Hiç doğmayacak mı?

18 Nisan 2015 Cumartesi

Save Your Love - Great White

I wake in the night
To find you on my mind
Deep in a dream you'll always be 
Till the end of time

I look in your eyes they touch my soul
My love is hard to hide
I'm never alone when we're apart
I feel you by my side

And here in my heart
Where no one else will ever be
I know who you are 
So lock the door and throw away the key 

Save all your love 
Save your love for me 
When I'm alone at night
You're all I see

I wake from a dream
And see you by my side
How could I belong to someone else
When holding you feels so right?

And here in my heart 
Where no one else will ever be 
We've made it so far 
So lock the door and throw away the key 

Save all your love 
Save your love for me 
When I'm alone at night 
You're all I see

Save all your love 
Save your love for me 
Don't turn your back on me 
You're all I need

I know who you are 
We've come so far
So baby stay with me

Save all your love
Save your love for me 
Don't turn your back on me 
You're all I need

Save your love
Save your love
Save all your love
Save save all your love
Save your love 
Baby save all your love
Save all your love



This is a beautiful song.

Bu hissi ne kadar uzun zamandır içimde tutuyorum bilmiyorsun. Herkesten saklıyorum, bazen kendimden bile.
Bazen de saklayamıyorum, çuvallıyorum. Sen de fark etmişsindir korkarım ki...
Bilmiyorsun ne kadar uzun zamandır senin için umut ediyorum.
Bilmiyorsun bilmiyorsun bilmiyorsun
Hiçbir şeyi
Sana karşı ne kadar yoğun hissettiğimi
Seni ruhumun, bedenimin her köşesinde hissettiğimi
Yakınımda olmasan bile varlığının düşüncelerimin her yerinde nefes aldığını
Daha zamanımız değil. Biliyorum ve şu anda bu hissettiğim karşılıksız hissin geçmesini istiyorum.

Neden kendini hatırlattın? "Hatırlatmak" yanlış oldu.
Neden geldin ve kendini canlandırdın?
Neden seni bastırmak bu kadar zor oldu?
Bu kadar baskın olmayacaktın ve ben içten içe umut edecektim. İşte olması gereken buydu.
Neden geldin ve kendini canlandırdın?

Ah bilmiyorsun çocuk bilmiyorsun
Senin hakkında neler hatırladığımı, neler düşündüğümü, bana neler hissettirdiğini
Seni görünce dünyamın aydınlandığını
Bu cümlelerin senden bana gelenlerle var olduğunu
Bu cümlelerin varlığını
Ne kadar çok hayal kurduğumu
Seni ne kadar çok istediğimi
Ne kadar çok korktuğumu
Bu kadar yoğun hissederken aynı zamanda bu kadar da sönük hissettiğimi
Şu andaki çaresizliğimi
Ne kadar savunmasız hissettiğimi
Sana sarılışlarımın bu savunmasızlığım nedeniyle olduğunu
Sana karşı olan hislerimi belli eden ufak bir şey yaptığımda bile ne kadar yanlış hissettiğimi
Sana karşı olan saygımı
Sana duyduğum hayranlığı
Başkasına ait olduğunu düşündüğümdeki hayalkırıklığımı, hayalkırıklığından da öte hayalyıkıntılarımı
Seni ne kadar çok bastırmak istediğimi
Seni ne kadar çok ruhumda ve bedenimde hissetmek istediğimi
Seni ne kadar çok tanımak istediğimi, beni ne kadar çok tanımanı istediğimi
Sesini, konuşmanı, gülüşünü, yürüyüşünü, senin enerjini ne kadar çok sevdiğimi
Seninle ne kadar fazla şeyi paylaşmak istediğimi
Bu düşüncelerimi ne kadar çok bilmeni istediğimi, ne kadar çok bilmemeni istediğimi
Bilmiyorsun işte, bilmiyorsun.
Kelimeler mühürlü.
Hislerim saklı. Yasaklı.
Kelimelerim yıllardır mühürlü.
Saklı. Yasaklı.
Hiçbir şey hakkında hiçbir fikrim yok. Bundan sonrası hakkında hiçbir fikrim yok ve bu belirsizlik hapsedici.
Kelimelerim mühürlü ve sen bilmiyorsun.

Hala umut ediyorum. Bunca sene senin için umut ettim, bundan sonra da edeceğim.
Daha nice okyanuslara beraber gireceğiz. Özgürce.
Güneşin sıcaklığını tüm vücudumda hissederken senin için umut edeceğim, ediyorum.
Kelimelerim mühürlü, hala umut ediyorum ve sen bilmiyorsun.

17 Nisan 2015 Cuma

We'll be able to fly in the sky
We'll be able to dive in to the ocean
What are you supposed to do with a childhood tradegy?

I miss talking to you.
And I miss how you smile.

16 Nisan 2015 Perşembe

Çıldıracağım.
Dört sene önce de aynısını düşünüyormuşum.

"BU BİR ZORUNLULUK"
Bir daha söyleyeceğim, aslında her şey o kadar normal ki.
Bu normallik bana az geliyor.
Her şeyin bu kadar normal olmaması gerek.
"Bu bir zorunluluk."
I am a good girl who you can do bad things with.
But those things do not define me.
Bugün doğum günü.
Bugünün onun doğum günü olduğu haftalardır aklımda olsa bile gün içerisinde bir saatte kutlayacağım, sanki aklıma yeni gelmiş gibi.
Ne kadar acı.
Eski yazılarıma baktım, bilerek bir duygu karmaşasına sürükledim kendimi.
Ne hissediyorum bilmiyorum.
Ne o kadar coşkulu ne o kadar durgun. Ortalarda bir yerlerde de değil.
İşte "Bir garip" yine.
İyi ki doğmuş, iyi ki onun gibi cıvıl cıvıl birini tanımışım.
Sarı kafa seni.
Hayatında geçireceği en güzel yaşlardan biri olsun bu yaşı.
En güzel anlarını yaşayacağı, en güzel deneyimleri hayatına katacağı dolu dolu yıllardan biri olsun.
Her zaman iyi olsun.
Her zaman başarılı olsun.
Her zaman cıvıl cıvıl kalsın.
Her zaman mutlu olsun.
 
İyi ki doğmuşsun sen, iyi ki.

14 Nisan 2015 Salı

Gerçekliğe dön.
Hayallerden kaçamıyorum. Kendimi olmayan şeylere gülümserken yakalıyorum.

O aranıp duran korkak ellerini tutmadın
Ellerini tutup  güçlenmedi, kalabalık olmadı
Herkesi uyutup bir seni uyutmayan o olmadı
Kimse seni alıp o sunturlu yerlere götürmedi, sayısız pencelerini kapatmadı
Bir bir kapatmadı
Seni alıp kendine ayırmadı
Ben sadece durdum ve kendimi hatırlatmadım

Mutlu zaman şiirlerini aldım karamsarlığımla harmanladım
Bu karamsarlığım niye?
Serin haziran günlerine ait belki bu şiir, şimdiye ait değil

Haziran gecelerini de pek severim, belki bahsetmişimdir

Bazı anlar o anlara ait.

İçimdeki bu pesimistliği durduramıyorum.
Bir merhabanla canlanacakken suskunluğumla kendimi hatırlatmıyorum
Hatırlatmamam lazım ya hani
Senin hatırlaman lazım ya hani
Aklımdan geçenleri bir gün sana verebilecek miyim?
Titreşimlerimize ne oldu? Neredesin?
İkimiz de kapalı kutular gibiyiz.
Bir merhaban her şeyi çözebilecekken inat ediyorsun
Bir merhabamla her şeyin yıkılabileceğini sanıyorum
Bu suskunluğumuz neden böyle birdenbire?
İşaretler her yerde ama ben mi onların karşısına çıkıyorum onlar mı benim karşıma çıkıyor bilmediğimden olduğum yerde duruyorum.
Ne yapmam gerek?
Bilmiyorum, bilmediğimden duruyorum.

12 Nisan 2015 Pazar

O salonda en uzak köşelerde bile olsak varlığını her yerde hissederdim.
Aklımın her köşesi seninle dolu olurdu, bütün duyularım seni arardı.
Sadece sen olurdun o salonda.
Bu benim için çok büyük bir şey.

Şu anda neler oluyor acaba.
Şu anda hissettiğin şeyler neler.
Biliyorum biliyorum.

Ama,

Bunun hakkında daha fazla yazmayacağım.
Yazınca gerçek olur ya her şey, o yüzden.
Ben bu aralar çok sulu göz oldum.
B'm,
Zevklerimiz o kadar aynı ki, aynıydı ki, hayatımın içinde seni hatırlatan herhangi bir şeye rastlamamak mümkün değil.
Şarkımız her yerde çalıyor, tesadüfler. Şarkı çaldığında hislerimi bastırıyorum, kötü hissetmiyorum bu nedenle.
Beni hayatında özlüyor musun emin değilim. Bana kızgınsındır ama o kadar da umursamıyorsundur, bastırıyorsundur. Seni tanıyorum.
Bazen keşke şunu ona anlatabilseydim dediğim şeyler oluyor, seni özlüyorum.
Ama bir yandan da nedenini bilemediğim, nedenini düşünmediğim bir şekilde sana kızıyorum.
Keşke "Bir kahve?" diye sorabilseydim sana. Kadıköy'e gider, benzinciden kahvelerimizi alır, Moda'ya iner sohbet ederdik o klasikleşmiş yerimizde.
Senin varlığını hayatımda özlüyorum. Her zaman orada olacak olmanı bilmeyi özlüyorum.
Artık böyle değil, biliyorsun. Artık yoksun ve orada da olmayacaksın. Bu ne kadar uzak ama ne kadar yakın bir duygu.
Sana, şu anda yoğun duygular hissettiğim adamı anlatmak, seninle dertleşmek istiyorum. Şu anda hissettiğim ne kadar karışık bir duygu biliyor musun?
Bunları okusan çok garip olurdu. İyi ki okumuyorsun.
Umarım her şey iyidir.
Umarım sana iyi gelecek, seni benim kadar düşünecek, önemseyecek ve bunları benim sana gösterdiğimden çok daha fazla gösterebilecek bir kadın vardır hayatında ya da umarım yakın zamanda olacaktır.
Seni duru bir duyguyla özlüyorum. Bazen de duygularımı dışa vurmaktan kaçamıyorum.
İlişkimiz yarıda kalmış gibi hissetmiyorum. Sürdürdüğümüz şey çoktan bitmiş bir şeydi sanırım.
Sürdürmemiz gereken şey ise dostluğumuzdu. Maalesef ki bitmişliğin içine onu da dahil ettik.
Umarım karanlığın yavaş yavaş aydınlanıyordur, gidişim senin için iyi olmuştur.
Güzel insan, seni hep özlemek istemiyorum, seni özlemeyi bir gün bırakacağım. Alışkanlıklarımdan kurtulacağım.
Hayatımda izler bırakan insan, hep güzel kal.

11 Nisan 2015 Cumartesi

I just died in your arms that night, it must have been something you said.

She just died in your arms that night, it must have been some kind of kiss.
"I know everybody here wants you"

You can easily get them. Each and one of them.
I know.
4 sene önce hissettiğim şeyleri yeniden hissediyorum.
İçimde hiç bitmiyorsun. Hiç bitmiyormuşsun.
Senin de çok tanıdık olduğun o salona yeniden, uzun bir aradan sonra girerken o zamanlar hissettiğim duyguları yeniden hissettim. O tecrübesiz hisleri yeniden hissetmem o kadar ilginç ki.
O zamanlardaki kırgınlıklarım, kıskançlıklarım, üzüntülerim. Gözlerimin sürekli seni arayışı.
O salonda uzakta otursak bile varlığını her yerde hissederdim.
Yine hissettim, orada olmasan bile. Her yerde sen vardın, her yerde senden anılar vardı. O kadar garip ki. Bu kadar yoğun olduğunu unutmaya çalışırken oraya gitmem iyi olmadı sanırım.
O sahnede sadece seni izlerdim, sadece seni dinlerdim bilmiyorsun.
O sahneye son çıkışınız benim için de üzüntülüydü. Üzüntülü bir gündü. Maskelerimi taktığım yıllardı o yıllar.
Şimdi ise yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yok.
Ne yapmam gerek çocuk?
Hiçbir şey yapmıyorum.

Tam da kararımı vermişken hiç aklımda yokken birdenbire oraya gittim.
Sonrasında çok yakın olduğun biriyle buluştuk. Yine senden haberler aldım. Neden kötü hissediyordun? Seni son gördüğüm gün sendeki değişikliği fark etmiştim. Sana da bunu fark ettiğimi dolaylı yollardan söyledim.

Seni düşünmeyi en aza indirmeyi kafama koymuştum.
Kararımı vermiştim, gücümü toplamıştım.
Bu hislerle ne yapacağım?

Biliyorum, kahverengi değil turuncu. Haklısın.

"You'd better stop before you tear me all apart"
Galiba bunun için çok hem de çok geç.
Buradan uzaklaşmak istiyorum.

Biliyorum çocuk, seni görebiliyorum.
Seni okuduğumu bir gün sen de hissedeceksin.
O bir gün ne zaman, ikimiz de hazır olduğunda ama ne zaman?
Ben bu hislerimle ne yapacağım?
Oraya uzun bir süre gitmek istemiyorum.
Yukarı çıkmak istedim ama çıkmadık, çıksaydım çok daha kötü olacaktı. İyi ki kapalıydı.
O yıllar benim için "sen" dolu yıllar.
Ondan sonraki yıllarda seni içimde bir yerlere sakladım, seni bastırdım. Bundan başka bir seçeneğim yoktu ama adını duyduğum anda meraklı gözlerle dinledim her şeyi. Seninle ilgili aldığım her haber çok değerliydi.

Yeşil çimler var ayaklarımın altında, saçlarım açık.
Öğlen güneşi yüzüme ve saçlarıma vuruyor. Yüzüm güneşe dönük. Yüzüme ve saçlarıma vuran güneşin sıcaklığını tüm vücudumda hissediyorum.
Parıldayan bir golün kenarında duruyorum, yanımda bir söğüt ağacı var.
Ellerim göğsümde, birine sarılır gibi kavuşturmuşum kollarımı.
Yüzümde kendimden emin, bir şeyleri güvenle ve huzurla bekleyen bir gülümseme var.

Yüzüme ve saçlarıma vuran, sıcaklığını her yerimde hissettiğim öğle güneşi.
Yüzüm güneşe dönük ve ayaktayım.
Gülümsüyorum, bir şeylerin güveni ve huzuru var içimde, yüzümden okunuyor hepsi.
İşte seni böyle bekliyorum.
İşte bunu yapacağım, seni günşten korkmadan, gölgede olmadan bekleyeceğim. Güneşi her yerde hissediyorum.


Senin için huzurla, güvenle umut ediyorum.
Bunca zaman senin için umut ettim, bundan sonra da edeceğim.
Senin için umut ediyorum çocuk.
Biliyorum, daha nice okyanuslara beraber gireceğiz.
Yüzüne baktığımda dünya aydınlanacak.

Senin rengin altın sarısı.


10 Nisan 2015 Cuma

Sen gelene kadar senin için sessizce, gölgede umut edeceğim.
Zamanın çabuk ve lehimize geçmesi dileğiyle...

9 Nisan 2015 Perşembe

Neden ittiğini görebiliyorum.
Bu sana ait olan neden, senin için o kadar büyük ki, bunu çözene kadar her zaman iteceksin, biliyorum. Bunu gördüğümün, bunun görülebilir bir şey olduğunun farkında değilsin.

Çocuk, o duvarları o kadar kocaman görüyorsun ki içinde hapsoluyorsun, aslında sen tutmasan bütün hepsi yıkılacaklar. Belki bu senin için gerekli bir şeydir.
Neden bu kaygılar içinde olduğunu anlayabiliyorum.
Ve bu kaygıların geçmedikçe duvarlarını da bırakmayacaksın.
Sonrasında o yıkılan duvarların tuğlalarından çok güzel bir hayat kuracaksın,
Benimle ya da bensiz.
Biliyorum.
Etrafında olan herkes çok şanslı olacak.

Senin ışığınla uyanacak birileri.
Sana göre turuncuyu, bana göre kahverengiyi, en ince çizgisine kadar ezberleyecek birileri.
Seninle yeşil çay içecek.
Birileri senin aşkla baktıkların olacak.
Şarkılara seninle eşlik edecek.
Birileri ışıkları kapatıp birlikte hayal kurdukların olacak.


Sen bu uğultulardan kurtulana kadar senin için umut edeceğim.

Ben galiba çok korkuyorum.

Permutation

There are so many thoughts on my mind, they are fast, sharp, loud.
The control of my thoughts is out of my hands, I do not know how to cease them.
Should I seek ways to shut them up or should I let them be?
What should I do?
I cannot focus on, I cannot stop feeling like I am on a knife edge.
I cannot stop my thinking.
I do not want them to go, I want them to be quiet.
I want to focus on what I am doing and not to feel alerted all the time.

8 Nisan 2015 Çarşamba

Yazamıyorum.
Kapalı bir kutu.
İçimde olan bir şeyler var.
Bilmiyorum onlar neler.
Neden varlar?

Ne olacak seninle?
Bütün her şey o kadar normal ki.
Bu normallik bana o kadar garip geliyor ki.
Küçük bakışmalarımız nerede?
Ben neden farklıyım?
Bu belirsizliğin olması gerek.
Zamanımız daha gelmedi ama titreşimlerini hissetmeye başlıyoruz, geliyor.
Farkında mısın?
Senin için umut edeceğim çocuk.
Senin için umut ediyorum.
Bunca zaman senin için hep umut ettim, bundan sonra da edeceğim. Biliyor musun?
Bileceksin çocuk.
Çünkü zamanımız geliyor.

Sana gelmek için okyanulara girmemiz gerekiyorsa, daha nice okyanuslara gireceğiz çocuk.
Her şeyi anlatacağım sana. Derin detaylarına kadar.
Bileceksin.
Marie is crying because she coulnd't have sex with her husband.

5 Nisan 2015 Pazar

Sana yazılar yazmak istemiyorum.
Birçok şeyi bilmem gerek.
Duygularım neler bilmiyorum, bu kadar karmaşık olmak zorunda değil.
Bana yaklaş, bana dokun.
Çocuk, sana bakınca neden dünya aydınlanmadı? 
"Bugün Kadıköy'de bir terdirginlik var" dedim, o da "Sen tedirginsin" dedi. 
Çok doğruydu. Bunu anlamasını beklemiyordum. Kendi hislerimi dolaylı yollardan söylemek istemiştim ama sen anladın.
Bu aslından güzel bir şey, o anın benim için değerli olduğunu tahmin etmezsin. Biliyorum.
O kadar aynıyız ki.
Çocuk, seninle yapmak istediğim şeylerin çoğunu yapıyoruz.
Merdivenin basamaklarını çıkıyoruz, en tepede ne var? Bir tepe var mı? 
Basamaklarımız sağlam, geri dönüo baktığımda da her şey yerli yerinde duruyor.
Ama adımlarımız yavaş, böyle olması aslında çok güzel,
Ama şu sabırsız benliğime bu titreşim fazla geliyor.
Acaba sen neler düşünüyorsun? Kendi titreşimlerimde o kadar çok boğuldum ki senden bana gelenleri analiz edemedim.
Benden sana gidenleri kontrol edemedim.
İçimde bir tedirginlik var. 
Nedenini bilmiyorum, huzursuz, tedirgin.