Gece - Bilge Karasu
Metis Yayınları
Sayfa 62, Bölüm 25
"...Ama genede o noktada, daha belirgin, daha çok çiğneniyor gibi görünen bir yol başlıyordu; mahallelere doğru değil, tam tersine, bir tepeciğe doğru giden bir yol. Merak ettim. Oradan gitmem gerekiyormuş gibi bir duyguya kapıldım, yürüdüm."
Belki bende merak ettim o yolu. O yolun beni geceden kurtaracağına, gece bekçilerinden kurtaracak birine götüreceğine inandım, böyle umdum. Merak ettim ve riski göze aldım. Beni karanlıktan kurtaracak sıcaklığa, aydınlığa kavuşacağıma inandım belki, hissettim. Yanılmışım.
"Tepeciğin ardında yeni mahallelere ulaşacağımı mı sanmıştım, nedir? Issızlığın içinde buldum kendimi.
...Düzensiz eşit olmayan aralıklarla..."
Kendimi bir düzensizliğin içinde buldum aksine. Beni kurtaracak diye beklerken daha da karanlığa batmış buldum kendimi. Gece bekçileri beni yakalayamadı orada ama beni kurtaracak kimse de yoktu benim hissettiğimin aksine. Orada kimse yoktu, vardı ama yoktu. Ben onu gördüm ama o düzensizliğin içinde kayboluyordu. Ona yaklaşmaya yeltendim biraz korkakça, biraz da onun bana yaklaşmasını bekleyerek. Fakat o kendi düzensiz düzeninden kopmaya yeltenmedi. Beni kabul etmedi. Aksine o, düzensizliğine bir yenisini daha kattı. Oysa ki ben onu gerçeğe yaklaştırabilirdim, onu daha net görebilirdim. Ben kendi karanlığımdan kurtulmaya gittiğim yerdeki en aydınlık ışıktım. Orayı çok daha farklı düşünmüştüm, oraya çok daha farklı hayallerle gitmiştim. Bir başkasının kurtarıcısı olmaya gitmişim meğer, o küçük yolun karşıma çıkma nedeni buymuş. Ama o beni kabul etmedi...
Tek yaptığım bir hata vardı benim. Tepeciğe tırmanırken arkasında olabilecek olanların hayalini o kadar çok kurdum ki, kendimi düşündüklerime, hayallerime o kadar çok inandırdım ki tepeciğin arkasında olan karanlığa kendimi birden açıverdim. Hayalini kurduğum o olmasa bile ben onu tanıyordum aslında, yürürken onunla tanışmış, bir takım duygular paylaşmıştım bile. Onunla ilk gerçek tanışmamızda ben aslında onu tanıyordum zaten. Öyle sandım. Öyle değildi işte. O çok farklıydı.
Dediğim gibi, kendi düzensizliğinden kopmak istemedi, karanlığından aydınlığa çıkıp yüzünü cesurca göstermek istemedi. Aydınlığa çıksaydı eğer arkasına saklanacak, yüzünü kapatacak hiçbir şey olmayacaktı. Açıkça neyse o olacaktı aydınlıkta. Oradan kopmak istemedi, kopmayı seçmedi. O, cesurmuş gibi duran görüntüsünün aksine aslında çok korkaktı.
Bende kendi bildiğim yola geri dönmeyi seçtim. Çünkü o tepeciğin arkasındaki yolda bulunmam için bir sebebim kalmamıştı. O belirsizliğinde kaybolmuştu. Bunu o seçmişti, aslında bir seçim yaptığının bile bir farkında değildi. Bende bildiğim patikaya geri döndüm. Aklımda yeni arayışlarla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder