Sanırım sana yazacağım şeyler tıkandı.
Ne yazabilirim ki? Yine aynı şeyleri söyleyeceğim...
Hep yinelediğim sözlerim...
"Senin için bunca sene umut ettim, ediyorum ve edeceğim. Bilmiyorsun, benim için güneş olduğunu, seni görünce dünyamın aydınlandığını, sana ne kadar saygı ve hayranlık duyduğumu, sana bunları ne kadar çok söylemek isteyip de ne kadar korktuğumu, senden korktuğumu, bilmiyorsun. Bir gün bileceksin, zamanı geldiğinde. "
Aynı cümleler, yerinde sayan cümleler.
Hiçbir şey olmuyor mu?
Hayatımdasın, hayatıma yeniden gireli 1 sene olacak ve 1 sene içinde çok şey değişti... Seninle o çok uzun zaman önceden beri hayalini kurduğum çoğu seyi yaptık.
Bir bar konserine gittik, birlikte sarhoş olduk, seninle "göğe baktık", seninle o kadar çok konsere gittik ki Whitesnake'in üzüntüsünü artık duymuyorum bile, seninle beraber oturup karşılıklı çay içtik, beraber ot içtik, miniklerimizin barınağına gidip onları gezdirdik, seninle fotoğraflarımız oldu, sana kaç kere sarıldım bilmiyorum, birlikte şarkılara eşlik ettik.
Daha nicelerine... mi?
Hala içimde bitmiyorsun ama küfleniyorsun çocuk. Kirleniyorsun, eskiyorsun ama hala orada duruyorsun.
Ne hissettiğimi adlandıramıyorum ama artık patlamak üzereyim.
Sana olan bütün duygularımı sana söylemek istiyorum. Bunu senden bir beklentim olduğu için değil artık bana bir ağırlık olduğun için yapmak istiyorum.
Ama yapamıyorum çünkü korkuyorum.
Senden olumlu cümleler duyarsam, o önümüzde duran hislerle ne yapmamız gerektiğini, ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Emin olamıyorum.
Eğer ki senin cümlelerin olumsuz olursa senin arkadaşlığını kaybetmekten, senin için umut eden parçamı kaybetmekten korkuyorum.
Artık "Biliyorum, bir gün zamanı gelecek, bu bir zorunluluk" derken o kadar emin olamıyorum.
Ne zaman gelecek bizim zamanımız?
Bu zaman içinde neler eksiltip neler çoğaltacağız?
Bu zaman gerçekten gelecek mi?
Şimdiye kadar gelmediyse şimdiden sonra gerçekten gelecek mi?
Kendimi neye inandırmak istersem ona inanacağım ama neye inanmak istediğimden emin değilim.
Seni alıp kendime saklamak istiyorum sadece, seninle uzanıp sana sarılmak, seninle yıldızları görmeye çalışmak istiyorum. Sana istediğimde sarılabilmek istiyorum.
Sana her şeyi söyleyip seni bitirmek, işlediğin yerlerden seni çıkarmak istiyorum. Seni ve seninle beraber gelenleri içimden atmak istiyorum.
Sana istediğim zaman sarılamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görememeye dayanamadığım için seni terk edeceğim.
Artık seni taşıyamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görünce dünya aydınlandığından ve sensiz olunca karanlığa gömüldüğümden seni terk edeceğim.
Ve bunları sana her şeyi anlatarak yapacağım.
Sana yazdığım tüm yazıları sana okutmak istiyorum, eskiden beri sana karşı neler hissetmiş olduğumu, şimdi "büyümüş" benliğimle sana o aynı ama daha bilinçli duyguları hissettiğimi, senin benim için güneş olduğunu ve bu sembolü konuşmalarımıza iliştirdiğimi sana anlatmak istiyorum. Seninleyken neler hissettiğimi, seninle ne yaparken ne hissettiğimi sana anlatmak istiyorum.
Her şeyi, her seyi.
Bilmeni istiyorum.
"Bilmiyorsun, bilmiyordun, artık biliyorsun" demek istiyorum.
Ben.
Sana.
Seninle konuşursam eğer, senden bana gelecekler o kadar önemli olmayacak.
Yıllardan beri içimde olan o konuşmayı sonunda yapıyor olacağım, sonunda sen her şeyi tereddütsüz biliyor olacaksın. Sonunda tüm yüklerimi ortaya döküyor olacağım ve onları orada bırakacağım. Sonunda hafifleyeceğim.
Sana kızmak istiyorum.
Beni sinirlendirmeni istiyorum ki sana patlayabileyim. Biraz olsun rahatlayabileyim. Belki de en ufak bir şeyde sana sinirlenmeye çalışmam bu yüzdendir, belki değil, bu yüzden.
Neler hissettiğini, kafandan nelerin geçtiğini bilmiyorum. Benim hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorum, bana karşı ne hissettiğini. Beni iyi anlaştığın, vakit geçirebildiğin bir arkadaşın olarak mı görüyorsun? Beni sadece arkadaşın olarak mı seviyorsun? Senin gözündeki yerimi merak ediyorum. Bana karşı "ne" hissediyorsun?
Seni alıp o sunturlu yerlere götürmek isterdim, sayısız pencereni bana gelesin diye bir bir kapatmak.
Bana limon ağacından bahsederken benim neler hissettiğimi bilmeni istiyorum. Benim için "limonun" ne ifade ettiğini, benim için onun liseden kalma bir sembol olduğunu bilmeni istiyorum.
Neden sana "Güneş" diye hitap ettigimi bil istiyorum. Dünyamın nasıl aydınlandığını sana betimleyerek anlatmak istiyorum.
Seninle sessiz bir yerde sana sarılma özgürlüğüm varken uzanıp yıldızları izlemek istiyorum. Şehirden uzak bir yer seç başka türlüsü güç.
Seninleyken kalbimin attığını hissettiğimi, kulaklarımın uğuldadığını, sen etraftayken bütün duyularımın sana odaklandığını bil istiyorum. Seninleyken işte bunlar gibi nedenlerden dolayı iki lafı bir araya getiremediğimi sana açıklamak istiyorum. Bütün bunların ne zamandan beri böyle olduğunu sana söylemek istiyorum.
Seni alıp bir bir açmak istiyorum. Hep içinde tuttuklarını ortaya dökmeni, derinindeki patlamaları dışarı akıtmanı sağlayabilmeyi ve buralarda senin düşündüğünün aksine seni anlayabilecek birilerinin olduğunu sana göstermek istiyorum. Biraz olsun senin de hafiflemeni, o etrafına sardığın duvarın yıkılabilir olduğunu sana göstermek istiyorum.
Bu büyük cümleleri artık kurmamam gerek, biliyorum. Çünkü sen karşımdayken üzülerek görüyorum ki sen bu cümleleri henüz kaldırabilecek bir adam olmadın. Olacak mısın bilmiyorum da ama olacağını hissediyorum. Umarım. "Zamanı geldiğinde"
Beni alıp sarmanı istiyorum, beni bildiğini bilerek beni alıp sarıp sarmanı istiyorum. Beni kendine bastırmanı, kollarını bana dolamanı, saçlarımı koklamanı istiyorum.
Beni ve kendini bilerek bana gelmeni istiyorum.
Ah çocuk.
Adını hiçbir zaman unutmayacağımı çünkü istesem de unutamayacağımı sana anlatmak istiyorum.
Ben senin beni bilmeni ve seni bilmeyi istiyorum.
Aslında bu kadar basit.
Ne yazabilirim ki? Yine aynı şeyleri söyleyeceğim...
Hep yinelediğim sözlerim...
"Senin için bunca sene umut ettim, ediyorum ve edeceğim. Bilmiyorsun, benim için güneş olduğunu, seni görünce dünyamın aydınlandığını, sana ne kadar saygı ve hayranlık duyduğumu, sana bunları ne kadar çok söylemek isteyip de ne kadar korktuğumu, senden korktuğumu, bilmiyorsun. Bir gün bileceksin, zamanı geldiğinde. "
Aynı cümleler, yerinde sayan cümleler.
Hiçbir şey olmuyor mu?
Hayatımdasın, hayatıma yeniden gireli 1 sene olacak ve 1 sene içinde çok şey değişti... Seninle o çok uzun zaman önceden beri hayalini kurduğum çoğu seyi yaptık.
Bir bar konserine gittik, birlikte sarhoş olduk, seninle "göğe baktık", seninle o kadar çok konsere gittik ki Whitesnake'in üzüntüsünü artık duymuyorum bile, seninle beraber oturup karşılıklı çay içtik, beraber ot içtik, miniklerimizin barınağına gidip onları gezdirdik, seninle fotoğraflarımız oldu, sana kaç kere sarıldım bilmiyorum, birlikte şarkılara eşlik ettik.
Daha nicelerine... mi?
Hala içimde bitmiyorsun ama küfleniyorsun çocuk. Kirleniyorsun, eskiyorsun ama hala orada duruyorsun.
Ne hissettiğimi adlandıramıyorum ama artık patlamak üzereyim.
Sana olan bütün duygularımı sana söylemek istiyorum. Bunu senden bir beklentim olduğu için değil artık bana bir ağırlık olduğun için yapmak istiyorum.
Ama yapamıyorum çünkü korkuyorum.
Senden olumlu cümleler duyarsam, o önümüzde duran hislerle ne yapmamız gerektiğini, ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Emin olamıyorum.
Eğer ki senin cümlelerin olumsuz olursa senin arkadaşlığını kaybetmekten, senin için umut eden parçamı kaybetmekten korkuyorum.
Artık "Biliyorum, bir gün zamanı gelecek, bu bir zorunluluk" derken o kadar emin olamıyorum.
Ne zaman gelecek bizim zamanımız?
Bu zaman içinde neler eksiltip neler çoğaltacağız?
Bu zaman gerçekten gelecek mi?
Şimdiye kadar gelmediyse şimdiden sonra gerçekten gelecek mi?
Kendimi neye inandırmak istersem ona inanacağım ama neye inanmak istediğimden emin değilim.
Seni alıp kendime saklamak istiyorum sadece, seninle uzanıp sana sarılmak, seninle yıldızları görmeye çalışmak istiyorum. Sana istediğimde sarılabilmek istiyorum.
Sana her şeyi söyleyip seni bitirmek, işlediğin yerlerden seni çıkarmak istiyorum. Seni ve seninle beraber gelenleri içimden atmak istiyorum.
Sana istediğim zaman sarılamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görememeye dayanamadığım için seni terk edeceğim.
Artık seni taşıyamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görünce dünya aydınlandığından ve sensiz olunca karanlığa gömüldüğümden seni terk edeceğim.
Ve bunları sana her şeyi anlatarak yapacağım.
Sana yazdığım tüm yazıları sana okutmak istiyorum, eskiden beri sana karşı neler hissetmiş olduğumu, şimdi "büyümüş" benliğimle sana o aynı ama daha bilinçli duyguları hissettiğimi, senin benim için güneş olduğunu ve bu sembolü konuşmalarımıza iliştirdiğimi sana anlatmak istiyorum. Seninleyken neler hissettiğimi, seninle ne yaparken ne hissettiğimi sana anlatmak istiyorum.
Her şeyi, her seyi.
Bilmeni istiyorum.
"Bilmiyorsun, bilmiyordun, artık biliyorsun" demek istiyorum.
Ben.
Sana.
Seninle konuşursam eğer, senden bana gelecekler o kadar önemli olmayacak.
Yıllardan beri içimde olan o konuşmayı sonunda yapıyor olacağım, sonunda sen her şeyi tereddütsüz biliyor olacaksın. Sonunda tüm yüklerimi ortaya döküyor olacağım ve onları orada bırakacağım. Sonunda hafifleyeceğim.
Sana kızmak istiyorum.
Beni sinirlendirmeni istiyorum ki sana patlayabileyim. Biraz olsun rahatlayabileyim. Belki de en ufak bir şeyde sana sinirlenmeye çalışmam bu yüzdendir, belki değil, bu yüzden.
Neler hissettiğini, kafandan nelerin geçtiğini bilmiyorum. Benim hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorum, bana karşı ne hissettiğini. Beni iyi anlaştığın, vakit geçirebildiğin bir arkadaşın olarak mı görüyorsun? Beni sadece arkadaşın olarak mı seviyorsun? Senin gözündeki yerimi merak ediyorum. Bana karşı "ne" hissediyorsun?
Seni alıp o sunturlu yerlere götürmek isterdim, sayısız pencereni bana gelesin diye bir bir kapatmak.
Bana limon ağacından bahsederken benim neler hissettiğimi bilmeni istiyorum. Benim için "limonun" ne ifade ettiğini, benim için onun liseden kalma bir sembol olduğunu bilmeni istiyorum.
Neden sana "Güneş" diye hitap ettigimi bil istiyorum. Dünyamın nasıl aydınlandığını sana betimleyerek anlatmak istiyorum.
Seninle sessiz bir yerde sana sarılma özgürlüğüm varken uzanıp yıldızları izlemek istiyorum. Şehirden uzak bir yer seç başka türlüsü güç.
Seninleyken kalbimin attığını hissettiğimi, kulaklarımın uğuldadığını, sen etraftayken bütün duyularımın sana odaklandığını bil istiyorum. Seninleyken işte bunlar gibi nedenlerden dolayı iki lafı bir araya getiremediğimi sana açıklamak istiyorum. Bütün bunların ne zamandan beri böyle olduğunu sana söylemek istiyorum.
Seni alıp bir bir açmak istiyorum. Hep içinde tuttuklarını ortaya dökmeni, derinindeki patlamaları dışarı akıtmanı sağlayabilmeyi ve buralarda senin düşündüğünün aksine seni anlayabilecek birilerinin olduğunu sana göstermek istiyorum. Biraz olsun senin de hafiflemeni, o etrafına sardığın duvarın yıkılabilir olduğunu sana göstermek istiyorum.
Bu büyük cümleleri artık kurmamam gerek, biliyorum. Çünkü sen karşımdayken üzülerek görüyorum ki sen bu cümleleri henüz kaldırabilecek bir adam olmadın. Olacak mısın bilmiyorum da ama olacağını hissediyorum. Umarım. "Zamanı geldiğinde"
Beni alıp sarmanı istiyorum, beni bildiğini bilerek beni alıp sarıp sarmanı istiyorum. Beni kendine bastırmanı, kollarını bana dolamanı, saçlarımı koklamanı istiyorum.
Beni ve kendini bilerek bana gelmeni istiyorum.
Ah çocuk.
Adını hiçbir zaman unutmayacağımı çünkü istesem de unutamayacağımı sana anlatmak istiyorum.
Ben senin beni bilmeni ve seni bilmeyi istiyorum.
Aslında bu kadar basit.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder