24 Haziran 2015 Çarşamba

Öyle bir yere sürüklendim ki, geldiğim yeri seçemiyorum.
Sürüklendiğim yer ise balçık gibi, çırpındıkça (düşündükçe) beni daha da uzaklara götürüyor. 
Götürdüğü, götüreceği yeri bilmiyorum.
Burası sisli, karanlık ve soğuk. Her şeyden korkuyorum. 
En ufak bir sesten bile ürperiyorum, üzerine düşünüyorum.
Düşündükçe daha da bilinmez bir yere sürükleniyorum.
Kaçamadığım bir döngü içindeyim. Düşünmemek elimde değil, yapabileceğim bir şey değil.
Ensemde birilerinin nefesini hissediyorum, dönüp baktığımda kimsenin orada olmadığını görüyorum.
Düşüncelerim giderek karmaşık hale geliyor, karmaşık ama yoğun. 
Giderek daha da ağırlaşıyorum.
Adım atamıyorum, sürükleniyorum.
Buralara geleceğimi önceden tahmin etmezdim, bu döngüye gireceğimi biliyordum ama bu kadar yoğun bir şekilde beni ele geçireceğini, benliğimi emeceğini tahmin etmiyordum.
Ben, giderek benden kayboluyorum. Görüntü bulanıklaştı, tek hissettiğim panik ve korku. 
Beni ele geçirmesine izin vermemeliydim diyorum ama bu benim verdiğim izinle gerçekleşen bir şey değil. Bu hem isteyerek hem de bilmeyerek sürüklendiğim bir yer. 
Okyanusları, gökyüzünü ve güneşi bulurum diye bir umutla geldiğim, her şeyin umduğumun tam tersi olduğu ve umutlarımdan giderek daha da uzaklaştığım bir yer burası.
Umutlarım bazen eski ışıltısını yeniden kazanıyor ama işte bu da olabileceklerin en kötüsü. Işıldıyorlar ve ben daha da uzaklaşıyorum. 
Ben neredeyim? 
Buraya nereden geldim? 
Buradan nereye doğru gidiyorum? 
Hiçbir şey bilmiyorum. Bu döngüde sıkışıp kaldım, ben burada sıkışıp kaldım.
Ne olmasını istiyorum, bundan sonra ne/neler olacak hiçbir fikrim yok. 
Düşüncelerimin bulanıklaşıyor. Karmaşıklaşıyor, konuşamaz hale geldim. 
Düşünemediğim ya da bir anda çok fazla şey düşünüp onları birbirinden ayıramadığım için kelimeleri seçemiyorum. Cümlelerim karmakarışık.
Ben buraya nereden geldim?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder