29 Haziran 2015 Pazartesi

What I am going to do with this feeling?
Nothing can let it go.
 Maybe nothing ought to.
But I am stuck here.
I and my feeling, they are drowning me.
What am I going to do? This is an endless carousel.
I am not sure if it is entertaining.
This is not my "Wonderland".
"Is it not better to be feared than loved?"
Alice in Wonderland

28 Haziran 2015 Pazar

I talked to you. Confessed everything to you.
But I was the only one in the room.
I am about to lose my mind!

27 Haziran 2015 Cumartesi

Uzun zamandır bu kadar çaresiz hissetmemiştim.
Böyle hissediyordum ama şimdiki kadar karamsar ve çaresizliğin sonu sanki hiç yokmuş, sanki bu his hiç kaybolmayacakmış gibi hissetmiyordum. Bu kadar yoğun hissetmemiştim.
Hayatımı bir duman sardı.
Söylediğim sözlerin güzelliği umurumda değil şu anda, içimde ne varsa yazacağım. Yazabildiğim kadar yazacağım, dışarı çıkmaları o kadar kolay olmuyor çünkü.
Bunların hepsinin suçlusu biraz sen biraz da benim.
Seni aldım ve büyüttüm diyorum ya hani, bir sen bir de seni büyüten, seni gerçekte olduğun senden çıkartıp başka biri haline dönüştüren ben suçluyuz. 
Buna engel olamıyorum, karşı koyamıyorum, çünkü farkında olmadan yapıyorum.
Hangi ara bu kadar büyüdün, hangi ara bu kadar hayatıma girdin? 
Neden her yerde sen varsın? Bunu istediğim için mi yapıyorum bilmiyorum.
Her şey benim kontrolüm dışında gelişiyor.
Seninle konuşmak istiyorum ama bu neyi değiştirecek? 
Şu anda hissettiklerimi bilmen neye yarayacak? Sadece biliyor olacaksın. Seninle konuşma isteğim neden var oluyor, hangi beklentilerle var oluyor emin değilim. Senden ne istediğimden de emin değilim hep söylüyorum bunu.
Senden bir ilişki mi bekliyorum? Eğer ki içten içe bunun hayalini kuruyorsam, seninle bir ilişki kurduğumda çıkacak sorunların farkında olmadan bunu istiyor olmam gerekmez miydi? Bence gerekirdi. Ne istiyorum ben senden? 
Düşüncelerimi toparlayamıyorum.
Bütün bu duygu balonlarının, düşüncelerimin bulanıklığının temelinin sen olması garibime aynı zamanda komiğime gidiyor. Sen varlığınla beni bölüyorsun, bunu bilmeden yapıyorsun. Ben senin varlığınla kendimi bölüyorum, bunu da elimde olmadan yapıyorum. 
Düşüncelerimi kontrol edemiyorum. 
Seninle konuşsam ne elde edeceğim? Sana gidip "günah" çıkartsam daha da mı rahatlayacağım, hislerimi bilmeni istememi neden istiyorum. 
Seni alıp çıkartmak istiyorum o işlediğin yerlerden evet, bana acı veriyorsun üstelik artık verdiğin acıyı da kabullenemiyorum, artık seni hissetmek istemiyorum dolayısıyla senin bende uyandırdığın acıyı da kabullenmiyorum.
Bir parazit gibi.
Sana ulaşmak hangi ara bu kadar zor oldu? Yine ulaşılmaz yaptım seni bak.
Seninle konuşsam sana neler söyleyeceğim? Bunun provasını aklımdan milyonlarca defa yaptım, seni (gerçek seni aldığımı düşündüm, hayalini değil) aldım karşıma ve konuştum konuştum konuştum.
Sana her şeyi (sanıyorum ki her şeyi) söyledim. Sonrasında ne hissettim? 
Sana mağduru mu oynamak istiyorum? 
Neden hislerimi bilmeni istiyorum bilmiyorum. 
En büyük savım sana her şeyi söyleyip seni hayatımdan çıkartacak olmam. Çıkarabilecek olmam, senden bana gelecek olanların, senden bana gelebilme ihtimali olanların önünü kesmek istiyorum ki artık düşünmeyeyim. Düşünmeyeyim diye bir şey yok, düşünmeyi en aza indirgeyebileyim.
Bilmiyorum.
Seninle konuştuktan sonra ne hissederim diye düşünüyorum ama hiçbir şey hissetmiyorum. Daha doğrusu hissedemiyorum.
Bilmiyorum ben. 
Sen de bilmiyorsun.
Bu sıkıntılarım çok mu küçük yoksa yerinde şeyler mi hissediyorum?
Neyse ya, yazamıyorum. 
Dökemiyorum, çıkamıyorum, ben buraya saplandım önümü de göremiyorum kıpırdayamıyorum da. 
Ne yapacağımı bilemeden öylece bekleyeceğim.

26 Haziran 2015 Cuma

Eski Beyrut

Ben buralarda sensiz ne yapıyorum?
Keşke burada olsan.
Benimle dans eden sen olsan.
Çocuk, bu sözlerin varlığından haberdar değilsin.
Seni çok özledim.

25 Haziran 2015 Perşembe

Sana çok kızgınım.
Çünkü hayatıma bir anda giriyorsun, var oluyorsun and then all of a sudden you just disappear.
Anlayamıyorum.
Oradasın ve sonra bir anda yoksun.
Sana kızgınım ve eğer ki bir araya gelirsek ister istemez sana bu kızgınlığımı belli edeceğim.
Ben ne yapıyorum?

24 Haziran 2015 Çarşamba

Seni şu anda ne kadar çok görmek, sana ne kadar çok sarılmak istesem de eve gitmem gerek. Gereklilik değil bu aslında, eve gitmek istiyorum sadece o kadar.
Keşke şu anda midem bulanmasa.
Bugün Moda'daydım ve seni çok görmek istedim, normalde seni özlemiyorum ya da seni özlemediğimi sanıyorum. Her neyse emin olduğum tek şey seni özlediğimi hissetmemem ama bugün seni özlediğimi hissettim. Bu güzel bir şey değil, olmasını istemediğim bir şey. Bunu hissetmek istemiyorum. Nedeni çok tahmin edilebilir.
Keşke seninle birlikte geçirdiğim bir vakitten dönüyor olsaydım. Keşke.
Seni özlüyorum çocuk. Bu güzel bir şey değil.
Umarım sen de hissetmesen bile beni özlüyorsundur.
Beni gördüğünde umarım beni özlediğini fark edeceksindir.
Tabii "Bir daha ne zaman görüşeceksek."
Acı.
I might be hating him.
I might be adoring him.
"The thin line between love and hate"
Öyle bir yere sürüklendim ki, geldiğim yeri seçemiyorum.
Sürüklendiğim yer ise balçık gibi, çırpındıkça (düşündükçe) beni daha da uzaklara götürüyor. 
Götürdüğü, götüreceği yeri bilmiyorum.
Burası sisli, karanlık ve soğuk. Her şeyden korkuyorum. 
En ufak bir sesten bile ürperiyorum, üzerine düşünüyorum.
Düşündükçe daha da bilinmez bir yere sürükleniyorum.
Kaçamadığım bir döngü içindeyim. Düşünmemek elimde değil, yapabileceğim bir şey değil.
Ensemde birilerinin nefesini hissediyorum, dönüp baktığımda kimsenin orada olmadığını görüyorum.
Düşüncelerim giderek karmaşık hale geliyor, karmaşık ama yoğun. 
Giderek daha da ağırlaşıyorum.
Adım atamıyorum, sürükleniyorum.
Buralara geleceğimi önceden tahmin etmezdim, bu döngüye gireceğimi biliyordum ama bu kadar yoğun bir şekilde beni ele geçireceğini, benliğimi emeceğini tahmin etmiyordum.
Ben, giderek benden kayboluyorum. Görüntü bulanıklaştı, tek hissettiğim panik ve korku. 
Beni ele geçirmesine izin vermemeliydim diyorum ama bu benim verdiğim izinle gerçekleşen bir şey değil. Bu hem isteyerek hem de bilmeyerek sürüklendiğim bir yer. 
Okyanusları, gökyüzünü ve güneşi bulurum diye bir umutla geldiğim, her şeyin umduğumun tam tersi olduğu ve umutlarımdan giderek daha da uzaklaştığım bir yer burası.
Umutlarım bazen eski ışıltısını yeniden kazanıyor ama işte bu da olabileceklerin en kötüsü. Işıldıyorlar ve ben daha da uzaklaşıyorum. 
Ben neredeyim? 
Buraya nereden geldim? 
Buradan nereye doğru gidiyorum? 
Hiçbir şey bilmiyorum. Bu döngüde sıkışıp kaldım, ben burada sıkışıp kaldım.
Ne olmasını istiyorum, bundan sonra ne/neler olacak hiçbir fikrim yok. 
Düşüncelerimin bulanıklaşıyor. Karmaşıklaşıyor, konuşamaz hale geldim. 
Düşünemediğim ya da bir anda çok fazla şey düşünüp onları birbirinden ayıramadığım için kelimeleri seçemiyorum. Cümlelerim karmakarışık.
Ben buraya nereden geldim?


23 Haziran 2015 Salı

You are the one and only child.
Seeing this, feeling like this scare me.
You scare me because you are the only person who can scatter me, who can make me divide into pieces and scatter all over the space.
You are the one and only person to have the power to do that.
Your power scares me. I am the creator of this power of yours.
We have a bound between each other.
We've always had, we'll always have.
One day you will see. One day you will react.
One day you are going to be mature enough to realise your power.
Your power on me.
Right now, I am fighting against you so you cannot break me down. So I won't be scattered.
By you.
Waiting is painful but my passion and patience overcome the pain you are giving me right now.
I've always dreamed of you.
I am dreaming of you.
I will always dream of you.

22 Haziran 2015 Pazartesi

You never let me see you.
You are like a closed-box waiting to be kept closed.
Let me see you, let me open you.
You do not have to afraid of yourself, exposing yourself that much.
I am not scared of what I am going to find in you because no matter of what I will accept you.
I will accept you the way you are, I promise.
I doubt it but now I know.
You will never fade away in me. You will never be ceased in me.
My "love", "adoration", "respect" whatever this is will never come to an end. I do not want it to be and even if I did I could not come to an end. This power is beyond me.
Dear, I will be waiting for you, searching for you and keeping this feeling inside of me for us.
Please, come to me.

21 Haziran 2015 Pazar

Birilerinin gereksiz yere beni sinirlendirmesini istiyorum.
Sonra da onların payını seviyeli ama etkili bir şekilde vermek istiyorum.
Biraz kendimin farkına varmak istiyorum. Saçma sapan biri olmadığımı görmek istiyorum.
Hayatımda bir "heyecan" olsun istiyorum.
Adrenalin look what you have done to me!
Biraz kendimin ve kendi gücümün farkına varmam gerek.
Kendimi o kadar eziyorum ki kendi içimde ve bunları o kadar inanarak yapıyorum ki kendime gerçekte böyle olmadığını göstermem gerek.
BUNLARIN SORUMLUSU SENSİN VE BUNLARI BİLMEDEN YAPIYORSUN
NEREDESİN 
NEDEN SUSUYORSUN 
NE DÜŞÜNÜYORSUN 
HERKESE SENİ ANLATIYORUM ARTIK SENDEN BAHSETMEKTEN ÇOK SIKILDIM
SENDEN VE SENİNLE BİRLİKTE GELENLERDEN BAHSETMEKTEN ÇOK SIKILDIM AMA BUNU DURDURAMIYORUM

NE YAPMAM GEREK NE YAPACAĞIM BÖYLE DURUP BEKLEYEMİYORUM BEKLEMEDİĞİM ZAMANLARDA YAPTIĞIM ŞEYLERSE "TATMİN" ETMİYOR BEN BURALARDA BİR YERLERDE SIKIŞTIM KALDIM VE ÇILDIRIYORUM 
HİÇBİR ŞEYDEN DE HABERİN YOK ÜSTELİK KEŞKE KARŞIMA GEÇSEN VE SANA İSTEDİĞİM GİBİ SİNİRLENSEM BAĞIRSAM KIZSAM 
Neden sana sinirlenmek istiyorum? 
Ya da sana neden sinirliyim? 
İçimde olanları göremediğin, bilmediğin ve anlarıma bir girip bir çıktığın için mi? 

Ben sıkışıp kaldım.
Ne hissediyorum, ne yapmak istiyorum, senden ne bekliyorum hiçbir fikrim yok.
İçimden de gitmiyorum, çıkmıyorsun, azalmıyorsun

Daha zamanımız da var, bunu da görebiliyorum ama bu zamanı nasıl geçireceğim 
Çıkıp gitsen içimden zamanı geldiğinde yeniden canlansan olmuyor mu? 

Senin hakkında konuşmamam lazım, fotoğraflarımıza bakmamam lazım, neler yaptığını bulmaya ve senden haber almaya çalışmamam lazım, seni düşünmeyi en aza(?) indirmem lazım
Çocuk, beni artık dünyanın en mutlu insanı yapmıyorsun. Ben buralarda bir yerlerde boğuluyorum. 

18 Haziran 2015 Perşembe

Between The Bars*

"Drink up baby, look at the stars"

"Drink up one more time and I'll make you mine"

*Elliot Smith

17 Haziran 2015 Çarşamba

Bana bir barmen "Bir şey sorabilir miyim? Neden agresifsiniz? Agresif duruyorsunuz, sipariş alırken bile çekiniyorum" dedi.

Genel olarak insanlar beni ilk gördüklerinde beni çok soğuk biri olarak gördüklerini ama konuşunca ne kadar sıcak biri olduğumu söylerler ama hiçbir zaman kimse bana agresif göründüğümü söylememişti.

Kendimi dışarıya kapadım sanırım. Aklımda sadece sen varsın, sadece senin düşüncen ve seninle konuşacaklarım var. Bu da ruh halime inanılmaz bir şekilde yansıyor... Dışarıdan agresif göründüğümü bilmiyordum ama. Sadece sözcüklerimin beni agresif yaptığını sanıyordum. Öyle değilmiş demek.

"Look what you have done to me, unintentionally..."

Seni ruhumdan salmam gerek artık. Temmuz ortasında seninle konuşacağım. Temmuza kadar neler olacak bilemiyorum, şu anda aklımda seninle konuşmak var.

Sürekli somurtuyorum, şimdi farkına varıyorum. Beni gülümsetecek, güldürecek bir şey olmadığında etrafa kaskatı bakıyorum. Kaskatı bakışlarımın altında da sen varsın. Bunu yapmaya ne hakkın var? Bunu yapmana nasıl izin veriyorum? Seni artık salmam gerek. Bakışlarımda bile sen varsın, artık bakışlarımdan çıkman gerek.

Çocuk, bazen aklımdan öyle şeyler geçiyor ki kendi kendimi heyecanlandırıyorum. Senden gelecek yek bir güzel söze o kadar ihtiyacım var ki, hislerime cevap veren yek bir söze, yek bir harekete.
Bunu inkar ediyordum ama hayallerimde bunun ılıklığının bana ne kadar iyi geldiğinin farkına vardım. Bana gelsen ve beni bilerek beni sarsan.
Ah ben bu hayallere düşmeyecektim. Senin hayalini bile kurmuyordum geçen sene ağustosta ve bu çok güzeldi.

Artık seni salmam gerek. Benden ya gitmen gerek ya da tamamen bende kalman gerek.

Tamamen bende kalmayacaksan eğer iki senden sonra gelip kendini canlandırman kötü olmuş olacak. Bu böyle acı da olsa. Gelip benim olmayacaksan benim senin için içten içe umut edip sana hiçbir zamna sahip olmayacağımı biliyor olmam gerekti. Seninle yapmak istediklerimi hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bilmem gerekti.
Ya siyah ya beyaz.
Şu anda her şey gri.
Neden beni istemeyesin ki?
Neden?
Neden?
Neden?
Beni al ve kendine sakla.
Beni al ve şehirden uzak bir yer seç.
Beni al ve göğe bakalım.
Beni al ve saçma sapan fıkralar anlat.
Beni al ve sımsıkı sar. Biliyorum, sen yaparsın böyle şeyler.

"I think U.E. is my eternal crush"
Bunu yazmışım sana aylar ya da senler önce.
Hala da öyle. I still think thay you are my eternal crush. Now and then. Forever.

Ah çocuk, bir insana bu sözleri yazdırabilecek güce sahip olduğunu bilmiyorum.

"The way that I feel about you is beyond the words"
My feelings towards you are beyond the words. And you do not know any of these.

Senin için bir sigara daha içip odaya çıkacağım, yine çakırkeyif bir gece. Ben bu kadar içmezdim. Self-harm, ne kadar aciz. Her neyse.

Çocuk, senden gelecek tek bir söze bakıyor mutluluğum, bilmiyorsun ama bileceksin ve bunun zamanı artık benim elimde.

15 Haziran 2015 Pazartesi

10 Mayıs 2015
Bu güne dönmek istiyorum. O gün ütopyayı yaşadık.

14 Haziran 2015 Pazar

Buaraya geldim her şeyi unuttum bir müziği dinliyorum bir müziği bastıran dalga seslerini bir de seni düşünüyorum.
Ne kadar haberin yok bu sözlerin senin için yazıldığından.
Bir insanin dünyasını aydınlatabilecwk güce sahip olduğundan.
Her anının seninle dolu olduğundan.
Şu anda her şey gri.
Sanırım son sigaramı da yine senin için yakacağım.
Bir dakika üzerindeki şala sigaramı söndürdüm biraz üzüleyim şuna, keşke bu şaldan iki tane alsaydım.
Her yere götürüyorum bunu.
10 Mayıs ütopyamızda bu şal da vardı. Seni tanıyor yani.
Ne kadar uzak ama ne kadar yakınsın.
Klişe bir cümle olsa da ne kadar doğru.
Bir "nasılsın" yakınımda olsan da bir "nasılsın" uzağımdasın işte.
Sahile geldim ve yine seninle doluyum.
Sana anlatırım diye gökyüzünde yıldız ariyorum. 31'inde göremediğimiz kadar yıldız dolu gökyüzü.
Şehirden uzak bir yer seçtim kendime belki o yüzdendir.
Keşke sen de olsan bir anlığına. Ve o an sonsuz olsa.
Gelsen de göremediklerimizi görsek seninle.
Sana sadığım ya hani, içimdeki sana sadığım ya hani kimseye bakmıyorum buralarda. Varsa yoksa seni düşünüyorum çok lazım ya hani. Yanıma birileri geliyor hepsini gönderiyorum. Nazikçe de değil, kabaca gönderiyorum hepsini sanki sana saygısızlık yapıyorlar.
Bir sen varsın ya çünkü. Bir tek sana aitim ya, bir tek senin hayalin ve "gerçekliğin" var ya.
Seninle birlikte sahile gelmek istiyorum ve o an sonsuz olsun istiyorum.
I am hopelessly devoted to you.

"Hopelessly devoted to you"
Every word of this beautiful song define me, define what I feel.

My head is saying fool forget him, my heart is saying dont let go.
Hold on to the end and that's what I intend to do.

Neyse butun sözler İşte.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Sanırım sana yazacağım şeyler tıkandı.
Ne yazabilirim ki? Yine aynı şeyleri söyleyeceğim...
Hep yinelediğim sözlerim...
"Senin için bunca sene umut ettim, ediyorum ve edeceğim. Bilmiyorsun, benim için güneş olduğunu, seni görünce dünyamın aydınlandığını, sana ne kadar saygı ve hayranlık duyduğumu, sana bunları ne kadar çok söylemek isteyip de ne kadar korktuğumu, senden korktuğumu, bilmiyorsun. Bir gün bileceksin, zamanı geldiğinde. "
Aynı cümleler, yerinde sayan cümleler.

Hiçbir şey olmuyor mu?
Hayatımdasın, hayatıma yeniden gireli 1 sene olacak ve 1 sene içinde çok şey değişti... Seninle o çok uzun zaman önceden beri hayalini kurduğum çoğu seyi yaptık.
Bir bar konserine gittik, birlikte sarhoş olduk, seninle "göğe baktık", seninle o kadar çok konsere gittik ki Whitesnake'in üzüntüsünü artık duymuyorum bile, seninle beraber oturup karşılıklı çay içtik, beraber ot içtik, miniklerimizin barınağına gidip onları gezdirdik, seninle fotoğraflarımız oldu, sana kaç kere sarıldım bilmiyorum, birlikte şarkılara eşlik ettik.
Daha nicelerine... mi?

Hala içimde bitmiyorsun ama küfleniyorsun çocuk. Kirleniyorsun, eskiyorsun ama hala orada duruyorsun.
Ne hissettiğimi adlandıramıyorum ama artık patlamak üzereyim.
Sana olan bütün duygularımı sana söylemek istiyorum. Bunu senden bir beklentim olduğu için değil artık bana bir ağırlık olduğun için yapmak istiyorum.
Ama yapamıyorum çünkü korkuyorum.
Senden olumlu cümleler duyarsam, o önümüzde duran hislerle ne yapmamız gerektiğini, ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Emin olamıyorum.
Eğer ki senin cümlelerin olumsuz olursa senin arkadaşlığını kaybetmekten, senin için umut eden parçamı kaybetmekten korkuyorum.
Artık "Biliyorum, bir gün zamanı gelecek, bu bir zorunluluk" derken o kadar emin olamıyorum.
Ne zaman gelecek bizim zamanımız?
Bu zaman içinde neler eksiltip neler çoğaltacağız?
Bu zaman gerçekten gelecek mi?
Şimdiye kadar gelmediyse şimdiden sonra gerçekten gelecek mi?
Kendimi neye inandırmak istersem ona inanacağım ama neye inanmak istediğimden emin değilim.
Seni alıp kendime saklamak istiyorum sadece, seninle uzanıp sana sarılmak, seninle yıldızları görmeye çalışmak istiyorum. Sana istediğimde sarılabilmek istiyorum.

Sana her şeyi söyleyip seni bitirmek, işlediğin yerlerden seni çıkarmak istiyorum. Seni ve seninle beraber gelenleri içimden atmak istiyorum.
Sana istediğim zaman sarılamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görememeye dayanamadığım için seni terk edeceğim.
Artık seni taşıyamadığım için seni terk edeceğim.
Seni görünce dünya aydınlandığından ve sensiz olunca karanlığa gömüldüğümden seni terk edeceğim.
Ve bunları sana her şeyi anlatarak yapacağım.
Sana yazdığım tüm yazıları sana okutmak istiyorum, eskiden beri sana karşı neler hissetmiş olduğumu, şimdi "büyümüş" benliğimle sana o aynı ama daha bilinçli duyguları hissettiğimi, senin benim için güneş olduğunu ve bu sembolü konuşmalarımıza iliştirdiğimi sana anlatmak istiyorum. Seninleyken neler hissettiğimi, seninle ne yaparken ne hissettiğimi sana anlatmak istiyorum.
Her şeyi, her seyi.
Bilmeni istiyorum.
"Bilmiyorsun, bilmiyordun, artık biliyorsun" demek istiyorum.
Ben.
Sana.

Seninle konuşursam eğer, senden bana gelecekler o kadar önemli olmayacak.
Yıllardan beri içimde olan o konuşmayı sonunda yapıyor olacağım, sonunda sen her şeyi tereddütsüz biliyor olacaksın. Sonunda tüm yüklerimi ortaya döküyor olacağım ve onları orada bırakacağım. Sonunda hafifleyeceğim.

Sana kızmak istiyorum.
Beni sinirlendirmeni istiyorum ki sana patlayabileyim. Biraz olsun rahatlayabileyim. Belki de en ufak bir şeyde sana sinirlenmeye çalışmam bu yüzdendir, belki değil, bu yüzden.

Neler hissettiğini, kafandan nelerin geçtiğini bilmiyorum. Benim hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorum, bana karşı ne hissettiğini. Beni iyi anlaştığın, vakit geçirebildiğin bir arkadaşın olarak mı görüyorsun? Beni sadece arkadaşın olarak mı seviyorsun? Senin gözündeki yerimi merak ediyorum. Bana karşı "ne" hissediyorsun?

Seni alıp o sunturlu yerlere götürmek isterdim, sayısız pencereni bana gelesin diye bir bir kapatmak.
Bana limon ağacından bahsederken benim neler hissettiğimi bilmeni istiyorum. Benim için "limonun" ne ifade ettiğini, benim için onun liseden kalma bir sembol olduğunu bilmeni istiyorum.
Neden sana "Güneş" diye hitap ettigimi bil istiyorum. Dünyamın nasıl aydınlandığını sana betimleyerek anlatmak istiyorum.

Seninle sessiz bir yerde sana sarılma özgürlüğüm varken uzanıp yıldızları izlemek istiyorum. Şehirden uzak bir yer seç başka türlüsü güç.

Seninleyken kalbimin attığını hissettiğimi, kulaklarımın uğuldadığını, sen etraftayken bütün duyularımın sana odaklandığını bil istiyorum. Seninleyken işte bunlar gibi nedenlerden dolayı iki lafı bir araya getiremediğimi sana açıklamak istiyorum. Bütün bunların ne zamandan beri böyle olduğunu sana söylemek istiyorum.

Seni alıp bir bir açmak istiyorum. Hep içinde tuttuklarını ortaya dökmeni, derinindeki patlamaları dışarı akıtmanı sağlayabilmeyi ve buralarda senin düşündüğünün aksine seni anlayabilecek birilerinin olduğunu sana göstermek istiyorum. Biraz olsun senin de hafiflemeni, o etrafına sardığın duvarın yıkılabilir olduğunu sana göstermek istiyorum.

Bu büyük cümleleri artık kurmamam gerek, biliyorum. Çünkü sen karşımdayken üzülerek görüyorum ki sen bu cümleleri henüz kaldırabilecek bir adam olmadın. Olacak mısın bilmiyorum da ama olacağını hissediyorum. Umarım. "Zamanı geldiğinde"

Beni alıp sarmanı istiyorum, beni bildiğini bilerek beni alıp sarıp sarmanı istiyorum. Beni kendine bastırmanı, kollarını bana dolamanı, saçlarımı koklamanı istiyorum.
Beni ve kendini bilerek bana gelmeni istiyorum.
Ah çocuk.

Adını hiçbir zaman unutmayacağımı çünkü istesem de unutamayacağımı sana anlatmak istiyorum.

Ben senin beni bilmeni ve seni bilmeyi istiyorum.
Aslında bu kadar basit.

12 Haziran 2015 Cuma

Bu aralar nedense hep B. aklıma geliyor, düşüncelerimi başka bir şeyle doldurma isteğimden mi yoksa onun dostluğuna olan özlemimden mi tam olarak kestiremiyorum.
Neyse.
Bir çaya kaç sigara sığar?

10 Haziran 2015 Çarşamba

Yine Alanya'daki o geçen sene geldiğimiz yere geldik.
resepsiyinum oradaki terasa geldim yine, yine aynı masaya oturdum ve papatya çayı içiyorum. 
Tıpkı geçen sene yaptığım gibi. Düşüncelerim çok dağınık yazarken toparladım normalde ama şimdi olmuyor.
Geçen sene yine ayni yerde aynı çatı içerken Y. Ile olan bitmiş ilişkim hakkında güzel yazılar yazdım burada. Hani kaoaginda Cemal'den sözler olan defter.
Şimdi Y. zerre umurumda değil,  hatta Y. avucumun içinde. 1 senede neler değişiyor. 
Şimdi ayni yerde aynı çayı içerken yine güzel çıkarımlar yaparım diye getirdiğim deftere o bende hiç bitmeyen cocuk icin yazilar yazmak isriyorum.
hatta bir planım bile vardi, 2011'den bu senwyw ona yazdığım tüm yazıları bu defterde derleyecektim ki duygu 
değişimlerimi görebileyim.
ama nedense baslayamıyorum. 
Eski Yazılara baktım ve bunu yapmak istemedim sanırım. 
Eski yazıları tekrardan diriltmek istemiyorum belki de. 
Çıkarım yapmak için ise elimde pek bir veri yok, neyin çıkarmanı yapacağım? 
Neye varmak için ne gibi bir yol izleyeceğim? 
Bir defter aldım o yazıları derlerim diye ama almak istediğim, aklımda olan defter bambaşkaydı. Belki de yazıya başlamak istememe nedenlerimden en ufağı da budur.
Yine Y. Icin düşündüğüm gibi belki bir gün o hic bitmeyene bu defteri veririm diye dusunuyorum. Bunu düşündüğüm için o en saf yazılarımı da bu deftere katmak istemiyorum. 
Y. ona yazdığım o defteri görmek, okumak istedi,  bense onu küçümseyerek ona karşı ciktim.Sen kimsin ki benden çıkan sözleri görmek istiyorsun?
Ona yazılmış olan şeyleri görmeye hakkının olduğunu söyledi,  ben de bunun çok saçma bir düşünce olduğunu söyledim ona. O zamanlar ne kadar çok isterdim ona yazdığım şeyleri gormesini. 
1 senede neler değişiyor. Roller nasıl da değişiyor. 
İçimde buyuk bir huzursuzluk var. Hala onu istiyorum, içimde yana yana anıyorum onu yine her saniyemde. 
Deftere nasıl başlayacağım ve ne yazarak başlayacağım bilmiyorum. 
Yine aynı yerde, aynı çayı içip yine o her baktığımda farklı nüanslarını keşfettığim manzaraya bakarak bir şeyler yaziyorum.
Bazen de 1 sene sonra neler değişmiyor,  nasıl 4 sene sonra çok şey degisip aslında neler degismediyse.
düşüncelerim dağınık,  duygularım karışık. 
Sanirim odaya gidip kitap okuyacağım. 

9 Haziran 2015 Salı

Şu anda ne yapıyorsun, kimlerlesin, kafandan neler geçiyor merak ediyorum.
Seni alıp bana saklamak istiyorum.
Seni alıp koruyup kollamak istiyorum.
Erkek çocuğum gibi, seni alıp sarmak istiyorum.
Bu dönemlerden geçmen gerek sanırım... Her şeyin tadına bakıp, neyi hayatında tutacağını neyi tutmayacağını seçmen gerek.
Benim korkum senin iyileri iteleyip kötüleri hayatında tutmam. Bir bağımlılık gibi.
Sen mantıklı bir insansın benim gözümde, biliyorum er ya da geç en iyileri hayatında saklayacaksın.
Koruyup kollayacaksın, kız çocuğun gibi saracaksın.
İçimde bir korku var yine de, ya "aydınlığa" giden yolu ıskalarsan diye. Kötüler gözünü boyayıp seni aydınlığa giden yol o diye kandırırlar diye.
Çünkü biliyorum o yollar öyle. Ben çok önce gördüm oraları,  çok geride bıraktım. Yürürken sadece kendime emanettim ve ben mantıklı bir insanım.
Umarım çocuk, umarım ki sen de göreceksin.
Yürüyüp hatta koşup kesişen yollara geleceğiz seninle.
Yeniden.
Şimdi her şeyin tadına bak, iyinin de kötünün de. İyiye giden yolu bulacaksın biliyorum.
Yeniden parlayacak, parıldayacaksın.
Ne dünyalar aydınlatacaksın bilmiyorsun.
Daha bilme sen.
Biliyorsun artık, zamanı geldiğinde...
Güneş & Gökyüzü

6 Haziran 2015 Cumartesi

Keşke o anda aklıma gelseydi.
"Durma göğe bakalım" diyebilseydim o anda.
Belki de açar sana okuturdum ama fazla olurdu. Biliyorum.
Ama belki de o anı hiç unutmadık.
Daha öyle anlarımız olacak biliyorsun.

4 Haziran 2015 Perşembe

Ben seni sevmiyorum.
Şu andaki seni sevmiyorum,
4 sene önceki sen nerede?
Keşke hiç büyümeseydin.
Keşke daha farklı bir yöne büyüseydin. Gelişmemişsin,gelişmiyorsun. Tersine geriye doğru giden bir yolda adım atıyorsun ve en kötüsü de "aydınlandığını" sanıyorsun.
Ah çocuk.
Seni o yürüdüğün yoldan geri çevirebilir miyim?
Bir şeyler tersti zaten, bir şeyler gelmiyordu. Bir şeyler tutuktu.
Titreşimleri hissetmek istemiyorum, hissetmiyorum da.
Bunu söylemek hala çok zor ama içimde olan sana veda ediyorum artık.
Ben çok sevdim seni, bir aralar. Tahmin edemeyeceğin kadar çok.
Belki de hiçbir zaman bilemeyeceksin. Şu anda bu o kadar da önemli değil. Ne ilginç değil mi?
Benim içime işlemiş olan adamla bugün karşımda oturmuş olan adam arasında büyük farklar var.

Hep iyi ol sen, keşke.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Seni almışım ve çok büyütmüşüm.
Seni öyle bir yere koymuşum ki ben, öyle ulaşılamaz yapmışım ki karşımda oturduğunda bunun gerçekliğini fark edemiyorum. 
Ne hissettiğimi gerçekten bilemiyorum.
Bir şeyler var ama o kadar yoğun değiller.
Ne hissettiğimi bilmediğimden sanırım ne istediğimi de bilmiyorum.
Bilemedim. Hisler tıkalı olunca cümleler de tıkalı oluyor.

Seni işlediğin yerlerden bir bir çıkartacağım dedim geçenlerde, dediğimin ertesi günü bir kitap okuyordum aşk üzerine yazılmış bölüme geldiğimde bununla alakalı yazıyordu, üzerinize giydiğiniz giysi değil bu diyordu, derinizi çıkartmak gibi bir şey.
Benden bir parça mı oldun sen? 
Her neyse. Şu okuduğumu görünce canım sıkılmıştı. Üzerine yazmayacağım.