Hala ve hala onun gülüşünü eskisi kadar seviyorum. Belki de şimdi o zamanlarda sevdiğimden daha çok seviyorum.
O güldüğünde ben de gülüyorum.
Nedeni olsun olmasın, onun gülümsemesi beni mutlu ediyor. Güldüğünde çocuksu bir sevinçle ben de ona eşlik ediyorum. Bana hissettirdiği duygu tam olarak çocuksu bir sevinç oluyor.
Gülümsemesine bu kadar içtenlikle bağlı olduğumu unutmuşum, bundan birkaç ay önce eskiden ona yazdığım bir yazıma baktığımda hatırladım. Onun gülüşü ve onun kokusu, ona dair en çok özlediğim şeylerdenmiş.
Sonrasında gülüşünü yenidir sevmeye başlamadığımı fark ettim. Bu beni mutlu etti. Eski bir alışkanlık, eski bir huzur, eski bir sevinçmiş benim için.
Acaba eskiden de bir şeye güldüğünde onu güldürenin ne olduğunu bilmesem bile ben de neşeleniyor muydum? Bunu hatırlamıyorum, çok da önemli değil o şimdi yanımda ya.
O güldüğünde dünyayı dolaşıyor insan sanki!
Ona karşı hissettiğim yüzlerce duygudan biri var ki onu açıklayamıyorum. Açıklamak değil, o duygu hakkında doğru dürüst düşünemiyorum bile. Sanki bir bahşedilmişlik, sanki bir kurtarılmışlık, bir şükretme. Bazen de bir hayalkırıklığı, üzüntü ve yenilgi. Belki de şu iki karmaşık kümeler birbirine bağlı ama birbirinden farklı duygulardır. Üzerinde düşünemediğim için bu ayrımı da yapabilmem de olanıklı olmuyor.
Yüzünden o gülüşlerin hiçbir zaman eksik olmasın sevgilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder