29 Ocak 2015 Perşembe

Daha farklı dokunurdu
Daha farklı severdi
Daha farklı bakardı
Aramızda milyonlarca insan olsa bile varlığını her yerimde hissettirirdi

28 Ocak 2015 Çarşamba

I am not going to be your one night stand.
And you are not going to be my life long regret.

24 Ocak 2015 Cumartesi

İçimde bir huzursuzluk var. Kaynağını bilmiyorum, bilsem zaten o bir huzursuzluk olarak kalmazdı.
Nedenini bilmiyorum, bir huzursuzluk var işte.

23 Ocak 2015 Cuma

Biz hangi ara böyle olduk?
Bazen hislerimi kaybettim sanıyorum, sonra o kaybettiğimi sandığım hisler bir anda geliyorlar, başımı döndürüyorlar.
Ama bundan daha da fazlası var, her zaman daha da fazlası var.
Şu anda bu aydınlık böyle iyi, gözlerimiz alışsın belki o zaman hazır oluruz daha da aydınlığa.
Aman gözlerimiz kamaşmasın, aman karanlık olmasın.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Hala ve hala onun gülüşünü eskisi kadar seviyorum, belki de şimdi o zamanlarda sevdiğimden daha çok seviyorum.
O güldüğünde ben de gülüyorum.
Nedeni olsun olmasın, onun gülümsemesi beni mutlu ediyor. Güldüğünde çocuksu bir sevinçle ben de gülüyorum. Bana hissettirdiği duygu tam olarak bu, çocuksu bir sevinç.
Bundan birkaç ay önce eskiden ona yazdığım bir yazıma baktığımda hatırladım, gülümsemesine bu kadar içtenlikle bağlı olduğumu unutmuşum. Onun gülüşü ve onun kokusu, ona dair en çok özlediğim şeylerdenmiş. Onun gülüşü ve onun kokusu.
Sonrasında gülüşünü yenidir sevmeye başlamadığımı fark ettim. Bu beni mutlu etti. Eski bir alışkanlık, eski bir huzur, eski bir sevinçmiş benim için.
Acaba eskiden de bir şeye güldüğünde onu güldürenin ne olduğunu bilsem de bilmesem de yine beni bu kadar neşelendiriyor muydu? Bunu hatırlamıyorum, o kadar da önemli değil, şimdi yanımda ya.

O güldüğünde dünyayı dolaşıyor insan sanki!

Yüzünden o gülüşlerin hiçbir zaman eksik olmasın sevgilim.

20 Ocak 2015 Salı

18 Ocak 2015 Pazar

-Çalıntı-

Hiç böyle olacağını tahmin etmemiştik, ne başlangıcının ne de sonunun...
Uzattığım ellerimi tutuşunun, öpüşünün aşığı olacaktım. Beni sevişlerini, benimle sevişmelerini huzurla ve şevkle hatırlayacaktım, içim acımadan, gülümseyerek hatırlayacaktım.
Sana sarıldığımda beni anlıyor olman, beni bu kadar kolay anlıyor olmandaki huzur bir süre daha gerçek olacaktı, ayrı olduğumuzda gerçeğe yakın olacaktı.
Belki de şu andaki duygularımın sızısında biraz da bu ayrılığımızın bu kadar ani oluşu duruyor.
Bir tek anın hayalini kuruyorum şimdi, istesem de şu anda gerçekleşmeyecek olan ama tüm bedenimle, sarsıntıyla istediğim o huzurun sadece o ana ait olacak olması içimde en derine batıyor.
Ne olduğunu anlamadan, en hazırlıksız, en beklenmedik, en plansız anda, elimizde olmayanlar parçalayıverdi.
Öyle bir acıtıyor ki, boğazımda düğümleniyor her şey. Bütün duygularım, seni bütün sevişlerim.
Bir tek anı istemiştim. O loş odada, müziğin tüm ahengi odayı kaplamışken, geldin ve bana sarıldın. Geldin ve beni anladın. Ruhumu, vücudumu ama en çok da seni seven ve daha da sevecek olan yanıma sarıldın. Geldin ve beni anladın. O loş oda ve içimdeki huzur. Bir tek anın hayalini kuruyorum, şu anda bizden çok uzakta olan o anın hayalini.
O anı ne kadar yeniden canlandırmaya çalışsam da, ne kadar beynimde, hayallerimde, düşlerimde, rüyalarımda canlandırsam belki de uzun bir zaman belki de hiçbir zaman bir daha gerçek olmayacak, gerçeğe yakın olamayacak o an...
O an belki de sadece o ana aitti.
Bazen dönüp onlar için yazdığım yazılara bakıyorum.
Keşke ona bu sözleri söylememiş, onun için bu kadar yoğun hissedip o duyguları kağıda aktarmamış olsaydım diyorum. Keşke o yazıları onlar için yazmamış olsaydım. Çünkü geri dönüp baktığımda hak etmediğinizi hissediyorum. Sonrasında hem sizin için o kadar saf hissedip bunları yazdığıma, hem de şimdi öyle hissedemediğime üzülüyorum.
Belki de bu yüzden size yazılarımı göstermiyorum.
Belki de size bu yüzden yazılarımı gösteriyorum.
O yazıları bakıp anlayabilir misiniz bilmem, sizin için neler hissetmiş bir kadını bıraktınız.
Sizin için neler hissetmiş bir kadını yok saydınız.
Bütün bu hislerim egonuzu tatmin ediyorsa, bana bu kadar değer veren bir kadına ben neler yaptım diye düşünmüyorsanız, haydi sevmek zorunda değilseniz ama biraz bile içiniz acımıyorsa iyi ki gitmişsiniz.
Bir şekilde iyi ki hayatımdan çıkmışsınız ya da çıkacaksınız.
Sizlere ruhumu sunmuşken, size güvenmeye, sizi sevmeye bu kadar yakınken, size vücudumu sunmuşken...
Biraz anlayışlı olsanız, biraz karşınızdakini düşünseniz, karşınızdakinin sizi nasıl canla başla hoşnut etmeye çalıştığını fark etmeye çalışsanız keşke.
Ben de dönüp yazılarıma baktığımda hala aynı neşeyle o duygularımın keyfini çıkarsam, "Evet, hala da böyle hissediyorum" diyebilsem.
Keşke bana bu şansı kendiniz verseniz de sizden gelip almak zorunda kalmasam.
Benim küçük çocuklarım.

16 Ocak 2015 Cuma

Hala ve hala onun gülüşünü eskisi kadar seviyorum. Belki de şimdi o zamanlarda sevdiğimden daha çok seviyorum.
O güldüğünde ben de gülüyorum.
Nedeni olsun olmasın, onun gülümsemesi beni mutlu ediyor. Güldüğünde çocuksu bir sevinçle ben de ona eşlik ediyorum. Bana hissettirdiği duygu tam olarak çocuksu bir sevinç oluyor.
Gülümsemesine bu kadar içtenlikle bağlı olduğumu unutmuşum, bundan birkaç ay önce eskiden ona yazdığım bir yazıma baktığımda hatırladım. Onun gülüşü ve onun kokusu, ona dair en çok özlediğim şeylerdenmiş.
Sonrasında gülüşünü yenidir sevmeye başlamadığımı fark ettim. Bu beni mutlu etti. Eski bir alışkanlık, eski bir huzur, eski bir sevinçmiş benim için.
Acaba eskiden de bir şeye güldüğünde onu güldürenin ne olduğunu bilmesem bile ben de neşeleniyor muydum? Bunu hatırlamıyorum, çok da önemli değil o şimdi yanımda ya.

O güldüğünde dünyayı dolaşıyor insan sanki!

Ona karşı hissettiğim yüzlerce duygudan biri var ki onu açıklayamıyorum. Açıklamak değil, o duygu hakkında doğru dürüst düşünemiyorum bile. Sanki bir bahşedilmişlik, sanki bir kurtarılmışlık, bir şükretme. Bazen de bir hayalkırıklığı, üzüntü ve yenilgi. Belki de şu iki karmaşık kümeler birbirine bağlı ama birbirinden farklı duygulardır. Üzerinde düşünemediğim için bu ayrımı da yapabilmem de olanıklı olmuyor.

Yüzünden o gülüşlerin hiçbir zaman eksik olmasın sevgilim.



"Birlikte olduğum kadınların arasından en çok sana güvendim" dedi bugün bana.
Bense bu cümlenin güzelliğini göz ardı edip geçenlerde okuduğum Ahmet Altan'ın "Aldatabilen Kadın"* denemesini hatırladım. Ona erkeklerin kendilerini aldatabilecek kadınları istediğini söyledim ama o bunu doğru bulmadı, doğru bulmamasının sebebiniyse yine denemenin kendisinde buldum. Sonrasında söylediğinin güzelliğini fark edebildim. Bende huzuru buluyor o, eski bir güven, eski bir alışkanlık. Bana sarılınca geçiyormuş her şey, öyle dedi. Belki de bu en sevdiğiymiş.
En çok korktuğu şeylerden biri aldatılmakmış. Böyle bir şeyi ona, aramda bu kadar kuvvetli bir bağ olan, sevdiğim ve yıllardır kopamadığım, kopmadığım insana asla yapmam. Aslında karşımdaki insan kim olursa olsun bunu ona yapmam ama en çok da ona yapmam, yapamam. Zaten birini aldatırsan sen de aldanırsın, aldatılırsın. Aldatan insan aldatılmıştır, kendi tarafından. Belki de en kötüsü bir insanın kendi tarafından aldatılmasıdır.

"Herkesi aldatmış, aldatmayı iş edinmiş bile olsak, kendimizi aldatmamak gerekmez mi?"** 

*Ahmet Altan - Karanlıkta Sabah Kuşları, Can Yayınları, Aldatabilen Kadın, Sayfa 121
**Bilge Karasu - Gece, Metis Yayınları (Sayfa numarasını hatırlamıyorum, aklıma kazınmış bir cümle)

12 Ocak 2015 Pazartesi

5 Ocak 2015 Pazartesi

Selam çocuklar,
Hala sorularımı cevaplayamıyorsunuz.
Bir kişi içinde iki kişi.
Biri var diğeri ise hep mutlu.
Hep gülüyor. Beni düşününce değil, o her yerde parlıyor, her yerde en gözde, o her yerde en mutlu.
Değil.
Aslında değil, onu bir tek ben görüyorum.
Bir kişi içinde iki kişi, biri hala var diğeri ise benden biri, benim gibi biri.
Bir gün, biri yok diğeri ise biri oldu ve artık hep mutluyuz, değil değil,  gerçekten hep mutluyuz diyeceğiz.
Cümleler bir çıkmaz değil, cümleler bir çıkış.
Olmayanlar cümlelerim sayesinde var. Varlar ise gerçekler, gerçekler ise yaşandılar.
Cümleler yeni bir hayat kuruyor.
Birileri var, diğerinden haber yok.
Şimdi dünyamda ona baş rol verip onu gerçek yapmayacağım, ona daha zaman var.
Kısa ve ani, akut, gelişlerinin yolları uzun.
Yollarımız uzun ve karmaşık ama mutlu.
Biri var, diğeri ise olacak.

2 Ocak 2015 Cuma

Aralık 2010'daki, Mayıs 2011'deki ve Temmuz 2014'deki Sena'nın yanına gidip sırtını sıvazlamak istiyorum.
Çünkü we said every little thing is going to be alright.
And now every little thing is alright.

İçimdeki Cani

Seni öldürecek olsaydım tabii ki ellerimle öldürürdüm.
Silahlarla, zehirlerle bir çırpıda değil acı içinde kıvranarak ölmeni isterdim.

1 Ocak 2015 Perşembe

Ali Desidero
Desem bana sizin aklınıza gelen şeylerden çok daha farklı çağrışımlar yapıyor.
İlk kazasını benimle yaptı.