31 Mayıs 2014 Cumartesi

Oruç Aruoba 
Metis Yayınları 
( Sayfa numarasına sayfanın fotoğrafını çektiğim için şu anda bakamıyorum) 


Tutamadıklarımız, raslantısal düzgünlüklerdir.
-ve geçicidirler...

-Nasıl ki kalıcılıklarımız, eğreti, raslantısal tutamadıklarımızdır - onlar da geçici...
21 Ekim

30 Mayıs 2014 Cuma

Artık K.'ye adayacağım yazılarım olmayacak çünkü içimde ona karşı olan "öyle" duygular kalmadı.
Bu güzel bir şey.
İşte bu saatten sonra onu sık sık görmeye başlayacağım.
Her neyse eğer o insanla aranızda bir köprü yoksa artık, onu görüp görmemek çok da önemli değil zaten.
K.'yi düşünüp çıkarımlar yaptığım yazılarım olacak tabii ki çünkü onu tanımamla beraber bir insan "modeli" tanımış oldum. Son derece klişe olan bir insan, kalıplara sığan bir insan. Onun gibi sürülerce olan bir insan. O, onun gibilerini tanımama yardımcı oldu, hala da oluyor. Bu nedenle ona teşekkür ediyorum en iyimser halimle.

Artık onun kalıplarında olan bir insanla olmayı hayal etmenin yanlış olduğu kanısına vardım.

K'ye Bukowski'nin bir sözünü armağan ediyorum, o kitap okumaz benden öğrensin: Dibe vurduğunu sanıp bir dip daha keşfedebiliyordu insan.

Birer çay içelim Vagon'da.
Yeniden saf olmayacağım.

Poison River Wild & Whole Lotta Love

To a gentleman who truly understood the art of loving.

I'd like to fall in love with you if you were alive. I fell in love with your voice anyway.
I'd like to fall in love with you and to be loved by you. That would be a great scenario.
I wish I could make you write a happy song about a woman who you fall in love with.
I know, you know how to love, how to touch and kiss a person. You touch to the soul, I know you somehow. You are so naive.

Thank you for being with me when I am down.
Thank you for understanding me when I feel the only one who feels that way.

You are not here but "I love your voice and your dance insane. I hear your words and I know your pain."
Blue goodbyes.
I am deeply sorry for your passing away, maybe this is selfish, maybe you are happier than ever.
But it'd be relaxing to know that you are "somewhere out there right now."

I wish I could fully tell my feelings.
You are velvet.
You are a beautiful man. Thank you for being a hope for me.

I know this wind blows because of you Jeff Buckley.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

"Bana bu anı verdiğin için teşekkür ederim."
demek istiyorum birine.
bana öyle,  teşekkür edebileceğim bir an yaşattığı zaman.
biri.
artık her kimse o biri.
Bugün "Ben hiç aşık olmadım" dedim.
Ben aslında aşık oldum.
Ben gerçekte var olmayan bir adama aşık oldum.
Kime kızacağım şimdi?
Kendime mi? Oysaki ben kendi dünyamda çok masumdum.
Kendime mi kızacağım yoksa gerçekte var olmayan adamın gerçekte var olan kılıfına mı?
Kılıfına kızmak yanlış olur değil mi? Benim yarattığım gibi olmak zorunda degildi. Zaten öyle de değildi zaten zorunda da değildi.
Ben en iyisi kendi hayalgücüme ve hayalgücüme kendini kaptiran, ona körü körüne inanan bana kızayım.
İlla suçlanacak birileri vardır.
Bir insanın kendisine kızması ne kadar garip. Bana göre bu çok büyük bir ikilem.

Her şeye bir karşıt bulmaya çalışmayın, önce dinleyin sonra biraz da anlamaya çalışın. Kendizden gelenlerle sizi siz yapanlarla çıkan düşüncelerinizi karşınızdakilerin bakış açısıyla karıştırmaya çalışmayın.  Kendinizden ayrılın, başka bir pencere açın.
Sürekli karşı durmaya çalışmayın, bu o kadar da zor değil.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Huzurun kıyılarında geziniyorum.
Bir yazar ve bir müzisyen.
Sadece kıyılarında.
I want him to be sent again.
This is my most vulnerable time.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Git çocuk git.
Seni istemiyorum, gerçekten.
Seninle olmak olmaz, sen daha miniciksin.
O deri yelek seni adam mı yapıyor?
Dün Kadıköy'de özgürlük baskını vardı.

Dertlerimi kara günlerimizin sebebiyle sonucuyla kıyaslıyorum, çok küçük kalıyor.

Dertleri kıyaslamak doğru mu?

İçimde ateşini kömürle yaktığım bir yangın olsa bile, kendi hayatımı etkileyen diger unsurları da görmezden gelemem. Duygularım hakkında yazmaktan kendimi alı koymayacağım.
Çok uykum var iyi geceler.
Goodnight moon.

16 Mayıs 2014 Cuma

Neredesin?
Buradasın.

Tam da "Nerede?" diye sorduktan sonra ortaya çıktı.
Aslında aklımdaydı ama onu görmek beni şaşırttı.
Aklımda oluyordu ama onu görmeye hiç ihtimal vermiyordum her defasında, buna alışmıştım belki de.
Sürekli bilgisi olmayan sorular soruyordum çünkü.
Bu sefer bilgisi olan bir soru sormuşum, uzun bir aradan sonra.
Neredeyse 2 aydan sonra.
İfadeleri hiç değişmemiş. Zaten neden değişsin ki?
Sadece bu kadar uzak olup onun mimiklerine aşina olmak garibime gitti.
Küçük şeyler aslında o kadar büyük anlamlar taşıyorlar ki. Küçük detayları çok küçümsüyoruz.

Kadife Sokak'taki Teacher's Pub'ın ön tarafında oturan arkadaşlarımızla karşılaşmadan önce Aylin'e, "Bu çocuk nerede, nereye gidiyor ki? Hava tam Kadıköy'lük ama evet belki Caddebostan'a gitmiştir ama tam da saat onun okuldan çıkıp Kadikoy'e geldiği saat, nerede ki?" diye sitemle karışık sorular soruyordum.

Teacher's Pub'da oturan arkadaşlarımızla biraz konuştuk, sonra yolumuza devam etmeye başladık. Aylin bana onun pilavcıda oturduğunu söyledi. Dönüp baktım. Çok tanıdık,  çok uzak. Beni gördüğüne o kadar eminim ki. Dönüp bakmadı, belki istemediğinden belki yüzü olmadığından.
Biliyorum, ne kadar umursamaz olduğunu inandırmaya çalışsa da, o da bazen bazı şeylere yüzü olmayan biri. Ama bilemem, belki ne gerek var konuşmaya ya da herhangi bir şekilde iletişime geçmeye diye düşündü. Zaten göz göze gelseydik yanına gitmezdim, el sallardım. Konuşacak çok şeyimiz olmasına rağmen o bunları geçmiş eylemleriyle karaladı. Bir "Merhaba" bile diyemiyoruz.
Neyse, bana neden bakmadığını tartışmaya gerek yok.

Umarım pilavını soğuk getirmemişlerdir, orası hep soğuk getiriyor.


12 Mayıs 2014 Pazartesi

You are always going to be a heartache for me.
Know this child.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

He was the perfect combination, what happened?
His character happened.
Idiot.

9 Mayıs 2014 Cuma

Pembe bir tüfeği ona alan adamla ciddi düşünebilirmiş.
Bu ne saçmalık ya.
Pembe tüfekle ne yapacaksın a popüler olmayı kafaya takmış ve bunu çok yanlış yerlerde arayan insan?
Hayır yani ne yapacaksın?
Pembe tüfekle ava çıkıp vaşak mı vuracaksın?
Yoksa birbirinden vahşi katliamlar mi düzenleyeceksin?
Ama o tüfek pembe olacak.
Hayır da şehirde yaşayan bir insanın neden tüfeği olsun?
Hem de pembe bir tüfek.
Hayır ne alaka alıp evine mi asacaksın?
Neymiş ciddi düşünürmüş
He sen anca böylesine salak bir şey alan adamla ciddi düşün.
Bazen böylesine saçma şeyleri böyle gerizekalı bir biçimde yüceltmeleri beni sinir ediyor.
Sinir olmamın nedeni o kız değil aslında, çok daha köklü bir nedeni ya da nedenleri var ancak şu anda bunu gereğinden fazla olan sinirimle gecenin bu saatinde açıklamaya uğraşmayacağım.

8 Mayıs 2014 Perşembe

You idiot, why did you do like this?
Idiot.
Probably U.E. is always going to be my eternal crush.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

He made me have chills when I see or hear the word "Freedom".
Seni uzun zamandır görmüyorum ama hayatımda yankılanıyorsun.
“The lonely one offers his hand too quickly to whomever he encounters.” 
-Friedrich Nietzsche - Thus Spoke Zarathustra 

4 Mayıs 2014 Pazar

He seems really fucked up, something happened to him.
His energy is different.
What happened to you child?
It doesn't matter what you've done to me, I am always here to listen.
...Of course you'll never know.
April 19, what happened that night?
Sen bende bir başka güzeldin,
Daha doğrusu sen sadece bende güzeldin.
Artık siliniyorsun.
Seni benden alma çocuk.
Bir şey yap, gitme.
Kal bari bir on beş dakika daha.
Görmüyorsun.
Farkında olacaksın,
Seni gördüğümün.

Ona dair en ufak bir şey görmek beni sarsıyor. 
Bu hiç de saçma değil aslında, sadece derin bir şeymiş demek ki.
Ah. Çocuk hala ve hala. Ve bir de yeniden.
Neredesin?
Hey siz az canlı olan!
Bugün yine aklıma geldiniz.

2 Mayıs 2014 Cuma

Birden bütün dünyanın derdinin ben olacağını sanıyorum.
Yanlış yaptığım bir şeyde sanki bütün dikkatleri üzerime çekecekmişim gibi.
Herkes her şeyi bırakıp bana saldıracak ben de kendimi savunamayacakmışım gibi.
Savunsam bile daha iyisini isterdim, kendimi yeterli savunamadığımı sanıp keşke bunu da deseydim diyecekmişim gibi.
Aslında böyle değil, biliyorum.
Ama böyle hissediyorum, aslında asıl olanı bilmeme rağmen.
"Beyinde farklı pratikte farklı."
Böyle düşünmeme rağmen kendimi savunmam gereken bir durum oluştuğunda "yeterli" oluyorum.
En azından bunu bilmek rahatlatıyor bir nevi.
Onun için ağlamak istiyorum.
Olmuyor.
Ben ise kapalı konuşurdum, sembollerle konuşurdum.
Sen ise benim söylediklerimdeki anlamı anlayabilecek kadar zeki değildin.

Sen aslında her şeyde iyisin. Neden bir tek hayatta kötüsün?