16 Temmuz 2015 Perşembe

Yine geldim buraya, sığınmaya.
11 gündür yazmıyorum çünkü onu sindirmiştim. Hatta bugün kendi kendime onu artık çok da düşünmediğimi, bunun ne kadar iyi bir şey olduğunu söyledim. Sabah söyledim bunları.
Sonra yine karanlık oldu.
Sen geldin ve karanlık oldu. Oysa ki sen güneştin. 
Ne oldu sana? 

Yine seninleyken hem en yakınında hem de en uzağında olmayı istedim.
Senden nefret ediyorum ama seni
Seni?
Senden nefret de etmiyorum.

Sen gidersin sanmıştım, artık uzaklaşırım senden, seni içimden atarım, seni gördüğümde hiçbir zaman eskisi gibi yoğun hissetmem sanmıştım.
Seni uzun zaman görmedim.
Artık "uzun" dediğim zaman diliminin 1 ay olması da şaşırtıcı.
Bu yüzden böyle düşündüm.

Sen hiç gitmiyorsun, bitmiyorsun.
Biliyorum bitmeyeceksin.
Sen benim hayatımda olduğun sürece bende bitmeyeceksin, gitmeyeceksin, azalmayacaksın, kaybolmayacaksın.
Seni artık hayatımdan çıkarmam gerek. 

Artık senin dediğin cümleleri teker teker düşünmekten sıkıldım ve yoruldum.
Yorucu bir eylemmiş bu.
Senin yanındayken kendim değilim evet ama umurumda değil şu anda.
Ne fark eder ki?
Hiçbir şey fark etmiyor.
Sen çok farklı dünyalardasın, ben ne hissettiğimi, ne istediğimi bilmiyorum.
Sanki çok önemi varmış gibi.
Ne hissettiğimi bilsem, ne istediğimi bilsem ne değişecek ki? 
Sanki geldin bana da ben ne istediğimi, ne yapacağımı bilmiyorum.
Sanki.

Ben seni görememeye dayanamıyorum ama seni görmediğim zamanlarda da iyileşiyorum.
Ya da iyileştiğimi sanıp sapıtıyorum, "ben"imden çıkıyorum. 
Ama daha iyi hissettiğim kesin.
Ben sen varken ağırlaşıyorum.

Seninle konuşacak mıyım? 
Haziran başında kendime temmuz ortasında konuşacağım diyordum.
Ama şu anda konuşsam ne olacak ki? 
Gerçekten seni hayatımdan çıkarmak mı istiyorum?
Seni hayatımdan çıkardığımı düşündüğümde korkuyorum. 

Ben biraz daha hayali seni karşıma alıp yine ve yine ona her şeyi anlatacağım.

Öyle bir şey yapıyorsun ki bana, senden kopmak imkansız oluyor.
Vedalaşırken içim eriyor sanki,bütün halde kalmak için çaba sarf ediyorum.
Sen giderken donakalıyorum bir süre, en sevmediğim anlar onlar.
Sanki sen öyle bir sarıyorsun ki beni, göğsüne başımı yaslayıp sonsuza kadar seni izleyebilirim.
"How long is forever? Sometimes just one second" 31 Mayıs 2015'e ithafen.
Sana çok yakın olup ama çok uzağında olmak istiyorum. 

Bak yine sen dolu günler geldi.
Gelmesinler artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder