23 Şubat 2015 Pazartesi

Uyumak istemiyorum. Uykum da yok zaten, yarın erken kalacağım.
Erciyes'e gideceğimi düşünmek midemi bulandırıyor.
Bu belirsizliklerle kendi alışkın olduğum yer dışında başka bir yerde olmak istemiyorum.
Bu belirsizlikler senin umurunda değil, bense duramıyorum.
Senin için bu ilişkinin bu kadar önemsiz olduğunu bilmek ya da senin kendini yine yanlış ifade etmenden dolayı bu sonucu çıkarmak beni üzüyor. Üzülmemden garip bir haz duyuyorsun sanırım.
"İncitebildiğin yere kadar incit" dedim sana, sen de amacının bu olmadığını söyledin.
O kadar karmaşık ki düşünmek istemiyorum. Düşündükçe daha da kötü oluyor. Düşünceleri uyumak için geldiğim yatağımda bastıramıyorum. Uyumaya çalışırsam düşünceler daha da fazlalaşacak ve sesleri daha da yükselecek.
Ağlamak istemiyorum, şimdiki sen için ağlamak istemiyorum. 3 ay önceki sen içinse hıçkırarak ağlamak istiyorum. Sevgilim neredesin? Bu sen değilsin.
Sarılmayı bana daha da çok sevdiren adam neredesin? Seni özlüyorum, bu sefer kanayarak özlüyorum. Hiçbir şeyin güvenini hissetmiyorum çünkü. Bu çok acı.
Ya sen de o geri dönülmez hislere girdiysen? Beni kaybetmekten korkan adamı istiyorum ben. Benim sevgilim.
Böyle hissetmek istemiyorum.
Bugün gelmeni o kadar çok istedim ki. Gelmedin. Sarılmadın. Hiçbir şey geçmedi. Orada ağırlıklarını hissediyorum. Hala oradalar, galiba giderek de büyüyorlar.
Seni yanımda istiyorum şimdi, hemen.
Ama bu olmayacak bir şey.
Biz hangi ara böyle olduk?
Oh his birthday.
Fuck you.
This is your way of saying "Every little thing is gonna be alright".
Because love we are so different than before.
Boy, I want to know every curve of yours.
Benim korkularımı alıp bana karşı kullanıyorsun.
Benim karşımda değil yanımda olman gerek. Her böyle bir şey olduğunda bana düşmanınmışım gibi davranıyorsun, benim yanımdan kalkıp karşıma oturuyorsun ve hiç düşünmeden ağır sözler söylüyorsun. Korkularımdan daha güçlü olmuyorsun, korkularımdan biri oluyorsun.
Haklıyken her zaman haksız durumuna düşüyorsun.
Seni böyle görmek istemiyorum. Seni karşımda o kadar acımasız görmek istemiyorum. Seni o kadar aciz görmek istemiyorum.
Korkularımı alıp bana karşı kullanıyorsun. Bana nefretle bakıyorsun. Ne yüzümü görmek ne de sesimi duymak istiyorsun, ben sana bunları hak edecek bir şey yapmadım.
Balonları sımsıkı tutacağım demiştim.
Sen her sinirlendiğinde ellerini nereye koyacağını bilmiyorsun, o karmaşada balonlarımız uçup gidiyor. Ben ne kadar sana yaklaşmaya, seninkileri de yakalamaya çalışsam da sen buna izin vermiyorsun. Yanımda değilsin ki ikimiz için de sımsıkı tutayım onları. Karşımdasın ve saldırıyorsun. Hiç düşünmeden, gereği olmadan saldırıyorsun. Haksız oluyorsun, seni böyle görmek beni üzüyor.
Belki de hep arkadaş kalmalıydık, belki de o "bir kahve"lerimizi ertelemeliydim, bahaneler üretmeliydim. Belki de o gün seni oraya çağırmamalıydım.
Sana inanmamalıydım, senin sevgine, ilgine inanmamalıydım.
Sen gidersen eğer, sen hep karşımda duracak olursan, seni sevgili olarak özlemeyeceğim, seni arkadaşım olarak çok ama çok özleyeceğim. Bunu biliyor muydun?
Senin her zaman iyi olmanı istiyorum ve benimle değilken bir başkasının seni iyi edebileceğine emin olamıyorum. Belki de eder ama ben buna emin olamıyorum. Sen iyi bir insansın, gerçekten öylesin. Bana her ne kadar kötü şeyler söylemiş olsan da senin iyiliğine hala inanıyorum.
Ve hep öyle kalmanı istiyorum.
İleride seni düşündüğüm zaman içimde bir burukluk olmasını istemiyorum.
O şarkıyı duyduğumda içimin acımasını istemiyorum. Seni hatırlatacak öyle çok şey var ki çünkü o kadar fazla şey paylaştık ki biz seninle şu geçen yıllarda.
Şu anda neyin iyi olduğunu bilmiyorum. Bu senin karakterin, bu dizginleyebileceğin bir şey mi bilmiyorum.
Bir daha böyle bir şey olduğunda ben buna dayanabilir miyim bilmiyorum, benim sana karşı olan sevgim bunlara katlanabilecek kadar sonsuz değil. Bunları üzülerek söylüyorum.
Ben seni koşulsuz sevmek istemiştim. Biliyorum şu anda daha bir sonda değiliz ama oraya doğru koşuyoruz. Senin bunları bu kadar kolay söyleyebiliyor olman bizi oraya daha da çok yaklaştırıyor.
Sevginden emin değilim. Sevgimden emin değilim.
Ne yapmamız gerek bunu düşünmesi gereken de benim. Buna mantıklı yaklaşabilecek tek kişi benim bu ilişkide.
Biz hangi ara böyle olduk?
Hangi ara sevgilim oldun? Hangi ara ayrılır olduk?
Her şey en başlarda güzel zaten, sonrası depresyon.
Yüzümü senin değil de başkalarının güldürüyor olması acı.
Giderek uzaklaşıyorsun ve ben de giderek bunu engellemeye çalışmıyorum.
Bana karşı kullanabileceğin korkular giderek azalıyor.

21 Şubat 2015 Cumartesi

20 Şubat 2015 Cuma

Çocuk,
Senin için umut edeceğimi söylemiştim, sözümde duruyorum da.
Onca senedir sözümde durdum ve duruyorum da.
Duracağım da.
Senin için umut edeceğim çocuk.
Elbet bir gün bana geleceksin.
Daha zamanı değil, daha duygusu değil.
Zaman daha ikimizin değil, yaşantılarımızın değil.
Umarım nice okyanuslara beraber gireceğiz.
Senin için umut etmeyi kesmeyeceğim çocuk.
Zamanımız gelene dek senin için umut edeceğim.
Elbet bir gün bana geleceksin, elbet bir gün sana geleceğim,
Zamanı geldiğinde.

18 Şubat 2015 Çarşamba

I say blonds!

You get the courage to talk to me only when you are high. Boy this is not necessary, I am always here. Sober or high, come to me.
You just have to want and talk, that is all simple. 
I really do not understand why my portrayal is like I am untouchable, unreachable.
For some other men, it is great that it is like how it is.
But you have to know you are not of those ordinary men.
I hope you do not realise that, I hope you realise that. The time is wrong now child.
You are always going to be one of the speacials, it is up to you to make your self the only speacial one.
Be it, do not be it. Time is wrong child.
Come to me but do you know that this is not our time yet?

13 Şubat 2015 Cuma

Bana ağlamamamı söylemeni istemiyorum, bana ağlamamı söyle ama öyle bir sarıl ki bana söylediğinin aksini yapmamı sağla.
Yapmıyorsun. Bana ağlamamamı söylüyorsun, bana sımsıkı sarılmıyorsun. Seni her yerimde hissettirmiyorsun.
Çocuk beni sevdiğini söylüyorsun ama bunu hissettirmiyorsun. Bana ağlamamamı söylüyorsun ama beni orada apaçık ortada bırakıyorsun. Sana gelip kendimi savunmasızca teslim edemiyorum. Böyle olmasa, gelsen ve ağla desen, sana sarılsam ve her şey geçse.
Beni bırakma, gel benim koruyucum ol. Gel ve bütün hissettiğini söylediğin şeyleri bana da hissettir.
Sana emin olmak istiyorum.
Çocuk seni öyle koşulsuz sevmek istiyorum ki bilmiyorsun. Bazen beni öyle itiyorsun ki. Bazen seni öyle itiyorum ki...
Kelimelerim yetersiz ve kelimelerin aynı. İçimdekilerin o savunmasızlığını, o korkaklığını yeterince ifade edemiyorum.
Sensiz olmaktan korkuyorum çünkü biliyorum sensizlikte boşluğa düşeceğim. İçimden bir yerlerden de biliyorum ki o boşluğa er ya da geç düşeceğim. Sarıl ve beni anla. Bana hiçbir korkumun senden daha güçlü olmadığını göster. Hissettir.
Özleminin bir daha alışkanlık olmasını istemiyorum. Seni bir daha öyle kanayarak özlemek istemiyorum. Bir daha senin için üzülmek, o yalnızlığın soğukluğunu hissetmek istemiyorum.
Korkuyorum ve sen hiçbir şey yapmıyorsun. Uzaktan kayıtsız kalıyorsun, belki de bir sigara yakıp o umursamaz bakışlarınla "Bu böyle, yapacak bir şey yok" diyerek izliyorsun.
Çocuk senden korkuyorum. Bunun böyle olmaması gerek.
O kızgın bakışlarını istemiyorum. O sinirli seni istemiyorum. Özür dileyen seni istemiyorum.
Öylesine boşluktayım ki doldurmaya gelmiyorsun. Orada olsan da gelmiyorsun.
Neredesin sevgili? Yanıbaşımdasın.
Ama neredesin?
When I got the blues you gotta hold me tight. you hold me but you don't Hold me tight.
You tell not to cry. I want you to tell me to cry, I want you to hold me tight so I can cease crying.
You gottta make me feel like you are the strongest man on earth and this little to tiny feelong is not a thing.
I miss you child, where is your love to shelter me?

8 Şubat 2015 Pazar

Anlayamıyorum. Sanki bir pusun içinde kayboluyorum sen öyle davranıca, pusun dağılması içinse hep kendimden vermem gerek. Anlayamıyorum, neden pusun içinde istediğim yöne gidemiyorum görmesem bile, neden gidemediğimi bilmiyorum. Kendimden mi vermem gerek, bu kendimden vermek mi demek, bu daha ne kadar böyle gidecek? Bu kadar büyütülmesini anlayamıyorum.

6 Şubat 2015 Cuma

Şimdilerde o kadar özlemişliğin acısını çıkartıyorum.
Her fırsatta sana sarılmam işte bu yüzden.
Ben sarılmayı değil sana sarılmayı seviyorum.
Özlemin alışkanlık olmuş o günlerde.
Seni şimdilerde de özlüyorum ama bu özlemin verdiği duygu daha tatlı. Seni görecek, öpecek, sana sarılacak, seninle konuşacak olmanın güveniyle özlüyorum seni.
O zamanlar kanayan bir özlemle özlüyordum seni, özlüyormuşum seni.
Seni özlemek her zaman tatlı kalsın sevgilim.
Balonların ipini öyle kolay bırakmayacaksın sen de öyleyse.
Hep demez misin emek lazım diye?
Biraz daha sıkı tutacaksın, öyle hemen bırakmayacaksın ki gitsinler, azalsınlar.
Ellerin sımsıkı değilse işimiz var seninle, öyle her rüzgarda uçup gidiyorsa elinden balonlar fırtına geldiğinde ne yapacaksın?
Öyle kolay uçup gitmiyor balonlar, o kadar kolay değil.
O kadar kolay azalmıyor balonlar, sımsıkı tutuyorsun iplerinden.

4 Şubat 2015 Çarşamba

Bir balon daha uçtu
Giderek azaltıyorsun.
Lütfen yapma, lütfen beni senden soğutma.