30 Ekim 2013 Çarşamba

To an Old Friend

What happened to you old friend?
I don't miss you but I am sad because of the look of yours
Don't be like this.Be good, be okay.
What happened to you?
We were the queens back then
We didn't care
What happened to you?

I wanna go crazy on you

I don't have anyone to go crazy on.
Love I am so different...
Az ama öz olsun.
Love I am so different than before
Love I am so different
Love where are you waiting?
Love I am so different than before

27 Ekim 2013 Pazar

Keşke şu anda yanımda biri olsa beni koruyup kollasa.Keşke O olsa.
2 sene öncesinin acısı 1 bakışta su yüzüne çıkıyor.
Ben çoktan akıtmamış mıydım o zehri?
Ah çocuk seninle neler yaşayabilirdik ama olmadı.
Nedeni meçhul.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Bloguma ilk defa bu yıl mutlu yazılar yazdım.
Bundan sonraki hayatım çok güzel oluyor biliyorum.
Şu garip his arada sırada uğruyor ama o bile sıkıldı artık, gidecekmiş öyle dedi.
Belki de çoktan gitmiştir.
2014 çok güzel olacak, öyle gözüküyor.

24 Ekim 2013 Perşembe

I miss Layne when I don't listen to Alice in Chains.

This is bad. Really?

This is bad.
Is it?
Please don't be. It can't be.
Because I care.
Time will show.
I am sleepy as fuck but have to do homework.
What the fuck is homework when you are at the university?
Goddamn.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Dostuma

Benim güzel Ay Işığı'ma,
Biz birer sandalye çektik ve oturduk
Mumlar vardı, bu sefer mumları da yaktık çünkü artık saklayacak hiçbir şeyimiz yoktu, hiçbir şeyim yoktu
Sevmelisin
Yitirmemelisin
Daha çok sevmelisin
Yanlışlar vardı ama herkesin vardır,
Anlatılamayanları anlattık biz
Anladık
Yanlışlarımız olmasaydı şimdiki kadar gerçek olmazdık belki de

Gökyüzünü aydınlatan sadece ay ışığıydı o gece, koskocaman bir ay ve onu çevreleyen parlak, temiz, beyaz bir ışık.
O gece yağmur yağdı, şimşekler çaktı,
Ayın ışığı şimşeğin parıltısına karıştı
"Ama eminlerdi o gecenin sabahı gök kuşağı olacaklardı."

21 Ekim 2013 Pazartesi

Uzun zamandır bu kadar fazla yazmamıştım.
Çok iyi oldu.

Fakat benim içimdekiler yanlış, bir uzmana danışacağım artık.
Ne anlatacağım, nereden başlayacağım bilmiyorum.
Bana bir çözüm bulsunlar.Beni bir çözümlesinler.Bunlar umarım büyük umutlar değildir.
Peki ya sende bir şey yok normalsin derse? 
O zaman içime tıkılmış olmaz mıyım?Beni anlamamış olur öyleyse.
İşte tüm korkular orada toplanıyor ve pini çekecek laf da bu olurdu o kabusların geri gelmesi için.
Gelmesinler.
Kendimi net ve bütün olarak anlatmam gerek.Beni kesin bir şekilde anlaması gerek.

Hani öyle güzel tesadüfler olur ya.
Olmuyor.
Bazen her şeyi çok masalsı anlatıyorum.
Ses tonu önemli.
Bir yazıyı beğenmediğinizde ses tonunuzun bunda bazen çok az bazende çok fazla payı vardır.
Bana göre.
Hani bazı geceler vardır Kadıköy'de
Özellikle Kadife Sokak için bu söyleyeceklerim
Sokak karanlıktır aslında, 7 8 adımda bir sokak lambası vardır sarı ışıklı.İnsanların yüzüne çarpan.
Geceleri, soğuk ya da sıcak günler fark etmez, barlar da doludur sokağın kendisi de.
İşte o ışıkta kalabalığın içinden tanıdığın insanları seçersin sokaktan geçerken.
Bazen de görmemezlikten gelirsin.
Bazı insanlara bakarsın "Keşke onu tanısaydım" dersin, bilmiyorum nedensizce dersin.Kılık kıyafetinden mi, kazara duyduğun bir şeyden yoksa o garip birine çekilme hissinden mi bilmiyorum.
Soğuk Kadıköy geceleri mesela, genelde içimde bir burukluk olur nedense.Tam göğsüme saplanmış duran bir şey olur, bazen durup derin nefes almam gerekir onun için.Bir şeyler eksikmiş gibi gelir hep.
Aslında bir şey mi eksik yoksa bir şey mi yanlış bilemem.
Kadife'nin sonu, kilisenin yolu ya da kilise.
Eskiden Sahaf da vardı da şimdi kapattılar orayı oturmasınlar diye.
Bizim barımız bina merdivenleri.
Ayıplayan amcalar da oluyor, sarhoş amcalar da.
Fakat bazıları var ki ayıplanması gereken tarzdan, yinede aldırmıyorum.
Kadıköy'ü sevmeyen var, inanabiliyor musun?
Bense neden bu kadar sevdiğimi kelimelere o kadar bariz dökemiyorum.
Yanımda olan insanlardandır belki diyeceğim ama değil, tek gittiğimde de o buruk ama tatlı his oluyor,
Yinede o sokaktan yine ve yine geçmek istiyorum her Kadıköy'e gittiğimde.
Çok güzel anılarım var orada, hayal kırıklıklarım da diz boyu.
Son burukluğumda evime Taksim ama en çok da Kadıköy'den uzanıyor zaten.



Bazı insanlar kendilerini anlamak için bir ömür tüketiyorlar.
Bende onlardan biri mi olacağım?
Ömrümün akmasını mı izleyeceğim?

"And then the one day you find 
Ten years have got behind you 
No one told you when to run 
You missed the starting gun"
If Janis (Joplin) was alive, she would be the best one to understand me deeply.
Maybe she would pull up a chair and sit in front of me and say "Oh baby I know just how you feel."
That would amaze me.
Ruhumu özgür bıraksam, kendimi özgür bıraksam.
Bırakabilsem.
O zaman her şey "rahat" olacak.
Ancak şu anda her şey o kadar sert ve katı ki.
Üzerimde bir şey var, onu her saniye hissediyorum.
Bu nedir?
Neden ben böyleyim?
Bende bir sorun mu var yoksa herkes mi böyle hissediyor?
Herkes böyle hissediyorsa bununla nasıl başa çıkıyorlar?
Herkes bu kadar mutsuzken nasıl bu kadar eğleniyor? Ben bu kadar mutsuz muyum?
Ben mutsuz değilim aslında.Sadece rahatsızım.Bir şeyler beni rahatsız ediyor.
Çekingen miyim ben?
Bunları bilir bir kişiyle konuşacağım yakında.
Ama kendimi doğru ifade edememekten, yeterli ifade edememekten korkuyorum.
İnsanlar zayıf noktalarımı bilmesinler.Sonra onları oyuncak yaparlar ya da cümlelerinin bir yerine iliştirip kendilerini tatmin ederler.
İnsanlar birazcık da vefasız ve aptal.
Ben öyle miyim?
Sanmıyorum.Bazı insanlara öyle olmuş olabilirim evet.Onlar da benim yüzümden acı çekti.
Ama insanın acı çekmesinin nedeni yine kendisi olmamalı.
Bunu yapmamalı.
Ya da sorun bir şeyler yapmamaksa insan artık atağa geçmeli.
Birkaç güne kadar o kadar güçlüydüm ki.
O küçücük, hayatımızda büyüttüğümüz ama aslında küçücük olan fakat bakıldığında önemli olan bir olay oldu.Başkalarının acılarıyla kıyaslandığında küçük ama senin dünyanda sana acı veren şey.
Galiba beni etkiledi.
Olan olay etkilemedi beni aslında, benim bu kadar pasif kalışım ve bunların olmasına izin verişim beni rahatsız etti."Sena sen galiba eski Senasın." dedirtti.Eski Sena değilim elbet ancak değişim uzun sürüyor belkide ve darbe alması çok olasıydı.
Neden benim bu kadar çok istediğim bir şeye duvarlar örüyorum?
Neden sadece olayların gelişmesi için bir adım atmıyorum.
Neden karşımdaki benim duygularımı anlar diye bu kadar çekiniyorum.
Bu benim soğukluğumdan mı?
Yoksa olması gereken mi buydu? Olması gereken diye bir şey var mıdır?
O kadar fazla soru var ki.
Ah keşke beni anlasanız.
Biriyle konuşmam lazım, bana bir tedavi versinler.



O kadar çok kendimle uğraştım ki sonunda hiç hissetmediğim kadar yorgun hissediyorum.
Geçmişe dair ve, beni korkutan, en çok da geleceğe dair...
Ben daha 19 yaşındayım, yorgunluk da neyin nesi?
Onların olmak istediğimden değil, onlar benim olmalı.
Hepsi avucumda olmalı.
Ama bu kadar ulaşılmazı oynayınca hiç kimse suratsız birinin ya da konuşmayan birinin peşinden öyle koşmaz kızım.
Ne yapabilirdim?
Her şey en başlarda güzel zaten.
Sonrası depresyon.
Benim kızgınlığım sahip olamadığım erkeklere değil
Benim kızgınlığım kendime.
O kadar yaklaşmıştım ki aslında ama hiç benim olmamışlardı sonunda
Yinede ben onlarla bir hayat paylaşmıştım zihnimde, başlamıştık ve bitirmiştik.
Benim kızgınlığım kendime sadece, onlara sahip olamadım
Onlarsa benden başka herkese sahip olmak için can attılar.

20 Ekim 2013 Pazar

My pain is self chosen

I believe that this is true.
Whatever or whoever causes you to have that pain...You choose to be with them in advance, you chose it before you knew that you would suffer for them.

But if a mother looses her child, if a wife looses her husband, if a boy is orphan I don't think that this counts for them.
It is not faith, it's just being unlucky.

Because faith is combination of many possibilities, it is math...A permutation problem.

17 Ekim 2013 Perşembe

Why am I being that intrested and caring?
He doesn't give a single fuck.

11 Ekim 2013 Cuma

LS

I want to search and find nothing about you.
Because you deserve privacy.

9 Ekim 2013 Çarşamba

Universe has special gifts for me.
But where are they?

6 Ekim 2013 Pazar

Over-dreaming again.
My dreams must come true otherwise I'll loose my mind.

1 Ekim 2013 Salı