26 Eylül 2012 Çarşamba

Uzun zamandır kendim için bir şey yapmadığımı fark ettim, bir yerde okuduğum bir yazının etkisiyle.
O hep tatmak istediğim duyguyu anımsadım birden bire.
Hiçbir yerde hiçbir zaman mutlu olamayacakmışım, hiçbir zaman ulaşamayacakmışım gibi.
Yapılması gereken şeyler her zaman var olacak ve ben asla kendi kurduğum dünyamda yaşayamayacakmışım gibi.
Her zaman güzel bir kitabı okurken kendimi kaptırdığım gibi kaptırmak istiyorum kendimi hayata.
Ama hayatın zevklerini göremediğimde, sadece rahatsızlık hissettiğimden bu bohemliğimden kurtulup tam anlamıyla yaşayamayacağım.
Her zaman başka hayatlara imrenip bana imrenenlere anlam veremeyeceğim.
Belki yine sadece her zaman daha da fazlasını istediğimdendir bu.
Bir problemi doğrudan değil de dolaylı yoldan çözmeye çalışıp hatalı sonucu bulmak gibi.
O rahatsızlık gibi.
Her zaman düşünüp, hayal kurup, o hissi bir anlığına hissedip sonradan elinden kayıp gitmesi ve gerçekle boğuşmak gibi şu anda hissettiklerim.
Düşük cümlelerim ve hayallerim.
Benim istediğim çok az şey varken önce bedelini ödemelisin.
Kendi sayımdan çok daha büyük şeyler düşlüyor beni yöneten.
Bilirsiniz, uyum sağlayamazdım ya hani, nedeni de buydu.
Şimdi gidip biraz daha kendimi zehirleyeceğim, sonra da yine kendimi kandıracağım.

17 Eylül 2012 Pazartesi

I always thank that there is a thing like music.
Music is everything.
Everything is beautiful with music.
There isn't a single day that I didn't appreciate for it, there won't be any.
Music.
Thanks to the creators of music.
Thank you for making life amazing.
Thank you for easing my pain.
Music is everything.
Music.

15 Eylül 2012 Cumartesi

I know you sense that you're gonna suffer because of me.
Swallow hard.
Whitesnake - Still of the night
                      Is this love?

Def Leppard - Too late for love
                       Pour some sugar on me

The sexiest songs ever.

4 Eylül 2012 Salı

Dengesiz olan benim duygularım değil, hep onların hataları.Bense onların hataları yüzünden üzülürken hep onları yükseğe çıkartıp kendimde ararım bütün sorunları.Aslında böyle olmadığını şimdi anlıyorum, belki de o zamanlar suçlayacak ve acısını çıkartabilecek birini arıyor insan, bu da en yakınında olan, kendisi oluyor.Sadece, çok klişe ama doğru, çok fazla değer vermek yüzünden oluyor bütün yenilgiler ya da karşındakinin kendi insanlık seviyesinden.Bir insan tutamayacağı sözler verdiği zaman ben ona "karakteri oturmamış insan" derim.Bu "Sana söz vermiştim eve gelirken çiçek alacaktım))):" tarzı bir şey değil, "Pardon benim aslında seni sevmem gerekiyordu değil mi? Olmadı kusura bakmazsın artık" gibi bir şey.İnsan karşısındakine değer vermeli, kendisini bilmeli.Sevgi ilişkinin son basamağıdır bence, bir insanı sevmek için ilk önce ona saygı duymalısın ve sonra ona karşı bir sorumluluk duygusu geliştirmelisin.Bunlar biraz kendi içindekilerle ve senin kendini ne kadar kontrol edebildiğine bağlıdır.Ardından sevgi gelir.
Biz, sevgi diye bütün çakma hisleri tadıyoruz birlikte olduğumuz insanla.Mutluluk yerine saçma sapan garip bir şey hissediyoruz.Beynimize tadımlık hormonlar salgılattırıyıoruz.Hislerimiz sanki çok meyveler gibi.
Karşındakine saygı duymalısın ilk önce, çünkü bu senin de kendine saygı duyduğunu gösterir.Yanında olmasını istediğin insana saygı göstermezsen sen nasıl kendine saygılı biri olursun ki? Demekki karşındaki senin en ufak nezaketini hak etmiyormuş ve sende onu, onun ne kadar alçak olduğunu bile bile onu yanında gezdirmenle kalırsın.
Sorumluluk duymalı.İçinde hep o olmalı, ilişkinin ikinci basamağı budur bana göre.Başkalarına baktığında ona baktığında hissettiği gibi hissetmemeli mesela.Bu birazda kişinin kendi karakterinden gelen içsel bir kendini kapamadır.Onu biraz da kendi içinde özel yapmalı.Kişi, kendisine güvenebileceğini garantiler işte bu zaman.
Sonra sevgi gelir.Açıklama yapmak zor.Sadece onu tüm halleriyle seversin.Sevgi ve sevmek.
Aslında insanlar da karşılarındaki kişiye böyle davranmak istemezler mi?
Keşke herkes bunları kavrayabilse.
Sen ne kadar kendi verirsen ver, eğer karşındakinden böyle tepkiler alamıyorsan bu senin suçun değil, karşındakinin nasıl bir insan olduğunu gösterir.
Karşındakinden istediğini "almak" ya da ihtiyacını gidermek demiyorum, çünkü ilişkide yapılan "verme" eylemi, kişiden bir şey eksiltmez, bir beklentiyle yapılmaz.
Ancak güçlü olan insanlar sevebilir.Her şeyi göze alabilir,verdiği sözlerin arkasında durabilir ve gerçeten değer verebilir.
Güçlü insan, kendisine yakışacak insanı, sevilecek insanı da bulur.

2 Eylül 2012 Pazar

These years were supposed to be the golden years.What is wrong then?
Feelings.
Thoughts.
Entourages.
I'm a puppet of my own mind.
You can't change your character, you just feel different.