30 Haziran 2014 Pazartesi

Demedi, geçmedi.
Yine yarım kaldı.
Çocuklar şunu bilir misiniz?
Yine yarım kaldı.
Üstelik tavizler de vermiştim.
İyi ki Greenpeace'e girip böyle büyük dostluklar kazandım.
O aşağıdaki yazıyı da buruşturup kenara atın benim için.
Benim elim gitmiyor çünkü.
Siz benim için atar mısınız?
Çok sevemedim
Sen renk değilmişsin
Bunu birine ikinci kez yazıyorum, sen siyah beyazmışsın.
Sen gidince hayat da kötüleşmedi.
Sadece ağırlaştı. Karabasan gibi.
Dediğim gibi ortada emek harcamamışlık var.
Sen bana vermedin bu duyguları
Ben yarattım İstanbul Beyefendisi
Hayat bir seçim
Sen de beni seçmiyorsun.
Seçmemeyi bile seçemiyorsun çünkü hiçbir şey senin kontrolünde değil.
Korkak, çocuk, ciddiyetsiz.

29 Haziran 2014 Pazar

Sen geldin hayat güzelleşti
Geldin ve renklendim
"Merhaba!"
"Hoş geldin!"
İlk defa biri bana mutlu bir yazı yazdırtıyor ve bu çok güzel
Daha da güzelleşsin
Güzelleşiyor da
Sorular uçuyor gidiyor sorular
Seni özlüyorum sevgili
Özlem güzel bir duygu
Seni özlemek, seni görmek, sana dokunmak, sana bakmak, seninle konuşmak, seni öpmek, seninle sessiz kalmak, sana sarılmak güzel
"Muazzam!"
Yazılarıma girebilecek biri
Yazılarıma giren biri
İyi ki geldin
Buralarda kal güzel insan
Seni çok seveceğim
Aydınlık duygular varmış meğer, geldiler ve en ortama kuruldular
Seni çok seveceğim güzel insan
Evet korkuyorum acımasından
Eğer ki acırsa sen gelirsin
"Bana sarıl" dersin
Sarılırım ve geçer
Sevecen insan, mutlu insan
Sevinçli yazılarıma giren insan
Sen yazsın, renksin
İyi ki geldin
Seni çok seveceğim
Senden çok şey öğreneceğim
Bana çok şey öğreteceksin, bana çok fazla duyguyu öğreteceksin
Sabırsızlanıyorum, her şey için
Bütün günlerimiz için
Orada kal sevgili!

27 Haziran 2014 Cuma

Ben bu adamı seveceğim.
Umuyorum ki.
Umuyorum ki kendimi açmama olanak tanır,  şu anda güzel gidiyor.
Daha da güzel olmasını istiyorum.

26 Haziran 2014 Perşembe

Love, I am so afraid.
Of, of what?
Of making a mistake.
Cevapları olmayan sorular
Cevaplarından korkulan sorular

Sorular hep dert oldu başımıza.

Yalnızlığın çaresi sevgi.
İçindeki boş yalnızlığı sevgiyle doldurursun.
Belki de o yuzden "aşk adamı".
O büyük boşluğu doldurmak için bir arayış.
Yine de bazı çekinceler var.
Korkuyorum.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Sohbet

Aklımda o kadar fazla soru var ki.
Cevaplarından korktuğum için o soruları kendime sormuyorum.
Zaten sorunca aklım karışıyor.
Sanırım cevap vermek istemeyen taraf cevap verecek olan tarafı engelliyor.
Neye uğradığımı şaşırıyorum.
İşte aslında...
İşte aslında böyle yanılgılara bile düşmemem gerekiyordu.
"Pure Trust". Does that even exist? I hope so, I want it to be.
Bazen o kadar iyi ki kendimi çok iyi hissediyorum. Çok çok çok iyi.
Kötü hissettirdiği de oluyor. Bazen beni yok sayan şeyler yapıyor çünkü.
Bunları ben abartmıyorum hayır. Barizler çünkü.
Bunları aslında şeffaf olarak konuşmamak lazım yüzyüze ama ben öyle oyunlarla bir şey ifade etmeye çalışan ya da oyunlarla ifade etmeye yeltenen biri değilim. Neyse ne, aklımda ne varsa o.
Ben onu her şeyiyle kabul etmeyi seçmişsem, o da bunu yapacak. Yapmalı, lütfen yapsın. Umarım yapıyordur.
Aslında onun hoşuna gitmeyen hareketimi hemen bana söyledi ve o harektlerimin itici olduğunu söyledi. Bu çok güzel bir şey. İlişkilerde başa ne geliyorsa iletişimsizlikten geliyor zaten. İletişimsizlik, yanlış anlamalar, kafada kurulan senaryolar, paranoyalar, kaybetme korkusu.
Şu anda şaşırdım.
Çünkü iletişimsizlikden başlayıp sırayla birbirini doğuran olayları yazdım ve sonunda kaybetme korkusuna ulaştım.
Bende o kadar yoğun ki bu duygu.
Ama bunu hissetmek için sadece bu aşamalardan geçmek gerekmiyor.

Keşke demeyeceğim. Hiçbir zaman. Gerekirse içimde bastıracağım, artık oldu ve bitti. Ben benim ama ben değiştim. Bunu yazmak boğazıma bir şeyi tıkıyor. Bir hata mı yaptım? Yaptıysam yaptım. Artık düşünmenin bir önemi yok. Sadece ona çok güvenmem gerek. Ona çok çok güvenmem gerek. Anlıyor musunuz?
Eğer birgün bitecekse de ortada gerçekten denenmiş bir şeyin olması gerekli. Olmuyorsa olmuyordur. Benim ağrıma giden şey emek harcamamışlık olur.
Beni sevmeyi seçmesi lazım benim yaptığım gibi.
Bir şeyleri görmezden gelsin. Neden yine bu kadar savunmasız oldum?
Çünkü tavizler verdim.
Verdiğim tavizlerle alakalı mı bu hissettiklerim yoksa öyle bir şey gerçekleşmeseydi bile ben yine bunları düşünür müydüm?
Garip bir insan evet.
Ben de garibim evet.
Düşündüklerim ve yaşamak istediklerim o kadar birbiriyle zıt ki.
Yaptıklarım ve düşündüklerim. Bu beni ikileme sokuyor, o yüzden sürekli sanki "iki kişiymişim" gibi hissederdim. Hayır ama bunun bir hastalık boyutu yok. Yoktur yani.

Bana çok fazla soru soruyorsun dedi. "Sorduğun sorularda genelde cevabı belli olan sorular oluyor."
Bunu denemesi hoşuma gitmedi ya da bunu düşünmesi ya da ona bunu düşündürtmem.
Söylediği şeylerin bir sürü anlamı olabiliyor ben de soruyorum yani ne var bunda? O zaman o konuşurken net olsun.
Umarım benim hakkımda çekinceleri yoktur.
Umuyorum ki.
Neden bu kadar savunmasızım?
Bir ilişkiyi sürdürmek zor iş.
Benim tekrardan İle'yi okumam gerek.
Şimdi başka bir ilişki üzerine düşünerek okumam gerek.
K. üzerinden yıllar yıllar geçmiş gibi.
Ben onun için nasıl öyle şeyler hissetmişim? Bunu demek kötü aslında. Hem iyi hem kötü.
Bu sefer iyi olsun lütfen yalvarıyorum.
En azından ortaya büyük bir şey koymuşken kazanmaya devam edeyim.
Evet, bu bir kumar.

Acaba zaman bana neler gösterecek?
Lütfen bu sefer tam anlamıyla kazanmak istiyorum.
İçimde çok fazla şüphe var.
Rol yapmak o kadar kolay ki aslında.
Keşke şu "iletişim çağında" yaşamasaydık.
Bana yazmadı, bana yazdı sonra cevap vermedi, ben ona yazdım cevap vermedi.
İnsan paranoyak oluyor.
Kendime güvenmem lazım biraz.
İlk günümüz ne kadar da güzeldi, eve çok mutlu dönmüştüm.
Ne zamanki ortada sadakat gösterilmesi, ilgi gösterilmesi gereken bir durum oluşursa o zaman her şey karışıyor. Ben karıştırıyorum belki de.
Biraz daha rahat olsaydım belki, belki biraz daha salak ya da biraz daha az düşünen biri olsaydım.
Evet çok irdeliyorum ama bunun da bir sebebi var. Yok yere böyle şeyler düşünmüyorum. Yoksa bu sadece benim yapım mı?

Para. Para konusu çok aklıma takılıyor. Ne kadar iğrenç. Aslında olay para değil, onun tutumu. Bu konuyu burada irdelemek istemiyorum.
Benimleyken arkadaşlarıyla başka bir yere gitmek için plan yapması. Tamam, benimle benim sınırıma kadar kaldı ama planı yaparken benimle kalıp kalmayacağı belli de değildi. Sen de geliyorsun dedi gerçi ama gelemeyeceğimi de tahmin etmesi gerekirdi, ertesi günü çalıştığımı biliyordu sonuçta.
Benimleyken neşesi yerine gelmedi. Bilmiyorum, bilmiyorum bir şeyler karışık. Karışık mı? İşte ilişki ne zaman varsa ben o zaman rahatsızım. Kendime mi güvenmiyorum. Hayır böyle değil. Sadece üzülmekten çok korkuyorum. Üzülmekten korkmak kendine güvensizliğin bir sonucu mu? Ne zaman bu kadar savunmasız oldum ben.
O eğer ki beni bırakırsa, beni çok özler. Bu kesin, burası kesin evet. Kokumu özler, gözlerimi özler, bana sarılmayı, gülüşümü özler. Benimle her konudan konuşabilecek olmayı, her şeyi yapabilecek olmayı özler.
Arkadaşlarıyla beni nasıl da gururla tanıştırıyor. Bu güzel bir şey. Bunları böyle açık açık yazıyorum ama umarım "Bu kızda boyna kendini övüyor" diye düşünmüyorsundur. Düşündüğümü yazıyorum sadece.
Bana "Gün geçtikçe yanında iyi hissediyorum ve daha da güzel olmasını istiyorum." dedi. Bu güzel bir şey.
Neden bir türlü bir şeylerden emin olamıyorum? Beni engelleyen nedir?
Benden dolayı mi yoksa ondan dolayı mı? Neden bir şeylerden kesin emin olamıyorum.
Ben biraz ilgi delisi bir insanım. Eğer karşımdakinden ilgi görmezsem ona da ilgimi göstermem. Biraz çekingenim tam çekingenlik de değil oysa, terslenmiş olmayı yediremem evet.
İlikişler çok basit ama çok karışık. Karışık hale gelmesini sağlayan çok fazla düşünmek.
O yüzden düşünme, sadece yaşa.
O zaman her şey yolunda gidiyor zaten.
Ah balık burcu bana neler çektirtiyorsun. Biraz dur ya.

Bu bir kumar.
Sana güvenmem gerek.
Beni gerçekten görebilmen için, kendini güvendirtmen gerek.
Bunu görüyor musun acaba?
Korkuyorum ya.

24 Haziran 2014 Salı

Bir "İnsan neden sevmekten korkar?" vakası daha.
Sadece karakterler değişik.
Bakalım.
Korkuyorum.
While this town is busy sleeping
Alll the noise has died away
I walk the streets to stop my weeping
'Cause he'll never change his ways.

I trusted big this time.
Please, don't let me down.
This is a gamble.

22 Haziran 2014 Pazar

Oruç Aruoba
Yürüme
Metis Yayınları
Sayfa 209
108. Madde

...Bu özgürlük anları, çok ender, çoğunlukla da -belki, hep-, beklenmedik, öngörülmeyecek anlardır.-
Is my soul going to be belonged like my body is?

21 Haziran 2014 Cumartesi

18 Haziran 2014 Çarşamba

...Gerçek olmayanlar, yazınca.

Hayır hayır hala yazmayacağım.
Bu sefer tutuyorum kendimi.

Çünkü gerçek olur...

15 Haziran 2014 Pazar

Masumiyetini kaybediyor insan.
Masumiyetini kaybetmek zorunda insan.

14 Haziran 2014 Cumartesi

İki yudumluk hayatlarınızla gelip bana ahkam kesmeyin
Bana teşekkür etmeyin mümkünse bir süre
Sonra sefasını başka hayatlar sürüyor, bana kalansa gece
Tek bir gece de değil üstelik, geceler kalıyor bana
Mümkünse tuğlalarını sizin örüp benim bozduğum duvarlarınızdan çıkmayın bana gelmeyecekseniz
Bencillikse bencillik
Ne şiirler yazılmış siz hala cümle kuracak cüreti buluyorsunuz kendinizde
Gidin susun bir köşede
Böyle daha güzelsiniz
Daha değil, ancak böyle güzelsiniz.
Konuşmayın çünkü zaten kimse dinlemiyor
Bana da sonra gelip teşekkür etmeyin
Sessiz teşekkürlerinizi de şimdi,
Hemen,
Cebinize koyun.
Bir şeyler düzeltirken bir şeyler bozuluyor.
Dengeyi hayatıma çekiyorum.

10 Haziran 2014 Salı

Quod vitae sectabor iter? ¿Qué senda tomaré en la vida? Welchen Lebensweg soll ich einschlagen? Which road of life shall I follow? Hangi yaşam yolunu izleyeceğim?
Mutluluk bir kedinin gözlerinde.
Herhangi bir kedinin değil.
Bir çocukluk arkadaşı, bir şimşek gibi parıltısı olanın.
He gave you the reasons woman.
Don't let him go.
If it is in your hands, don't.

6 Haziran 2014 Cuma

Buraya gelip mükemmel cümleler yazmak istemiştim.
Sanırım yazamayacağım.
Çünkü yazınca gerçek olurlar gerçek olmayan şeyler. Bunu yapmamayı öğrendim. Olmayan bir şey üzerine bir şeyler işlememeyi öğrendim.
Canım da acımıyor nasılsa.
Bir sigara.

Kitapçılardaki bütün kitapları okumak istiyorum, aç gözlülüğüm var.
Oruç çok güzel bir adam.
"Güzel bir adam" bu cümleyi dün bir kez daha kullandım.
K. için güzel adam demedim hiçbir zaman, acaba içten içe biliyor muydum?
Hayır, ben onun hep iyi olduğuna inanmıştım. Gerçekten öyle mi yoksa ben mi inanmak istediğime inanmak istiyorum?
Kısır döngülerimiz gırla.

Yarım mı alırsınız tam mı? İlişki porsiyonları diyorum, yarım mı alırsınız tam mı?
Ne yediğimize biz mi karar veriyormuşuz canım.
Bizim elimizde olmaktan çıkmış bu.
İnsan beyni bazen öteye geçemiyor.
Ne olalım medyum mu? Öteye geçemiyor ne demekmiş?

-Kendimi kendime kanıtlamadıkça kendimi başkalarına kanıtlamaya kalkışmak istemiyorum.
-Kendini kendine kanıtlamak için kendini ilk önce başkalarına kanıtlaman lazım.
Bunu söylediğim kişi bu lafımdan çok etkilenmiş gibi göründü.
Peki gerçekten kendimizi kendimize inandırmak için başkalarına da mı inandırmak lazım? Hayır, ben bu cümleyi onun bakış açısından bakarak kurdum. Evet, o zaman yerinde bir cümle olmuş.

Nasılsınız iyisinizdir umuyorum ki.
Bana teşekkür etmeyin mümkünse bir süre.

Burnunuz çok güzelmiş deseler şaşacağız zaten.

Bazen o kadar kafam karışıyor ki düşünmemek gibi bir seçeneğimin olmasını istiyorum.
Bu makinayı nasıl kullanıyorduk ben hala çözemedim.

Yakışıklı mı çirkin mi sempatik mi itici mi olgun mu çocuk mu tutarlı mı tutarsız mı ileriyi düşünür mü düşünmez mi sadece anı mı yaşar aşık olur mu gerçekten sever mi
Aşk adamı.
O kadar arada ki aslında. Bazen söyledikleri ve yaptıkları örtüşmüyor.
Bana o kadar güzel "Çok güzelsin" dedi ki, hayatımda hiç bu kadar içten bir iltifat almamıştım.
O an gerçekten çok güzeldi. Daha başka nasıl anlatabilirim? O ana başka bir an karışmıştı.
Buraya aktaramadığım bir şeyler var. Galiba ben içimde anlamlandıramadım.
Belki de daha sonra bana o anları verdiği için ona teşekkür ederim. Her neyse hani yazmıyorduk? Yine tutamadın kendini değil mi.

5 Haziran 2014 Perşembe

O kadar yorgun hissediyorum ki, fiziksel olarak.
Galiba dün güzel şeyler oldu.

4 Haziran 2014 Çarşamba

*Capture the moment*

Tomris Uyar'ı Kıskançlığımla Anıyorum

Yüreğinin bozuk bir saat olduğunu hep bende duracağını söyleyecek biri,
Beni görünce sanki dünyayı dolaştığını hissedecek biri, 
Beni soluğumdan öpecek biri. 

Öyle birileri kılıklı biri.
Yazılarıma girmeyi başaran biri, hayatımda yeri olmasını isteyebileceğim biri.
Bu sefer hayal kurmayı bir kenara bırakıyorum. Hayal kurarak bir karakter yaratmayı bir kenara bırakıyorum diyelim daha doğru olsun.
Ne kadar acı verdiğini önceki bölümlerde zaten gördük. Hayal kurmak bırakılamaz bir şey, hayallerime sınır da koymam oysa, şu anda yaptığım sınır koymak değil temkinli davranmak.
Aşk hiçbir zaman anlık bir çarpma, çarpılma olmamıştır.
Birini gördüğümüzde hissettiğimiz o "çarpılma" anı aşk değildir sadece bir "çekilmedir".
Aşk yaşandıkça ortaya çıkan zamanla ya azalan ya da çoğalan bir duygudur.
Acaba o bir duygu mudur? Bir durumdur belki, durum demeyeceğim çünkü durum durağandır. Oruç Aruoba gibi "Yürüm" diyeceğim. Aşk bir yürüm müdür? Belki.
Okuduğum bir cümle bana bunları yazdırttı, daha da yazabilirim ama aşk gibi güçlü bir "duygu" hakkında yazabilecek kadar "tecrübeli" olduğumu düşünmüyorum. 

3 Haziran 2014 Salı

I watched three episodes of Star Wars again and I am so angry with Darth Vader.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Hayatımda gördüğüm en hayalperest insan benim.
Shit baby, you ruined them all.
I still have a weakness for you but I know you this time.
Shit darling, you killed it. Suffer in your own dirt, you will never be happy as long as you have that hate in you.
I will never surrender. I do have a weakness but I have my knowledge.