Sıkılıyorum, bu düzenden, bize yapmamız gerektiği söylenenlerden,bize dayatılanlardan, biz özgür değiliz.Yönetiliyoruz ve kimse bunun farkında değil , kuklayız ama kimse iplerini bırakmıyor, buna yanaşmıyor bile, farkında değiller.Bütün bu rutini bırakıp gitmek istiyorum sadece.Her şeyi bırakmak istiyorum.Yeni insanlar ,yeni mekanlar, yeni ülkeler,yeni şehirler ,yeni evler görmek istiyorum, yeni hayatlara girmek ama onlara dahil olmamak,sadece birkaç günlerine tanık olup sonra çekip gitmek istiyorum.Sorumluluk istemiyorum artık.Çalışmak istemediğim derslere çalışıyorum zorla, girmek istemediğim sınavlar için saniyemi bile harcamamam gerek.o saniyelere, yapmak istediğim neleri sığdırırım ben,yapmak istediklerim boş şeyler değil.
Ağlamamam gereken insanlara ağlamamam gerek,okumak istemediğim bir okulda okumamam, çalışmamam gereken sınavlara çalışmamam gerek.çünkü hepsi bana aykırı, beni kısıtlayanlar onlar.yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamıyorum.rutin, her şey sıradan ve bu düzene bayadır dahilim.ben ne kadar ciddiye aldıysam onu, o o kadar zorlaştı bana.bir süredir ben onu kaale almıyorum ve bu avareliğim beni özgür kılıyor ama hala o düzenin içindeyim, özgürlük isteyen ruhum, bedenim, gözlerim artık kaldıramıyor bu aptal sistemi.bu yüzden de sıkışıp kalıyorum her ikisi arasında.ne sorumluluk istiyorum, ne arkadaş ,ne sevgili ,ne de dost.hepsi acıtıyor hissetmiyorum ama kötü bir şey oluyor hissetmesemde bunu bilecek kadar hayattayım.ben kendime yeterim diyorum.çünkü beni anlayabilecek benim kafamda olan kimse yok, evet belki bir kişi var.ama artık feda etmesi kolay benim için her şeyi, çünkü üzülmüyorum.bazı şeyler oldu.umursamıyorum,üzülmem gereken şeyler miydi,kırıldım mı kırılmadım mı onu bilmiyorum,ben hissedemiyorum.
Ben onlara ,diğer gelip geçenlere, kendimi açtım,en derin yaralarıma ortak ettim,onların en derinlerine ortak olmaya çalıştım ama onlar dediler ki sen çok kapalısın, benim verdiğim değeri sen vermedin bana dediler.sen bana bir şey vermedin asıl, ben sana sahip olduğumun fazlasını vermeye çalıştım aptal insan, sen hiçbirini göremedin ve karşıma geçip beni suçlayabiliyorsun arkana senin kafanda olanları alıp ve kendini haklı göstermeyi o kadar iyi biliyorsun ki karşına geçtiğim zaman hipnotize oluyorum sonra ayrılıyoruz her şey yolundaymış gibi. sana söyleyeceklerim gözlerimden akıyor ben yalnızken, sen hiç birini göremiyorsun ve biz karşılıklı geçip tekrardan gülüşüyoruz.her şey yolundaymış gibi.hissetmiyorum ben, kırılıyor muyum bilmiyorum.neden kendini sevdirip sonra benim zayıf noktalarımı en iyi bilen sen beni bitiriyorsun ki? Sizi istemiyorum işte.bütün beni incitenler.insanlar.tavan yapmış egolarınızla kendinizi o kadar o kadar ,bilmiyorum nasıl hissediyorsunuz, çünkü hiçbir zaman sizin gibi hissetmedim, hissedemem çünkü o zaman ben, ben olmam.
Ruhumu saran,onu hapseden bu sıradanlıktan kurtulmam gerek, ben onların yaşadığı kadar sıradan yaşayamam.hayatı yaşamak için para kazanmaya çalışmak saçma ama ben ne kadar saçma desemde bütün sistem para üzerine kurulu .Para kazanmak için okumuyor muyuz? Para kazanmak için köle olmuyor muyuz? Para kazanmak için para ödüyoruz.
Hep şikayet ediyorum sanılmasın, ben kendi çözümümü buldum. Diğerlerini düşünmek ve uyarmak için çok geç çünkü onlar beni çoktan kaybettiler. farkında değiller ama fark edecekler ve beni özleyecekler.Çünkü onları benim kadar iyi anlayan ve önemseyen başka hiçbir kimse çıkmayacak karşılarına.Onlar da şimdi benim onlara yazdığım gibi yazılar yazacaklar ama pişmanlık dolu olacak onlarınkisi, ağlamaklı olacak.
Benim şu anda bulunduğum jenerayonun ileriki yaşantısında yaşayacağı gibi klasik bir hayatım olamaz.Nasıl biliyorsun değil mi?Bilyon lira para harca okumak için,okul sonra tekrar okul dersane ve sınav sonra okul ve dersane ve sınav.okul.ve hayat. İş bul, sabahtan akşama kadar çalış para kazanmak için.neden para kazanıyorsun, yaşamak için değil mi ya da yaşılılığında rahat etmek için mi? Çalış para için, paranın kölesi ol ve yaşlılık.Elinde üç beş kuruşun kalacak.Çünkü hiçbir zaman hakettiğini koparamamış olacaksın diyelim.Rahat ettin diyelim peki enerjin kaldı mı? Rahat etmek için bile enerjin kalacak mı? Gençliğinde yapmak isteklerini yapabildin mi? Peki şimdi ağrıyan sırtın ve titreyen bacaklarınla yaşayabilecek misin gençlik hayallerini? Benim böyle bir yaşantım olamaz.
Aslında şöyle olabilirdi,sevgilim ya da çok yakın bir dostumla –söylediklerime ters düşüyorum ama o kadar da umutsuz değilim insanlardan- bir külüstür minibüs alırız ,ülkeden ülkeye gezmeye başlarız her şeyi bırakıp.Türkiye’den ülkeden ülkeye gezmek zor iş , vizeymiş oymuş buymuş.şu anda hayal kuruyorum, sınır koymayacağım.Minibüs alırdık hani şu Into the wild’daki wolkswagen’den mesela.Yanımıza tanrımızı alırdık tabiisi,para.telefonumu,giysilerimi ve sorunlu bilgisayarımı satardım elimize para geçsin diye.En değerli bir tek ipod kalırdı elimde, bir de gitarım, satmadığım bir kaç kıyafeti alırdım yanıma.gitar kabımın kenarına botlarımı asardım kış günlerinde giymek için.ayağıma da her hangi bir spor ayakkabımı giyerdim.karavanın dışını boyardık spreylerle.her seferinde farklı farklı renklere sokardık onu.nereye istersek oraya giderdik. bazen yaya olarakda.paramız bittiğinde birkaç hafta neredeysek orada kalır çalışırdık ve para kazanırdık.ne kadar özgür hissederdik,istediğimizi yapardık her istediğimizi istediğimizi giyerdik istediğimiz yere giderdik, kafamıza ne eserse, kimseye bağımlı olmazdık.bizi bağlı tutan bir şey olurdu ama.ikimizi.bu bir kısıtlama olmazdı çünkü ikimiz birbirimizin ruhundaki boşlukları dolduran kişiler olurduk.
Yazın karavanın üstüne çıkar güneşlenirdik.birimiz iner aşağıda yemek yapardı,yemek ,ya konserve ya da kolay hazırlanan bir şey olurdu, belki kuru bir ekmek ve su.umrumuzda olmazdı ne yediğimiz.bir deniz kıyısına yaklaşırdık ve denize girerdik geceleyin, içinde, yüzerdik. Ve yağmur yağmaya başlardı etrafta hiç ışık olmadığı için yıldızların her birinin farkında olurduk.denizdeyken yıldızları izlerdik ve sarılırdık dünyada tek ikimizin olduğumuz için.önceden çıkardığımız havlulara kurlanırdık.ve karavanın üstüne çıkar tekrar başlardık yıldızları seyretmeye, orada uykuya dalardık.Sabah birimiz uyanır ve diğerimizi uyandırırdı.
Sonsuza kadar böyle yaşayamayacağımızın farkına varıncaya kadar özgür kalırdık.Sorunlar başlayana kadar.
YOU SHOUT BUT NOONE SEEMS TO HEAR.