31 Mart 2011 Perşembe

Hayatta çikolata kadar güzel bir şey yok, keşke bütün yemekleri çikolatadan yapsak.
çikolatadan cep telefonum olsa.

sonra hepimiz obez olsak
As we all know, even the sun is eclipsed by the moon.

30 Mart 2011 Çarşamba

O YAZIYI BULMAM GEREK KAHRETSİN.
Ve bütün her şey egonuza ters düşen olgularla sizi yaralamaya başladı..

kandırılmak by yourself

Hani ona son yazımı yazdım demiştim ya, telefonumdan başka bir yerde saklamıyordum o yazıyı.Yazı silindi.
hayatımda düşüncelerimi ve duygularımı en açık ve en anlamlı dilde yazdığım yazı silindi yani.üzüldüm ama bir yandan da sevindim. arada açıp okuyordum, eskilerdeki o karamsar halim gözümden geçiyordu anlık da olsa.şimdi açıp okuyamicam iyi oldu iyi.
evet iyi.

29 Mart 2011 Salı

Bugünlerde çocukluk hayallerim gerçekleşiyor, lütfen böyle devam etsin.
Eskilerden kalan artıklar var içimde, onları da geri dönüşüme gönderirsem tam anlamıyla yaşayan bir insan olacağım.
ve farkına varıcam ki hayat bildiğimden çok daha renkli, heyecanlı ve eğlenceli.


"ağlamayı sevmem ben
kendimi pek üzmem
şarkılarla mutluluğu yaşarım ben "    yavuz çetin

4 MART

Baykuş

İstediğim aslında çok değil
Sadece senin olmak istedim dünyada
Sadece sana ait olmak

19 Mart 2011 Cumartesi

"Çay ister misin?"  diye sordu kız diğer kıza
"Evet biraz isterim." dedi diğeri, 'biraz çay' istemek nasıl olur diye düşünürken,
Kız çayı koydu ve diğeri masada olmayan şekerlikten 2 şeker attı çayına, tadına baktığında şekersiz gibiydi ama emindi ki şekerler çaya karışmışlardı,fazla takılmadı, belli de etmedi.
Ve birden ışıklar söndü, zaten akşam vaktiydi ve mutfak kapkaranlıktı artık.Kız çığlık bile atamadı karanlıktan korktuğu halde, nedensiz ayağa kalktı ve iki kişinin onu kollarından tuttuğunu hissetti, anice. korkudan karanlığa alışamamış göz bebekleri daha da büyüdü.şimdi bağırıyordu artık "bırakın beni tüm korkularım, bırakın kollarımı, beni tutmayın olduğum yerde, rutin ve keyifsiz hayatıma devam edeyim sizsiz, belki de bütün keyifsizliği ve rutini veren sizsiniz"
o bağırdı ama kimse onu duymadı ya da o bağırdığını sandı.kız bilir ki karanlıkta hiçbir şey gerçek değildir.

Anlamsız Lakırtılar

Çok kötü bir rüya gördüm.Biraz önce uyandım, o rüyayı görmeseydim daha da uyurdum ama uykumu kaçırdı.Bütün korkularım vardı onun içinde, şu anda hissettiğim bütün somut ve soyut korkularım, hayalkırıklıklarım ve en çok korktuğum şey.Bilinç altımın kusmukları hepsi.

Onun gruplarına dahil olduğunu duyunca nedensiz olarak buna karşı çıktım ve üzüldüm.dediler ki ne güzel işte ondan hep haber alıcaksın.sonrasında düşündüm, evet ondan hep haber alıcam kötü olan tarafı da bu.
Onun kim olduğunu bile bilmeden, hayalimdeki insanı özlüyorum, daha tanışmadık, öyle biri var mı onu bile bilmiyorum ki güzel olan yanı da bu.belirsizlik ama bazen bana saçmalattırıyor ve bazen ruhum sanki bedenimden çıkmaya gayret ediyormuş ama yapamıyormuş gibi geliyor.sabırsızlığımı kontrol edememeye başladım etrafta bağırınıyorum aniden.bir şeyler oluyor bir enerjik olup sonra kayboluyor neşem ve kendi kendime kapanıyorum.ben ve müziğim oluyor dünyada.en rahatlatıcısı ama insan başkalarını da özlüyor onları tanımadan bile.


eğer şu anda özlediğim kişiyi bulursam ona diyeceğim ki "seni tanımadığım zamanlarda bile çok özledim"

Statik

Bir şeylerin olması gerek bir şeylerin olması gerek lütfen bir şeylerin olması gerek bir şeylerin olması gerek bir şeylerin olması gerek bir şeyler olmalıbir şeylerin olması gerek bir şeylerin olması gerekir şimdi bir şeylerin olması gerek bir şeylerin olması gerek.
 HEMDE HEMEN.

14 Mart 2011 Pazartesi

11 Mart 2011 Cuma

TOO LATE FOR SHOUTING.

 Artık yazılarıma fotoğraf ekleyemeyeceğim çünkü bilgisayarıma format gibi bir şey atıldı.Format değilde, geçenlerde bilgisayarı açtım farklı bir oturumla açıldı.İlk başta düşündüm ki zaten pek de akıllı bir bilgisayar değil salaklığı tutmuştur, bir iki kapatır açarım düzelir.Ama benim ZİLYON kere kapatıp açmama rağmen hep farklı oturumla açıldı.Babama dedim ki baba bilgisayarım fenalaştı, bir bakar mısın.bilgisayarda 61 virüs varmış, neredeyse hepsi de müziklerde.61 virüs, bilgisayarıma helal olsun gene iyi dayanmış.Fotoğraflarımın yarısı var yarısı yok, müziklerim zaten yok bir kaç grup dışında.
Dünde edebiyat dersinde sıkıntıdan patlıyordum,ilk defa telefonumu kapatmıştım o gün okulda.bizde açık görürlerse alıyorlar telefonu, çok ciddi şekilde de 1 hafta alamıyorsun geri ailenden birileri gelse bile.amınakoyduğum kurula bak.neyse edebiyat dersinde açtım telefonu,bakındım bir şeylere sonra cebime koydum, sıranın altına koydum, çantama koydum.içimden geçiriyordum kapatiyim diye, aman ne olacak dedim kapatmadım.
birden kapı açıldı bir sürü öğretmen sınıfa daldı "kızlar tahtaya,erkekler dışarı" dedi, hemen aldım önüme, açıyordum ki müdür "bırak onu" dedi.geçtik tahtaya, herkesin telefonu açıktı neredeyse, stresten geberdik beklerken.benim sırama geldi beden hocası, açtı çantamı baktı baktı sonra telefonuma baktı "açık lan bu" dedi .aldılar telefonumu bir çok kişininkiyle birlikte.1 hafta onlarda kalacak.lan bari pazartesi yap aramanı da haftasonu telefonsuz kalmayalım.üzüldüğüm şey telefonumun gitmesi değil aslında, üzülmedim de sinirlendim zaten.aptal aptal yasaklar var, tam da "ruhumu kısıtlayan kurallar" modundaydım iyice tepem attı bir şey de söyleyemedim.söylesem ne dicem zaten,söylesem de anlaycak beyin yapısında değiller.telefonun açık durması yasak bende aldım dicekti eğer ona bir laf etseydim,ben daha da kızacaktım elime bir şey de geçmeyecekti.ve sustum.eğer o gün ipod'um olmasaydı, another brick in the wall dinlemeseydim, sınıfta brutal atardım sinirimi atmak için.
Ipod'um var elimde en azından.o bana yeter de artar bile.müzik o müzik.

Bu da böyle bir yazı olsun.

Kesinlikle sana katılıyorum yabancı, sende benim kafamdansın ama yabancısın biraz önce yazılarını okudum ve bensin.Benim anlattıklarımı yazdıklarımı sadece farklı cümlelerle yazmışsın yabancı, bir gün tanışıcaz ve o seyehate belki birlikte çıkıcaz, çünkü evet benim kafamdansın.Neden sadece mutluluk insanı bu kadar tatmin ederken, mutsuzluk bunun arkasında kalıyor anlayamıyorum senin gibi, neden insan mutlu olma ihityacı duyar ki, mutsuzluk neden bizi mutsuz hissettirir.yine düşüncelerim hızla akıyor beynimden yakalayamıyorum, her şeyi aktaramıyorum.mutsuzluğun neden bir adı var, herkes mutsuzum diyince aynı şeyi mi hisseder yoksa etkisi herkesde farklı mıdır? neden insan bu kadar karmaşık bir yapıda ve duygularının bu kadar etkisinde.
"bugün mutsuzum konuşma benle." o zaman mutlu olmayı seç. ama işte neden mutlu olmayı seçsin ki? belki mutsuzluk onun mutluluğudur.belki bu kavramlar onda zıt işliyordur.belkide bizde tersdir her şey.
neden bu kadar derin düşünüyorum, neden bende bazı insanlar gibi sadece yüzeyden bakamıyorum.öyle olmayı ister miydim tartışılır.
mor ojelerimi sürdüm çok mutluyum.org çalıştım, birazcıkta vokal egzersizleri yaptım ama tatmin olmadım çünkü hala yerimde sayıyorum
ben müziğin içinde olmalıyım, yaşam tarzım müzik olmalı.müziksiz yapamam, ama ben müziği yaratmalıyım,insanlar için değil kendi tatminim için.
bir şeyler yaratınca ne yapıcam biliyor musun, yüzümü hayavaya kaldırıcam ve yavaşça gülümsicem dişleri göstererek, boynumdaki kaslar kasılacak ve dudaklarım sonuna kadar gerilecek.işte o anki duygumu şimdi ucundan hissediyorum ve o duygu bile beni kıpır kıpır ediyor, düşünsene gerçekten o anı yaşadığımı.o anda beni öldürseler dünyanın en mutlu insanı olarak ölürüm. sanırım bu da benim hep kullandığım cümlelerden birisi oldu
mutlu ölmek neden bu kadar önemli ki? mutlu olmak nedir? mutluluk nedir nerden gelir neden gelir? mutluluk hazdır bence.
evet yabancı bende hiçbir şey bilmiyorum.bazen beynimi bomboş hissediyorum düşünemiyorum.kendimi bomboş biri olarak hissediyorum, belki de öyleyimdir, belki de herkes öyledir.
mutlu ölmek.

10 Mart 2011 Perşembe

Film

Sıkılıyorum, bu düzenden, bize yapmamız gerektiği söylenenlerden,bize dayatılanlardan, biz özgür değiliz.Yönetiliyoruz ve kimse bunun farkında değil , kuklayız ama kimse iplerini bırakmıyor, buna yanaşmıyor bile, farkında değiller.Bütün bu rutini bırakıp gitmek istiyorum sadece.Her şeyi bırakmak istiyorum.Yeni insanlar ,yeni mekanlar, yeni ülkeler,yeni şehirler ,yeni evler görmek istiyorum, yeni hayatlara girmek ama onlara dahil olmamak,sadece birkaç günlerine tanık olup sonra çekip gitmek istiyorum.Sorumluluk istemiyorum artık.Çalışmak istemediğim derslere çalışıyorum zorla, girmek istemediğim sınavlar için saniyemi bile harcamamam gerek.o saniyelere, yapmak istediğim neleri sığdırırım ben,yapmak istediklerim boş şeyler değil.

Ağlamamam gereken insanlara ağlamamam gerek,okumak istemediğim bir okulda okumamam, çalışmamam gereken sınavlara çalışmamam gerek.çünkü hepsi bana aykırı, beni kısıtlayanlar onlar.yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamıyorum.rutin, her  şey sıradan ve bu düzene bayadır dahilim.ben ne kadar ciddiye aldıysam onu, o o kadar zorlaştı bana.bir süredir ben onu kaale almıyorum ve bu avareliğim beni özgür kılıyor ama hala o düzenin içindeyim, özgürlük isteyen ruhum, bedenim, gözlerim artık kaldıramıyor bu aptal sistemi.bu yüzden de sıkışıp kalıyorum her ikisi arasında.ne sorumluluk istiyorum, ne arkadaş ,ne sevgili ,ne de dost.hepsi acıtıyor hissetmiyorum ama kötü bir şey oluyor hissetmesemde bunu bilecek kadar hayattayım.ben kendime yeterim diyorum.çünkü beni anlayabilecek benim kafamda olan kimse yok, evet belki bir kişi var.ama artık feda etmesi kolay benim için her şeyi, çünkü üzülmüyorum.bazı şeyler oldu.umursamıyorum,üzülmem gereken şeyler miydi,kırıldım mı kırılmadım mı onu bilmiyorum,ben hissedemiyorum.

Ben onlara ,diğer gelip geçenlere, kendimi açtım,en derin yaralarıma ortak ettim,onların en derinlerine ortak olmaya çalıştım ama onlar dediler ki sen çok kapalısın, benim verdiğim değeri sen vermedin bana dediler.sen bana bir şey vermedin asıl, ben sana sahip olduğumun fazlasını vermeye çalıştım aptal insan, sen hiçbirini göremedin ve karşıma geçip beni suçlayabiliyorsun arkana senin kafanda olanları alıp ve kendini haklı göstermeyi o kadar iyi biliyorsun ki karşına geçtiğim zaman hipnotize oluyorum sonra ayrılıyoruz her şey yolundaymış gibi. sana söyleyeceklerim gözlerimden akıyor ben yalnızken, sen hiç birini göremiyorsun ve biz karşılıklı geçip tekrardan gülüşüyoruz.her şey yolundaymış gibi.hissetmiyorum ben, kırılıyor muyum bilmiyorum.neden kendini sevdirip sonra benim zayıf noktalarımı en iyi bilen sen beni bitiriyorsun ki? Sizi istemiyorum işte.bütün beni incitenler.insanlar.tavan yapmış egolarınızla kendinizi o kadar o kadar ,bilmiyorum nasıl hissediyorsunuz, çünkü hiçbir zaman sizin gibi hissetmedim, hissedemem çünkü o zaman ben, ben olmam.
Ruhumu saran,onu hapseden bu sıradanlıktan kurtulmam gerek, ben onların yaşadığı kadar sıradan yaşayamam.hayatı yaşamak için para kazanmaya çalışmak saçma ama ben ne kadar saçma desemde bütün sistem para üzerine kurulu .Para kazanmak için okumuyor muyuz? Para kazanmak için köle olmuyor muyuz? Para kazanmak için para ödüyoruz.
Hep şikayet ediyorum sanılmasın, ben kendi çözümümü buldum. Diğerlerini düşünmek  ve uyarmak için çok geç çünkü onlar beni çoktan kaybettiler. farkında değiller ama fark edecekler ve beni  özleyecekler.Çünkü onları benim kadar iyi anlayan ve önemseyen başka hiçbir kimse çıkmayacak karşılarına.Onlar da şimdi benim onlara yazdığım gibi yazılar yazacaklar ama pişmanlık dolu olacak onlarınkisi, ağlamaklı olacak.

Benim şu anda bulunduğum jenerayonun ileriki yaşantısında yaşayacağı gibi klasik bir hayatım olamaz.Nasıl biliyorsun değil mi?Bilyon lira para harca okumak için,okul sonra tekrar okul  dersane ve sınav sonra okul ve dersane ve sınav.okul.ve hayat. İş bul, sabahtan akşama kadar çalış para kazanmak için.neden para kazanıyorsun, yaşamak için değil mi ya da yaşılılığında rahat etmek için mi? Çalış para için, paranın kölesi ol ve yaşlılık.Elinde üç beş kuruşun kalacak.Çünkü hiçbir zaman hakettiğini koparamamış olacaksın diyelim.Rahat ettin diyelim peki enerjin kaldı mı? Rahat etmek için bile enerjin kalacak mı? Gençliğinde yapmak isteklerini yapabildin mi? Peki şimdi ağrıyan sırtın ve titreyen bacaklarınla yaşayabilecek misin gençlik hayallerini? Benim böyle bir yaşantım olamaz.

Aslında şöyle olabilirdi,sevgilim ya da çok yakın bir dostumla –söylediklerime ters düşüyorum ama o kadar da umutsuz değilim insanlardan-  bir külüstür minibüs alırız ,ülkeden ülkeye gezmeye başlarız her şeyi bırakıp.Türkiye’den ülkeden ülkeye gezmek zor iş , vizeymiş oymuş buymuş.şu anda hayal kuruyorum, sınır koymayacağım.Minibüs alırdık hani şu Into the wild’daki wolkswagen’den mesela.Yanımıza tanrımızı alırdık tabiisi,para.telefonumu,giysilerimi  ve sorunlu bilgisayarımı satardım elimize para geçsin diye.En değerli bir tek ipod kalırdı elimde, bir de gitarım, satmadığım bir kaç kıyafeti alırdım yanıma.gitar kabımın kenarına botlarımı asardım kış günlerinde giymek için.ayağıma da her hangi bir spor ayakkabımı giyerdim.karavanın dışını boyardık spreylerle.her seferinde farklı farklı renklere sokardık onu.nereye istersek oraya giderdik. bazen yaya olarakda.paramız bittiğinde birkaç hafta neredeysek orada kalır çalışırdık ve para kazanırdık.ne kadar özgür hissederdik,istediğimizi yapardık her istediğimizi istediğimizi giyerdik istediğimiz yere giderdik, kafamıza ne eserse, kimseye bağımlı olmazdık.bizi bağlı tutan bir şey olurdu ama.ikimizi.bu bir kısıtlama olmazdı çünkü ikimiz birbirimizin ruhundaki boşlukları dolduran kişiler olurduk.

Yazın karavanın üstüne çıkar güneşlenirdik.birimiz iner aşağıda yemek yapardı,yemek ,ya konserve ya da kolay hazırlanan bir şey olurdu, belki kuru bir ekmek ve su.umrumuzda olmazdı ne yediğimiz.bir deniz kıyısına yaklaşırdık ve denize girerdik geceleyin, içinde, yüzerdik. Ve yağmur yağmaya başlardı etrafta hiç ışık olmadığı için yıldızların her birinin farkında olurduk.denizdeyken yıldızları izlerdik ve sarılırdık dünyada tek ikimizin olduğumuz için.önceden çıkardığımız havlulara kurlanırdık.ve karavanın üstüne çıkar tekrar başlardık yıldızları seyretmeye, orada uykuya dalardık.Sabah birimiz uyanır ve diğerimizi uyandırırdı.


Sonsuza kadar böyle yaşayamayacağımızın farkına varıncaya kadar özgür kalırdık.Sorunlar başlayana kadar.





YOU SHOUT BUT NOONE SEEMS TO HEAR.

7 Mart 2011 Pazartesi

bu aralar ne mutsuzum ne de mutluyum ama bu nötrlülüğümü mutluluk olarak algılatıyorum kendime.tribal parçalar dinleyince kopuyor bazı şeyler.
başım zonkluyor,dün titremekten uyuyamadım uzun bir süre,üstümde 3 kat yorgan vardı ama çok üşüdüm,ateşim varmış ama anlamadık ateşim olduğunu,sıcak değildi alnım.sınav haftasında hasta olmak ayrı kötü, çarşambaya kadar rapor verdi doktor.

hayat çok güzel hiçbir şeyi takmamak gerekiyor, ama bazen çıkmaza giriyorum,fedakarlık.nasıl bu kadar rahatım şaşıyorum.başımın ağrısı geçince düşüncelerimi yazıcam şu anda düşünemiyorum. 

5 Mart 2011 Cumartesi

Honor

son yazımı yazdım ona ama buraya koymayacağım, eğer buraya koyarsam ben tamamiyle çıplak kalırım,bütün düşüncelerim saf halleriyle oradalar çünkü ve ben bu kadarının bilinmesini istemiyorum.zaten çoğu blogger kullanıcısı sikimdirik bir karar yüzünden blogspot'a erişemiyorlar yayınlasam da o yazıyı, bana kalacak sayılır, olsun. türkçe bilmeyen birinin bile o harf kombinasyonunu görmesini istemiyorum.