10 Haziran 2025 Salı

Silver Springs'i daha yeni keşfetmiş olmama inanamıyorum. Arkasındaki hikayeyi öğrenmek şarkının derinliğini daha da iyi görmemi sağladı.

Stevi Nicks'in bende farklı bir yeri var. Kadını konserde ilk gördüğüm andan itibaren kendimi ağlamamak için zor tuttum ve buna anlam da veremedim. Beni bu kadar duygulandiran şey neydi ki? Bazı hisler sözlerle açıklamak için fazla karmaşık, anlamlandırmak için fazla gerçek.

Silver Springs'i dinlediğim andan itibaren  ilham doluyum. Kendi yaşanmışlığımdan küçük bir parça da gördüm, o yüzden de farklı bir yerden etkiledi beni. 

Böyle sıradan konular hakkında buraya yazmayı özlemişim.

Keşke buraya daha sık yazsam. Genel olarak yazmayı özlemişim, yazmayı biraz da unutmuşum. Uzun süre kalem tutmadıktan sonra kalem tutunca insana garip gelir ya, öyle bir his.

Sanırım yazı yazmaya ve müzik dinlemeye bir süre küsmüşüm, geri dönüp bakınca bunu görüyorum. 

Halbuki yazı benim kendi ifade etmemin tek şekliydi. Sanırım bir süre kendimi ifade etmek istemedim, haha.

Neyse. Belki yazarim belki yazmam, bakarız.

8 Haziran 2025 Pazar

The End

Are the oceans clean now?

Of course not.

But with every sunrise,
I no longer flinch.

I stayed.
He left.
I left.
He stayed.
We were never again
In the same place
At the same time.

The man disappeared.
A woman remained.
Steadier. Stronger. Cleansed. Rid of him.

When I screamed, “Why?”
It echoed “I’m still here.”

Afterall, it was all my voice.

I carried the weight of your ocean
For years under the sun.
Then I dropped it, piece by piece
To make space for myself.

I forgave myself
Long before I forgave you.
I could’ve loved you
But you never let me.
Now all that’s left
Is me.

I could've taken you with all you had and didn't have.

You don't have me now

And the truth is this is not about you anymore.

Now all that's left is me.


Your oceans were once pitch black.
Your sunrises were rare miracles.
Now I live in a different universe.
One I built myself.


I burned down worlds to reach this.

Their ashes still catch in my throat.

But this fire belongs to me now

Not to oceans nor suns

Only me.



Aslında önce Türkce yazmıştım:


Okyanuslar şimdi tertemiz mi?

Elbette değil.

Ama her güneşin doğuşunda

Artık gözümü kaçırmıyorum.


Ben kaldım,

O gitti.

Ben gittim,

O kaldı.

Aynı anda, aynı yerde

Bir daha hiç bulunmadık.


O adam gitti.

Bir kadın kaldı.

Şimdi daha sakin, daha güçlü

Daha temiz, ondan arınmış.


“Neden?” diye bağırırken

Yankılar, “Ben varım” dedi.


Yıllarca güneşin altında senin okyanusunun ağırlığını taşıdım 

Sonra onları tek tek bıraktım 

Kendime yer açmak için 

Seni affetmeden önce kendimi affettim

Bu, artık seninle ilgili değil 

Seni sevebilirdim, ama bana izin vermedin

Artık sadece ben varım 


Okyanuslar bir zamanlar zifirdi,

Güneşlerin doğuşu mucizeydi.

Artık yeni bir evrende,

Yeni bir düzen var, benim kurduğum.


Dünyaları yaktım buna kavuşmak için.

Külleri hala boğazımda düğüm.

Bu yangının sabihi benim,

Ne okyanuslar, ne güneşler,

Sadece ben.


20 Aralık 2024 Cuma

The Truth

Walk with me to my blackened room.

I'll follow you anywhere

I don't need to be brave

When I'm with you, I fear nothing.


Help me light the lights,

One by one,

With your fire

The fire in your soul,

The same fire that burned me too deeply,

That reached places I didn't know could burn,

And consumed me whole.


Even now, years later,

I'm still trying to understand

Why I'm clawing at the air,

Why I still can't breathe,

Why the scars refuse to fade.


I wish I could have said:

"Let it be your fire that burned me."

But now I see

You lost it to someone else.

You shone

And then you turned to ash.


If I had been brave enough back then,

Maybe I would have shared that fire with you

The one that was once yours.

Because I'm still burning inside

With your fire,

And yours alone.

17 Haziran 2024 Pazartesi

The Hate

I hate it.

I hate being in the same country as you.


I need you far away from me.

I hate knowing the air you breathe is closer

Because "I" chose to stay away from you

And I hate that you are disrupting my plans,

Whether you mean to or not.

I hate it.

And this hate

Is all that's left.


I hate the fact that I hate it.

Because I don’t want it.

But I won't fight it, either.

I won’t bother making peace with it

Because I'm too disoriented

To argue with what you do

Or don’t do.

I'm tired when it's this.

This, I hate.


And this hate

It’s the fire that burns water,

The glint in a predator’s eye,

Like the sun breaking over a cracked glass.


Now

Take that glass

And sink it deep into your chest.

Take that pain.

And let it turn into hate.

Because that’s the only feeling you’ve left me with.

And that’s why I hate it.

And hate to hate it.


I can’t even bear the thought of seeing you

In my country.

My territory.

Because it belongs to me.

All these views and tastes you now cherish

They’re mine.

Mine only.


And let me remind you

I posess all the dreams you wish for.

I have what you have,

And what you wish you had.

All of it.

Mine.

And mine only.


I hate that this is all in my head.

And that you’re the one who ignites it.

And I hate it.

Not you.

8 Eylül 2023 Cuma

A vintage feeling

So you ask "what happened"?

What happened is we were never meant to be in this life. But there is something so familiar with you, with us, that I am almost convinced that we already had a past together, but just not this time. 

I loved you, I lived you and I died with you. And that's it. There's nothing left of it.

Even though I don't know you that much, I actually know you. And I know that you feel the same way about me. Without telling me, I just know.

And I also know you are not the most sentimental type and me speaking of these bore you. When you go home, lay down on your bed and re-think the things I told you, I know you'll take down your guard and feel it.

Then, take that feeling,

And burn it.

Because we don't need anything left of it.

In this life. 

We've already consumed us.

In another life.

Maybe.

26 Haziran 2023 Pazartesi

If you were a river

There are clouds in your hair
They sometimes shone as if in a bright sky and sometimes looked so grey as if they were about to rain 

You shone back then, 
and you knew it, 
then, 
you couldn't even rain

If you were a river, I would think that you stopped flowing a long time ago, maybe even 30 years back 
And you were getting drier and drier every day, reluctantly 
Only some birds checked on you, but that also wasn't something you bothered
What did you really want? 
You just watched, not knowing what to do about all of these
If you could only wake up from your haze for a tiny bit, you would realize it was your own mud blocking the water from flooding

I, from time to time, visit where that dry river once was and fill the emptiness with some tears

I am not angry at you. But I am angry at the water that could have made it all colorful for you. 

Like if these make sense at all. 

10 Mart 2023 Cuma

Mavi gozlu kadin

Evinin karanlik koridorundan salona dogru bakiyorum. Salonunun isigi kapali. Evin 1. katta, ve salon caminin hemen onunde bir sokak lambasi var. O sari lamba tum salonu aydinlatiyor. Tasarruf etmek icin mi isigini kapali tutardin yoksa aydinlik mi sevmiyordun? Sanirim tasarruf icindi, degil mi? Sen severdin tasarrufu, esantiyon verilen esyalari, bedava verilen urunleri, yerden buldugun minik seyleri. Sanirim bu huyum senden geliyor. 

Koridorda durmus sana dogru bakiyorum, sense o camdan sokaga dogru bakiyorsun. Ne cok baktin o sokaga, degil mi? Televizyon izler gibi geleni geceni sabahtan aksama kadar izledin. O iki perde arasindan sokagi izleyerek gecti bir omrun. Sana geldigimde asagidan el sallardim heo, sen o perdeler arasindan bakip gulup, el sallardin. O goruntunu hic unutmayacagim. Senden donerken arabaya bindigimizde sana el salladik, sen de karsilik verirdin. Arabanin icinden el salladigimizi gercekten gorur muydun yoksa bu bir tesauf muydu hep merak ettim. Sanirim goruyordun ama bu merasim yillar icinde bir aliskanlik haline de gelmisti. Sen belki de hala oradasin, ve evine geldigimde yine bana camdan gulumseyeceksin.

En son ne zaman evine geldim? En son ne zaman sana o koridordan baktim? En son ne zaman bana "yumurta yapayim mi sana" diye sordun, ben de sana "ben yumurta sevmem ki" dedim? En son ne zaman karsilikli Turk kahvesi ictik, ben mi yaptim, sen mi, yoksa annem mi? En son ne zaman sana su boregi getirdim? Seni en son ne zaman optum? Iste bunu hatirliyorum, cunku garip bir sekilde o anin son oldugunu biliyordum. Bu seni son gorusum dedim icimden, ama bu fikri savusturdum. Evet biliyorum yasliydin ve kendine hic iyi davranmiyordun ve belki bunun aklimdan gecmesi mucizevi bir sey degildi ama ben bunun gerceklesecegini hic dusunmedim. Bunun gerceklesecegi ani ya da ondan sonrasini hic dusunmedim. 

Sen artik yoksun ve ben bunu algilayamiyorum. Cunku sen hep vardin. Sen hep oradaydin. Ben kendimi bildim bileli, sen hep o penceredeydin ve hep o evdeydin ve ben senin var olmama ihtimalini hic dusunmemistim bile. Yemege her oturdugumuzda calan telefon sesiydin, tuten sigaraydin, gozlerime baktigimda gozlerini gordugumdun, yuksek sesli televizyon sesiydin, muzur sakalardin.

Nasil öldün anneanne? Nasil ölürsün? 
Belki de hala evindesin, degil mi? Belki de su anda karanlik salonunun koltugunda uyukluyorsun, sabah erkenden kalkip bir seyler yiyeceksin, peynir ve ekmek belki de, kahveni iceceksin, sonra annemle konusacaksin, disariyi izleyeceksin, televizyona bakacaksin, durmadan sigara iceceksin. Bu dusunce o kadar tatli ki, kendimi buna inandirip uzuntumu bastiriyorum. Anlik bir umut kirintisindan sonra, yine aci hissediyorum. 

Ben sen hep orada olacaksin sanmistim. Ama tek gercek, senin var olmayisin. Tek gercek, senin bedenini, toprain altina koymus olmamiz. Ve avuclarimla, uzerine toprak atmis olmam. Bir mezar tasinda adinin yaziyor olmasi. Simdi bu gercekligin butun bosluguyla zaman geciyor, ve seninle gecirdigim tum anlardan, her an, uzaklasiyorum. O koridor artik benim hatirladigim koridor degil, aksamlari salonda isik yaniyor ve artik o pencereden baskalari bakiyor. Bense seninle olan tum anilarimdan her an uzaklasiyorum. Evinin bulundugu mahalleye bile ne zaman adim atabilecegimi bilmiyorum. Evinin onune gelip, seni orada goremeyecek olmak, sanirim beni baska bir yerden daha yaralayacak. Su anda buna hazir degilim.

Bana "aglama anneannem" dedigini duyuyorum. Agliyorum iste anneanne, ne yapayim, uzgunum. 
Oldukten sonra bir yer varsa eger, biliyorum ki sen orada daha mutlusun. Belki de arkada Kanaryam guzel kusum caliyor, sen de eslik ediyorsun. Burada yasayamadigin tum anlari doyasiya yasiyorsun. Gencligini ariyordun ya hep, eminim ki istedigin yastasin. Guzelliginle isik saciyorsun anneanne, biliyorum, gozlerin parliyor. Umarim dedemle kavusmussunuzdur, umarim ona beni anlatiyorsundur. Biliyorum ki tanisaydim onunla cok iyi anlasirdim, umarim bunu ona soyluyorsundur. 

Senin orada oldugunu bilmek ölümü daha az korkutucu hale getiriyor.
Senden bir parcayi ruhumda tasiyorum. Seni hep sevdim, hep sevecegim.

Operim seni, kucaklarim seni anneanem. Allah'a emanet ol.